
Yeni yatırımlarla birlikte büyümeye devam ettiklerini vurgulayan Yiğit Akü Genel Müdürü Erinç Çetin Miser, 2018’de 250 milyon dolar ciro hedeflediklerini dile getirdi.
Akü sektöründe 40 yılı aşkın deneyimi ve üretim teknolojisi yanında tek yerli ve milli akü üreticisi olma özelliğiyle fark yaratan Yiğit Akü yenilikçiliği ile büyümeye, küresel arenadaki yerini güçlendirmeye devam ediyor. Yiğit Akü’nün projelerini ve hedeflerini Yiğit Akü Genel Müdürü Erinç Çetin Miser ile konuştuk.
Yiğit Akü’de son durumu konuşarak başlayalım söyleşimize…
Şu anda Yiğit Akü, Türkiye’deki büyük ölçekli yerli ve milli akü üreticisi. Dünyada 90’nın üzerindeki ülkede Türkiye’nin bayrağını dalgalandırıyor. Bu özellikle altını çizmek istediğimiz bir nokta. Şirketimiz Türkiye’de en büyük akü ihracatçısı oldu açık arayla.
2017 sonu değerlendirmeniz nedir?
2017 sonu itibariyle Türkiye’nin en büyük ihracatçısı Yiğit Akü. 90’ın üzerinde ülkeye ihracatımız söz konusu. Yaklaşık 200 müşteriye ulaştık. Bu seneki hedefimiz 250 milyon dolarlık bir ciroya ulaşmak. Bunun yüzde 65-70’i ihracat pazarı olacak. İhracatımıza paralel olarak artan talebi kapasite artırımı yaparak gerçekleştiriyoruz. Bu sene yaklaşık 10 milyon Avroluk bir yatırım yaptık. Fabrika kapasitesini şu anda 7 milyon adetin üzerine çıkarıyoruz. Yeni bir fabrika daha açtık. O fabrika da mevcut enjeksiyon fabrikamızı büyütüp modernleştirirken aynı zamanda Li-Ion alternatif ve yeni enerji çözümleri için altyapımızı oraya aktardık. Lityum iyon pil ve elektrikli araçla ilgili çalışmalarımız hızlı bir şekilde AR-GE tarafında devam ederken, bir yandan da bu işin butik tarafına bakıyoruz. Butik tarafından kastımız; lityum iyon enerji kaynağı gerektiren her türlü araç veya ekipmana yönelik üretim yapmak.
Savunma sanayi var mı bunun içerisinde?
Savunma sanayi var bunun içerisinde, bunun içerisinde İHA’lar var, bazı elektrikle çalışan donanımlar var. Onun için projelerimizi daha çok oraya fokusladık. Yani seri ve standart hale getireceğimiz değil de butik şekilde çalışabileceğimiz projelerimiz üzerine yoğunlaştık. Yakın zamanda askeri bir proje tamamlandı. Onun dışında insansız araçla ilgili bir projemiz üzerine çalışıyoruz. Biraz daha yönümüzü değiştirdik, elektrikli araçlarla kendimizi kısıtlamıyoruz. Aynı zamanda Endüstriyel akü kısmında hem kapasitemizi hem satış hacmimizi artırdık. Öte yandan baz istasyonlarının akülerini yapmaya başladık. Daha önce yerli ürünlerle ilgili yetersizlikler ve kısıtlamalar vardı, bunları geliştirerek yerlileştirdik. Tüm bunlarla birlikte büyümeye devam ediyoruz.
Yiğit Akü, Türkiye’de pazar lideri midir şu an?
Toplam akü satışına baktığınız zaman aslında biz artık şampiyonlar ligindeyiz. Bizim için global pazar var artık. Yerel pazarla doyacak firma değiliz. Küresel bir oyuncu olduğumuzun bilincindeyiz. Artık rakiplerimiz bizi tanıyor, artık şampiyonlar liginde Yiğit Akü parmakla gösteriliyor.
Biraz da elektrikli otomobil üretimini konuşalım… Yiğit Akü olarak batarya ayağında neler yapıyorsunuz?
Aslına bakarsanız biz yerli otomobil gündemde yokken 2009’da çalışmalara başladık. Biz enerji depolamayı kendi sektörümüz olarak belirlediğimiz için bu alandaki potansiyeli görmüştük. İllaki elektrikli araç olacak hedefiyle çıkmadık. Biz bu işin know-how ve kimyasını çalışarak belli bir seviyeye getirdik. Bu konuyla ilgili altyapımızı, projelerimizi hayata geçirdik. Bu konuda nerede olduğumuzu önce sınadık ve destek Ar-Ge çalışmasından sonra kendi prototip 5 MW’lık tesisimizi kurduk. Bunlar elektrikli aracın E’si daha konuşulmazken olan şeyler.
Yiğit Akü olarak elektrikli araçlarla ilgili diğer pazarlara servis ettiğiniz ürün gamı nedir? Ya da elektrikli araçlar geliştiren ülkelerle ticari ilişkiniz nedir?
Bizim yapmış olduğumuz aküler belli uluslararası standartlarda. Herkes aynı dili konuşur. Dolayısıyla bunu global olarak dağıtabilirsiniz. Ama bu tip projeler butik projelerdir. Mesela Tesla’nın yaptığı bir araç için markette oluşan bir pil yoktur. Çünkü bu iki tane kutup başı olan batarya değildir. Dolayısıyla bu işin standardı oluşmadı henüz. Hala niş bir ürün, henüz daha PR çalışmaları yapılıyor; biz buradayız demeye çalışıyor herkes. Benim şahsi düşüncem bunun hibrit modellerle geliştirilmesi. Dünyada iyi firmalar bunun altyapısını, donanımını iyi yapmışlar. En azından elimizin altında bataryası olan bir araç var şu anda. Bizim de bu konuda hızlı bir şekilde karar verip, hızlı bir şekilde adım atmamız gerekiyor.
Akıllı aküde neler yapıyorsunuz?
Akıllı akü bizim prestij markamız ve ürünümüz. Yapmak istediğimiz pazarlama çalışmalarını tamamladık. Şu anda bir ilgi ve talep var, bu talebe yönelik üretmeye devam ediyoruz. Geldiğimiz noktada fiyat ve performansta olacak en üst seviyeye geldik. Pazardaki hedefimiz Yiğit Akü olarak inovatif tarafımızı göstermekti. Yiğit Akü sadece akü değil, akünün üzerine katma değer ekleyebiliyor, olmayanında ise en iyi fiyat performans oranını sağlayabiliyor.
Peki, jel akü konusunda yaptığınız çalışmanın kapsamı nedir?
Jel teknolojisi aslında işin uygulamaya yönelik üretim şekillerinden birini ifade ediyor. Ama burada fark yaratan bizim üretim teknolojimiz ve know-how’ımız işin içerisine giriyor. Dolayısıyla teknoloji olarak yeni bir teknoloji değil. Ama pazar olarak ve kalite olarak standartların üzerine çıkarttığımız bir teknoloji.
Biraz da rekabete değinelim… Mesela, merdiven altı üretimler hala söz konusu mu?
Hala söz konusu… Biz buna tabi negatif yönde değil, pozitif yönde bakıyoruz. Yani sonuçta bir değer ortaya çıkartıyorlarsa, etik şartlarda yarışıyorlarsa bir sıkıntı yok… Eskiden merdiven altı üretim yapan firmalar şu anda bizim bayilerimiz oldular. Bu da bizim için iyi bir şey. Çünkü aküyü bilen, aküyü tanıyan insanların pazara bizim bünyemizde girmesi bizim de gücümüzü artırıyor.
Teşviklere de değinecek olursak, neler söylemek istersiniz?
Organize sanayi bölgeleri içerisinde, 500’ün üzerinde insan çalıştıran, her şeyi kitabına uygun yapan firmalar için teşvik, ürünün maliyetini azaltıcı konularda devlet desteği demektir. Bunlardan en önemlileri su, doğalgaz, elektrik girdileridir. Yatırımcının, ihracatçının uluslararası pazarlarda rekabet edebilmesi için en azından bu temel girdilerde maliyetini artırmamamız gerekiyor. Örnek veriyorum; su Türkiye’de 10 lira iken 17 lira oldu bir sene içerisinde, yüzde 70 zam geldi. Elektriğe aynı şekilde son 1 ay içerisinde yüzde 30 zam geldi. Şimdi bu girdilere dayanmakta güçlük çekiyoruz. Bir de serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye olarak önem vermemiz gerekiyor. Uluslararası ilişkilerimizin işimize olan etkisini 90 ülkeye ihracat yaptığımız için çok yakından görüyoruz.
Devlet dışarıda ne kadar sanayicinin yanında? Bunu hissedebiliyor musunuz?
Zaten uluslararası ticaret kurallarına bağlı bir ülkeyiz. Dolayısıyla bizim yaptığımız ticaret devletlerin arasındaki anlaşmalarla netleştirilmiş. Kimsenin bizim elimizden tutup biz müşteri getirmesini beklemiyoruz. Öyle bir dünyamız yok. Ama dünya genelinde ülkeler arası ilişkilerde anlık değişen politik kararlar olabiliyor. O kararlar bizi etkiliyor.
Peki, Türkiye 2023 ihracat hedeflerine hala ulaşabilir durumda mı?
Fazlasıyla ulaşabileceğini düşünüyoruz. Eğer dediğim gibi maliyetler kısmında sadece bölgesel teşvikler verilmezse, teşviklerle sektörün önü açılırsa… Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı sektörler bellidir. Otomotiv sektörü bunlardan bir tanesi… Dolayısıyla, “Bu rekabette maliyet avantajımızı nasıl koruyabiliriz? Temel girdilerimiz nelerdir? Bunları nasıl daha verimli hale getirebiliriz ?” gibi soruların üzerinde durmak lazım.
Nitelikli insan gücü iş dünyasında önemli sorunlardan bir tanesi… Siz bu konuyu nasıl çözüyorsunuz?
Yetişmiş eleman her şeyin başında geliyor. Yani istediğiniz kadar yatırım yapın, ekipmanınız en iyisi olsun, eğer onu kullanacak insanınız ve bilinçli personeliniz yoksa bunun hiçbir anlamı yok. Aslında hiçbir zaman yetişmiş bir eleman alamazsınız, siz yetiştirirsiniz. Mesele üniversitede akü bölümü diye bir bölüm yoktur. Herkes bunu fabrikaya gider öğrenir. Şimdi benim yetişmiş insan gücü beklentim yok. Sadece bizim eğitim sistemimizde araştırmayı-geliştirmeyi bilen ve sebat edecek insanların yetiştirilmesi ve bu insanların da endüstrilere kazandırılması gerekiyor.
İstihdam derken, kaç kişiden bahsedebiliriz Yiğit Akü özelinde?
Direkt çalışan olarak 750 kişilik bir istihdama sahibiz. İki sene önce 500 kişi civarındaydı bu sayı. Tüm paydaşlarımızı işin içerisine kattığımızı düşünürsek tedarik zincirimiz dahil bu sayı tahminimizce 4.000 kişiye ulaşıyor.
Son olarak Endüstri 4.0 üzerine konuşalım…
Belli bir süre sonra herkes üretim sistemlerini sanal ortamlarda izleyebilecek, analiz edebilecek ve proaktif olarak sorunların çözümü için veritabanına bağlı altyapıya sahip olması gerekiyor. Biz bir şeyi ölçebilirsek üzerinde çatı oluşturabiliyoruz. Fabrikaların ölçmeyi iyi analiz etmeleri gerekiyor. Altyapılarını buna göre kurmaları gerekiyor. Endüstri 4.0’ın temeli bu iken bizlerde bunun öneminin oldukça farkında olarak sistemlerimizi güncellemekteyiz.