Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını birçok endüstriyi derinden etkiledi. Çoğu işletme “eski normale” dönülmeyeceğini ve çalışma şeklimizin sonsuza dek değiştiğini fark etmeye başladı. Pek çok ajans ve şirket hibrit çalışma modeline geçti. Hiç kuşkusuz bu durum, işletmelerin yeni yetenekleri işe alma ve çalışanları elde tutma modellerini de etkileyecek.
İşin Geleceğinde Çalışan Deneyimi çalışmasına göre işe alımlar maaşın beceri, yetenek ve deneyimle değiş tokuş edildiği basit bir işlem olmaktan çıktı. İşverenler çalışanlarından sadece pozisyonlarının gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmesini değil, aynı zamanda müşteri ve iş arkadaşlarına karşı anlayışlı, üretken, yaratıcı ve yenilikçi olmalarını bekliyor. Çalışanlar da maaş ödemelerinden çok daha fazlasını talep ediyor. İşveren ve çalışan arasındaki değer alışverişi dengede olduğunda bir işletme iyi bir çalışan deneyimi sunuyor demektir. Covid-19 salgını bu değer alışverişini derin şekilde kesintiye uğrattı. Bu kesintilerin en önemlilerinden biri de tüm işgücünün evden çalışmak zorunda kalması oldu.
Weber Shandwick İstanbul ofisi olarak pandemi öncesinde evden çalışma modeli için gerekli teknolojik altyapıyı oluşturduklarını belirten Weber Shandwick Türkiye CEO’su Seda Yalçın Ulusoy çalışmayla ilgili şunları söyledi: “İşin geleceği günümüzde şekilleniyor. Artık işletmeler mevcut ve muhtemel işgücünü güçlendirmek için geleceğe bakmalı ve çalışan deneyimini daha iyi bir yere taşımak üzerine çalışmalar yapmalılar. İnanıyorum ki, hibrit çalışma modeline en hızlı ve etkin şekilde uyum sağlayan işletmeler, çalışan deneyimini iyileştirerek daha güçlü bir rekabet avantajıyla pandemiden başarıyla çıkabilecekler.”
Çalışanların %71’i evde de verimli çalıştıklarını söylüyor
Weber Shandwick’in organizasyonel dönüşüm konusunda uzmanlaşmış yönetim danışmanlığı şirketi United Minds ve KRC Research tarafından yapılan bir ankete katılanların üçte ikisinden fazlası (%71’i) ofiste olduğu kadar evde de üretken olduklarını ifade ediyor. Ankete katılanların %74’ü pandemi sonrasında da evden çalışmaya devam etmek istiyor. Mevcut durum, kusursuz bir çalışan deneyimi yaratan denge noktasını değiştirdi. Sadece birkaç ay içinde, işletmelerin çalışanlarına sunduğu spor salonu üyeliği gibi çalışan destek programları önemli ölçüde değersizleşti. İşletmelerin en iyi yetenekleri çekmesi ve elde tutması için, pandemide öğrenilenler ışığında ileriye bakması ve çalışan deneyimini geliştirmesi gerekiyor. Bunun için de işletmelerin iki faktöre dikkat etmesi gerekiyor; empatik liderlik ve artırılmış esneklik.
İyi bir performans yönetiminin anahtarı: Empatik liderlik
Pandemi boyunca işletmeler, virüsün neden olduğu zorlukların yanı sıra çalışanlarının zihin sağlığı ve kariyer gelişimleri üzerine de kafa yormaları gerektiğini fark etti. Uzaktan çalışma modelinde, çalışanların iyi liderlik ve etkili iletişim yönetimine verdiği değer arttı. Bu da empatik liderlik kavramını öne çıkardı.
Birkaç yıl önce Google, ekiplerin yüksek performans sergilemeleri için nasıl bir liderlik anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini özetleyen bir analiz yapmıştı. 8 ana maddede toplanan bu analiz, empatik liderlik için önemli ipuçları barındırıyor:
- İyi bir koç ve mentor olun.
- Ekibi güçlendirin ve mikro yönetim yapmayın.
- Ekip üyelerinin başarısı ve kişisel refahıyla yakından ilgilenin.
- Üretken ve sonuç odaklı olun.
- İyi bir iletişimci olun, dinleyin ve bilgi paylaşın.
- Ekibinize kariyer gelişiminde yardımcı olun.
- Ekip için net bir vizyon ve stratejiye sahip olun.
- Ekibe tavsiyelerde bulunmanızı sağlayacak teknik beceriler edinin.
Bugün lider kuruluşların başarısının sırrı, yıllardır bu değerleri önceliklendirmelerinde yatıyor. Salgın döneminde bu değerler her zamankinden daha kritik hale geldi. Bu sekiz özelliği sergileyen liderler, işletmelerini refaha çıkaracak yetenekleri elde tutmalarını sağlayacak bir çalışan deneyimi yaratacaktır.
Artırılmış esneklik çalışan bağlılığını artıracak
Esnek çalışma tartışması yıllardır, çalışanların arada evden çalışmasına güvenilip güvenilemeyeceği etrafında dönüyordu. Pandemi, bu tartışmada bir katalizör oldu. Ne var ki, bu dönemde birçok kuruluş evden çalışmanın getirdiği tükenmişlikle yüzleşmeye başladı. 09.00-18.00 saatlerini kapsayan geleneksel çalışma modeli, artık çalışanların aradığı deneyime uymuyor.
Gelecekte esnek çalışma modeli hakkındaki tartışmalar, zaman ve konum gibi detaylara odaklanmak yerine sonuca odaklanılarak yürütülecek. Böylece artırılmış esneklik kavramı hayatımıza girebilir, günlük çalışma saatlerinin kısaltılması ve daha kısa çalışma haftaları gibi uygulamalar gündemimize gelebilir. Bu da işletmeler için daha güçlü bir çalışan deneyimi sunarak verimliliklerini artırma fırsatı yaratabilir.