ESKİŞEHİR SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI CELALETTİN KESİKBAŞ
ESKİŞEHİR BİR LOJİSTİK MERKEZİ OLABİLİR!
Başta havayolu ve demiryolu olmak üzere Eskişehir’in altyapı eksikleri olduğuna dikkat çeken Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, bu eksiklerin tamamlanması ve mevcut havalimanı yakınında bir serbest bölge kurulmasıyla birlikte Eskişehir’in lojistikte bir merkez olabileceğini dile getirdi.
Eskişehir sanayisi başta havacılık sektörü olmak üzere birçok sektörde ülke ekonomisine katkıda bulunuyor. Ancak Eskişehir sanayicisi daha büyük hedeflere sahip… Pandemi sürecini üretimi durdurmadan aşan Eskişehir sanayisinin fırsatlarını, eksiklerini ve hedeflerini Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş ile konuştuk.
Pandemi sürecinde Eskişehir Sanayi Odası olarak ne tür çalışmalar yürüttünüz ve yürütmektesiniz?
Pandeminin öncesinde Eskişehir sanayisi tüm sektörleriyle hem yurt içi piyasalarda hem yurt dışı piyasalarda ciddi miktarda siparişi olan, başarılı performansa sahip bir konumdaydı. Salgının Türkiye’de henüz başlamamış olması, tedarik zincirinde Çin’den avantajlı konuma gelmesi son derece pozitif konulardı. Ancak salgın Türkiye’de de başlamasıyla siparişler tamamen durma noktasına geldi. Bundan çok ciddi etkilenen sektörler oldu. Eskişehir’in şansı birçok sektörde üretim yapıyor olmasıydı. Yine de 2020 Nisan ve Mayıs aylarında şirketlerin neredeyse yüzde 25’i kapalıydı. Yüzde 50’ye yakını yarı kapasitesiyle çalışıyordu. Diğer yüzde 25’i de kapasitesini arttırıp çok daha fazla üretim yapıyor gibiydi. Bu iki ay hepimiz için zorlu geçti. Daha önce birçok krizi atlatmıştık. Ancak pandemiyle ilgili hiçbir tecrübemiz yoktu. Bu anlamda inisiyatif almak gerekiyordu. Bu dönemde Eskişehir Sanayi Odası olarak gerçekten ciddi inisiyatifler aldık. Yasakların geldiği dönemde hiçbir sanayicimiz fabrikasını kapatmadı; çalıştı. İl Sağlık Müdürlüğü, Valilikle ve Pandemi Kuruluyla koordineli olarak çalışma izinlerinin oluşturulması, bütün sağlık tedbirlerinin fabrikalarda uygulanması ve dezenfeksiyon süreçlerini geliştirdik, oluşturduk. Bir hafta içerisinde belirsizliği ortadan kaldırdık. Tüm sanayicilerimizin, yöneticilerimizin ve çalışanlarımızın sorularını hızlıca cevapladık. Maske tedariğindeki zorluklar nedeniyle maske üretimine başladık. Eskişehir sanayisi maskesiz kalmadı. Bununla da kalmadık. O dönem içerisinde sosyal yardımlar kısıtlıydı. Sanayi Odası bütçesinin önemli bir kısmını sosyal yardımlara ayırdık. Ayrıca sanayicimizin üzerindeki SGK ödemleri, vergi ödemeleri, çek ödemeleri, finansmana erişim gibi yükleri hafifletmek adına girişimde bulunarak kamu bankalarının bu yönde kredileri açmalarını sağladık. Kısa çalışma ödeneğiyle ilgili kamuoyu oluşturduk. Sanayi Odası olarak sanayicilerimiz için 21 milyon lira Nefes Kredisi kullandırdık Eskişehir’de o dönemde. PCR testleriyle ilgili olarak Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir laboratuvarı oluşturttuk, kitleri satın aldık. Burada PCR testsiz kimseyi bırakmadık. Yaklaşık 50 bin PCR testi, yaklaşık 50-60 bin de antikor testi yaptık. O dönem içerisinde Sanayi Odası 7 gün 24 saat çalışır vaziyetteydi. Burada servis düzenlemelerinden genel düzenin sağlanmasına, fabrikaların denetlenmesine, denetlenirken de doğru yönde bilgilendirilmelerine kadar birçok konuda Valilik ve İl Sağlık Müdürlüğü ile birlikte programlar yapıldı. Nerdeyse tüm fabrikalar gezildi. Üretime devam edildi ve gece gündüz gerçekten üretim devam etti.
Hükümetin uyguladığı destek paketi yeterli oldu mu?
Yetmedi ama devletimizin kaynaklarının kıt olduğunu biliyoruz. Burada haksızlık da edemeyiz. Önemli olan bu kıt kaynakları efektif bir şekilde kullanabilmekti. O dönem içerisinde kısa çalışma ödeneği önemliydi. Çünkü eleman çıkışlarının olmaması lazımdı. İşler yine düzelecek o insanlara yine ihtiyacımız olacak. İşten çıkarmayı yasaklamakla iş bitmiyor, onu finanse etmeniz de gerekiyor. Sanayici bunu finanse edebilmek için en fazla 2-3 ay belki 4 ay bir finans ayırabilir ama arkasından mutlaka devlet desteği gerekir. O anlamda kısa çalışma ödeneği pandemi döneminde yapılan en hayırlı işti.
Haziran 2020’de önlemler gevşetildi. Ondan sonra nasıl bir iyileşme oldu?
İhracat açısından Türkiye’de Mart, Nisan, Mayıs aylarında düşüşler oldu ama Haziran ayı itibariyle tekrar hızlı çıkış oldu. Çünkü Avrupa’da ve Türkiye’de ertelenmiş talep vardı. Çok ciddi sıkıntılara rağmen Eskişehir üretimini durdurmadı. İnsanlar işlerine yavaş yavaş geri döndüler. Bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye sanayisi yüzde 11,7 büyüdü. Bu oran Eskişehir için de aşağı yukarı böyledir. Tekrardan normalleşme süreci başladı gibi gözüküyor. Burada Eskişehir’de spesifik olarak havacılık sektöründe büyük sıkıntı yaşandı. Uçakların yerde olmasından, yedek parça ihtiyacının olmamasından, F-35 süreci gibi süreçlerden dolayı Eskişehir bir havacılık kenti olarak olumsuz etkilendi. Ama 2021-2022 döneminde sektörün toparlanacağını umuyorum.
Pandemi sürecinde Ar-Ge ve inovasyon biraz daha önem kazanmış görünüyor. Şirketler Ar-Ge ve inovasyona daha fazla yöneldiler. Bu bağlamda Eskişehir’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şeyden önce pandemi döneminde tüm Türkiye’de üretmenin önemi anlaşıldı. Üretttiğimizi de en inovatif, Ar-Ge’si yapılmış, katma değerli bir biçimde ihraç edeceğiz. Gerek Eskişehir özelinde gerekse diğer kentlerimizde gözlemlediğimiz gibi başta turizm olmak üzere hizmet sektörü ciddi sıkıntılar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Tarımda da iklim koşullarının yarattığı riskler var. Eğitim sektörü bir öğrenci kenti olan Eskişehir için hayati öneme sahip. Dolayısıyla üniversitelerin kapanması Eskişehir ekonomisini zora soktu. Böyle olunca Eskişehir’de sanayinin önemi bir kez daha anlaşılmış oldu. Bugün üyelerimizin toplam 100 bin çalışanı var. Bu da nereden baksanız 250-300 bin kişiye iş anlamına geliyor. İnovasyon konusuna gelince; Eskişehir uzun yıllardır yüksek ve orta nitelikli ürün üretiminde lider kentlerden bir tanesi. İhracatın yüzde 15’i orta ve üst teknoloji ürünleri. Eskişehir’in Ar-Ge’ye verdiği önem zaten biliniyor. Eskişehir’in çok bilinçli sanayicileri var. Özellikle havacılık, raylı sistemler, beyaz eşya sektörleri inovasyonun ve Ar-Ge’nin sonuna kadar kullanıldığı sektörlerdir. Bütün sanayicilerimizin özellikle tasarımda hem inovasyon hem de Ar-Ge yatırımlarına devam ettiklerini gözlemliyoruz. Bu anlamda Eskişehir lider olmaya devam ediyor. Özellikle ihracatta kilogram başına değerin artırılması adına Eskişehir’de şu anda ciddi çalışmalar yapılıyor. Bunun bir kısmı devlet destekli ama önemli bir kısmı da devlet desteği olmadan yürütülüyor. Ancak hükümetin politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Bu konuyla ilgili kotalar oluşturması gerekiyor.
Bildiğiniz gibi dünyada hammaddeye erişim ulaşım pandemi döneminde daha da zor hale geldi. Bu süreçte nasıl bir yol izlememiz gerekiyor? Hükümet neler yapmalı?
Devletin bu konuda kotaları organize etmesi lazım. Hepimizin kullandığı sac miktarı veya hammadde ihtiyaçları zaten biliniyor. İhtiyaç fazlasının ihraç edilmesi için de regülasyonların oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde uzun vadede rekabet gücümüzü kaybediyoruz.
Bir de son günlerde hurda ithalatı tartışılıyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ayrıştırılmış hurdayı satın almamız gerekirken, bazı suiistimaller söz konusu olmuş. Ayrıştırılmadan çöp alınmış ve bunların bir kısmı tekrar ayrıştırılıp hammadde olarak kullanılmış, kalanlar da imha edilmiş. Bu noktada devletin kontrol mekanizmasının devreye girmesi gerekiyor. Kökten yasaklamak da doğru değil. Türkiye’nin ayrıştırılmış hurda hammaddeye ihtiyacı var. Bununla ilgili yatırımları da var.
Eskişehir’de üniversite-sanayi işbirliği ne durumda?
Eskişehir, üç devlet üniversitesinin olduğu önemli kentlerden bir tanesidir. Üniversite-sanayi işbirliği konusunda diğer kentlere göre çok daha şanslıyız. Üç üniversitemizin de yıllardır sanayinin içerisine entegre olmuş teknoloji transfer merkezleri mevcut. Bunların içerisinde bazı hocalarımız danışmanlık statüsünden olup bazıları da kendi şirketlerini kurmuş durumdadır. Özellikle seramik konusunda hem oldukça etkin bir kümemiz hem de üniversitemizin altyapısı mevcut. Havacılıkta da yine aynı şekilde. Eskişehir Sanayi Odası olarak proje yarışmaları düzenliyoruz. Her senenin sonunda mezun gençlerimizin bitirme tezlerini, bitirme projelerini destekliyoruz, ödüllendiriyoruz. Üç üniversiteyle iş geliştirme protokollerimiz, ortak eğitimlerimiz var. Ortak danışma kurulu kurduk. Eskişehir Teknik Üniversitesi ile “Eskişehir TeknoVadi Projesi”ni yürütüyoruz. Ayrıca Avrupa Birliği projelerinde, Kalkınma Ajansı projelerinde beraber çalışıyoruz. Birbirimizi destekliyoruz, paydaş oluyoruz. Eskişehir Anadolu Üniversitesi öncülüğünde yürütüle Ulusal Raylı Sistemler Test ve Araştırma Merkezi Projesi (URAYSİM) projesinin paydaşlarından biriyiz. Özetle Eskişehir’de üniversite-sanayi işbirliği istenilen düzeyde olmasa da Türkiye ortalamasının üstündedir.
Serbest bölgelere bakış açınız nedir? OSB’ler ile serbest bölgeler arasında haksız bir rekabet söz konusu mu sizce?
Neticede serbest piyasa ekonomisi var. Ben haksız rekabet olacağını düşünmüyorum. Serbest bölgelerin tamamen ihracat odaklı yerler. Eskişehir’in de buna ihtiyacı var. Bizim en büyük talebimiz; Eskişehir’in bir lojistik merkezi haline gelmesidir. Çünkü iyi bir havaalanımız var ve atıl vaziyette duruyor. Çevresinde bir serbest bölge kurulmasıyla Eskişehir lojistikte bir merkez olabilir.
Eskişehir’in ekonomik kalkınması için öncelikli talepleriniz nedir?
Eskişehir sanayisinin en önemli sıkıntısı limanlara erişimdir. Bizim bir an önce Gemlik Demiryolu bağlantısına ihtiyacımız var. İkincisi; çevre yolu ihtiyacımız mevcut. Bunların haricinde Eskişehir’de yeni sanayi bölgelerinin oluşturulması gerekiyor. Tek bir sanayi merkezi yerine küçük, yönetilebilir ihtisas OSB’lere ihtiyaç var. Organize sanayi bölgelerine erişimle ilgili altyapı problemlerimiz de sürüyor. Özellikle yeni raylı sistemlerle banliyö hattının birleştirilmesi gerekiyor. Fabrikalara kadar demiryolunun gelmesi gerekiyor. Çünkü ihracatımız da büyüyor. Bu sene Eskişehir olarak 3 milyar doları zorlayacağız. Bu hedefe ulaşmak için hava ulaşımının sağlanması lazım.
Son söz olarak neler söylemek istersiniz?
Eskişehir için uğraşıyor, çalışıyoruz. Ülke olarak da kent olarak da üreteceğiz.