İntegral Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Seda Yalçınkaya Özer
Eylül ayında oyun kurucu olan Amerika ve Avrupa Merkez Bankalarının faiz kararlarını karşıladık. Fed Eylül ayı toplantısında piyasa beklentisine paralel olarak 25 baz puan faiz indirdi. Piyasa zaten Fed’den 25 baz puanlık faiz indirimini fiyatlara yansıtmıştı. Buna karşın piyasada azınlıkta kalmasına karşın bir kısım beklenti 50 baz puan faiz indiriminden yanaydı. Fed’in faizleri hızlı bir şekilde düşürmemesi şahin bir Fed algısını oluşturdu. Ayrıca Fed Başkanı Powell faiz indirimlerinin devam edeceğine yönelik bir sinyal vermedi. Konuşmasından alınan mesaj, Fed’in ABD ekonomisine yönelik verileri ve piyasa riskleri yakın takip edeceği ve para politikası adımlarını buradaki değişime göre şekillendireceği yönünde oldu. Muhtemelen önümüzdeki günlerde verilerin yansıttığı ekonomik koşullara göre Fed’e yönelik piyasa algısı da değişebilir. Piyasa yılsonuna kadar Fed’in bir faiz daha artırmasını bekliyor. Bu ölçüde kalan bir faiz adımı piyasada sürpriz bir fiyatlama oluşturmaz. Ancak ABD – Çin ticaret gerilimi ile Brexit’e yönelik risklerin boyut değiştirmesi Fed’in faiz adımlarını geri çekebilir. ABD Başkanı Trump’ın azledilme süreci resmi olarak başladı. Bununla ilgili gelişmelerin boyut değiştirmesi daha önce fiyatlanmamış bir belirsizlik oluşturabilir. Bu da Fed’in faiz adımını etkileyecek bir gelişme olabilir. Ancak şimdilik piyasa bir faiz indirimi daha bekliyor.
Avrupa Merkez Bankası ise 13 Eylül toplantısında piyasa beklentisine bağlı olarak ECB 10 baz puan faiz indirdi. Böylece mevduat faizini yüzde -0,40’tan yüzde -0,50’ye çekti. Zaten negatif faiz veren Merkez Bankasının faizleri daha da negatife çekmesi tek başı ekonomi çarklarının tekrar dönmesi için yeterli olmayacaktı. Bununla birlikte ECB 1 Kasımdan itibaren aylık 20 mlr € varlık alımı yapacağını açıkladı. Piyasada teşvik beklentisi 60 mlr €’ya kadar değişiyordu. 20 mlr € ile piyasada daha fazla gevşeme için alan bırakmış oldu. Draghi’nin konuşmasında bir önceki konuşmalarına kıyasla farklı sinyaller yoktu. ECB’nin hedefi olan yüzde 2’lik enflasyona orta vadede ulaşabileceklerini belirtti ancak enflasyonun artması için sinyallerin halen daha zayıf olduğu konuşma detaylarından anlaşıldı. Bu yıl, 2020 ve 2021 için enflasyon hedeflerini aşağı çekmesi de bunun bir işareti olarak algılandı. Ancak son dönemde Euro Bölgesinden beklenin altında gelen zayıf veriler, Euro Bölgesi büyüme ve istihdam dinamiklerinin yılın 3. Çeyreğinde olumsuz etkilenebileceğine işaret ediyor. Öyle ki, imalat sektörünü ifade eden PMI rakamları Almanya’da durma noktasına gelirken, Euro Bölgesinde sektördeki daralmanın genişlediğine işaret etti. Almanya’ya yönelik verilerde 3.çeyrekte ekonomik durgunluğun devam edeceğine ve 4. Çeyrekte yavaşlamanın sürebileceğine yönelik emareler veriyor. Hal böyle olunca, ECB’den daha fazla genişlemeci bir politika beklentisi artıyor. Muhtemelen 2020 yılında varlık alım programının aylık miktarında bir genişleme görebilir.
Bu gelişmelerle birlikte Euro/Dolar alçalan kanal trendini 2018 yılının sonundan beri sürdürüyor. Paritede 1.10 seviyesine doğru yükseliş oluşsa da şimdilik bu seviye üstünde net bir güçlenme yok. Fed ve ECB’nin para politika adımlarında radikal bir değişik olmaması halinde paritede yılsonuna doğru 1.09 seviyesinin aşağı doğru zorlanabileceğini düşünmekteyiz.