24 Şubat’ta başlayan savaşa ilişkin haber akışları da savaşın fiyatlamalara etkisi de iyiden iyiye azaldı. Savaşın gündemin üst sıralarında bulunan koltuğu da alt sıralara kaydı. Ancak savaşın yansımaları tüm hayatımızda hissediliyor. Emtia fiyatlarının seyri ile lojistik sıkıntıları ve bunların küresel ekonomiye etkilerini düşünecek olursak savaş aslında hayatımızın tam ortasında olmaya devam ediyor.
Emtia fiyatları genelinde savaşın en kızgın olduğu dönem kadar olmasa da yüksek seyirler devam ediyor. Bunda lojistik sıkıntıların sürüyor olması kadar şüphesiz Rusya’ya yönelik yaptırımların da etkisi büyük. Enerji konusunda yüksek oranda Rusya’ya bağımlı bir tablo çizen Avrupa, Rusya’dan enerji ithalatını sonlandırma konusunda kararlı. Ve bu konuda atılan her adım enerji fiyatlarını özellikle Avrupa genelinde yukarı itiyor. Tarımsal emtia ve metallerde de üretimin ağırlıklı olarak Rusya-Ukrayna kanadında gerçekleşiyor olmasının etkisiyle yüksek seviyeler ve enflasyona “yüksek” katkı söz konusu.
Enflasyona değinmişken; aylardır konuştuğumuz yüksek enflasyonun, başlarda sanıldığı gibi geçici olmayacağı görüşü artık tartışmaya kapanmış gibi görünüyor. Dolayısıyla parasal sıkılaşma furyasına da yeni merkez bankaları katılmaya başladı. Ancak şüphesiz Fed’in Mart ayında başladığı faiz artış döngüleriyle netleşen “Güçlü Dolar” teması, savaşın fiyatlamalarda etkinliğini azaltmasıyla hayatımızın en önemli gündem başlığı oldu. Mayıs ayında gerçekleştirilen 50 baz puanlık faiz artışı ve bunun önümüzdeki aylarda da süreceğine yönelik sinyallerle Dolar Endeksi 2002’den bu yana en yüksek seviyelere yükseldi. Tahvil faizlerinde de sene başıyla kıyaslandığında ciddi hareketler söz konusu. Dolayısıyla parasal sıkılaşmanın büyümeyi baskılayacağına yönelik beklentilerin riskli varlıklar üzerindeki baskısı da sertleşti. ABD’de endeksler 1,5 yılın en düşük seviyelerine kadar geriledi. ABD’de 1. Çeyrek öncü GSYİH büyüme verisi ise adeta resesyon endişelerini destekler nitelikte sürpriz bir şekilde daraldı.
Fed’in ardından en büyük ikinci Merkez Bankası ECB’den (Avrupa Merkez Bankası) de faiz artırım sinyalleri gelmeye başladı. Henüz faiz artırım konusunda net bir yol haritasına işaret edilmese de söylem değişikliği fiyatlamalarda şimdiden önemli etki yaratmaya başladı bile. Bir süredir enflasyona karşı “ölü taklidi” sergileyen ECB’nin sözlü yönlendirmesindeki bu değişim Dolar Endeksi’ni nispeten baskılıyor.
Batıda parasal sıkılaşmanın ayak sesleri giderek yükselirken Asya’da işler tam tersi. Omicron’un hayatımıza girmesiyle sürü bağışıklığı edinen ve kısıtlamaları tümüyle kaldıran batıya karşın Çin’de 0 covid politikası ve buna bağlı kısıtlamalar sürüyor. Dünyanın en büyük 2. Ekonomisi konumundaki Çin’in sürdürdüğü bu politika da dolayısıyla tüm dünya ekonomisi üzerinde tehdit unsuru oluşturuyor. Çin Merkez Bankası, 15 baz puanlık rekor indirimle 5 yıllık kredi ana faiz oranını düşürerek piyasayı destekleyeceği mesajı verse de Çin’e yönelik büyüme tahminlerinde ardı ardına aşağı yönlü revizyonlar geliyor. Yine Çin’deki kapanmaların etkisiyle, üretimin yavaşlayacağı endişeleri emtia fiyatlarını baskılıyor ve bu konuda da batıdan çok farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Japonya ise yıllardır arzu ettiği enflasyona kavuşmak üzere.
Özetle, batıda parasal sıkılaşma ve yüksek enflasyon, Asya’da parasal gevşeme ve kontrollü enflasyon söz konusu. Dünyanın 2 ucunda bambaşka manzara izleniyor gibi görünse de endişe ortak: büyümenin törpülenmesi. Büyümenin yavaşlayacağına ilişkin beklentiler ise hemen her varlık ve para birimi üzerinde oldukça etkili oluyor. Öncü veriye göre 1. Çeyrekte daralan ABD ekonomisinden sonra piyasaların gözü Haziran ayında yine Fed toplantısında olacak. Fed’in 50 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılsa da önümüzdeki döneme ilişkin verilecek mesajlar oldukça önemli. Diğer taraftan dünya genelinde enflasyon ve büyüme verileri de yakından takip edilecek. Küresel anlamda 2022 yılının ana teması yüksek enflasyon ve düşük büyüme olmaya devam edecek gibi görünüyor. Pandemi döneminde ekonomiyi desteklemek amacıyla parasal genişlemeye giden Merkez Bankaları, önümüzdeki dönemde büyümeyi baskılamadan enflasyonu düşürmeye çalışacak.