MESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, “Serbest bölgeler konusunda uluslararası pazarları düşünüp, kararları vermemiz ve mevzuatı buna göre oluşturmamız çok önemli. Serbest bölge işleyiş modeli, teşvikleri ve faaliyetleri daha çok arttırıldığı takdirde cari açığa katkı açısından çok önemli bir model olarak destek verecek” dedi.
2023 yılına 4 milyar dolarlık ticari işlemle tarihi rekorunu kırarak giren Mersin Serbest Bölgesi’nin ticaret yaptığı ülkelerin arasında ilk sıralarda ABD, Irak, Mısır, İtalya, Hollanda, Çin ve Almanya bulunmaktadır. “Yap-İşlet-Devret” modeli ile işletilen Mersin Serbest Bölgesi, bugün yerli ve yabancı sermayeli 384 kayıtlı firmaya, 636 bin metrekare kapalı depolama alanına ve işletiminde bulunan limanda yıllık 3 milyon ton elleçleme imkanına sahip bulunmaktadır.
Şirketimiz, Mersin Serbest Bölgesi’nin yüzde 100 doluluk oranları nedeni ile hız kesmeden Mersin’de ikinci serbest bölgenin kurulumu ve Denizli’deki serbest bölgenin işleticiliği için çalışmalarına da başladı. Ülke ekonomisi, üretimi, ticareti ve istihdamına büyük katkı sunan Mersin Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı ile projeleri, gündemlerini ve serbest bölge alanlarının ülke için önemini konuştuk.
MESBAŞ’ın, uzun yıllardan beri ulaşım bağlantılarındaki güçlü yapısı ile yatırımcı firmalara hizmet verdiğini söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, “Son yıllardaki olumsuz olaylardan (Pandemi vb) tabii ki etkilendik. Ancak modern alt yapımız ile coğrafi konumumuzun önemi ve ulaşım bağlantılarındaki gücümüzle birlikte özellikle pandemi sürecini takiben çabuk toparlandık. Hatta 2022 yılı sonunda da, Bölgenin kuruluşundan bugüne kadar süredeki en yüksek ticaret hacmi olarak 4 milyar dolarlık ticaret hacmi gerçekleştirdik” dedi ve ekledi: “Bizim yatırım alanlarımız tamamen dolu olduğundan, yeni yatırımcıya yer verme şansımız buradaki alanımızda maalesef yok. Dolayısıyla kendi iç döngümüzü yükselterek, ticaret ve üretim potansiyelimizi artırarak, katma değeri daha çok yükseltmiş olduk. 2023 yılını da aynı ölçekte kapatacağımızı tahmin ediyoruz.”
MERSİN SERBEST BÖLGESİ’nin istihdama katkısı nedir?
Bölgemizde yaklaşık olarak 10.500 kişiye doğrudan istihdam sağlıyoruz. Dolaylı yapılan işlemlerle bu rakam 11 bin kişiye çıkıyor. Bu anlamda da gerek ilimiz, gerekse ülkemiz açısından tek başına sağladığı istihdam olanağını önemli görüyoruz. Kısaca sahip olduğumuz alandaki döngüsel işlemler, ticaret hacmimiz, sağladığımız istihdamla birlikte çok önemli bir merkez durumundayız.
Gündeminizde Mersin’de ikinci serbest bölgesi var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bizimde iştiraki olduğumuz Cey Holding, Taşucu Limanı’nın işletilmesi ve geri sahasının satışı ile ilgili özelleştirme ihalesine girerek kazandı. Limanın işletmesi devir alındı ve yeni yatırımlarla birlikte hizmet verilmesine başlanıldı. Liman sahasının gerisinde olan lojistik saha düzenlemesi devam etmektedir. Bu alana bitişik 713 dönümlük alanın da serbest bölge statüsüne kavuşturulması ve buna yönelik yatırımlara imkan tanınması anlamında çalışmalar başlatıldı. Bakanlıkla görüşmeleri sürdürüyoruz. Gerekli yasal prosedür sağlandığı taktirde bundan sonraki süreçlerde bu alanda serbest bölge yatırımlarına imkan olacak. Akdeniz’deki konumu itibariyle özellikle Rusya tarafındaki sıkıntılardan sonra bu coğrafyada işlem yapmak isteyen birçok firmanın talepleri de var. Ulaşım bağlantılarının güçlendirilmesine bağlı olarak bu alanın serbest bölge olarak faaliyete açılması konusunda çalışmalarımız ve araştırmalarımız devam ediyor.
Mersin ikinci serbest bölgesinde yer almak isteyen kurum/kuruluşlar nasıl bir yol izliyor?
Bölge kurucu ve işletici niteliğimizle birlikte müracaatları, Ticaret Bakanlığı değerlendirmekte ve müsaade vermektedir. Öncelikle nitelikli üretim faaliyetlerinin yapılması konusunda bir öngörü vardır. Uzun bir süreden bu yana bölgelere yeni gelen firmalarda da bu yönlü faaliyetler öngörülüyor ve tabii ki ürünlerin tamamının yurt dışına satılması söz konusu olmalıdır. Bununla beraber ticaret yapan ve yine hedefi yurt dışı pazarı olan sınai ürünleri de ön planda tutularak, yatırımcılara imkan tanınması da söz konusu olacaktır.
Bölgede tabii ki, nitelikli üretim faaliyetleri olan orta ölçekli ve katma değerli üretimler ön planda olacaktır. Mesela Mersin’deki yapımızda ticari faaliyetlerin de ağırlığı bulunmakta, ancak bunun yanısıra üretim faaliyetleri de yapılmaktadır. Fakat ticari faaliyetlerde, potansiyeli yüksek, yurt dışı pazarlarına hakim firmaların da serbest bölgede faaliyet gösterebilmesi söz konusu olabilir.
Bildiğimiz kadarı ile Denizli Serbest Bölgesini de aldınız. Konuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), kısa süre önce geçici yönetimindeki Denizli Serbest Bölgesi için ihale açtı. MESBAŞ olarak ihaleye girdik ve kazandık. Ticaret Bakanlığının onayını takiben Bölgenin kurulması ve işletilmesi süreçlerini, 2030 yılına kadar Şirketimizin iştiraki ile kuracağımız yeni şirket yürütecektir. 2030 yılı sonrası işletim süreci için, Mersin Serbest Bölgesinde olduğu gibi, zamanı geldiğinde mevzuat dahilinde gerekli işlemler yapılacaktır.
Denizli de liman yok. Orada başarı sağlamak adına nasıl bir yol ve yöntem uygulayacaksınız?
Her bölge kendi potansiyelini kullanır, biz olaya bu gözle bakıyoruz. Denizli iç bölge ve tabii ki denizyolu bağlantısı yoktur. Ancak, faaliyetin niteliğine göre en yakın olan İzmir Limanı’na aktarma işlemi veya karayolu ve demiryolu ulaşımları ile ticaret ve işlemler yürütülebilir. Bundan sonraki süreçte buranın daha profesyonel yönetimle gelişmesini sağlayacağız. Aynı zamanda ülke ekonomisine ve istihdama da katkılarının artırılmasını sağlayacağız.
Denizli’nin ve çevre illerin önemli ticari ve sınai kapasitesi bulunmaktadır. Öncelikle Denizli’deki potansiyelin iyi tanıtılması ve potansiyel yatırımcı açısından da bunun ortaya konulabilmesi gerekir. Ulaşım bağlantılarının güçlendirilmesi anlamında ve diğer hususlarla yatırımcının önünü açacak tüm konularda koordinasyonu sağlamak önemlidir. Bunlar da daha çok kamusal işlemlerle olacaktır. Bunu doğru organize etmek gerekmektedir. Sonrasında da yatırımcılara bu cazip imkanları sunarak, yatırım alanları ile ilgili çalışmalar yapılacaktır. Denizli Serbest Bölgesi’nin avantajı, Çardak Havalimanı’na 5 km mesafede olmasıdır. Bu sayede hava yolu ulaşımına yönelik lojistik imkanları da ortaya konulabilecek, çevresel ve diğer faktörleri de değerlendirilerek geliştirilecektir.
Ülkemizdeki serbest bölgelerin daha da güçlenmeleri için neler yapılmalı sizce?
Bugün dünya üzerinde 130’dan fazla ülkede 3500’den fazla serbest bölge faaliyeti bulunmaktadır. Birçok ülke serbest bölge modeli ile bu imkanı değerlendirmektedir, Türkiye neden değerlendirmesin. Mevzuat olarak sağlanan teşviklerle ülke olarak serbest bölge faaliyetlerini ileri götürmeliyiz. Gerektiğinde yabancı yatırımlardan daha çok pay alarak bunu ortaya koymalıyız. Sınırlandırılmış mevzuat ve ekonomi, ülkeye yeterli girdi sağlayamayacaktır. Dışa dönük araştırma faaliyetlerinde bulunmamız gerekmektedir. Son 15 yılda Uzak Doğu ve Latin Amerika ülkeleri, özel ekonomik bölge uygulamaları ile inanılmaz başarı elde etti. Şimdi Afrika ülkeleri, bu anlamda hamle yapmaya çalışıyor. Yatırımcı gelsin, yatırımı yapsın; üretim, ticaret ve istihdamı artırsın düşüncesi ile. Artık uluslararası pazarı düşünüp, kararları vermemiz ve mevzuatı buna göre oluşturmamız çok önemli görülmektedir.
Türkiye serbest bölgelerinde ticaretin sadece yüzde 15’i ülke içine yapılmakta, geri kalanın tamamı yurt dışına dönük faaliyetleri kapsamaktadır. Dolayısıyla bugün bu çok önemli bir konudur. Türkiye’nin ihracatın artırılmasına dönük olarak dış ticareti yön değiştirmeye başlamış olsa da ağırlıklı ithalata dönük bir yapısı bulunmaktadır. Ancak serbest bölge işleyiş modeli, faaliyetleri ve teşvikleri daha çok arttırıldığı takdirde dışa dönük faaliyetlerle birlikte cari açığa katkı açısından çok önemli bir model olarak destek verecektir.
Bugün yurt dışındaki ülkelerde serbest bölgeler, Special Economic Zone denilen modele geçmekte ve geniş alanlarda işletim söz konusu olmaktadır. Biz şu anda 800 ila 2500 dönüm büyüklüğündeki alanlarda bu işi yapıyoruz. Mesela Uzak Doğu’da, özellikle Çin’de ve benzeri bölgelerde kriterlere de uygun birkaç şehrin özel ekonomik bölge olarak kabul edilip, ona göre teşviklerle desteklenmesi söz konusudur. Bu uygulama ve modelleme bölgeleri kalkındırma amaçlı önemli avantaj sunmaktadır. Dünya artık bu modelle ilerlemektedir. Ülkemizde de serbest bölge yapısı olarak az değiliz, ancak bahsetmiş olduğum gibi süreç içerisinde genişleme alanlarına ihtiyacımız olmaktadır.
Ayrıca, Türkiye’de serbest bölgelerin ilk kuruluş dönemlerinde bütün faaliyetler vergiden istisnaydı, fakat süreç içerisinde sadece üretim faaliyetleri vergiden istisna tutuldu. Yıllar içerisinde uluslararası çalışan firmaların yaıtırım talepleri aşamasında yaptığımız görüşmelerde, vergi istisnası konusunun önemi gündeme getirilmiştir. Sadece vergi tahsilini düşünerek yatırım taleplerini değerlendirecek olursak, uluslararası yatırımlar için doğru neticelerle karşılaşmıyoruz. Bu konunun da detaylı ele alınması şarttır. “Ülke olarak şartlarımız bu” ifadesinden ziyade; dünyadaki serbest bölgelerin yapılarını inceleyip, mevzuatı güncellemek daha doğru bir yöntem olacaktır.
Son olarak eklemek istedikleriniz…
Bizim için en önemli konu, yatırımcının önünün açılmasıdır. Bu anlamda dünya üzerinde benzer sektöre gelişmeleri takip edilmeli, uluslararası yatırımcıların talepleri dinlenmeli ve buna göre geleceğe dönük periyodik düzenleme yapılmalıdır. Bu uygulamanın Türkiye ekonomisine büyük fayda sağlayacağını düşünüyoruz. Ayrıca Bakanlığın yapılacak uygulamalara yönelik kararlarında ve mevzuat değişikliklerinde Serbest Bölge Kurucu İşletici Şirketlerin görüşlerinin de alınması önemli görülmektedir. Çünkü bu şirketler, Devletin de adına Serbest Bölgelerde yönetim ve her türlü hizmet sunarak bu alanları yönetmektedir.