Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin
EKONOMİ, SALGINDAN SONRA U BİÇİMLİ TOPARLANACAK!
Türkiye ekonomisi, hizmetlerin merkezde olduğu ve sanayinin milli gelire katkısının yüzde 23 ile sınırlı kaldığı bir modele dayanıyor. Ulaşım, havayolu, yapı malzemeleri, otomotiv ve oto kiralama, elektronik, eğitim, mobilya, emlak, mücevher-takı, otel-konaklama sektörleri ancak bu senenin 4. çeyreğinde toparlanmaya başlayabilir.
Yavaş toparlanacak sektörlerin arasında ekonomik büyümeye katkı anlamında turizm öne çıkıyor. Turizm döviz geliri ve istihdam açısından önemli bir sektör ama yine de milli gelire katkısı sınırlı, bu sebeple büyütmeyi aşağıya çekemez.
Sanayide kritik önem taşıyan sektör ise otomotiv. Mobilyanın daralması elbette kötü ama bu sektör daralınca Türkiye’de büyüme düşmez. Buna karşılık otomotiv üretimi ile sanayi üretimi ve ekonomik büyüme eş anlı gider. Otomotivde hızlı toparlanma beklentisinin olmaması, Türkiye’nin V tipi şeklinde büyümeye geçemeyeceğinin işareti.
Emlak da otomotiv gibi gayrisafi yurtiçi hasıla üzerinde etkili. Eğer emlak ve otomotiv hızlı toparlanacak olsaydı ben Türkiye ekonomisi V tipi toparlanacak derdim. Ama böyle olması zor.
Hızlı toparlanma öngördüğüm sektörler ise; sağlık, bankacılık, kamu, internet, TV, uzaktan eğitim, giyim, kişisel bakım, kozmetik, yiyecek-içecek. Hızlı toparlanacak sektörler çoğunlukla hizmetler alanında. Hızlı büyüyecek sektörler milli gelire katkı yapanlar. Pandeminin zirvesinden aşağı inilirken önce hızlı toparlanacak sektörlerin, sonra da yavaş toparlanacakların devreye girmesiyle Türkiye ekonomisi 2021 birinci çeyreğinde kendine gelecektir.
2020 için % -0.5 ile +0.5 arasında bir büyüme bekliyorum. IMF gibi umutsuz değilim. 2021 yılı ekonomik büyüme öngörüm, yüzde 5’in üzerinde gerçekleşeceği yönünde. 2022’de ise ekonomik büyümenin yüzde 3,5-4.5 arasında gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Avrupa ve Amerika’nın toparlanma çizgisi ile ilgili öngörülerim ise şöyle;
İtalya L tipi çizgide toparlanacak. Amerika’nın ise kendine özgü bir yapısı var. Dünya tüketiminin yüzde 33’ünü, ithalatın yüzde 17’sini yapan, dünya ekonomisinin yüzde 24’ünü oluşturan bir ülkeden söz ediyoruz.
Amerika’nın daha önceki resesyonlardan kurtulma sürecine baktığımızda biraz uzun sürdüğünü görüyoruz. Ama dünyanın merkez bankası gibi davranan bir ülkenin çok geç olmadan ayağa kalkabileceğini söyleyebiliriz.