Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk; Trakya’nın, Türkiye’nin damızlık üretim merkezi olabileceğini, kendilerinin de dünya standartlarında damızlık hayvan borsası kurmaya hazır olduklarını belirtti.
Enflasyon liginde zirveyi zorlayan ülkemizde gıda fiyatlarında da rekor artışlar meydana geliyor. Bu artışlar yanında tarımsal girdi maliyetlerinin de artıyor oluşu gıda ve tarım sektörlerini gündemde üst sıralara taşıyor. Bu gündem başlıklarını ve Edirne Ticaret Borsası’nın hedeflerini Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk ile konuştuk.
Öncelikle tarım ürünleriyle ilgili bu yılı değerlendirelim dilerseniz…
Tabi şöyle, Trakya Bölgesinde hububat ve Kanola hasadı bitti. Şu anda yağlı tohumlarla ilgili olan Ayçiçek hasadımız devam ediyor. Devamında çeltik ve mısır hasadımız gelecek.
Almış olduğumuz ürünler bazında bu yılki rekolteyi nasıl değerlendirebiliriz?
Bu aşamada bölgesel ve ülke çapında olmak üzere iki ayrı değerlendirme yapmakta fayda var. Trakya geçen yıl hububatta yağışların da olumlu etkisiyle çok daha verimli bir sene geçirmişti. Bu yıl yüzde 10’luk bir düşüş söz konusu. Yine de uzun yıllar ortalamasında bir verimliliğe sahip. Türkiye genelinde baktığımızda geçen yıl Anadolu’da ciddi bir kuraklık vardı. Bu sene çok daha fazla yağış aldığından dolayı Anadolu’nun verimliliği çok daha iyi. Geçtiğimiz yıla göre fiyatlarda ciddi bir artış oldu. Girdi maliyetlerinin fiyatlara yansıması gerekiyordu. Sonuç olarak üreticinin para kazanması gerekiyor ki bu işi sürdürsün. Yoksa bu işten çıktıktan sonra geri çevirmek zorlaşır.
Pandemi, özellikle gıda ve tarımda sürdürülebilirlik ilkesiyle hareket etmemizi gerektiğini bir kez daha yüzümüze çarptı. Bu durumda Türkiye olarak kaynaklarımızı bilinçli ve verimli kullanamadığımız görülüyor. Bundan sonra Türkiye tarımda geçmişte olduğu gibi kendi kendine yeten ülke haline gelebilir mi?
Gıda hassas bir konu. Pandemi bu konunun önemini bir kez daha ortaya koydu, farkındalığı artırdı. Üretimimizi artırma, kendi kendimize yetebilme denilince çare olabilecek iki ana başlık aklıma geliyor. Bir tanesi sulama projeleri. Özellikle Türkiye genelindeki sulama projelerinin yarım kalanlarının tamamlanması, planlananların yapılmasıyla verimliliklerimizi artırabiliriz. Topraklarımızı artıramayız, ekilebilir alanlarımız belli. Hatta maalesef sanayileşme ve şehirleşmeyle birlikte tarım topraklarımız azalıyor. Bu da bir realite. Peki, bunun için ne yapabiliriz? Birim alandaki verimliliği artırabiliriz. Bunun da en önemli kısmını sulama projelerini artırarak başarabiliriz. Sulanan alanlarda, farklı ürünlerde çok basit ifadeyle 2-2,5 katı, hatta 3 katı verim alabiliriz. Su fakiri bir ülkeyiz ama sulama yapabileceğimiz alanlar hala var. Eski sulama alanlarında ise kanalet şeklinde sulama sistemleri var. Bu sistemlerde su kaybı çok fazla oluyor, verimli sulama yapılamıyor. Bunları da basınçlı sistem dediğimiz damlama sulamaya çevirmek gerekiyor. Yani burada teknolojiyi kullanmak gerekiyor, alanları genişletmemiz gerekiyor. Çok daha az su harcayarak çok daha yüksek verim elde edebiliriz. Trakya’da modern, bilinçli tarım yapılıyor ama Türkiye genelinde hala geleneksel yapılan tarımı görüyoruz. Verimlilik açısından en önemli örnek gübrelemeden verilebilir. Bölgemiz dahil Türkiye’nin birçok bölgesinde gübre miktarları deneme-yanılma yöntemiyle belirlenir. Oysa doğru gübreleme yapılabilmesi için toprak analizi yapılması gerekiyor. Edirne Ticaret Borsamızın toprak tahlil laboratuvarı var. Ama analiz yapılmak üzere çok az toprak geliyor. Çok acıdır bu. Toprak analizi sonucunda belki de sizin 13 kilo gübre atmanız yeterli olacak ama siz gidiyorsunuz 20-25 kilo gübre atıyorsunuz.
Peki çiftçi bunu bilmiyor mu, yoksa bir maliyeti var da ondan mı kaçıyor?
Analiz maliyetleri çok düşük. Bizim toprak tahlil laboratuvarımız zarar eden bir birimimiz. Biz bu zararı da önemsemiyoruz. Sonuç olarak ticaret borsaları bildiğiniz gibi iktisadi kurumlar değil, hizmet kurumlarıdır. Bizim gibi onlarca borsa ya da benzer yapı toprak analizi yapıyor. Çiftçimiz toprak analizlerine dayalı olarak bilinçli bir gübreleme yaparsa daha az gübre ithal ederiz, dolayısıyla çok daha ekonomik tarım yapmış oluruz hem de topraklarımızın ömrünü uzatırız.
Sizce, bunun için zorlayıcı yasal düzenleme gerekmez mi?
Bence gerekli. Bu konunun taraflar bir araya getirilerek değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çiftçinin bu konuyu ne kadar önemsediği önemli. Bu konuda kötü örnekleri de gördük burada. Bazı destekleme projelerinde bir tarladan alınan toprak örneği beşe bölünüp beş ayrı tarlanınmış gibi bize getirildi. Bu nedenle çıkan analiz sonuçları yüzünden Tarım Bakanlığı ile bazı problemler yaşadık.
Özellikle pandemi döneminde gıdaya erişimde zaman zaman bazı ürünlerde sıkıntılar oldu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde pandemi veya ekonomik kriz nedeniyle herhangi bir ürünün raflarda bulunmadığını ben hatırlamıyorum. Tabii, insanların marketlerde ürün bulamama endişesi de oluyor. Örneğin, ayçiçek yağında yaşadığımız bir sıkıntı var. Ancak bir taraftan Türkiye’nin üretimi de var. Diğer taraftan da ithalat olanakları da var. Aslında bu sorunun çözümü çok basit. Kullandığımız yağ miktarını yarıya düşürürsek bu sorun çözülür. Bu memlekette maalesef ciddi bir israf var, israfı önlersek sorunun büyük kısmını çözmüş oluruz bence. Ama bununla ilgili bir çalışma yapılması gerekiyor.
Anlaşılan bu kış gıdada bir sıkıntı yaşamayacağız…
Genel görüntü öyle. Bir sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Önümüzde de harmanlar var. Dünyada hükümetlerin öngörüleri ve aldığı pozisyonlar var. Pandemiden dolayı geçen yıl mesela Çin çok ciddi hububat çekti, yağlı tohumlar çekti. Tabii, bu dünya fiyatlarını çok etkiledi. Ayrıca fonlar da gıda emtialarında fırsat yakalamaya çalıştılar. Şu anda dünyada gıda fiyatları geriye geliyor. Bu kadar yükselmesinin de çok anlamı yoktu. Dolayısıyla ben bu yıl aşırı fiyat dalgalanmalarının olduğu, ürün bulma sıkıntısının duyulduğu bir yıl olmayacağını düşünüyorum.
Çiftçimiz artan girdi maliyetlerinden dolayı çok sıkıntılı. Diğer taraftan devlet destekleri de var. Bunlar yeterli olmuyor mu sizce?
Bakanlığın üretime verdiği ciddi destekler var. Ancak bu destekleri fiyatların, maliyetlerin hızlı arttığı dönemde güncellemek, artırmak gerekiyor. Verdiğiniz gün itibariyle bu destekler yeterli olabiliyor ama maliyetler o kadar hızlı artıyor ki aldığınız destek yetmez hale geliyor. Üretici bugün malını satıyor, sattığı malın değeri olarak kazandığı para çok yeterli gözüküyor. Aradan geçen 3-4 ayda o paranın satın alma gücü eriyip gitmiş oluyor. Şimdi enflasyonun düşürülmesiyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Baktığınızda enflasyon sadece Türkiye’nin değil, dünyanın büyük problemi. Pandeminin getirdiği etkilerle yurt dışından tedarik ettiğimiz malzemeleri 8 haftada değil de 40 haftada tedarik eder olduk. Bu bulunmazlık nedeniyle de fiyatlar etkileniyor. Bununla ilgili tedbirler alınarak, normalleşerek etkileri azaltıp bir an önce enflasyon girdabından çıkmamız gerekiyor.
Burada en önemli konu enflasyonist ortamda özel sektörde uygulanan fiyatlar ve vade farklarındaki dengesizliktir. Bu dengesizlik işletmeleri zaman içinde sıkıntıya sokacaktır. Bunu şöyle açalım: Bankalardan aşağı yukarı yüzde 25-30 yıllık faiz aralığında finansman sağlıyoruz. Hesap basit olsun; yüzde 30 diyelim. Yüzde 30, aylıkta yüzde 2,5’a geliyor. Biz malımızı vadeli satarken vade farkını enflasyona göre mi, bankadan aldığımız kredinin faizine göre mi hesaplamalıyız? Genelde banka faizine göre hesaplıyoruz. İki ay vadeyle mal sattık; 2 ayda maliyetimiz yüzde 5 yaptı. Ama iki ayda enflasyon aşağı yukarı aylık yüzde 7’den toplamda yüzde 14 oluyor. Yüzde 14 vade farkı uygulamamız gerekirken, yüzde 5 uygulamış oluyoruz. Sonuçta yüzde 9’luk satın alma gücü kaybı veya işletme sermayesi kaybı oluyor. Biz bu şekilde enflasyonla mücadeleye destek vermiş oluyoruz. Biz destek veriyoruz ama bazı firmalar da farkında olmadan destek veriyor. Ama realitede satın alma güçleri ya da öz sermayeleri bir şekilde azalıyor. Onun için bizim enflasyonla topyekûn mücadele ederek hızlı bir şekilde Türkiye’deki enflasyonu düşürmemiz gerekiyor ki şirketlerin rasyoları çok etkilenmesin, faaliyetlerine devam edebilsin, vatandaşlar satın alma gücünü yitirmesin.
Pandemide ticaret borsalarının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Özellikle stokların yeterliliği konusundaki açıklamalar kamuoyunu rahatlattı…
Biz pandemi döneminde faaliyetlerimizin hiçbirini durdurmadık. Bu faaliyetler borsadan borsaya da değişiyor. Biz işlevsel bir borsayız. Salon satışlarımız devam ediyor, canlı hayvan borsamızda satışlar devam ediyor. Entegre et tesisimiz, lisanslı depomuz çalışmaya devam etti ve ediyor. Borsalar tarım ve hayvancılıkta fiyatın belirlenmesiyle ilgili çok önemli kurumlardır. Bölgede üretilen tarım ürünlerinin ve hayvanların fiyatların şeffaf bir şekilde belirlenmesinde, değerini bulmasında çok önemli işlevleri var. Tabii ki kimi borsaların ekonomik gücü yeterli değil. Ekonomik imkanları olmayan borsalara belki destek verilerek salon satışları artırılabilir. Canlı hayvan borsaları kurulabilir. Biliyorsunuz Türkiye genelinde pazar yerlerinde hayvan satışları yapılıyor. Bizimkisi ilk canlı hayvan borsası. Ve de çok modern şartlarda çok şeffaf bir şekilde canlı hayvan satışı yapıyoruz.
Peki, dijital dönüşümü borsanızın işleyişine ne kadar entegre edebildiniz?
Biz satışlarımızı bilgisayar ortamında yapıyoruz. Altyapımız çok kuvvetli. Salonda fiziken olmak zorunda değilsiniz. Amerika’da bir kafede oturup alım yapabilirsiniz. Salonumuzda bu altyapılara sahibiz. Tabii bizim gibi örneklerin artırılması gerekiyor. Bu anlamda Tarım Bakanlığı tarafından destekler verilebilir.
Türkiye’de lisanslı depo kuran ilk kurumlardan birisiniz. Sizce lisanslı depoculuk istenen hızda gelişim gösterdi mi?
Bir kere lisanslı depoculuk tarım ürünleri ticareti açısından çok değerli bir olgu. Ve de Türkiye’de çok hızlı gelişti. Tarım ürünlerinin sağlıklı şartlarda depolanması, ticaretinin şeffaf ve sağlıklı yapılması açısından çok değerli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de birçok lisanslı depo yatırımları yapıldı. Yeni yatırımlar için izinler alınıyor. Kurulu kapasite 7.5-8 milyon tona ulaştı. Bu rakamlar biraz daha artacak. Lisanslı depoların devamı olarak ürün ihtisas borsasının kurulması, tüm satışların tek bir satış platformu üzerinden yapılması da apayrı boyuta taşır bu işi. Şu anda Edirne’den çıkarttığımız bir ürünü Türkiye’nin her yerindeki alıcı görüp çok güvenli bir şekilde alım satımını yapabiliyor. Bu çok önemli. Lisanslı depoculuğun gelişiminde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ve Tarım Bakanlığı’nın önemli destekleri oldu. Bundan dolayı onlara da teşekkür ediyorum.
Türkiye’de tarım ve hayvancılık ile ilgili kooperatifleşmede neden hala bir başarı sağlanamıyor sizce?
Kooperatiflerle ilgili çeşitli destekler veriliyor. Türkiye’de çok başarılı olan, başarı hikayesi yazmış olan kooperatifler de var. Maalesef çok kötü durumda olan ve de kötü sonuçlanmış olan hikayeleri de görüyoruz. Türkiye’deki tarımsal ölçeğe baktığımda kooperatifleşmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü araziler küçük, hayvan sayısı düşük. Kooperatif modeliyle çiftçilerimiz tarım girdilerini çok daha uygun koşullarda sağlayabilirler. Ürünlerini çok daha değerli ve de sistemli olarak satabilirler. Başarı için öncelikle bazı yerlerde fazladan kurulmuş kooperatifleri birleştirmek gerekir. Yapısal benzerliklerden dolayı bazı köylerin tek bir kooperatif çatısı altında üretim yapması daha uygun olacaktır. Ayrıca kooperatifleri hesap verebilir profesyonellerin yönetmesi de gereklidir.
Son olarak, Edirne Ticaret Borsası’nın hedeflerine ilişkin neler söylemek istersiniz?
Edirne Ticaret Borsası işlevsel bir borsa. Faaliyetlerimizi en iyi şekilde sürdürüyoruz. Bölgemize yönelik projeler geliştirmek üzere toplantılar, demonstrasyon çalışmaları, verimlilik çalışmaları ve saha çalışmaları yapıyoruz. Özellikle ziraat odalarıyla birlikte hareket etmeyi düşünüyoruz. Aşılı hastalıklardan ari bölge statüsü olan Trakya, Türkiye’nin damızlık üretim merkezi olabilir. Ben bunu 9 yıldır dile getiriyorum. Bu hedefe ulaşıldığında biz de Trakya’nın damızlık hayvan borsasını kurmaya hazır olacağız. Arazimiz de projelerimiz de hazır. Edirne Ticaret Borsası olarak dünya standartlarında ve üzerinde damızlık hayvan borsası kuracağız. Bu da bizim hayalimiz.