Denizli Sanayiciler İş İnsanları Derneği (DESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut, “Mevcut gündemimizde birkaç projeyi birlikte yürütüyoruz. Sürdürülebilirlik kavramı içerisinde; enerji verimliliği, kurumlar arası iş birliği, çalışan insan hakları, cinsiyet eşitliği, çevreyi ve doğayı koruma gibi birçok çalışma maddesi var. Ölçebildiğini yönetebilirsin, mantığı ile dijital dönüşümü projelendirdik. Yapay zeka konusunda da çalışmamızı devreye aldık” dedi.
Denizlili girişimcilerin artması, gelişmesi ve güçlenmesine yön vermek amacı ile 2005’te kurulan DESİAD, bugün 250 üyesi ile kentin ihracatını sürdüren şirketlerin yüzde 90’ını kapsıyor. Farklı sektörlerden sanayici ve iş insanları ile yüksek dayanışma içerisinde sosyal, ekonomik ve kültürel etkinliklerle güncel kalmayı sürdürürken; uluslararası, ulusal ve Denizli çerçevesinde tüm sorunlara çözüm yolları sağlıyor.
Global vizyona sahip düşünce ve hareket birliği ile örnek bir sivil toplum örgütü olarak karşımıza çıkan DESİAD, dünya ve ülke sıkıntılarına karşın kentin, sanayicisinin ve ihracatının çıtasını yükseltmek adına uzun vade hedefli planlamalara önem veriyor; değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz gerekliliği çerçevesinde teknolojiye, akla, bilime, inovasyona, tasarıma dayalı ayrıcalıklı işlerin yapılabilmesi için proje ve çalışmalarda bulunuyor.
Sanayicilikte konunun bir süre sonra saygınlık ve topluma borcunu ödemek olduğunun ve sanayiciye ülkenin eğitimine, sağlığına, ulaştırmasına, bütün hizmetlerine finansmanı sağlayan işçi olarak bakılması gerektiğinin altını çizen Denizli Sanayiciler Ve İş İnsanları Derneği (DESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut ile DESİAD’ın Denizli’ye katkılarını, kentin sanayisini, dünya ve ülke genelinde sanayi ve sektör sıkıntıları ile çözüm noktasında fikirlerini konuştuk.
DESİAD’ın Denizli sanayi ve ekonomisine katkılarından bahseder misiniz?
DESİAD olarak çeşitli sektörlerden 250 üyemizle, Denizli’nin ihracatını gerçekleştiren firmaların total rakamının yüzde 90’nını kapsayan bir derneğiz. Ev tekstili, mermer, bakır, kablo, gıda gibi birçok iş kollarımız mevcut. Bu tip STK’ların iki temel fonksiyonu var; birincisi, üyelerin ortak sesi olup, sıkıntılarını, haklarını dile getirmek ve onları geleceğe hazırlamak, çalışmalarını yapmak. İkincisi ise sosyal sorumluluk çerçevesinde zihni yetenekleri, kabiliyetleri ve imkanları şehre ve topluma aktarabilmek; tarihi, kültürel ve sosyal etkinliklerde bulunmak. DESİAD da bu fonksiyonları, en iyi şekilde icra etmekte. Bugüne dek tüm başkanlarımız çıtanın üzerine ekleyerek, görevlerini devretti. Bizim de amacımız, katkılarla çalışmalarımızı sürdürmek.
DESİAD olarak, planladığınız projeleriniz neler?
İki sene önce gündemimize aldığımız sürdürülebilirlik üzerine çalışmalarımız oldu. Mevcut gündemimizde birkaç projeyi birlikte yürütüyoruz. Sürdürülebilirlik kavramı içerisinde; enerji verimliliği, kurumlar arası iş birliği, çalışan insan hakları, cinsiyet eşitliği, çevreyi ve doğayı koruma gibi birçok çalışma maddesi var. Denizli, Anadolu kenti, orta ölçekli sanayi ve ihracat kenti. Herkesin pozitif yönde birbirinden etkilenmesi ve şehrimizi yukarılara taşımak adına firmalarımızı tek tek ziyaret edip, bugüne dek neler yaptıklarını dinliyoruz, hazırladıkları sunumları biriktiriyoruz. Bu projemiz tamamlandığında zirve aracılığı ile Denizli sanayicisine sunacağız. Bu etkinlikleri gerçekleştirmediğimiz takdirde önümüzdeki süreçte euro bölgesi Avrupa başta olmak üzere ihracat ve vergi hususlarında ciddi sıkıntılarımız söz konusu… Başka bir çalışmamız da dijital dönüşüm… Şirketlerin geleceğini belirleyen kararlarda artık tecrübe ve içgüdü değil, veriler önem arz ediyor. Biz de ölçebildiğini yönetebilirsin, mantığı ile dijital dönüşümü projelendirdik. Eğitimlerimize başladık ve bittiğinde zirve gerçekleştireceğiz. Yapay zeka konusunda da proje komisyonumuzun çalışması mevcut. Hem Denizli sanayisine, hem de sektörlerimize yapay zekanın artısı ve eksisi hakkında hazırladığımız dört bölümlük videolarımızla çalışmamızı da devreye aldık. Bilgi postu çalışmalarımız da devam edecek. Denizli sanayisi geleceğe dönük ciddi dönüşüm içerisinde…
Projelerinizde üniversitelerin konumu nedir?
Dönem dönem üniversite hocalarımızdan destek alıyoruz. Birlikte kentin sektör analizi çalışmamız var. Geçmişten bugüne Denizli sanayisi ve sektörlerinin eksiklerini, hatalarını, gelişimlerini ve bugün nerede bulunduklarını tespit etmeliyiz. Kişi ve kurumların kendilerini tahlil etmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Analizle de bunu hedefledik, aşağı yukarı altı ay ila bir yıllık çalışma sonrası çıktıları üyelerimizle paylaşacağız. Ayrıca Denizli sanayisine emek vermiş ve kentin her bir dolarında payı olan üyelerimiz ve duayenlerimizle ara ara toplanıp, sohbetlerde bulunuyoruz. Geçmişten çıkarımlarını ve bugün için tavsiyelerini alıyoruz.
Denizli sanayicisinin yaşadığı zorluklardan bahsedersek neler söyleyebilirsiniz?
Lojistik, sanayicinin en önemli unsurlarından biri… Altyapı ve yol önemli… Denizli, deniz yoksunu bir kent. Farklı noktalardan ürün gönderebiliyor olsak da en yakın yükleme alanı İzmir Limanı. Yıllardır beklentimiz ise demir yolu ve hayata geçecek olursa bu sorunumuzu büyük ölçüde aşabileceğiz. Bu konuda çalışmalarımızı da yürütüyoruz.
Peki, Türk sanayicisinin en temel sorunları nelerdir sizce?
Bugün sadece Denizli değil, ülkedeki tüm sanayicilerin en önemli sorunların başında enerji ve işçilik maliyetleri geliyor. Bugün yüksek dolarla işçilik maliyetlerimiz karşısında aylık 150 dolar işçilik maliyeti olan ülkelerle yarışmamız zor. Keza üç katı maliyetle enerji kullanıyoruz. Dünyanın geleceğini planlamak anlamında bu konu çok önemli… Bizim yılın neredeyse on ayı yüzünü gösteren güneş gibi bir cevherimiz var. Fakat güneş enerjisi için Türkiye’nin bütçesinden çok ciddi bütçe ayrılması gerek. Belli çalışmalarda mesafe alındı, ama çekirdeğini hala ithal ediyor, sadece panellerini üretiyoruz. Yapmamız gerekense savunma sanayisine ayırdığımız bütçe kadar enerjiye de bütçe ayırmak ve Türkiye’nin geleceğinin de burada olduğunu düşünüyorum. Bugün cari açığın karşılığı kadar bir rakamı olan 100 milyar dolar dışarı enerji bedeli ödeniyorsa, bunu içeride tutmak için acilen planlamaların yapılması gerek. Mesela petrol arama çalışmalarını doğru buluyorum. Karadeniz’de doğalgaz arayışımız var mı, var. Fakat bunlar, gerçeği değiştirmiyor; artık fosil yakıtlarla geleceği planlamaktan vazgeçip, bugünün dünyasında bedava ve çevreye zarar vermeyen enerji için çalışmalara hız kazandırmalıyız.
Gelişmiş ülkelerle, az gelişmiş ülkeleri birbirinden ayıran en önem özellik; planlama ve akılcı düşünmek. Dolayısıyla 5, 10, 20, 50 yıllık plan ve program oluşturulmalı ve Türkiye’nin gerçekleri, ekonomik yapısı, finansal gücü, insan kaynaklarına ilişkin yol haritası çizilmeli. Milli eğitim, sağlık, sanayicilik dahil tüm alanlarda kısa vadeli değil, hedefe adım adım giden uzun vadeli projelerle çalışıldığı takdirde bana göre bu konuları aşabiliriz. Değişen dünyada eski sanayicilik mantığı ve sosyal şartlarından çıkıp; farklı sanayiciliğe geçmeliyiz. Dünya gerçeklerini ve teknolojik gelişmeleri yakalamalıyız. Tabii önce yukarıdan aşağıya geleceği planlamalıyız
En kötü şartlarda bile birçok plan yapılabilir. Bu coğrafya, Dünya Savaşı’ndan çıkmış, perişanken sıfırdan Cumhuriyet kurdu. Yeter ki, kurumlar örselenmesin, içimizdeki ateş sönmesin. Ben insanımıza her zaman güvenirim. Bir Anadolu İrfan-ı, bir de Türk cesareti ve aklı vardır. Biz cesaretle hala sözleşmeleri imzalar, taahhütlere girer, yatırımları yapar, sırtımıza yüzlerce çalışan alırız. Konumu, şartları ve hedefleri, belirleyip; akılla yoğurulmuş plan ve programla Türkiye’nin on sene sonraki ihtiyaçlarını bugünden tespit edip, yol haritası çizmeliyiz. Dünyanın güçlerinin çeşitli atraksiyonlarla film çevirdikleri bir coğrafyada olduğumuzu unutmamalı, buna göre de uyanık kalmalıyız.
Sayın Mehmet Şimşek’in kaptanlığında uygulanan ekonomi politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Mehmet Şimşek, rasyonel politikalara dönmek zorundayız, cümlesi ile realiteyi temsil ediyor. Akut bir yaramız vardı, önce bu dağlama yöntemine gidildi. Faizler artırıldı, bankacılık mevzuatına ilişkin birkaç düzenleme yapıldı. Ancak bunlar geçici tedbirler, kalıcı değil. Beklentimiz, sanayi sektöründe geleceğe ilişkin düşünebilmemiz, inanabilmemiz ve tekrar mücadeleye başlayabilmemiz adına akıl, mantık, bilimle oluşturulacak ve uygulanacak orta vadeli bir program…
Devletin sağlık, eğitim, ulaşım, savunma gibi hizmetlerini karşılayabilmesi için gereken bütçedir. Sanayicinin hazineye katkıda rolü de büyük… Sanayici, doları, euroyu ülke kasasına getirirken, önünde engel olmaması gerek. İşçilik maliyeti, enerji maliyeti, teşvikleri, destekleri derken; bir ay sonra dövizin, faizin, Amerika, İngiltere ya da Fransa ile ilişkilerimizin ne olacağını bilmiyoruz, bunların netleşmesi lazım. Dünyayla rekabet etmekten yorgunuz ve eşit şartlarda aynı kulvarda koşalım, istiyoruz. Mesela rakam ve istihdam anlamında en önemli sektörlerimizden tekstil, Türkiye’nin sigortası ve sosyal barışının teminatı bir sektör… Üretmeyen toplum ölüdür, üretmeli ve öngörülü olmalıyız. Bu nedenle devlet kısa dönemli ciddi destek vermeli.
Her şeyi devletten bekleme lüksümüz de yok. Sanayicinin de ürünlerini daha ucuza vererek ve basic iş yaparak değil; orta ve uzun vade için bakış açısını ve iş modellerini değiştirip, teknolojiye, inovatif tasarıma ve bilime dayalı ayrıcalıklı tekstilciliği, gıdacılığı, kimyacılığı yapması gerek.
Yetişmiş insan gücü konusuna değinecek olursak neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de üniversite mezunu binlerce işsiz söz konusu, ama eleman bulmakta zorlanıyoruz. Bu konuda üniversite ve sanayi işbirliği çerçevesinde geçen sene çalışma yaptık. Meslek yüksek okulları ve liseleriyle ilgili “ara eleman, aranan eleman” mantığıyla… Aslında devletin bunu çok ciddi programlaması lazım.
Türkiye’nin gelecek senelerde ne kadar, ne elemana ihtiyacı varsa, buna göre insan yetişmesi gerek. Plansız üniversite ve branşları açılıyor. Denizli’ye Ziraat Fakültesi gerek, ama fakülte alakasız yerde kuruluyor. Biz de fenerle eleman arıyoruz. Bana göre devlet bünyesinde geleceğe bakış açısı çok güçlü ve genişletilmiş bir planlama kurumu olması lazım. Günümüz teknoloji devrimini kaçırmamalıyız, kaybedecek vaktimiz yok, yoksa bedelini ağır öderiz.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Hiç bir zaman karamsarlık taraftarı değilim. Zorluklar var mı, var. Bunlar aşılabilir mi, akıl ve bilim ışığında aşılabilir. Plan ve program dahilinde aşılabilir. Biz çalışacak, üretecek enerjiye sahibiz. Yalnız sanayi ve iş dünyasının devleti arkasında hissetmesi gerek. Sanayicilikte bir süre sonra söz konusu artık para kazanmak değil, saygınlık ve topluma borcunu ödemek oluyor. Yani sanayiciye patron bakış açısı ile değil; ülkenin eğitimine, sağlığına, ulaştırmasına ve bütün hizmetlerine finansmanı sağlayan işçi olarak bakmak lazım. Bu mantıkla da uygulamaların gerçekleştirilmesi gerek. Bu ülkenin üzerine bir tuğla daha koymak için ahlakıyla çalışan sanayici omuzlarda taşınmalı…