Araç üretiminde 2018 yılında 200 adetin, 2019’da da 500 adetin üzerine çıkmayı planladıklarını belirten Bozankaya Yönetim Kurulu Başkanı Aytunç Günay, “En büyük hedefimiz önümüzdeki 5 yıl içerisinde ciddi anlamda bir atılımla ürünlerimizi ve pazar payımızı artırarak Türkiye’de ilk 50 firma arasına girmek ve ciromuzu da 1 milyarın üzerine çıkarmaktır.” dedi.
Almanya’da %100 Türk sermayeli bir Ar-Ge şirketi olarak hizmet vermeye başlayan Bozankaya, Türkiye’de Malatya, Konya, Eskişehir, İzmir ve Elazığ ve Şanlıurfa’nın ardından son olarak Manisa’da da elektrikli otobüs ihalesini kazanarak rakipsiz olduğunu kanıtlayan bir firma. Elektrikli otobüs üretiminde olduğu gibi raylı sistem araçlarında da iddialı olan şirket Kayseri’de kazandığı raylı sistem aracı ihalesinden sonra Siemens Mobility ile yüzde 50-50 ortak girdiği Bangkok Green Line Metro Projesi ihalesini de kazandı. Hızlı atılımlar içinde olan Bozankaya’nın Yönetim Kurulu Başkanı Aytunç Günay ile yeniliklerini ve hedeflerini konuştuk.
Bozankaya’nın kuruluş hikayesini kısaca anlatabilir misiniz?
Bozankaya firması 1989 yılında Almanya’da Ar-Ge ile faaliyete başladı. Yıllar içerisinde yapmış olduğu faaliyetlerle büyüyerek elektrikli ticari araçlar ve raylı sistem üretiminde bugünkü konumuna erişti. Almanya’da 1997 yılında fabrikasını kurarak ilk olarak karoser üretmeye başladı. Yine raylı sistemler ve otobüs üretiminde Ar-Ge faaliyetlerine ek olarak dünya devi firmalarla stratejik ortaklıklar yaparak bir know-how edindi. 2003 yılında bu know-how’ı Türkiye’ye taşıma kararı aldı. O yıl Sincan Organize Sanayi Bölgesinde kurulan fabrikada yerli tasarım ve üretim raylı sistem araçları, elektrikli otobüs, troleybüs üretimi gerçekleştiriyoruz. Ankara Kazan’da da alt parça imalat tesisimiz bulunmaktadır.
Elektrikli otobüs denince sadece Bozankaya markasını duyuyoruz sanki…
Bizim hedefimiz hep elektrikli araçlardı. Karoser üretiminden edindiğimiz deneyim ve bilgiyle hızlı bir geçiş yaparak elektrikli otobüsü devreye aldık. 2013 yılında ilk elektrikli otobüsümüzün prototipini çıkarttık. Türkiye’de de bugüne kadar 5 tane elektrikli otobüs, 2 tane de troleybüs olmak üzere toplamda 7 tane ihale yapıldı; 7’sini de biz aldık. Dolayısıyla elektrikli otobüslerimiz 2 yılı aşkın bir süredir yolcu taşıyor. Bu süreçte çok ciddi anlamda bir know-how edindik. Bunun sonucunda yaptığımız geliştirmelerle birlikte Kortrijk Belçika’da European Coach and Bus Show’da sergileyeceğimiz yeni nesil bir araç ortaya çıkardık. Tasarımını tamamen değiştirdik, komponentlerin içerisinde değişiklik yaptık, karoserinde de iyileştirmeler yaptık. Tepeden tırnağa yeni bir araç ortaya çıkmış oldu.
Bu araçların hedef pazarları konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Açıkçası biz elektrikli araç pazarına ilk girdiğimizde hedefimiz Almanya’ydı, Avrupa’ydı. Nedeni de elektrikli otobüs teknolojisinin orada bizden biraz daha önde takip edilmesiydi. Fakat daha sonra belediyelerimiz ürünlerimize ilgi göstermeye ve denemeye başladılar. Deneyen her belediye memnun kaldı. Bütçesi uygun olan belediyeler alım yapmaya başladılar. Çünkü yolcu taşımaya başlandığından beri eksilerini-artılarını rahatlıkla gördüler. Böylece yeni ürün korkusunu aşıp elektrikli otobüsün toplu taşımada olmazsa olmaz olduğunu anladılar.
Elektrikli otobüslerde batarya önemli. Otobüsler de ciddi kilometre yol alan araçlar. Batarya konusunu nasıl çözümlediniz?
Aküyü belli başlı üreticilerden alabiliyoruz. Ama önemli olan akü üzerindeki hücreleri birbirileriyle entegre edip aracın performansına yansıtabilmektir. Biz aracın üzerinde 400 tane hücre kullanıyoruz. 400 hücrenin her birinin üzerinde bir kart var. Bu kartları kendimiz tasarladık ve ürettik. Her kart o akünün ne durumda olduğu ile ilgili verebiliyor ve birbirleriyle konuşabiliyor. Bunun sayesinde bahsetmiş olduğunuz akünün ömrü ve menzilini rahatlıkla kurgulayabiliyoruz. Aynı zamanda da şarj süresini ve aküde çıkabilecek aşırı ısınma gibi sorunları tamamen bu yazılımlarla çözebiliyoruz. Aracımızın şehrin büyüklüğüne de bağlı olarak 200-300 kilometreye kadar yol yapması gerekiyor. Bizim 18 metrelik aracımız tek şarj ile 400 kilometreye kadar menzile ulaşıyor, 12 metrelik aracımız da 250-300 kilometreye ortalama menzile sahip.
Bahsettiğim aküleri kendimiz üretebilmek için Türkiye’de bir akü fabrikası kurmak hedefimiz var. Her ne kadar Sanayi Bakanlığının verdiği yerli malı belgesi ve teknolojik ürün deneyim belgesine sahip olsak da öncelikle yerli üretim yapıp kendi ürünlerimizdeki yerlilik oranını artırmayı, sonrasında ise diğer sektörlere satış yapmayı ve ihracatı planlıyoruz.
Şarj istasyonlarını siz mi yoksa belediyeler mi kuruyor?
Sistemin tasarımı ve üretimi bize ait. Elektrikli otobüsün verimliliğini artırmak için şarj sisteminin de tek tasarımdan çıkması ve entegre olması çok önemli.
Elektrik otobüs için Türkiye’de bir açlık var. Pazar payınızı büyütme yönünde üretiminizi artıracaksınız herhalde…
Doğrudur. Elektrikli otobüs üretmeye başladıktan sonra hem yurt içinde hem yurt dışında ciddi anlamda bir patlama oldu açıkçası. Bundan dolayı yurt dışında almış olduğumuz siparişleri çakıştırmamak adına bir karar aldık kendi bünyemizde. Yapmış olduğumuz bir anlaşma çerçevesinde elektrikli otobüs üretimini 3 yıl boyunca Karsan’ın tesislerinde yapacağız. Yine bütün know-how Bozankaya’ya ait olmak üzere montaj Bursa’da yapılıyor olacak. Böylece biz Sincan’daki kapasitemizi tamamen raylı sisteme ayırmış olacağız. Çünkü ikisinin birbiriyle örtüşen noktaları olsa da birbirinden farklı süreçler nihayetinde. Türkiye’de öngörümüz 2030 yılında otobüslerin yaklaşık yüzde 20’si elektrikliye dönüşeceği yönünde. Yurt dışında toplu taşımada ciddi devlet desteği var. Böylece almış olduğumuz ihalelerle 150 civarında elektrikli aracımız olacak. 2018 yılında 200’ün üzerinde bir üretim hedefliyoruz, 2019’da da 500’ün üzerine çıkmayı planlıyoruz gelen talepler doğrultusunda. Bu bağlamda en büyük hedefimiz önümüzdeki 5 yıl içerisinde ciddi anlamda bir atılımla ürünlerimizi ve pazar payımızı artırarak Türkiye’de ilk 50 firma arasına girmek ve ciromuzu da 1 milyar TL’nin üzerine çıkarmak.
Raylı sistem araçları üretiminde hedefleriniz nelerdir?
Birçok yerde ilk olduğumuz için burada da ilkleri başarmak istiyorduk. Kayseri Belediyesi’nin açtığı raylı sistem ihalesine girdik, kazandık. 2017’nin ilk çeyreğinde araçları teslim ettik. Yaklaşık bir yıldır araçlarımız Kayseri’de hizmet veriyor. Orada Avrupa menşeili bir araç da var. Tamamen Türk mühendislerinin tasarlamış olduğu bir ürünü kullanan vatandaş da işletmeci de farkı ve bizim aracımızın çok daha fazla avantajları olduğunu görüyor, ciddi anlamda mutluluk ve gurur duyuyorlar. Bu da bizi teşvik ediyor.Bizim tramvaydan bir sonraki hedefimiz de metroydu. Türkiye şu anda metro alımı için sınırlı bir talep arz ediyor. Bu bakımdan öncelikle yurtdışı projelerimizi gerçekleştirmek ve metro araçlarımızı İstanbul’dan başlayarak ülkemizin de hizmetine sunmayı hedefliyoruz.
Yurtdışında projeleriniz var mı?
Amacımız yapmış olduğumuz ürünleri sadece Türkiye’de sunmak değil, dünya pazarına açılmak. Daha önce Siemens ile yıllardır süregelen çalışmalarımız vardı. Bu bağlamda Bangkok Green Line Metro Projesi ihalesine Siemens Mobility ile yüzde 50 payla konsorsiyum olarak girdik ve kazandık. Böylelikle de Türkiye’de hedeflediğimiz ama henüz gerçekleştiremediğimiz rüyayı Bangkok’a ihracat yaparak gerçekleştirmiş olacağız. Diğer taraftan Bombardier gibi bir dünya deviyle çeşitli projeler içerisinde yer alacağız. Bunlardan birisi TCDD’nin 100 adetlik Yüksek Hızlı Tren ihalesi olacak. Bütün bu projeleri yapmış olduğumuz anlaşmalar neticesinde ülkemize teknoloji yani know-how transferi ile gerçekleştiriyoruz.
Bangkok’a ihraç edilecek araçların üretimi Türkiye’de mi olacak?
Tamamen Ankara’daki kendi fabrikamızda yapacağız tüm araçları. Bunun için de altyapımız hazır. Testleri dahil anahtar teslim burada yapıldıktan sonra Bangkok’a sevkiyat yapılacak.
Boyutu ya da araç sayısı ne olacak?
22 metrelik 88 adet vagon (22 metro seti) üretmiş olacağız. İkinci ihale için de şu anda Siemens ile anlaştık. Yani devamı da geliyor bu işin. Tamamen kendi Ar-Ge merkezimizde tasarlamakta olduğumuz ilk yerli metro aracımızın da tasarım çalışmalarını 2018 yılı içinde bitirip 2019 yılından itibaren belediyelerimizin hizmetine sunmak en büyük hedefimiz.
Peki, yaptığınız ürünlerin ülke ekonomisine katkısı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Bahsetmiş olduğumuz ürünlerin hepsi yüksek teknolojili ürünler. Tamamen ithal ikamesi olan ürünler. Böylelikle ciddi anlamda bir paranın Türkiye’de kalmasını sağlıyoruz. Girmiş olduğumuz ihalelerin sonucunda baktığımızda eskiden yaklaşık iki katına alınan ihaleleri şu anda yarı fiyatına düşürdüğümüzü de görüyoruz. Yani cari dengeyi kendi lehimize değiştiriyoruz.
Bozankaya’nın bu noktada know how takviyesine ihtiyacı var mı? Bunun için bir işbirliği düşünüyor mu? Ya da sadece kendi Ar-Ge çalışmalarıyla mı yürümek istiyor?
Açıkçası elektrikli otobüste know-how ihtiyacımız yok. Çünkü elektrikli otobüste zaten dünyada öncü şirketlerden bir tanesiyiz. Raylı sistemlerde yüzyıllardır bu işi yapan firmalar var. Raylı sistem anlamında hala alabileceğimiz belli know-how’lar var. Kendi tramvayını, metro aracı üretmiş ve üreten bir şirket olarak her zaman teknoloji transferine ihtiyaç duyabiliriz. Ancak bizim şu anda teknoloji transferine ihtiyaç duyabileceğimiz tek araç hızlı tren.
Dünya pazarlarına değinmişken, hedef pazarlarınızı da konuşalım aslında. Gerek coğrafyada gerek Batıda, Amerika’da hedefleriniz neler?
Bizim ilk hedefimiz yerli ve milli marka olarak Türkiye’de kendimizi kanıtlamaktı. Fakat şu an Avrupa’ya da mal satabiliyoruz. Burada birinci öncelikli ülke Almanya ama onun komşu ülkelerinden de ciddi talepler gelmeye başladı. Asya pazarında metro araçlarında bir atılım yapmış olduk. Şu anda 25 metrelik otonom aracımızın Ar-Ge çalışmalarını yapıyoruz. Yakın gelecekte hem Türkiye’de hem de yurtdışında otonom araçla ilgili ihtiyaç ve talep doğacağını öngörüyoruz. Bizim bundan sonraki hedefimiz Amerika Kıtası’na özel araç planlayıp oraya da elektrikli araç ihracatı yapmak.
Hedef pazarlarınızda üretim anlamında varlık göstermeyi düşünüyor musunuz?
Avrupa’ya satmış olduğumuz araçların büyük kısmı burada üretildikten sonra son montajları Almanya’daki fabrikamızda yapılıyor. Şu an için başka bir üretim yatırımı düşünmüyoruz.
Peki, İran ve Rusya pazarları sizin için ne ifade ediyor?
Her ne kadar çalışmak istesek de belirli konularda devletimizle beraber hareket etmek durumundayız. İran’dan gelen birçok heyet oldu. Talepleri de oldu. İkili ilişkilerimiz iyi olduğu müddetçe çalışmak isteriz kesinlikle.
Yerli otomobil ile ilgili bir düşünceniz var mı?
Evet, onunla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu konuda birçok firmanın belirli konseptte çalışması olduğu gibi bizim de var.
Son olarak Bozankaya’nın Endüstri 4.0’a yaklaşımını konuşalım… Endüstri 4.0’a geçişle ilgili yapılması gerekenler konusunda neler söylemek istersiniz?
Aslında birçok konuda treni kaçırmışız bugüne kadar. Artık bundan sonra sanayiciler olarak devletin de desteği ile artık tren kaçıracak lüksümüz kalmadı. Eğer dünyayla rekabet etmek istiyorsak yapmış olduğumuz ürünlerde teknolojiyi ciddi anlamda takip edip, ona entegre olmamız gerekiyor. Biz şu anda bütün ürünlerimizin parça imalatını ve makine parkımızı Endüstri 4.0’a uygun olarak yapıyoruz. Dolayısıyla, üretimin her aşamasını sistematik olarak daha verimli takip edebiliyoruz. Bu bağlamda gerekli bütün çalışmaları hayata geçiriyoruz.