Ekonomi ve demokrasi bir bütündür. Demokrasiyi toplumun tüm kesimlerine yansıtabilmek için, ülke genelinde insanı ve doğayı kutsayan bir anlayışın yine toplumun tüm kesimlerinde hayat bulmasına bağlıdır.
Yerelin ve merkezin aynı doğrultuda yaşama yön vermesine bağlıdır.
Bu demokrasi kültürünün gelişmişlik seviyesine bağlı bir olgudur.
Ekonomik kalkınmayı demokrasi süzgecinden geçirmeyen ülkeler, totaliter ve baskıcı bir yönetime doğru evrilirler.
Yerelde demokratikleşemeyen toplumlar, merkezde de demokrasiyi inşa edemezler.
Yeryüzünde farklı kültürler, farklı gelenekler, farklı inançlar olabilir. Bu farklılıklara rağmen temel ihtiyaçlar her insanın öncelikleri olarak görülmektedir.
Bu öncelikler; barınma, eğitim, istihdam, sosyal yaşam ve sağlık alanındadır.
Sosyal devlet; yereli güçlendirerek bu temel ihtiyaçların giderilmesine yasal zemin hazırlayabilir. Kentsel Dönüşümü insan ve doğa odaklı bir yaklaşımla yeniden planlayabilir. Yerel yöneticiler de, daha kapsayıcı ve büyük düşünerek süreci iyi okumalıdır. çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak geri durmamalıdır.
Ülkenin ve yerelin kaynakları israf edilmeden, yolsuzluk, haksızlık yapılmadan iyi bir planlamayla yönetildiğinde bu temel ihtiyaçların giderilmemesi için hiçbir neden yoktur.
İtibarlı bir ülke olmanın temel şartı; kendi halkına verdiği değer ve yarattığı sosyal adalete bağlıdır. Adil paylaşım, adil yaklaşım yaşamın öznesi olmalıdır. Ancak böyle itibarlı olunabiliyor. Sadece lafla, siyaseti çıkar ve muktedirlik üzerine kurmakla olmuyor.
Bugün Türkiye, kendi içinde yaratacağı demokrasi kültürü, birlikte yaşama arzusu, demokratik yaklaşım, özgürlükler ve adaletli bir yönetme anlayışıyla, çok özendiğimiz batı toplumlarını geride bırakabilecek potansiyele sahip.
Farklı kültürlerin varlığı zenginliğe dönüştürüldüğünde, demokratik kanallar açıldığında, sosyal yaşamın bütün aksayan yönlerinin doğru mecraya dönmesi çok kolay ve olasıdır.
Yeni bir çağın yeni argümanlarıyla hayatın seyri değişiyor.
Gelişmiş ülkeler artık kentleri kurgularken yaşamın bütün yönlerini bir bütün olarak ele alıyorlar. Yaşamı ve kentleri yeniden yorumluyorlar.
İnsan ve doğanın örtüştüğü, yaşamın kolaylaştığı, ekolojik dengenin korunduğu, sürdürülebilir bir hayatın her yönünü planlayan bir yaşam.
Kent merkezlerindeki beton yığınlarının arasından insanı alıp, doğayla iç içe bir yaşam öngörülüyor.
Çarpık kentleşmenin ötesinde; insanın eğitim, sağlık, barınma, ihtiyaç duyulan her türlü sosyal ortam ve iş yaşamını akıllı kentler kurgusuyla bütünleştiriyorlar.
Gelişmiş ülkeler bu yolda mesafe almış durumdalar. Gelişmekte olan ülkeler, bu uygulamaları kendi halkına nasıl ve ne zaman verebileceklerini şimdilik sadece düşünüyorlar.
Az gelişmiş ülkeler ise; Siyasetin bağnazlığı içinde, haksızlık ve adaletsizliğin doruğunda, içi boş vatanseverliğin gölgesinde, her türlü yoksulluğu ve çarpıklığı bünyesinde taşıyarak günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Demokrasi olmadan zenginlik olmaz.
Adalet olmadan sosyal devlet ayakta duramaz.
Merkezi ve yerel yönetim birlikteliği ve insan yaşamı önceliğe alınmadan kentler düzelmez. Kentler düzelmeden yaşanan olumsuzluklarda tükenmez.
İstenildiğinde, geniş düşünüldüğünde, insan ve doğa sevgisi içselleştirildiğinde bu kurgu ve yorumların sosyal yaşamda uygulamaya geçmesi hiçte zor değil.
Devlet; sosyal devlet mantığıyla önce kendi vatandaşlarını koruyacak ve kollayacak.
Bugün ülke genelinde Kentsel Dönüşüm adı altında yapılan çalışmalarda başarılı örneklerde bulunmaktadır. Vatandaşı koruyan, kentle bağını koparmayan, sosyal ve ekonomik durumunu göz önünde bulunduran dönüşüm anlayışı iyi sonuçlar veriyor.
Özellikle yaşadığımız Kahraman Maraş merkezli acı deprem olayından sonra, her şeyi yeniden kurgulayıp geleceği doğru yorumlamalıyız. Bugün hükümetin aldığı kentsel dönüşüm kararı, dikkatle takip edilmeli ve doğru yönlendirilmelidir. Seferberlik niteliğinde olmalıdır. Finansı kendi içinde olan, insanla doğayı bütünleştiren, ucube gökdelenlerin yerine yatay yapılaşmayı öngören bir anlayışla her şey düzelebilir. Şu anki merkezi hükümetin gücü, insiyatifi, deneyim ve iradesi bu önemli konuyu iyi bir sürece taşıyabilir.
Yerel Yöneticiler de; “Küçük işlerin büyük kahramanları” olmaktan vazgeçecek. Yol, kaldırım, dökmeyi, köprü yapmayı, su getirmeyi büyük işler olarak görmeyecek.
Büyük düşünecek. Kentleri yeniden yorumlayacak ve kurgulayacak. Yeni planlamalarla bütün kentsel problemleri kendi içinde çözen, doğayla örtüştüren, yaşamı kolaylaştıran, bütünsellik gösteren çalışmalar içinde olacak.
Her şehrin, her beldenin, her köyün, kendi özgül koşullarına uygun planlama ve yapılaşmayı tasarlamak ve uygulamak zor değil.
Akıllı kent tasarımlarıyla; yeni nesil belediyecilik kapsamında yeni planlamaları, teknolojinin olanaklarını da kullanarak insan yaşamına uygun hale getirmek hiç de zor değil.
Yeni Nesil Belediyecilik; demokratik bir bakış, kent bilimi, ekonomik refah, sosyal adalet ve iyi niyetle olgunlaşmış deneyimlerin hayata geçirilmesidir.
Yeni nesil belediyecilik; İnsanla doğayı örtüştüren, yaşamı kolaylaştıran ve özgünleştiren bir planlamanın ifadesidir.