“Halihazırda Türkiye’de hastalara sunduğumuz ilaçlarımızın büyük bir bölümünü Türkiye’de üretiyoruz” diyen Takeda İlaç Genel Müdürü Gamze Yüceland; “Şu anda ithal ettiğimiz ilaçlarımızdan bir kısmını da yerelleşme kapsamında Türkiye’de üretmek için çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
Gamze Yüceland; “Takeda’da hastalarımız ve toplumla güven-itibar inşa etmek her şeyin başında gelir. Kısa ve uzun vadeli hedeflerimiz bu öncelikler ile şekillenecektir. Türkiye’deki hastaların ve sağlık kurumlarının farklı ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek için portföyümüzü ve ekibimizi geliştirmeye, global yetkinliklerimizi Türkiye’deki ihtiyaçlar ile buluşturmaya devam edeceğiz” dedi ve ekledi: “Diğer taraftan, önümüzdeki 5 yıl içerisinde Takeda Türkiye’de hem temel ilaç alanında hem onkoloji alanında çok güçlü bir oyuncu olmayı hedeflemektedir.”
Gamze Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünden mezun olduktan sonra, ilaç sektörüne adımımı Abbott ile 1998 yılında attım ve 20 yılı aşkın süredir de ilaç sektöründe çalışıyorum. Bu süreç boyunca çeşitli rollerde görev aldım; Müşteri Hizmetleri Müdürü, İş Mükemmelleştirme Müdürü, Pediatrik Beslenme Bölümü Satış ve Pazarlama Müdürü, İlaç Divizyonu Pazarlama Müdürü, Satış Direktörü, Temel İlaçlar İş Birimi Direktörü gibi çeşitli roller üstlendim; 2008-2010 yılları arasında, Güney Avrupa Bölgesi Ticari Direktörü ve 2010-2012 yılları arasında, Avrupa Bölgesi Ticari Direktörü olarak İlaç Divizyonunda, Paris ve Basel’de farklı uluslararası görevlerde çalıştım. Son 3 yılımda, Temel İlaç Divizyonu Türkiye Genel Müdürü ve Türkiye Temsilcisi olarak görev yaptım. 1 Nisan 2015 tarihinde Takeda ailesine katıldım. O tarihten bu yana da Takeda Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım.
Takeda Türkiye’nin genel yapılanması hakkında bilgi verir misiniz?
Takeda, 1781 yılında Chobei tarafından kurulan, merkezi Osaka’da bulunan hasta odaklı inovatif ve global bir ilaç firması. Dünyanın 70’den fazla ülkesinde, 30.000 çalışanı ile insanlara daha sağlıklı, daha parlak bir gelecek sunma misyonunu edinmiş Takeda, bugün Japonya ve Asya’daki çeşitli pazarlarda birinci sırada ve dünyanın en büyük 15 global ilaç şirketi arasında yer alıyor.
Takeda’nın Türkiye’ye giriş hikayesi ise 2009 yılı ile başladı. Takeda Türkiye çalışanları olarak hem kendi sektörümüz içinde hem de küresel iş dünyası içinde ayrıcalıklı konumumuzdan dolayı gururluyuz. 2015 yılında yaptığımız önemli bir satınalmayla Türkiye’de son iki yılda hız kesmeden büyümeyi sürdürüp iş hacmimizi 3 katına kadar çıkararak büyük bir başarıya imza attık. Son 2 yıl içerisinde Türkiye’de faaliyet gösterdiğimiz alanlarda Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketlerden biri olduk ve 300’e yakın güçlü kadromuz ile iş fırsatları yaratmaya devam ederek büyümeyi sürdürüyoruz. Takeda, ülkemizde hematoloji, onkoloji, gastroenteroloji, solunum, metabolizma, enfeksiyon ve kas iskelet sistemi gibi önemli terapötik alanlarda faaliyet göstermektedir. Takeda dünyanın neresinde olursa olsun sahip olduğu değerleri bütünüyle oraya taşıyan bir yapıya sahip. Biz de Takeda olarak dürüstlük, adalet, bütünlük ve azmi içeren Takeda-izm adını verdiğimiz kurumsal değerlerimiz ile toplumun, hastaların, paydaşlarımızın güvenini kazanmayı; dokunduğumuz hayatları iyileştirmeyi ve hayat kalitelerini arttırmayı hedefliyoruz.
Takeda Türkiye’nin, ilaç pazarındaki profilinden bahseder misiniz?
Takeda Türkiye olarak hematoloji, onkoloji, gastroenteroloji, solunum, metabolizma, enfeksiyon, kas iskelet sistemi gibi önemli terapötik alanlardaki ilaçlarımızı hastalarımızın hizmetine ulaştırıyoruz. Onkoloji alanında Osteosarkom ve Lenfoma hastaları için geliştirilen ve 2016’nın ikinci yarısından itibaren Türkiye’de hastaların hizmetine sunulan iki yeni ilacımızla faaliyet göstermekteyiz. Onkoloji alanındaki çalışmalarımız “kanserle olan savaşta” fark yaratan ve hastaların hayat kalitelerini arttıran ürünleri hastalarımızın erişimine sunmaktan geçiyor. Türkiye’deki hastaların dünyadaki bilimsel gelişmelerden en hızlı şekilde yararlanmalarını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdan biri.
Takeda Türkiye’nin, Türk ilaç sektörünün gelişmesine yönelik sürdürülebilirlik yaklaşımı nedir?
Bizim Takeda Türkiye olarak global sürdürülebilirlik yaklaşımımız esas olarak Takeda-izm değerlerimize dayanarak ve ilham alarak işimizi yönetmekten geçiyor. Tüm eylemlerimiz, kararlarımız, köklerini yüzyıllar öncesinde varolmaya başlamış bu temel belirleyiciler etrafında şekilleniyor. Önceliğimiz her zaman için hasta; yaptığımız işin merkezinde doğrudan hastalar yer alıyor. Bir diğer odak noktamız ise, güven. Bu da işimizin vazgeçilmez bir parçası çünkü önceliklerimizden biri de toplumun ve paydaşlarımızın güvenini kazanmak. Son olarak ise yaptığımız işi geliştirmek geliyor. Tüm bunlar bir bütünlük halinde Takeda’nın daha ileriye gitmesini sağlıyor, beraberinde ise elbette ki büyüme geliyor. Türkiye’deki büyümemizi, global yetkinlikleri ve yerel uzmanlığı birleştirerek devam ettireceğiz. Türkiye’de yeni inovatif ürünlerimizi portföyümüze katarak hastaların ve sağlık kurumlarının farklı ve çeşitli ihtiyaçlarına cevap verebilmeyi ilke edindik.
Takeda Türkiye olarak Ar-Ge çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Ar-Ge çalışmalarınızda hangi hastalıklara odaklanmış durumdasınız?
Takeda Globalde Ar-Ge odağını yeniden yapılandırarak 3 anahtar tedavi alanına yöneldi. Onkoloji, Gastroenteroloji ve CNS-artı aşılar. Bu doğrultuda da Kyoto Üniversitesi iPS Hücre Araştırma ve Uygulama Merkezi (CiRA) ortak bir araştırma programı başlattı. Bu ortak araştırma programı yedi tane proje içeriyor. 2015’de de dış araştırma ortaklıkları ile altı ilave proje başlatılmıştı. İleriye dönük hedefimiz temel olarak odaklandığımız alanlarda Ar-Ge çalışmalarımızı sürdürmektir. Türkiye’de ise halihazırda yürütmekte olduğumuz onkoloji ve gastroenteroloji alanında 14 tane faz çalışmamız var ve 14 uluslararası çalışma 41 merkezde yürütülmektedir. Bu araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla değer yaratmaya çalışıyoruz.
Firmanızda Ar-Ge çalışmalarıyla ilgili olarak Türkiye’de ve yurt dışında neler yapılıyor? Türkiye ile yurtdışındaki Ar-Ge çalışmaları arasındaki fark nedir?
Takeda AR-GE çalışmalarına yıllık 4 milyar dolar yatırım sağlıyor. Dünya’da bilinen 30 bin hastalık var, bunların 4’te 3’nün tedavisi bilinmiyor. Takeda’da çok sayıda yeni ürün için geliştirme çalışması sürüyor. Takeda Türkiye olarak bu yeni ürünlerin en hızlı şekilde Türkiye’deki hastalara eriştirilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Çok güçlü bir pipeline’ımız var. AR&GE alanında Türkiye için en önemli odak alanlarımız onkoloji ve gastroenteroloji. 2016 yılında iki yenilikçi ürünümüzü Türk hastalarının kullanımına sunduk. Çocuklarda kemik kanserine karşı geliştirdiğimiz ilacımız bunlardan biri. Kanser konusunda iddiamız güçleniyor. Takeda AR&GE merkezleri yüksek donanımlı ve lider bilim adamlarının çalıştığı kurumlar. Bilim hızla ilerlemekte, Takeda olarak bunun avantajını kullanarak, tüm imkanlarımızı insanlığın yararına kullanarak iyileştirme amacıyla çalışıyoruz.
İnovatif ve katma değeri yüksek ilaçlar konusunda Takeda Türkiye’nin çalışmalarından bahseder misiniz?
Mevcut ilaçlarımızın yanı sıra önümüzdeki dönemde de onkoloji-hematoloji hastalarına umut olacak yeni tedaviler üzerinde çalışmaya devam edilecek. Ülseratif kolit ve Crohn hastalığında pek çok hastanın hayatına dokunmayı istiyoruz. Hematoloji alanında ise bu tedavi yöntemiyle hastaların damar yolu ile aldıkları ilaç yükünü azaltmak en büyük amacımız. Bu konularda araştırma ve geliştirme faaliyetleri ülkemizde de devam etmektedir. Bu tedavi alanlarında yenilikçi ilaçları hastalara en kısa sürede ulaştırabilmek bizim için çok büyük önem teşkil ediyor.
Yıllık üretim kapasiteniz ve üretim teknolojiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye’de kendi tesisimiz bulunmuyor ancak son portföy satınalma süreci ile birlikte Takeda Türkiye’yi odak ülkelerden biri görerek yatırımlarını arttırdı dolayısıyla yerel işbirlikleri ile halihazırda ürünlerimizin büyük bir bölümü Türkiye’de üretiliyor. Önceliğimiz ülkemize ürünlerimizin en doğru zamanda ve en yüksek kalitede ulaşmasını sağlamak. Yerel üretim konusunda farklı iş birlikleri geliştirmek, yeni yatırımlar yapmak da odak alanlarımız arasında yer alıyor.
Sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misiniz?
İçinde bulunduğumuz topluma fayda sağlayıp değer katmanın bir diğer yolu olan sosyal sorumluluk projeleri bizim için büyük önem taşıyor. 2015 yılında ZİÇEV ile farklı projeler yaparak, tüm çalışanlarımızın katılımı ile zihinsel engelli çocuklarımıza katkı sağlama imkânı yakaladık. 2015 ve 2016 boyunca ZİÇEV ve Görme Engellilere yönelik destekleyici kurumsal sorumluluk aktivitelerimiz devam edecektir. Her yıl sosyal sorumluluk projelerimize yenilerini ekliyoruz. Yine topluma ve çevreye duyarlı yeni bir proje olan “Takeda Ormanı” ile doğada iz bırakmayı hedefliyoruz. Bizlerin gelecek nesillere ve doğaya iyi bir çevre bırakmak adına borçlu olduğumuzu düşünüyorum ve Takeda Ormanı projesi ile gelecek nesillere eşsiz bir miras bırakmayı hedefliyoruz. Bunu yaparken de Takeda’nın inovatif yaklaşımını kullanmayı hedefledik. Proje katılımcılara dijital platform üzerinden fidan dikme imkanı sunuyor ve kişiler, ağaçlarına sevdiklerinin isimlerini verebiliyor. Dijital ortamda bağışlanan fidanlar hedeflenen sayıya ulaştığında dikimlerine başlanacak ve Takeda Ormanı gelecek nesiller için yükselecek. 2017 yılı için de yine sosyal sorumluluk projelerimize yenilerini ilave etmek istiyoruz. Türkiye genelindeki ihtiyaçları belirleyen ve gönüllülük esasıyla yürütülen İhtiyaç Haritası organizasyonuna biz de Takeda Gönüllüleri olarak destek vermeye hazırlanıyoruz.
İlaç sektörünün en güncel sıkıntıları ve çözüm noktaları konusunda ki düşünceleriniz nelerdir?
Son yıllarda sağlık alanında yapılan reformlar ile sağlığa erişim çok genişledi. Bu çok memnun edici bir gelişme. Bu erişimin beraberinde getirdiği bir diğer zorluk ise ilaç bütçesindeki kontrol oldu. İlaç bütçesini kontrol etme çabası beraberinde çeşitli bütçe kontrol tedbirleri getirdi. Özellikle yeni ilaçların Türkiye’ye gelebilmesini sağlamak için hem erişim hem de bütçede bir denge yakalanması gerektiğine inanıyoruz. Mevcut durumda Türk hastalarının Avrupa ya da Amerika’da ruhsat almış ve pazara çıkmış yani kendini bilimsel açıdan ispatlamış olan ilaçlara ulaşabilmeleri için tamamlanması gereken ruhsatlandırma, fiyatlandırma ve geri ödeme süreçlerinin 5-6 yıla kadar sürebildiğini belirtmek isterim. Biz Takeda olarak ilaçlarımızı Türk hastalarının da hizmetine sunabilmek için var gücümüzle çabalıyoruz. Diğer taraftan TİTCK ve Sosyal Güvenlik Kurumunun da bu konuda son derece titiz bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü biliyoruz. Son dönemde TİTCK tarafından uygulamaya koyulan önceliklendirme kategorizasyonu Türk hastalara daha erken ulaştırılması gerektiğine inandığı ya da ilaç bütçesine olumlu katkıda bulunacağına inandığı ilaçları belirleyip bu ilaçların ruhsat ve fiyat süreçlerinin hızlandırılması konusunda atılan önemli bir adımdır.
Türkiye’de ilaç sektörünün gelişimine yönelik düşünceleriniz nelerdir?
Türkiye büyüyen bir pazar olmaya devam ediyor. Şu anda dünya sıralamasında 17.sırada.. Son dönemlerde yapılan sağlık reformlarıyla beklenen yaşam süreleri uzadı ve buna bağlı olarak da kronik hastalıkların görülme sıklığı da arttı. Bu da beraberinde hem konvansiyonel ilaçlara hem de yenilikçi ilaçlara olan ihtiyacı arttırdı. Ayrıca hem ilaç endüstride hem de endüstrinin çalıştığı paydaşlarda çalışan insanların yetkinlikleri de gün geçtikçe artıyor. Bu da ilaç sektörünün gelişimine pozitif katkıda bulunuyor.
İlaç sektöründe en büyük rekabet hangi konuda ya da çalışmalarla yaşanmaktadır?
Aslında ilaç sektörü her anlamda rekabetin oldukça yüksek olduğu bir alan. Türkiye’de biliyorsunuz güçlü yerel bir ilaç endüstrisi var. Bunun yanında dünya devlerinin de var olduğu bir Pazar. Böyle bir ortamda her alanda rekabet söz konusu oluyor; insan kaynakları, bilimsel araştırmalar, ürünlerin pazara verilme tarihlerinin sıralaması, sürdürülebilir büyümeye sahip olmak rekabetin temel konuları. Tabii ki tek bir amaç var; hastalara en iyi ve en akılcı çözümü ulaştırabilmek.