Albaraka Türk’ün, 1984 yılında Bahreyn merkezli Albaraka Banking Group’un iştiraki olarak faaliyete geçtiğini söyleyen Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku; “Türkiye’nin ilk Katılım Bankası olmasının da bilinciyle özellikle Katılım Bankacılığına birçok değer kazandıran bir kurum olduk ve sektörün gelişmesinde de önemli bir rol oynadık. Albaraka olarak vizyonumuz, ‘Dünyanın en iyi katılım bankası olmak.’ Bu hedefe ulaşmak amacıyla 5-6 yıl önce başladığımız dönüşüm projemizin meyvelerini toplamaya başladık” dedi.
Türkiye ekonomisinin bu dönem içinde yaşadığı büyük değişimi doğru stratejilerle öngörerek sağlıklı bir büyüme sergilemiş ve katılım bankacılığının öncüsü olan Albaraka Türk; sürdürülebilir bankacılık hedefi doğrultusunda faaliyetlerini gerçekleştirirken, toplumun yaşam kalitesini iyileştirmek amacıyla da ekonomik gelişmeye destek vermeyi sürdürüyor.
Değişen sektör dinamiklerine, teknolojiye ve müşteri ihtiyaçlarına çok daha hızlı ve etkili çözümler üretmek için büyük bir dönüşüm programına start verdiklerini belirten Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku; “Simurg adı verdiğimiz bu dönüşüm kapsamında gerçekleşen köklü değişimin önemli çıktılarından birisi de ürün yönetimi tarafında hızlı aksiyon alabilmemiz oldu” diye konuştu.
Albaraka Türk’ün yenilikçi ürün ve hizmetleri hakkında bilgi verir misiniz?
Ürün geliştirme süreçlerimizi daha müşteri odaklı, yenilikçi ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almaya başladık. Bunun etkisi de kısa sürede kendini gösterdi. Müşteri ihtiyaçları tespit edilerek, gerçekleştirilen farklılık analizlerinin de ışığında 3 yıl gibi bir sürede Ticari/Kurumsal segment için 22 bireysel müşteriler içinse 17 yeni ürünle müşterilerimizin tüm bankacılık ihtiyaçlarını karşılama noktasında ciddi bir aşama kaydettik. Albaraka Türk olarak, ürün ve hizmetler dâhil bankacılık süreçlerinde yaklaşımımız müşterilerin ihtiyaçlarını tam olarak analiz ederek, bu ihtiyaçlarına çözüm olacak faizsiz metotlar üretmektir. Örneğin, söz konusu olan müşterinin ihtiyacı kur riskine karşı kendini korumaksa bu amaca faizsiz yöntemlerle ulaşmalarını sağlıyoruz. Bunu yaparken de hem uluslararası İslami finans standartlarından hem de yerli ve yabancı akademisyen ve finans uzmanlarından oluşan danışma kurulumuzdan destek alıyoruz.
Albaraka Türk olarak, salt Türkiye’de değil Dünya genelinde en fazla ortaklık yöntemi ile finansman sağlayan İslami Banka olaraktan tanınmaktan mutluluk duyuyoruz. Önümüzdeki dönemlerde bu finansman yöntemini hem sektörel olarak hem de finansman kaynağı olarak çeşitlenmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
Türkiye’nin ilk katılım bankası olan Albaraka Türk’ün, katılım bankacılığı alanında bugünkü yeri ve önemi konusunda neler söylemek istersiniz?
Türkiye’nin ilk katılım bankası olarak Türkiye’de katılım bankacılığındaki yerimizi almamız dolayısıyla, katılım bankacılığının temsiliyeti ve tarihçesi noktasında ilk akla gelen banka konumundayız. Fakat ilk banka olmak bizi hiçbir zaman rehavete sevk etmedi. Tam tersine temsiliyet misyonunu hakkıyla yerine getirebilmek için daha sıkı çalışmaya ve en iyi katılım bankası olmaya odaklandık. Hatta bunu vizyonumuza da taşıyarak “Dünyanın en iyi katılım bankası olmayı” vizyonumuz olarak belirledik.
Son yıllarda özellikle 2016’da yaşanan finansal ve finans dışı olaylara rağmen Albaraka Türk olarak, 2016 yılında kredilerde %17, topladığımız fon miktarında ise %14 büyümeyi başardık. Her iki kalemde de katılım bankaları ortalamalarının üstünde başarı sergiledik.
Şurası sevindirici ki, katılım bankacılığı alanındaki performansımız gerek yurtiçinde gerekse yurt dışında takdir edilmeye devam ediyor. Halkımızın bankamıza büyük bir teveccühü olduğunu tecrübe ediyoruz. Gayretlerimizin takdir edildiğini ve yaptığımız yeniliklerin müşterilerimizin ihtiyaçlarını daha etkin bir biçimde karşıladığını görmek bizi mutlu ediyor. Yurtdışında da aldığımız ödüller bu performansımızın yurtdışında karşılık bulduğumuzun bir göstergesi. Örneğin 2016 yılında Islamic Finance News dergisi (IFN) tarafından Türkiye’nin en İyi Katılım Bankası͟ seçildik. Önümüzdeki dönemlerde de müşterilerimizin değişen ihtiyaçlarını karşılayacak yenilikçi çalışmalara devam edeceğiz. Albaraka Türk olarak değişime açık yapımız ve değerlerimize olan inancımızla daha büyük başarılara imza atacağız.
Teknolojik altyapı yatırımlarınızdan bahseder misiniz?
Teknoloji bizim için önemli bir rekabet ve hizmet alanı. Bugün artık şubelerin işlevi ve konumu gittikçe farklılaşıyor. Şubeden yapılandan daha fazla işlem teknoloji ve dijital kanallardan yapılıyor. Bu sebeple de sahip olduğumuz teknolojiyi hizmet kapasitemizi arttırmak için ve sektörün hep ilerisinde olabilmek için sürekli olarak geliştirmeye özen gösteriyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu alandaki işlem hacminin, rekabetin ve beklentilerin artacağını düşünüyoruz. Albaraka Türk olarak da bu değişimleri takip etmekten ziyade gerçekleştiren ve sunan taraf olmak istiyoruz. Bu çerçevede şubeleşmeden ziyade müşterilerimizin ihtiyaçlarını en etkin biçimde çözebilecek teknolojik hizmetler bütününe daha çok önem veriyoruz.
2015 yılında yenilediğimiz bankacılık altyapımızla Albaraka’nın tüm altyapısı açık sistemlere taşınarak, yeni hizmet ve servislerin daha kısa sürede devreye alınması mümkün hale getirildi ve bu büyük dönüşüm birçok ödül alarak başarısını kanıtladı. Bundan sonraki amacımız süreçlerden kanallara tamamen dijital bir Albaraka’ya dönüşümün başlangıcını yapmak. 2017 yılında Dijital ve Mobil Bankacılık açısından yatırımlarımızı artıracağız. Yeni projelerin yanı sıra, mevcut uygulamalarımızda da hem kullanıcı deneyimi, hem de zengin fonksiyon seti ile hizmet sunmayı hedefliyoruz. Bu kanallardaki kullanıcı sayılarını daha yukarı çıkarmak için çalışmalar yapacağız, işlem adetleri ve hacimlerinin de artmasını sağlayacağız.
Albaraka Türk’ün farkındalık politikası nedir?
“Albaraka Türk olarak, “Dünyanın En İyi Katılım Bankası Olmak” vizyonu ve sürdürülebilir bankacılık hedefi doğrultusunda faaliyetlerini gerçekleştirirken, toplumun yaşam kalitesini iyileştirmek amacıyla; ekonomik gelişmeye destek vermeyi, tüm faaliyetlerinde çevreye karşı saygılı politikalar izlemeyi, sosyal ve kültürel amaçlarla hazırlanan çeşitli projelere destek olmayı temel ilkeleri olarak benimsedik.
Bu doğrultuda; kültür, sanat ve spor alanlarında değerli hizmetler vermenin yanı sıra tüm iş süreçlerinde toplumsal kalkınmaya destek olmayı, çalışanları ile sosyal sorumluluk projelerinde yer alarak çalışan duyarlılığını ön plana koyan bir yaklaşımı ilke edindik. Bu bağlamda; Genel Müdürlük ve şube çalışanlarımızın gönüllü olarak katılım sağladıkları kulüpler ile sosyal sorumluluk, insani yardım ve sosyal yardım faaliyetleri gerçekleştirmekteyiz.
Albaraka Türk olarak geliştirilen çevre politikası ile karbon ayak izinin azaltılması için çalışmalar yürütülmekte; gerçekleştirilen düzenlemeler ile su ve elektrik tasarrufu sağlayarak çevreye karşı sorumlulukların yerine getirilmesi için çalışmaktayız. Bankamızın Sosyal Sorumluluk Programı hedefleri doğrultusunda; Türk Kızılayı işbirliği ile düzenli olarak gerçekleştirilen kan ve kök hücre bağışları ile vatandaşlarımıza can suyu olmaya devam ediyoruz. Özellikle engelli bireyler ve gençler olmak üzere tüm birey/kurumların eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşımını kolaylaştıracak girişimlere ve istihdamın arttırılmasına katkı sağlayacak projelere fon sağlanmakta, yatırımcılara destek verilmektedir. Bununla birlikte Bereket Vakfı aracılığıyla burs imkânı sunulan yüzlerce öğrencinin eğitim hayatına katkı sağlıyoruz. Kültür çalışmaları kapsamında Albaraka Yayınları ile onlarca eserin okuyucuyla buluşturulmasını sağlayan Bankamız, geçmiş yıllarda hat ve tezhip koleksiyonu oluşturdu ve 2017 yılının başında Albaraka Sanat Galerisi ve Akademisi’nin açılışını gerçekleştirdi.
2016 yılı performans değerlendirmeniz ve 2017 yılı büyüme hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
2016 yılı risk iştahının yüksek olmadığı ve siyasi gerginliklerin finans sektöründe risk yönetimini daha ciddi bir şekilde gündeme getirdiği bir dönem oldu. 2016 yılında temel olarak bankamızın gelişimine yönelerek geleceğe daha hazır olabilmek için altyapı yatırımlarına yöneldik. Risklerin yoğun hissedildiği bu dönemde yeniden yapılanmaya ve teknoloji yatırımlarına eğilmemizi faydalı buluyorum. Böylelikle operasyonel mükemmelliğe ulaşmak için geliştirdiğimiz süreçlerde ileri aşamalara gelmeyi başardık. Finansal açıdan da aktif kalitemizin bozulmamasını ve artmasını sağlamak için gayret sarf ettik. 2016 yılında kredilerde %17, topladığımız fon miktarında ise %14 büyümeyi başardık. Her iki kalemde de katılım bankaları ortalamalarının üstünde başarı sergiledik.
“Sürdürülebilir büyüme” bizim önümüzdeki dönemin önde gelen hedefi olacaktır. 2017 yılı büyüme hedefimiz %15 olmakla beraber belirsizlik halinin ve finans dışı çevreden gelecek gerginliklerin önemli risk unsurları oluşturabileceğini düşünüyoruz. Bu ortamda, büyümemize emin adımlarla devam edeceğiz. 2017 yılı ve sonrası için kredilerimiz ve fonlarımızdaki çeşitliliği arttıracağız. Bu aynı zamanda daha geniş bir kitleye daha fazla finansal enstrümanla hizmet vermemizi sağlayacak bir adım olacaktır. Özellikle bireysel segmentte müşterilerimizle ilişkilerimizi daha da derinleştirmeyi amaçlıyoruz. KOBİ’ler bizim için, ayrıca bahsetmemizi gerektirecek kadar ön plana çıkaracağımız bir konudur. Dijital bankacılık alanında ise yatırımlarımız artarak devam edecek.
Türk halkının katılım bankacılığına bakışı ve ilgisi nedir?
Türk halkının katılım bankalarına büyük bir teveccühü var. İlgi her geçen gün artıyor. Katılım bankacılığını kendine yakın bulan insan sayısı oldukça yüksek. İslami bir banka olmak tercih edilmemizin en çok öne çıkan sebebi olsa da faiz hassasiyetinden bağımsız olarak tasarruf çeşitliliğini arttırmak isteyen müşteri sayısı da az değil. Böylelikle son zamanlarda her kesimden insanın katılım bankalarıyla çalışmaya başladığını ifade edebiliriz.
Bilindiği üzere en sağlam reklam ve tanınma fırsatı ağızdan ağıza reklam denilen, kişilerin yakın çevrelerine tecrübelerini ya da düşüncelerini anlatmaları vasıtasıyla gerçekleşir. İslami bankacılıkla tanışan kişiler ya da kurumlar da bunu yaymak vasıtasıyla tanınırlığımızın artmasına katkıda bulunuyorlar. Bu şekilde bizi tercih etme potansiyeli yüksek olan çevrelere ulaşmış oluyoruz. İslami bankacılığın bu gelişim serüveni düşünüldüğü zaman, önümüzdeki süreçte Türk halkının katılım bankacılığını daha çok tercih edeceğine ve hizmet alanımızın hızlı bir gelişim göstereceğine inanıyorum.
Konvansiyonel bankacılık ile İslami bankacılık arasında ne tür farklılıklar var?
İslami bankaların yaptıkları çalışmalarda sonuçta finansman gerçekleştiriyor olmaları dolayısıyla bazı benzerlikler görünebilir. Fakat fon toplamaktan kar dağıtımına kadar bu süreç dâhilinde ve bu süreç dışındaki hemen hemen tüm çalışma alanlarında farklılıklar mevcuttur. Konvansiyonel bir banka yasaların izin verdiği her türlü enstrümanı ve ürünü kullanarak kar elde etme gayretinde olur. İslami bankalar da kar sağlama amacındadırlar, fakat bunu yaparken kazanılan yol da bir o kadar önemlidir. Kanunlara uymakla beraber İslami kurallara uygun olma kaygısını da taşıyor olmak, katılım bankalarının çalışmalarında çok daha ince eleyip sık dokumalarını getirir.
Fon toplama aşamasında katılım bankaları sabit faiz vadetmezler. Fonu kullandırırken de nakit kredi vermezler. Malı peşin alarak müşterilerine vadeli satarlar. Katılım bankası vadeli satılan malın fiyatına belli bir kar oranı ekleyerek satar. Vade sonuna kadar kar oranında herhangi bir değişiklik yapılmaz ve klasik bankalardaki gibi vadesinden önce alacaklar geri istenmez. Bu da fonu kullanan müteşebbis açısından belirsizlik oluşmasını engeller. Böylelikle kazanç bir alışveriş neticesinde oluşmakta ve kullandırılan fon kesin olarak amacına hizmet etmektedir. Katılım bankaları kar zarar ortaklığına dayanan işlere girerek de gelir elde etmeye çalışırlar. Anlaşılacağı üzere katılım bankalarının çalışma ve kazanç elde etme sistemleri tamamen reel ekonomiye dayalı ve temeli daha sağlam sistemlerdir. Katılım bankaları fon tarafında ise mudaraba yöntemi uygular. Yani, emek-sermaye ortaklığı yöntemi. Açıklamak gerekirse, katılım bankaları mudilerden aldıkları fonları kullanarak gelir elde ederler ve elde edilen kârı da daha önce anlaştıkları oranda mudilerle paylaşırlar. Özetlemek gerekirse, katılım bankaları birçok noktada konvansiyonel bankalardan ayrılırlar. Özellikle reel ekonomiye dayalı olma, kar/zarar paylaşımı en önemli iki ayrımdır.
İslami bankacılıkta risk yönetimi nasıl yapılmaktadır?
İslami Bankacılıkta risk algısı ve risk çeşitleri konvansiyonel bankadaki muadilleriyle benzer birçok noktaya sahiptir. Operasyonel riskler, kredi riski, pazar riski ve likidite riski gibi öne çıkan konularda hemen hemen aynı riskleri İslami bankalar olarak biz de taşımaktayız. Bununla beraber İslami Bankacılığın ek riskleri ve konvansiyonel bankacılığa nispeten güçlü yönleri de vardır. Konvansiyonel bankalarla ortak taşıdığımız risklerde yaklaşımlarımız benzerdir. Örneğin operasyonel riskleri ele alırsak; kişilerden veya iç sistemlerden dolayı veri kaybı, yanlış bilgilendirme sebebiyle alınan yanlış aksiyon veya tamamen fiziksel sebeplerle bankamızın varlıklarına gelebilecek zararlar benzer zararlardır. Bu tür risklere karşı personel, sistem ve fiziki kalitemizi arttırmaya gayret gösteriyoruz. Kredi riskine karşı korunmak için muhatap firma ya da kişi fon kullandırılmadan önce mali ve moralite açısından kontrol edilir. Muhatap sağlam ve çalışılabilirse eldeki verilere göre bir limit dâhilinde çalışılır.
Global kriz esnasında katılım bankalarının sergilediği performans da katılım bankacılığına olan ilgi ve alakayı hızla arttırmıştır. Katılım Bankalarının çalışma prensipleri gereği reel ve varlık temelli finansal enstrümanları, krize sebep olan toksit ürünleri bünyelerinde barındırmamaları katılım bankalarının global krizde pozitif ayrışmalarını sağlamıştır. Türkiye’de de 1985’den bu yana faaliyet gösteren katılım bankaları Türkiye ekonomisinde yaşanan önemli krizler, dalgalanmalara rağmen emniyetli çalışmaları dolayısıyla bu krizleri başarıyla atlatmışlar ve rüştlerini ispat etmişlerdir.
Konvansiyonel bankacılığın verdiği hizmetlerin ne kadarı İslami bankacılıkta mevcut?
Katılım bankaları olarak en önemli rollerimizin başında faiz hassasiyeti olan müşterilerin, finansman ve bankacılık işlemlerini yapabilecekleri alternatif yöntemler geliştirmek gelmektedir. Yukarıda belirttiğimiz ilkelerden taviz vermeden, müşterinin konvansiyonel bankacılıkta yapabildiği tüm işlemleri faizsiz bir biçimde yapabilmesini sağlamak, başlı başına zor bir inovasyon süreci gerektirir. Bu ortamda şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, konvansiyonel bankacılığın verdiği hizmetlerin büyük kısmı katılım bankaları tarafından faizsiz yöntemlerle sağlanabilmektedir, hizmet sunulmayan kısımlar ise prensiplerimize uygun olmayan ürünler olduğu için bizim bilinçli olarak sunmadığımız ürünler olup, çok az sayıdadır.
Albaraka olarak bizim yaklaşımımız, konvansiyonel finans enstrümanlarının benzerlerinin üretilip uygulanmasından çok daha farklı olup; müşterilerin bu enstrümanlarla elde edecekleri sonucu tam olarak analiz ederek, bu ihtiyaçlarına çözüm olacak tamamen farklı ve faizsiz metotlar üretmeyi hedefliyoruz. Örnek olarak, söz konusu olan müşterinin ihtiyacı kur riskine karşı kendini korumaksa, ya da yaptığı ihracattan kaynaklanan ileri tarihli bir alacağını daha erken alabilmekse, onların bu amaçlarına faizsiz yöntemlerle ulaşmalarını sağlıyoruz. Bunu yaparken de hem uluslararası İslami finans standartlarından hem de yerli ve yabancı akademisyen ve finans uzmanlarından oluşan danışma kurulumuzdan destek alıyoruz. Amacımız, konvansiyonel enstrümanlara alternatif yöntemler geliştirmenin yanı sıra İslami Finans standartlarının, çoğunlukla faiz sistemi üzerinden işlem yapılan finans sektöründe kendine daha fazla yer edinebilmesini sağlamak ve faizli sistemde henüz karşılığı olmayan, tamamen yenilikçi ve temeli faizsizlik ilkesine dayanan yeni ürün ve yöntemler geliştirmektir. Albaraka Türk olarak, en önemli İslami Finans enstrümanlarından biri olan ortaklık temelli finansmanda Albaraka olarak sektör lideri olmaktan gurur duyduğumuzu da belirtmek isterim.
İslami bankacılığın ülke ekonomisine katkısı ne orandadır?
İslami bankalar ülkemizdeki sermayenin etkin bir şekilde kullanılması ve mali sistemin sorunsuz işleyebilmesi noktasında ciddi katkılar sunmaktadır. Varlıkların değerlendirilmesi, güven ortamının oluşturulması, girişimcilerin desteklenmesi, işlem ve transferlerin kolaylaştırılması gibi birçok fayda sağlamaktadır. Katılım bankaları birer finans kuruluşu olmaları sebebiyle sağladıkları hizmetlerin yanı sıra İslami bankalar olmaları sebebiyle konvansiyonel bankaların cevap veremedikleri birçok ihtiyaca cevap vermektedirler. Bu itibarla ülkeye sunabileceklerinin daha geniş kapsamlı olduğu kanaatindeyim.
Katılım bankacılığı ekonomimize ayırt edici vasıfları dolayısıyla üç olumlu katkı sunmaktadır:
- Birincisi: Türkiye’de mali sektörün penetrasyonuna baktığımızda, ciddi anlamda ekonomiye katkı sağlayamadığını görüyoruz. Bunun sebepleri çeşitli. Bu sebeplerinden biri faiz hassasiyeti. Çünkü faiz hassasiyeti olan toplumun belli kesimleri alternatif yatırım araçlarına yöneliyor. Gayrimenkul gibi ya da altın, döviz gibi enstrümanlar tercih ediliyor. Katılım bankalarının bu gibi atıl yatırımları tasarruf sistemine çektiğini ve kullanılabilir hale getirdiğini, dolayısı ile mali kesimin penetrasyonun artmasında önemli bir işlev gördüğünü söyleyebiliriz.
- İkincisi: Ticari bankalardan farklı olarak katılım bankaları, kamu finansmanından ziyade reel üretime destek sağlamak durumunda olduğu için, alım satım söz konusu olacak ki katılım bankaları onu finanse edebilsin. Katılım bankaları bu çevrede KOBİ kredileri, leasing ve reel sektöre destek sağlayacak her türlü enstrümanı sunabiliyor.
- Son olarak, katılım bankalarının yabancı fonların, özellikle Körfez sermayesinin Türkiye’ye çekilmesinde çok önemli katkı sağladığını düşünüyoruz. Bu da önemli bir unsur.
Bunun da ötesinde ülkemizin faizsiz finans merkezi olması da imkân dâhilinde. Bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye bir çekim merkezi olabilir. Ancak bunun için de tüm paydaşlara önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Kamu kurumları, TKBB, katılım bankaları, üniversiteler, STK’lar kısacası tüm ilgililerin bu konuya eğilmesi ve emek harcaması elzem.
İslami bankacılığın önünde ne tür sorunlar söz konusudur?
Konvansiyonel bankacılık ile aramızdaki farkları ciddi anlamda gözden kaçıran yorumlar gündeme gelebiliyor. Bu durumun oluşturduğu sorun dolayısı ile potansiyel olarak hitap edebileceğimiz ve hizmet sunabileceğimiz bir kısım müşterimize ulaşamıyoruz. Bunu da bilinirliğimizi arttırarak aşabiliriz. Halen potansiyelimizin altında olan pazar payımızı da arttırmamız gerekiyor. Kültürel ve dini sebeplerle parasını faizli işlemler vasıtasıyla ekonomiye katmayı tercih etmeyen kesimler arasında yeterli bilinirliliğin olmadığını düşünüyoruz. İnsanlar böyle bir seçenekten yeterince haberdar değiller. Özümüz itibariyle ortaklık temelli girişim ve işbirliğine daha müsait olmamıza rağmen henüz ortaklık temelli finansmanda istediğimiz yerde değiliz. Ortak girişimlere ve bu minvalde özellikle de start-up’lara daha fazla yönelmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şunu söylemekte fayda görüyorum. Katılım Bankalarının ekonomiye yaptığı katkılar ortada iken, bu finansman türündeki her paydaşın katılım bankalarının sorunlarını çözme noktasında elini taşın altına koyması gerekiyor. Son zamanlarda özellikle regülasyon ve eğitim alanlarında önemli gelişmeler oluyor. Bu alanlardaki gelişmelerin artması başka alanlara da yansıması gerektiğini düşünüyorum.