Büyük çoğunluğu belirtisiz şekilde seyreden safra kesesi taşları, acil durumlar dışında genellikle bazı tetkikler yapılırken veya kimi ameliyatlar esnasında tesadüfen fark ediliyorlar. Ancak bu taşlar kesenin çıkışını tıkayıp olağan safra boşalmasını engellediği zaman belirtiler de ortaya çıkmaya başlıyor. Taşın ana safra kanalına düşmesi veya iltihap gibi durumlarda ise çok daha sorunlu bir süreç yaşanabiliyor.
Karnın üst orta ve sağ tarafında yemek sonrası başlayan, sırta ve sağ omuza vurabilen, şiddetli ve birkaç saat sürebilen ağrılar hastalar tarafından sıklıkla “mide ağrısı” olarak ifade ediliyor ve safra kesesi taşları ile karıştırılıyor. Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nurkan Törer, belirtiler dikkate alınmaz ve bir uzman hekim tarafından değerlendirilmezse hayatı tehdit edecek kadar ciddi sorunların gelişebileceğini söylüyor.
Her hastaya ameliyat önerilmiyor
Safra kesesinde taş saptanan her hastanın mutlaka ameliyat olması gerekmediğini ifade eden Prof. Dr. Törer, “Hiçbir şikâyeti olmayan, tamamen tesadüf eseri safra kesesi taşı olduğu saptanan hastalarda ameliyat önerilmez. Ancak bu hastaların safra kesesinin yaratabileceği ciddi sorunları hayatlarının bir döneminde yaşama olasılığının az da olsa olduğu bilinmelidir. Ayrıca safra çamuru veya yoğunlaşması olarak bilinen durumlarda hastanın ameliyata engel başka ciddi sağlık sorunları da varsa bazı ilaç tedavileri denenebilir ancak bu yöntem de uzun süreli olarak önerilmez” diyor.
Tıkanıklıklar ciddi risk yaratıyor
Safra kesesi taşlarının iki açıdan önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Törer, “Bunlardan ilkinde hastalar sıklıkla yemeklerden sonra artan şişkinlik, karın ağrısı, midede ekşime-yanma ve bulantı gibi şikâyetlerde bulunurlar. İkincisi ve daha önemlisi ise taşların safra sisteminde yarattığı tıkanıklıklara bağlı ciddi sorunlardır. Bunlar safra kesesi iltihabı, pankreas iltihabı, safra yolları iltihabı ve sarılık gibi bazen hayati tehlike yaratabilecek kadar önemli olabilir. Sorunlar birinci aşamada ise safra kesesinin alınması nispeten kolay, riskleri oldukça düşük ameliyatlardır. Ancak problemler arttıkça (iltihap, safra kanallarına taş düşmesi vb.) ameliyattan önce yapılması gereken ek girişimler ve tedaviler gündeme gelir” diyerek bu gibi durumlarda riskin artacağını ve kapalı yöntemle gerçekleşme olasılığının azalacağını ifade ediyor.
Kapalı yöntemde hasta konforu artıyor
Safra kesesi taşında böbrek taşlarında olduğu gibi taşın kırılması, düşürülmesi veya eritilmesi gibi tedaviler bulunmuyor. Bu nedenle hastalıkta en etkin tedavi yönteminin safra kesesinin ameliyatla içindeki taşlarla beraber alınması olduğunu anlatan Prof. Dr. Törer, “Safra kesesi ameliyatları günümüzde genellikle kapalı yöntemle (laparoskopik) yapılıyor. Ancak nadiren açık yöntemle yapılması da gerekebiliyor. Bunun en önemli sebebi ise karın içerisinde önceden geçirilmiş ataklar ya da ameliyatlara bağlı oluşmuş yapışıklıklardır” diyerek her şeyin yolunda gittiği durumlarda kapalı ameliyatın hastaya sağladığı konforun açık ameliyat ile kıyaslanamayacağını belirtiyor.
Alınması sorun yaratmıyor
Safra kesesinin alınması durumunda bile sindirim sisteminde safra bulunmaya ve görevini yerine getirmeye devam edebildiğinden hastaların büyük kısmında bu organın eksikliği hissedilir bir problem yaratmıyor. Prof. Dr. Törer, “Hatta, var olan sorunlarından kurtulan hastaların hayat kalitesi artacaktır” diyerek sadece çok nadir bir hasta grubunda bağırsaklarda biriken safra geçici rahatsızlık hissi verse bile birkaç ay içinde vücudun yeni düzenine uyum sağlayacağını söylüyor.
