Yaşanan zorluklara rağmen 2015’te yurtiçi satışlarında yaklaşık yüzde 25 artışı yakaladıklarını ifade eden Ulusoy Elektrik Yönetim Kurulu Üyesi Enis Ulusoy, Anadolu Organize Sanayi Bölgesindeki yeni fabrikanın ve yurtdışındaki ihalelerin katkısıyla 2016’da 200 milyon TL ciro hedeflediklerini belirtti.
Türk elektromekanik endüstrisinin lider oyuncularından olan Ulusoy Elektrik, Ankara 1. Organize Sanayi Bölgesi ve Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki iki fabrikasında faaliyet gösteriyor. Global ölçekte bir firma olma yolunda ilerleyen Ulusoy Elektrik’in hedeflerini Yönetim Kurulu Üyesi Enis Ulusoy ile konuştuk.
Sonuna geldiğimiz şu günlerde 2015 yılı değerlendirmesiyle başlayalım isterseniz…
2015, biliyorsunuz, zor bir yıl oldu. İki genel seçim yaşadık. İki seçimin arasında ülkemiz çok zor günler yaşadı. Bunlara rağmen 2014’e göre 2015’te yurtiçi satışlarımızda yüzde 25 civarında bir artış oldu. Bizim sektörümüz Türkiye’nin lokomotifi olan inşaat sektörü ile ilintili bir sektör. Bizim ana müşterilerimiz elektrik dağıtım şirketleri ve özel firmalardır. İnşaat sektörü yavaşladı ama elektrik dağıtım şirketleri yatırımlarına devam ettiler. 2016’da da yoğun bir şekilde devam edecekler. Orada da pazar lideriyiz zaten. Türkiye’deki 26 elektrik dağıtım şirketinin tamamıyla çalışıyoruz.
Satışlarımız artmasına karşın karlılığımızda düşüş oldu. Bunun esas sebebi ihracatımızdaki daralmaydı. Temel ihracat pazarlarımız petrol ve doğalgaz üreten ülkeler. Petrol fiyatlarındaki düşüş bu ülkelerin gelirlerini azaltınca bu daralmayı yaşadık. Biz de bunu aşmak için alternatif pazarlara ulaşmaya çalıştık. Ama bizim sektörümüzde yeni bir pazarda yer edinmek en azından bir yıl alır. Bu bakımdan 2015 kayıptır.
İhracatta yeni pazarları kendi sektörünüz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim ürünlerimizi ihraç etmek göreceli olarak zordur. Ürünlerimiz gideceğimiz ülkenin elektrik dağıtım şebekesine uygun olmak zorunda. Aksi takdirde ortaya çıkabilecek herhangi bir sorun o ülkenin elektrik şebekesinde ciddi sorunlar yaratabilir. Böyle olunca çok ince eleyip sık dokur elektrik idareleri. O yüzden belli pazarlara odaklandık. Endonezya’yı seçtik. Endonezya, 250 milyonun üzerinde bir nüfus, çok hızlı büyüyen bir ekonomi, ciddi bir pazar. Endonezya’da bir ofis kurduk, ardından ürünü lokalize etmek için bir montaj tesisi kurduk. Ardından Rusya’yı bir hedef pazar olarak belirledik. Orada elektrik idaresinden onay aldık. Rusya’da bir ofis kuruyoruz şu anda. Güney Amerika’da da şu an Şili, Peru, Kolombiya’ya düzenli satışlarımız başladı. Uruguay’da bir ihale aldık. Bu ülkeler rekabetin göreceli daha az olduğu yerler. Ancak rekabetin olduğu yere de gidiyoruz. Irak’ta bir Türk firmasının olması şarttır. Türkmenistan’da, Katar’da olmak zorundasınız. Bunlar hem bizim direkt ihraç pazarlarımız hem de Türk müteahhitlerinin ciddi iş yaptıkları ülkeler.
Bir tarafta Endonezya’dan bir taraftan Güney Amerika’dan bahsediyoruz. Birbirinden farklı olan bu ülkelerde nasıl bir uyum süreci yaşıyorsunuz?
Bizim avantajımız esnekliğimizdir. Uluslararası Elektroteknik Komisyonu’nun(IEC) şartnamesi ürünlerimizin standartlarında belirleyicidir. Her ülke bu IEC standartlarını baz alsa da kendi gereksinimleri doğrultusunda uyarlıyor. Örneğin; Rusya eksi 25 derece çalışma koşulu, eksi 40 derece saklama şartı getirir. Suudi Arabistan artı 55 derece saklama koşulu, artı 40 derece çalışma koşulu ister. Mühendisliğimiz ve Ar-Ge çalışmalarımızla taleplere, şartnamelere uyum sağlayabiliyoruz. Ciddi bir Ar-Ge ekibimiz var; tüm ürünleri kendimiz geliştiriyoruz. Başvurumuz tamamlandı; Ar-Ge merkezi olmak üzereyiz.
Sürdürülebilir olmak da önemli…
Elektromekanik sektöründe üç büyükler dediğimiz Siemens, ABB ve Schneider var. Bu firmaların bırakın cirolarını, karları milyar Euro seviyelerindedir. Biz bunların arkasından gelen 8-10 şirketten biriyiz. Ancak zirvedeki firmalar satın almalarla daha da büyüyorlar. Büyüdükçe de hantallaşıyorlar. Biz de bunu fırsata dönüştürmeye çalışan hızlı balığız. Büyük balık olmak gibi bir hedefimiz de yok. Biz hızlı balık olacağız. Pazardan gelen taleplere en hızlı cevap verebilen bu işte başarılı oluyor. Bu baştan beri böyle.. Biz çok hızlı karar alıp aynı hızla uygulamaya geçeriz.
Sanayicimizin hep yakındığı teşvik sistemi konusunda neler söylemek istersiniz?
Bence Güney Kore gibi bir modeli örnek almalıyız. Teşvikleri bölgesellikten çıkarmalıyız. Bu ülkeye katma değer sağlayacaksak Ankara’da olmamla Diyarbakır’da olmam arasında bir fark olmamalı. Biz Ankara’da hiçbir teşvikten yararlanamıyoruz. Kıstas bölge olmamalı. Bölgelerimizi kalkındırmakla uğraşmamalıyız. Biz sanayimizi kalkındırmakla uğraşmalıyız. Bu, İstanbul’da, Trabzon’da veya Van’da olabilir. Tabii ki tarım da çok önemli. İlle de her şehirde sanayi gelişsin diyemeyiz. Bugün sektörlere, sanayiciye, ihracata dayalı üretime, inovasyona, Ar-Ge’ye teşvik verilmeli.
Hükümet kuruldu ve programı açıklandı. Sizce Türkiye ekonomisi için nasıl bir yol haritası var?
Önümüzde 4 beyaz yıl var. Ama ne yapmak lazım bu 4 yılda? Projeleri hükümetler bazında değerlendirmeyip, daha uzun vadede milli politikalara dönüştürmemiz gerekir. Yani milli bir sanayi politikamız, tarım politikamız, turizm politikamız vs. olması lazım. Uzun vadeli hedeflerimiz ortaya konmalıdır. Türkiye’de sanayinin geliştirilmesi, büyütülmesi, katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi gerekiyor ki bu politikalar gerçekçi olsun. Yoksa sadece konut, AVM, hastane yaparak bir yere varamazsınız. Atatürk’ün dediği gibi her fabrika Türkiye’nin bir kalesidir. Bugün öyle fabrikalar var ki ürettiğinin yüzde 100’ünü ihraç ediyor. Tüm katma değer burada üretiliyor, ürün başka yerlere satılıyor.
Bankaların sanayicilerle ilişkileri ne düzeyde? Yatırımlara bakışları değişti mi?
Türkiye krizler yaşadı. O krizlerde gördük ki iyi günde dost görünen bankalar kötü günde hemen sanayicilere verdikleri kredilerini geri çağırdılar. Bu noktada devlet bankalarına çok büyük iş düşüyor. Devlet bankaları son yıllarda kabuk değiştirdi. Bugün kredilerimizde çok ciddi kolaylıklar sağlıyorlar. Yabancı sermayeli bankaların kaygılarıyla devlet bankalarının kaygıları bir değil. Bu yüzden Türkiye’nin büyüme hikayesinde devlet bankalarının bizatihi rol oynayacağına inanıyorum. Bunun için daha fazla özel banka gibi hareket etmeleri, daha agresif olmaları lazım. Bilhassa KOBİ’leri desteklemeliler. Çünkü esas KOBİ’nin desteğe, krediye ihtiyacı var.
Kısaca halka arz sürecinizi ve bugün geldiğiniz noktayı anlatabilir misiniz?
Kasım 2014’te hisselerin yüzde 30’unu halka arz ettik. Bu yüzde 30’un yüzde 70´ini yurtdışı kurumsal yatırımcılara, yüzde 20´sini yurtiçi kurumsal yatırımcılara, yüzde 10’unu da yurtiçi bireysel yatırımcılara vermiştik. Halka arzın hemen ardından 9 aylık bilançomuzu açıkladık. Beklentilerin altında kalınca yabancı yatımcılar çıkmak istediler. Biz çıkmak isteyenlere “Biz hisselerinizi alıyoruz” dedik ve de aldık. Şu anda halka arz oranımız yüzde 10.84. Bizim şu anki hedefimiz bunu tekrar yüzde 30’a çıkartmaktır.
Pekiyi, yabancı yatırımcıların satın alma tekliflerine nasıl bakıyorsunuz?
Bazı global firmaların bu yönde niyetleri ve talepleri vardı halka arz öncesinde. Bizim o dönemde marka bilinirliği ve uluslararası tecrübe eksikliğimiz vardı. Ancak gelen teklif bizi, 5 senenin sonunda ismimizin silinmesiyle karşı karşıya getirince; nice emek verilmiş, mücadeleyle, badirelerle geçirilen 30 yılımızı bir kenara atmak istemedik. Tüm aile fertlerinin de aynı fikri paylaştığını biliyorum. Bizim için banka hesaplarında duran rakamlardan ziyade, iş hayatındaki başarılarımız, ihracatta ilk 100 ihracatçı arasına girmek, en çok vergi veren, en çok kar yapan şirket olmak mutlu ediyor. Planlarımız, hedeflerimiz net. Şirketimiz bir üst klasmana adım atmak üzere şu anda.
2016 yılıyla ilgili yurtiçi ve yurtdışı hedefleriniz nelerdir?
Anadolu OSB’de yeni bir fabrika yaptık. 35 bin metrekare kapalı alana sahip. Orada dağıtım trafosu üretimini devreye aldık. Öncelikle o fabrikadan ekstra bir beklentimiz var 2016’da. Yurtdışında katıldığımız ihalelerin meyvelerini önümüzdeki yıl toplamaya başlayacağız. Bizim 200 milyon TL ciro beklentimiz var. 2014-2015 cirolarıyla karşılaştırdığımız zaman yüzde 35-40 büyüme hedefimiz var. Bu konservatif bir büyüme hedefidir aslında. Karlılıklarımızı korumak istiyoruz.