50 yıllık köklü geçmişleriyle tekstil endüstrisinin önemli oyuncularından biri haline geldiklerini dile getiren Durak Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Direktörü Yiğit Durak, son dönemde gerçekleştirdikleri yatırımlarla hem üretim kapasitelerinin arttığını hem de sürdürülebilirlik vizyonunda başarılı sonuçlar aldıklarını vurguladı.
Endüstriyel dikiş ve nakış ipliklerinin önde gelen üreticilerinden Durak Tekstil, sektördeki 50 yıllık yolculuğunda birçok ilke imza attı. Bir aile işletmesi olarak yeni nesil yöneticilerle sürdürülebilirlik ve AR-GE odaklı stratejik vizyonunu daha da netleştiren firma, Türkiye ekonomisi için önemli bir katma değer yaratıyor. Firmanın gelişim sürecini, pazar hedeflerini ve teknik uygulamalara dönük AR-GE çalışmalarını Durak Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Direktörü Yiğit Durak ile konuştuk.
Öncelikle bize Durak Tekstil kuruluşu ve gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
1972 yılında Ali Durak tarafından sıcak baskı ve dokuma atölyesi olarak kurulan Durak Tekstil, 1970’li yılların başında balık ağı ipliklerinin üretimine başladı. O dönem bu ürünün ithalatında yaşanan zorluklar yerli üretimin önemini gösterdi ve Durak Tekstil olarak bu konuda öncü olduk. Hatta, Türkiye’nin toplam balık ağı ipliği üretiminin %80’ini biz karşılar hale geldik. Durak Tekstil’de dönüşüm ikinci kuşağın yönetime geçmesiyle başladı. 1985 yılında İstanbul Üniversitesi’nden yüksek kimya mühendisi olarak mezun olan Ömer Durak, Almanya ve İsviçre’deki yüksek lisans eğitimi ve staj çalışmaları sonrası Türkiye’ye döndü. Aldığı yüksek eğitim ve Avrupa’da gördüğü yeni teknolojilerle Durak Tekstil’e çok güçlü bir vizyon çizen Ömer Durak, firmamızı endüstriyel dikiş ve nakış ipliği üreticisine dönüştürmeyi başardı. Böylece Durak Tekstil polyester nakış ipliği üreten ilk Türk firması unvanına sahip oldu.
Elbette bu dönüşüm sadece bir başlangıçtı. Kendisini sürekli geliştiren Durak Tekstil, 90’lı yıllarda gerçekleştirdiği POY (filament) tesisi yatırımıyla ham maddede dışa bağımlılık sorununa köklü bir çözüm getirdi. Bu yatırım sayesinde ham madde endişesi olmadan üretim kapasitesi ve çeşitliliği hızla gelişim gösterdi. 2007 yılında Çin’deki tesis yatırımımızla birlikte önemli bir üretim avantajı elde ettik. 2020 yılında kapasitemizi %50 artıran yatırımla birlikte, yıllık 3 bin ton iplik üretme kapasitesine eriştik. İhracat odaklı büyüme stratejisini her geçen yıl güçlendiren firmamız, bugün itibariyle 5 kıtada 80 ülkeye ihracat yapar güce ulaştı. Yıllık 25 milyon dolarlık ciromuzun yaklaşık %55-60’ı ihracattan elde ediliyor.
Türkiye ve Çin’deki üretim tesislerinin yanı sıra, İstanbul, Avusturya ve Polonya’da direkt satış merkezleri ve dünya çapında satış temsilcilikleri olan Durak Tekstil, ‘Made in Türkiye’ etiketiyle dünya pazarları için üretim yapan bir firma konumunda bulunuyor.
Ar-GE ve inovasyon konularında ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Durak Tekstil kendisini hiçbir zaman sadece fiyat odaklı ve standart ürünlerle rekabet eden bir firma olarak görmedi. Her yıl ciromuzun %5’ini AR-GE çalışmalarına ayırdığımızı göz önünde tutarsak, AR-GE’nin kurumsal kimliğimizin, DNA’mızın bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Bunu söylerken elbette yaptığımız çalışmalara ve aldığımız başarılı sonuçlara dayanıyorum. Kendi bünyemizde 40 kişilik bir AR-GE ekibimiz ve kurumsal departmanımız var. Birçok farklı uzmanlık alanından gelen mühendislerden oluşan ekibimiz bugüne kadar birçok patentli ürüne imza attı. Örneğin devlet destekli olarak 19 projeyi tamamladık ve bunlar ürüne dönüşerek pazarla buluştu. Ateşe dayanıklı aramid ipliklerden, koku ve mantar oluşumunu engelleyen ipliklere, üstün bir dayanıma sahip ipliklerden farklı ışık etkileri yaratan ipliklere kadar onlarca birçok patentli yeniliğimiz Türk tekstil endüstrisine değer katıyor.
Durak Tekstil’in markalaşma sürecinde nitelikli ürünler nasıl bir öneme sahip?
Bir önceki soruda belirttiğim gibi, temel amacımız katma değeri yüksek ürünlerle pazarda yer almak ve marka değerimizi bu ürünlerle yukarıya çıkarmaktır. Standart polyester dikiş ve nakış iplikleri üretiminin ötesine geçerek, teknik iplikler, doğal ve geri dönüşümlü iplikler ile portföyümüzü zenginleştirdik. Yüksek boyama gücümüz ile birleştirildiğinde müşterilerimiz için neredeyse sonsuz renk seçeneğinde iplik çözümlerini, hızla sunan bir tedarikçi olarak öne çıkıyoruz.
Katıldığımız fuarlarda bu yenilikçi ürünlerimiz büyük ilgi görüyor. Haziran ayında Almanya’da katıldığımız Texprocess fuarında ve ağustos ayında İstanbul’da düzenlenen CNR Konfek fuarında standımızda en çok dikkat çeken çözümlerimiz AR-GE sonucu geliştirdiğimiz bu ürünler oldu. Denim gibi zor işlenen yüzeylere dönük mukavemeti yüksek iplik çeşitlerimiz, iletken ipliklerimiz, su itici ve antistatik ipliklerimiz ile tekstil üreticilerine yeni üretim olanakları sunuyoruz. Yakın zamanda denge ve koku özellikleriyle öne çıkan yeni ipliklerimizi pazara lanse edeceğiz. Yatak endüstrisinden ayakkabı ve deri sektörlerine, otomotivden, hazır giyim ve konfeksiyona kadar onlarca farklı üretim segmentine dikiş, nakış ve teknik iplikleri sunabilme kapasitemiz marka değerimiz açısından artık vazgeçilmez bir unsuru oluşturuyor.
Durak Tekstil olarak AR-GE ve inovasyonun altını çiziyorsunuz, peki sürdürülebilirlik konusunda ne gibi adımlar atıyorsunuz?
Bu soru için teşekkür ederim, stratejik büyümemizin iki saç ayağından birini AR-GE ve inovasyon oluştururken diğerini de sürdürülebilirlik oluşturuyor. Bildiğiniz gibi tekstil üretiminin çevre üzerinde çok büyük ayak izi var, bu nedenle biz karbon ayak izimizi en aza indirecek adımlar atmış bulunuyoruz. Ham madde kullanımından doğal kaynaklar ve enerji kullanımına kadar birçok önemli yatırım yapıldı ve hedeflenen sonuçlar elde edildi. Sahip olduğumuz OEKO-TEX, GOTS, GRS ve I-REC sertifikaları ile sürdürülebilirlik konusunda sadece ürünlerimizle değil üretim süreçlerimizle de oldukça şeffaf olduğumuz görülebilir. Sürdürülebilirliği çevresel, sosyal ve ekonomik kriterleri bağlamında tam olarak karşılama konusunda stratejik bir vizyona sahibiz ve bu bağlamda bu yıl içinde imzacıları arasına girdiğimiz UN Global Compact bu konudaki kararlı duruşumuzu gözler önüne seriyor.
%100 çevre dostu enerji tüketen bir firma olarak, yaptığımız atık su geri kazanım yatırımımızla doğal su kaynaklarının korunmasına katkı sağlıyoruz, üretim sonrasında deşarj ettiğimiz suyun Ph dengesi belirlenen çevresel kriterleri karşılıyor. Atık Su Enerji Geri Kazanım Tesisimiz sayesinde yıllık toplam doğal gaz tüketimimizin %25’ine denk gelen 100 bin metreküp doğal gaz tasarrufu sağlıyoruz. Kaynakların daha verimli kullanılmasına odaklanan Sıfır Atık Yönetim Sistemi kapsamında Sıfır Atık Belgesi’ni 2021 itibariyle almış bulunuyoruz.
İplik üretiminde en fazla su tüketimi boyama sürecinde gerçekleşmektedir. Yaptığımız yatırımlarla kullanılan su miktarını yıllar bazında ciddi oranda düşürdük ve düşürmeye devam ediyoruz. 2015-16 döneminde 1 kg iplik üretimi için 50 litre su kullanmamız gerekirken, bugün itibariyle bu oranı 40 litreye indirdik ve yeni yatırımlarla bu oran düşmeye devam ediyor.
Sürdürülebilirliğin sosyal saç ayağında çalışanlarımız ve üretim tesisimizin bulunduğu bölgeye dönük önemli çalışmalar yürütüyoruz. Çalışanlarımızın %63’ünü kadınlar oluşturuyor ve kadınlar üretimin yanı sıra karar alma süreçlerinde de etkin konumda bulunuyor. Cinsiyet eşitliği prensibini ilke edinerek, çalışanlarımızın sosyal, ekonomik, kültürel ve eğitim yaşamlarına destekler sunuyoruz. Ayrıca bölgemizdeki eğitim ve öğretim hayatına verdiğimiz desteğin yanı sıra, sportif çalışmalara da sponsor oluyoruz.
Sürdürülebilirlik konuşulurken geri dönüşüm konusu ele alınmadan olmaz? Bu konuda ne gibi çalışmalarınız ve ürünleriniz bulunuyor?
Daha sürdürülebilir bir dünya için doğal kaynakların korunması kadar, tüketim sonrası malzemelerin tekrar üretim döngüsüne sokulması da önemlidir. Bu nedenle sertifikalı geri dönüştürülmüş malzemelerden (rPET) ürettiğimiz recycled ipliklerimiz ayrı bir değere sahip. 30 adet pet şişenin işlenmesiyle 1 kg geri dönüştürülmüş ipliğin üretildiğini düşünürsek hem kirliliğin azaltılması hem de doğal kaynakların korunması bağlamında nasıl bir etki yaratıldığını daha net görebiliriz. 80’e yakın çeşitte dikiş ve nakış ipliği üreten bir firma olarak, portföyümüzde recycled ipliklerin payı hali hazırda %5 seviyesinde bulunuyor. Bununla birlikte, pazarda olan talebe bağlı olarak bu oranın hızla artmakta olduğunu da sizlerle paylaşmak isterim.
Durak Tekstil için Turquality nasıl bir öneme sahip ve yürüttüğünüz süreç nasıl ilerliyor?
Markalaşma ve küresel pazara açılma açısından Turquality çok önemli bir program. Sağladığı finansal destekten daha fazla marka değerinin artırılması açısından bu sürece önem veriyoruz. 2020 yılında ilk çalışmalarına başladığımız ve 2021 yılında ilk resmi adımlarını attığımız Turquality programında gerekli şartları bu yıl mayıs ayı itibariyle karşılamış bulunuyoruz. Önümüzdeki ay içerisinde tarafımıza sonucun iletilmesini bekliyoruz. Halihazırda Türkiye’de 267 firma bu belgeye sahip ve biz de 268. firma olarak bu özel listede yerimizi alacağız. Turquality programı esasen Türk markalarının belli standartlar çerçevesinde dünya pazarına açılmasına destek sağlıyor. Örneğin yurtdışı yatırımlarına devletten %50’ye varan hibe destekleri alınabiliyor. Durak Tekstil olarak planladığımız yurt dışı yatırımlarımızda Turquality programı bize güç vermenin yanı sıra, temsil ettiğimiz Türk ekonomisini daha rekabetçi hale getirecektir.
Pandemi etkisiyle de artan e-ticaret konusunda neler düşünüyorsunuz, Durak Tekstil bu konuda ne tür adımlar attı?
Haklısınız, pandemi dönemi e-ticaret konusunda yürüyen süreçleri daha da hızlandırdı. Dijital ticaret olanakları sayesinde üretim ve tedarik süreçleri hiç olmadığı kadar kısaldı ve hızlandı. Ayrıca pazara ulaşma konusunda yeni mecralar üretim hacimlerine olumlu yansıdı. Durak Tekstil olarak özellikle deniz aşırı ülkelere ihracatta e-ticaret olanaklarını önümüzdeki dönemde kullanmak üzere hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu pazarlardaki satış temsilcilerimizle varlığımızı güçlendirmeye devam ediyoruz.
Son olarak söyleşimizi ekonomik konjonktürü konuşarak tamamlayalım. Bir iş insanı olarak bugünkü ekonomik konjonktürü nasıl değerlendirirsiniz? Finansmana erişimde yaşanan sorunlar için neler söylersiniz?
Ülke olarak çok zorlu bir ekonomik süreçten geçiyoruz. Gerek enflasyonist etki gerekse kurlardaki dalgalanma öngörülebilir bir vizyon oluşturmayı zorlaştırıyor. Bu ise yatırım ve pazarlama süreçlerini olumsuz etkiliyor. Bununla birlikte Türk ekonomisinin hızlı toparlanan yapısal gücü bu dönemsel sıkıntının atlatılacağını da gösteriyor. Emtia ve enerji fiyatları başta olmak üzere üretim maliyetlerindeki sıçramayı dengeleyecek bir ekonomik ortamın oluşması biz sanayiciler için büyük bir öneme sahip. Bu yönde atılacak bütün adımları da sonuna kadar destekliyoruz. Ülkemizin üreticileri olarak yaratacağımız katma değerin her bir ülke vatandaşına katkı sağladığı bilinciyle, çarkları döndürmek için çalışmaya devam edeceğiz.