Dünyada Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0 gibi kavramların, dönüşümlerin konuşulduğu bu dönemde Türkiye’nin başta eğitimde olmak üzere yapısal reformları hayata geçirmesi gerektiğine vurgu yapan Kayseri Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, bu anlamda yeni kurulan icracı hükümetten çok ümitli olduğunu, ilk 10 ekonomi arasına girme hedefinde Türkiye’de her bir ferdin elini taşın altına koyması gerektiğini, kendilerinin de buna talip olduklarını, üzerlerine düşen her şeyi yapacaklarını söyledi.
Kayseri Sanayisi geçmiş yıllarda çok hızlı bir gelişim gösterdi. Ancak tüm Türkiye’de olduğu gibi Kayserili sanayicide de önemli bir değişim beklentisi var. Tabii, yeni yönetim sistemi ve yeni kurulan kabine bu anlamda beklenti çıtasını yükseltmiş durumda. Sanayicinin en önemli beklentisinin yapısal reformlar olduğuna dikkat çeken Kayseri Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci ile yeni hükümet sistemini ve Türkiye’nin başarması gereken dönüşümleri konuştuk.
Öncelikle yeni yönetim sistemimiz ve yeni hükümet hakkındaki görüşlerinizi almak isteriz…
Yeni hükümet modelinde icracı bir hükümet oluşuyor. Konusunda uzman, özellikle iş dünyasından gelen, başarılı olmuş iş insanlarımız var kabinede. Keza kamudan gelenler de artık rüştünü ispat etmiş insanlar. Bu icracı hükümetle gerek ekonomide gerek dışişlerinde gerek içişlerinde gerekse savunma alanında çok hızlı kararlar alınabileceğini düşünüyorum. Tabii, ekonomide asıl yapılması gereken yapısal reformlardan bahsediyoruz. Geçtiğimiz dönemde üretim reform paketinden başlayarak değişik konularda, özellikle şirket kurulmasıyla ilgili epey bir kolaylık yapıldı. Geçmişteki kabinemiz de bu konuda gayret sarf etti ama yeni dönemin gereklerine göre tekrar şekillenmek gerekiyor. Bir kere şunu anladık ki; sanayisi olmayan bir ülke her zaman zayıf pozisyona düşebiliyor. Cari açık meselesini halletmenin en büyük ilacı özellikle sanayi yatırımlarımız ve sanayideki dönüşümümüz olacak. Dünyada ilk 100’de, ilk 200’de şirketimiz yok. Bu da aslına bakarsanız ilk 10 ekonominin arasına girmek isteyen Türkiye’nin eksikliği diye düşünüyorum. Bu dönemde ben inanıyorum ki en azından birkaç şirketimiz bu yola çıkacak. Tabii, bunun için şirketlerin finansmanı anlamında da birtakım kolaylıklar getirmek durumundayız. Özellikle şu anki faiz ve döviz şartlarının mutlaka iyileştirilmesi gerekiyor. Ama bu çok kısa bir yol olmayacak diye düşünüyoruz. Alınan bütün önlemlerin uzun vadede kalıcı olması gerekiyor.
Yeni bir disipline ihtiyaç var mı hem ticaret için hem sanayi için, tüm kesimler için?
Dünyanın bu kadar hızlı geliştiği, dünyadaki düzeni değiştirme iddiasında olan büyük ülkelerin olduğu bir dönemde bizim eski usullerle gitme şansınız yok. Bizim her alanda değişmeye, dönüşmeye ihtiyacımız var. Bunun için ciddi şekilde Türkiye’de eğitim reformuna ihtiyaç var. Özellikle Endüstri 4.0’ı, Society 5.0’ı konuştuğumuz dönemde en önemli şeyin insan olduğu, eğitim olduğu ortaya çıkıyor. Siz hala klasik yöntemlerle klasik meslekleri öğretmeye devam ederseniz çok daha fazla işsiziniz olacak. O nedenle günün şartlarına, Türkiye’nin vizyonuna ve dünyanın nereye gideceğine göre yeni mesleklerde insan yetiştirmemiz gerekli. Bu anlamda da Milli Eğitim Bakanımızda eğilim yüksek. Yeni başarı hikayeleri yazma ihtiyacımız var diyoruz; 2002-2007 arasında baktığınızda aslında dünyada başarı hikayeleri yazdık. Çin’le büyüme konusunda ciddi yarış içerisindeydik. Ve bunu herkes hissetti. Kişi başına geliri 3 bin dolardan aldınız 10 bin dolara çıkarttınız. Tabi 10 bin dolar kritik bir sınır, orta gelir tuzağı dediğimiz. Birtakım ülkeler çok hızlı geçmiş, birtakım ülkeler orada hala patinaj çekiyor. Bunu da bu yapısal reformlarla hızlı bir şekilde atlatmamız gerekiyor. Özellikle sanayide yüksek teknolojideki ürünlere mutlak surette geçmek lazım. Ki bu da belli sektörlere ağırlık vermekle olur. Savunma, elektronik, kimya ve ilaç sanayileri vb… Zaten patent sayılarına baktığımız zaman kulvar değiştirdiğimizi görüyoruz. Ama hızımız iyi değil geçtiğimiz dönemde. Özel sektör olarak biz de devletin bu yapısını destekleyecek şekilde elimizden geleni yapacağız. Çünkü insanlar hantal devlet yapısıyla çok hızlı hareket ettiğinde hayal kırıklığı oluyordu. Bu dönemde bu birlik ve beraberlikle inşallah Türkiye’yi hedef olan ilk 10 ekonomisi arasına sokacağız.
Neticede Ar-Ge ve inovasyona mutlak ihtiyaç var. Böyle olunca gözler işin kaynağı eğitime çevriliyor…
Özellikle mesleki eğitimle ilgili kökten değişime ihtiyaç var. Meslek eğitimi konusunda en başarılı ülke bana göre Almanya. Dolayısıyla Almanya’daki sistemin benzeri bir sistem geliştirmemiz lazım. Sayın Milli Eğitim Bakanımızın eğitim bilimci olması ümidimi artırıyor. Bir tarafta işsizimiz var diyoruz, bir tarafta da eleman arayan işyerlerimiz var. Dolayısıyla bunun çok iyi incelenmesi gerekiyor. Bu okulların 40 yıl önce olduğu gibi çocuklara daha cazip hale getirilmesi gerekiyor. Bu ülkenin ciddi insan kaynağı var, genç nüfusu var. Bunları heba etmememiz gerekir. O anlamda Endüstri 4-0, veya Society 5.0 dediğimiz zaman siz eğitim 4.0 veya eğitim 5.0’ı konuşmak ve hayata geçirmek zorundasınız. Eğer yapamazsak bir ülke olarak bütün yaptığımız çalışmalar kalıcı olmaktan uzaklaşır.
Endüstri 4-0 diyoruz… Peki, biz ne kadar hazırız buna?
Endüstri 4.0 aslında Avrupa’da da yeni bir kavram. Türkiye’de birtakım tartışmalar var. Bir kesim “Endüstri 4.0 pazarlama aracıdır, Avrupa ülkelerinin kendi yüksek teknolojik ürünlerini daha çok satmak için empoze ettikleri bir kavramdır.” diyor, bir kesim de diyor ki: Öyle değil, yapmamız gereken bir uygulamadır. Bir kere her ikisinden bağımsız olarak Endüstri 4.0’ın çıkış amacına bakmak lazım. Aslında bu bize daha fazla ürün satmak istemeleriyle değil, gelişmiş ülkelerin Çin ile, Uzakdoğu ile olan rekabetleriyle alakalı. Şimdi tüketim toplumunda herkes artık daha özelleşmiş ürünlere yöneliyor. Bundan yine 20-30 yıl önce araç aldığınızda araç renkleri 5 tanedir, 8 tanedir. Şimdi bir otomobilde çok daha fazla renk seçebiliyorsunuz. Batının en büyük avantajı seri ve yüksek adetli üretimdi, daha sonra Çin bu işi aldı. Hem ucuz işgücü hem seri üretimle yükselmeye de başladı. Halen daha ciddi büyüme rakamları var. Batı endüstri kavramını yeniden geliştirdi. İnsansız, robotik fabrikalarla Çin’in iş gücü avantajını yok edip üretimi bir anda batıya doğru çeviriyorlar. Biz Türkiye olarak hem kendi teknolojimizi geliştirmeliyiz hem de Endüstri 4.0’ı mutlak surette uygulamalıyız. Özellikle belli sektörlerde ciddi çalışmalar yapıldığını gördüm. Otomotiv sektörü bunların başında geliyor. Ama Türkiye ortalamasına baktığımızda Endüstri 2.0 ile 3.0 arasında olduğumuzu görüyoruz. Bu işi becerebilen firmaların dünyadaki rekabette öne çıkacakları açık. Beceremeyenler mutlak surette rekabette geriye kalacaklardır. İçerik olarak baktığınızda zaten gitmeniz gereken yer oraysa, oraya gitmek zorundasınız. İnsanlara yakışan işleri yaptırmak durumunda olmalısınız. Ben onun için biraz da Toplum 5.0 diyorum.
Yani toplumsal dönüşüm aslında bu…
Tabii, şehirlerin komple değişimi, ülkenin komple dönüşümünü konuşuyoruz. Robot uygulamaları, sanal gerçeklik diyoruz. Birçok şeyden bahsederken, bunun içerisine biz işsizlik meselesini, genç nüfusun eğitimini koymalıyız. Bu işlerin toplumun mutluluğuna, toplumun hizmetine yapılması gerektiği ortada. Evet, şirketler bu işte çok başarılı, çok para kazanıp bir yerlerde olabilir ama toplumun mutlu olmadığı yerde bir anlamı yok. Onun için toplumsal dönüşümü yapmamız gerekli. Türkiye’de bulunan odalarımız, borsalarımız bu işlere ciddi önem veriyorlar. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin öncülük ettiği e-ticaret buluşmaları yapılıyor. 60’cısı Kayseri’de yapıldı. Orada elektronik ticaretten bahsediyoruz, Endüstri 4.0’dan bahsediliyor. Her şehirde de bunlar yapılıyor. Ve toplum bilinçlendirilmeye çalışılıyor.
Bölgesel kalkınma noktasında verilen teşvikleri konuşacak olursak neler söylemek istersiniz? Kayseri özelinde “Bize üvey evlat muamelesi yapılıyor, verilen teşviklerden daha fazla yararlanmak istiyoruz.” deniyor…
Tabii, ben üvey evlat muamelesi yapıldı diyemem. Nihayetinde devletin imkanları ve o günkü şartlar içerisinde Kayseri’ye yapılması gereken teşvikler yapılmadı. Ama Kayseri çok dinamik bir şehir. Endüstri altyapısı olan, ticari altyapısı güçlü olan bir şehir. Ve Kayseri’yi daha çok geliştirmek çevresindeki 15 ile fayda sağlayacaktır. Bizim düşüncemiz ve çalışmalarımız da o yönde. Tabii, Kayseri’nin altyapı eksikleri söz konusu. Hızlı trenle ilgili beklentimiz vardı; Çevre ve Şehircilik eski Bakanımız bu yılın sonuna doğru temelin atılabileceğini söyledi. Havaalanını bugünkü yükü kaldırmıyor. Kayseri önemli bir şehir. Hem yerli hem yabancı ziyaretçi sayısı çok fazla. Otoban bağlantısının olmaması da uzun zamandır konuştuğumuz bir eksiklik. Üç konuda da ulaşımdan bahsediyoruz. Ulaşım imkanlarını geliştirmek lazım. Bunlarla ilgili geçmiş dönemde birtakım çalışmalar oldu ama maalesef sorunlar aşılamadı. Ama hep birlikte; sizlerin katkısıyla, bizlerin de çabasıyla bunu anlatmak durumundayız.
Teşvikler de bu manada olmalı…
Aynen öyle olmalı. Bugüne kadar endüstriyle hiç ilişkisi olmamış, en küçük üretim faaliyeti olmamış illerimize sanayi ile ilgili destekler verdik. Eğer bir yatırım yapıldıysa sürdürülebilir olmalı. Kayseri gibi sanayi şehirlerinde bunları yeşertirseniz ben inanıyorum ki çok hızlıca üretim safhasına, sanayi safhasına geçeceklerdir. Çünkü bu bir kültür işidir. Anadolu’da bu kültüre haiz şehirleri değerlendirmek gerekli.
Söyleşiyi toparlayacak olursak son mesajınızı da almak isteriz…
Şu anda hızlı hareket etmemiz gereken en önemli konu ülkenin altyapı ve eğitimle ilgili çalışmaların yapılmasıdır. Bununla ilgili kabinede hakikaten birbirinden kıymetli bakanlar var. Her biri konusunda uzman kişiler. Bunların hızlıca yapılacağına inanıyoruz. Biz iş dünyası olarak, Kayseri Sanayi Odası olarak elimizden gelen her türlü katkıyı yapacağız. Çünkü bu ülke hepimizin. Bu ülkeyi hedefimiz olan ilk 10 ekonomi arasına sokacaksak her bir ferdi Türkiye’de elini taşın altına sokacak. Biz buna talibiz. Elimizi taşın altına sokacağız. Üzerimize düşen her şeyi yapacağız.