Yeryüzündeki hayat milyonlarca yıldır sürekli bir gelişim gösteriyor. Serüvenlerle dolu bu olağanüstü yolculuğumuzda insanlığın gelişimine en büyük katkıyı hiç kuşkusuz madenlerimiz sağladı. Madenlerimiz sayesinde yaşamımız kolaylaştı ve gelişti.
Ülkemizin gelişimi için hayati öneme sahip madenlerimiz konusunda Yurt Madenciliği Geliştirme Vakfı (YMGV) Başkan Yardımcısı ve TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Hasan Yücel’in görüşlerine başvurduk. Dergimize düşüncelerini aktaran Yücel, özetle şunları söyledi.
Öncelikle, TÜMAD’ın kıymetli maden sektöründeki yeri ve önemini konuşacak olursak, neler söylemek istersiniz?
TÜMAD, yarım asırı geride bırakmış, Türkiye’nin dev inşaat ve sanayi şirketlerinden Nurol Holding’in madencilik alanındaki şirketidir. Değerli ve baz metal madenciliği alanında çalışmalar yürütüyoruz. Sürdürülebilir madencilik vizyonumuz doğrultusunda, uluslararası standartlarda üretim yapan Çanakkale Lâpseki ve Balıkesir İvrindi Altın ve Gümüş madenlerini ülkemizin ekonomisine kazandırdık. Üretimde kullandığımız yüksek teknoloji, tasarım parametreleri, izleme yöntemleri, kirliliğin önlenmesi ve kontrolü ile kaynak verimliliği açısından her iki işletmemiz, dünyanın en iyi altın ve gümüş madeni örnekleri arasında yer almaktadır. Sürekli iyileştirme ilkelerini tavizsiz uygulayan şirketimizin her iki işletmesi, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Çevre Programı himayesinde çok paydaşlı bir Yönlendirme Komitesi tarafından geliştirilen Uluslararası Siyanür Kodu Sertifikasına (ICMC) sahiptir. Gerek üretim sırasında kullandığımız ileri teknoloji, gerek iş sağlığı ve güvenliği ilkelerinden taviz vermeyişimiz ile ‘sosyal onaya’ ve madencilik yaptığımız yörelerde yaşayan insanlarla karşılıklı güven üzerine inşa ettiğimiz yaklaşımımızla TÜMAD Madencilik, bugün Türkiye’de kendi alanında rol model olarak kabul gören ve örnek alınan şirketlerin başında geliyor.
“ALTIN ÜRETİMİNDE REKOR KIRILDI, DEVAMI GELMEDİ”
Ülkemizin altın üretiminde bir gerileme yaşandığı söyleniyor. Konuyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
2000 yılında ülkemizde sıfır altın üretilirken bugün 20 maden işletmesinde altın üretiliyor. 2001 yılında 1.4 tonla başlayan altın üretimimiz sürekli artarak, 2013 yılında 33.5 tona çıktı. Ancak 2013 yılından sonra özellikle izin süreçlerinde yaşanan sıkıntılar ve diğer etkenler nedeniyle üretim düşme eğilimine girdi. Bu düşüş 2017 yılına kadar devam etti. O dönemde alınan önlemlerle altın üretimi yeniden yükseliş trendine girerek, 2018 yılında 27.5 tona çıktı. 2019 yılında ise 38 ton, 2020’de ise 42 tonluk üretimle Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Ama bu yükseliş trendi ne yazık ki iki yıldır yerini yeniden düşüşe bıraktı. 2021 yılında 39,5 tona düşen üretim, 2022 yılında 31 tona kadar geriledi. Bu yıl yeni sahalarının da devreye girmesiyle yine 40 tona ulaşmasını bekliyoruz. Küresel çapta yatırım maliyetlerinde yaşanan fahiş artışlar, enerji ve ham madde tedarikinde yaşanan sıkıntılar, ülkemizde altın madenciliği özelinde yaşanan lokal sıkıntılar, yeni işletmelerin açılamaması, kapasite artırımlarında çıkarılan engeller yüzünden ne yazık ki üretimimizi 40 tonun üstüne 50’li tonlara çıkaramıyoruz. Oysa Türkiye’de altın üretimini arttırmak hatta kendi ihtiyacını karşılayacak seviyelere taşımak mümkündür. Bunun için biraz daha sektörün yaşadığı sıkıntılara kulak kabartmak ve onlara destek olmak yeterlidir.
“ÜRETİCİNİN ENDİŞELERİNİ GİDERECEK ADIMLAR HEMEN ATILMALI”
Peki, ülkemizde altın üretimini arttırmak için neler yapmak gerekiyor?
Bugün Türkiye’de madencilik alanında üretim yapmanız için yaklaşık olarak 92 yasa, 87 yönetmelik, 16 uluslararası sözleşme, 8 tüzük maddeleri gereğince 8 bakanlık ile 24 değişik kurumdan izin almanız gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan lisansınızı alıp maden çıkarmak için yatırıma başlıyorsunuz ama bu kez Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı veya ilgili diğer kurum ve kuruluşlardan gerekli izinleri alamadığınız için üretim için kazma vuramıyorsunuz. Orta Vadeli Programda (OVP) da vurgulandığı gibi maden arama faaliyetleri ‘kamu yararına’ faaliyettir. Bu nedenle teşvik edilmelidir. Tüm dünyada, madencilik faaliyetleri için ödenen mülkiyet izin bedelleri, toplam proje yatırımın yüzde 2’sini bulmazken ülkemizde orman arazilerinde bu oran yüzde 40’ları aşıyor. Üstelik Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan lisans aldığınız alan mera veya ormanlık alana denk geldiğinde dünyanın en yüksek orman bedellini ödemeniz de yetmiyor. Yasal olarak hiçbir eksiğiniz olmamasına ve bütün prosedürleri yerine getirmenize rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından izin başvurunuz aylarca sürümcede bırakılabiliyor. Bırakın yeni projeyi yıllardır devam eden projenin kapasite artışı için yaptığınız başvurularınıza ilgili kurum ve kuruluşlardan yanıt bile alamayabiliyorsunuz. Bu tablo ister istemez yatırımcıyı ürkütüyor, korkutuyor. Madencinin bekleyecek, direnecek, üretimi yapacak barutu kalmadı. O yüzden Orta Vadeli Program’daki tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesini, üreticilerin endişelerini giderecek adımların hemen atılmasını istiyoruz. Yer altı kaynaklarımızdan ne kadar katma değeri yüksek uç ürünler elde edersek ekonomik olarak o kadar büyürüz, o kadar kalkınırız. Madenden dolayı yurt dışına ödediğimiz milyarlarca dolarlık cari açıktan kurtuluruz. Kısaca, ülke olarak sürdürülebilir bir kalkınmayı ancak sürdürülebilir madencilikle sağlayabiliriz.
“TEKNOLOJİ GELİŞTİ, DOĞAYLA BARIŞIK MADENCİLİK MÜMKÜN”
Madenciliğin çevresel etkilerine değinirsek, hem TÜMAD olarak ve hem de sektörünüz adına neler söyleyebilirsiniz?
Her şeyden önce madencilik geçici bir faaliyettir. Madencilikte yapılan işlem doğanın doğal dengesi içerisindeki bir işlemdir. Siz bir fabrikayı, bir işletmeyi istediğiniz yere kurabilirsiniz ama madenleri bulunduğu yerden çıkarmak ve işlemek zorundasınız. Günümüzdeki teknolojik ilerlemeler sayesinde artık çevreye en az zararla üretim yapmak mümkün. Türkiye’nin de bunu gerçekleştirecek potansiyeli, teknolojisi ve insan kaynağı mümkündür. Buna rağmen burada kamunun denetleyici rolünün dışında biz madencilere de büyük görevler düşüyor. Madenciler olarak önce çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor. Dünyanın en harika coğrafyalarından birinde yaşıyoruz. Bu güzelliğe sahip çıkarak, doğal dengeyi koruyarak, madencilik yapılabilir ve yapıyoruz da… Madencilik yaparken artık rehabilitasyon projelerine biraz daha ağırlık vermek gerekiyor. Madenciler olarak birbirimizle, üretim yaptığımız sahalarımızı en iyi rehabilitasyonla doğaya kazandıran projeler noktasında da yarışmalıyız. İnsana ve çevreye saygılı madencilik yaparak kamuoyunu doğru madencilik konusunda ikna etmeliyiz.
“YER ALTI KAYNAKLARIMIZIN FAKİR BEKÇİSİ OLMAMALIYIZ”
Altın madenciliğinde Türkiye nasıl bir vizyon ve hedefle yürümeli sizce?
Pandemi ve hemen ardından patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı bize gösterdi ki, olası bir küresel krizde, yer altı kaynaklarınız, yerli ve stratejik ürünleriniz sizi ayakta tutabilir. Maden, gıda, enerji ve emtia üretiminde ne kadar güçlü olursanız o kadar krizden az etkilenirsiniz. Bu yüzden katma değeri ve yerlilik düzeyi yüksek, döviz ve istihdam yaratıcı madencilik gibi iş kollarına yönelmemiz gerekiyor. Türkiye, yer altı kaynakları yönünden dünyadaki sayılı ülkeler arasında yer alıyor. Biz ülke olarak bir karar vermeliyiz. Bugün olduğu gibi bu zengin yer altı kaynaklarımızın fakir bekçisi olarak mı kalacağız, yoksa onları üretime katarak, onlardan uç ürünler elde ederek, dünyanın sayılı zenginleri arasına mı gireceğiz. Alışılagelmiş yaklaşım, politika ve bakış açısıyla madencilik sektörüne artık bakamayız. Hele hele fırtınalı kriz dönemlerinde sığınılan liman olarak görülen altın üretimine alışılagelmiş yöntemlerle artık hiç bakamayız. Unutmamalıyız ki, madencilik tedarik zincirinin ilk halkasıdır. Madencilik sektöründe yaşanacak olası bir kriz, üretimde yaşanacak krizin ilk adımıdır. Bu yüzden yeraltı politikası olmayan hiçbir ülkenin geleceği yoktur. Pandemiden sonra birçok ülke madencilik politikasında değişikliğe giderek yeraltı zenginliklerinin ekonomiye kazandırılmasına hız verdi. Çünkü yeraltı politikası dönemsel olarak bakılacak bir alan değildir. Kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanması ve yönetilmesi gereken stratejik bir alandır. Çünkü madencilik öyle bir şeydir ki, bulunduğu yerde çıkarıldığı için, istihdamın ve kalkınmanın bölgelere dengeli dağılmasını sağlar. Bu işin çözümü vergileri arttırmak, izin prosedürlerini zorlaştırmak, kimi kısıtlamalar getirmek değildir; aksine üretimi teşvik ederek, vergileri düşürüp, paralelinde teknolojiyi kullanarak ülkedeki ürün çeşitliliğini sağlamaktır.
“TÜRKİYE’DE İLK MADENCİLİK LİSESİ’Nİ YAPMAK TÜMAD’A NASİP OLDU”
Sektör olarak, yetişmiş insan gücü konusunda sorun yaşamakta mısınız?
Biz şirket olarak sadece yerin altındaki metalik cevherleri ülkemizin ekonomisine kazandırmakla yetinmeyerek, geleceğin cevherlerini, yani çocuklarımızın iyi eğitim alması için de büyük çaba harcıyoruz. Madencilik sektörünün, eğitimli, kalifiye ara eleman ihtiyacının sektördeki en büyük eksiklik olduğunu bizzat sahada yaşayarak gördük. Sürdürülebilir madencilik için elzem olan ara eleman ihtiyacının eksikliği devletimiz de görüyordu. Bu eksikliği gidermek için kamu ile özel sektör el ele verdik. Bu çerçevede, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Nurol Holding A. Ş Mesleki Eğitim İşbirliği Protokolü imzaladık. Özellikle madencilik alanında yaşanan ara elaman sıkıntısını giderilmesi için 2018 yılında temeli atılan Nurettin Çarmıklı Madencilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesini 2019 yılında tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettik. Sektördeki eğitimli ara işgücü ihtiyacının karşılaması açısından alanında ilk olma özelliğine sahip ilk Madencilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin yapılması TÜMAD’a nasip olmasından gurur duyuyoruz. Lisemiz, yurt dışından da öğrenci kabul eden ülkemizdeki 7 uluslararası mesleki teknik Anadolu Lisesi arasında yer alması bizim için ayrı bir gurur vesilesidir. Ülkemizdeki eğitimli nitelikli ara eleman yetiştirecek tematik bu liselerin sayısını ne kadar çok artırırsak, ülkemizdeki madencilik faaliyetleri de o kadar gelişir. Nurettin Çarmıklı Madencilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde, bir madende olması gereken ne varsa bünyesinde barındıran, ileri teknolojiler ile donatılmış maden laboratuvarına sahiptir. Buradan ara elaman sıkıntısı çeken Türkiye’deki bütün sektör temsilcilerinden, Nurettin Çarmıklı Madencilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine sahip çıkmaya çağırıyorum. Lisemize ne kadar sahip çıkarsak, oradan yetişen öğrencilerimizin sektörde önünü ne kadar açarsak, sektördeki ara elaman sıkıntısını o kadar gidermiş oluruz.
“BİZİM İÇİN EN BÜYÜK MUTLULUK, ÇOCUKLARIMIZA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARDIR”
Eğitimi destekleyen başka projeleriniz var mı?
Elbette var. Ayrıca Balıkesir’de bilim ve teknolojiye meraklı çocuklarımızın hizmetine sunduğumuz Havran Bilim ve Teknoloji Merkezimizde ise bugüne kadar on binlerce çocuk ve gencimizi misafir ettik. Asya ile Avrupa kıtalarını buluşturan Çanakkale’nin Lapseki ilçemizde Erol Çarmıklı Anadolu Lisesi’nin yapımını tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettik. Çevre dostu olarak kurulan 16 derslikli Anadolu Lisemizde, fizik, kimya, biyoloji Laboratuvarları, görsel sanatlar sınıfı, spor odası, kütüphane ve 120 kişilik konferans salonu yer alacak. Yine Lâpseki ilçemizde bulunan İÇDAŞ Meslek Lisesi’ne hiçbir masraftan kaçınılmayarak, tam donanımlı bir maden laboratuvarının kurulumunu gerçekleştirdik. Şunu bütün açık yürekliliğimle söyleyebilirim ki, hiçbir yatırımımız, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza yaptığımız bu yatırımlar kadar bizi mutlu etmemiştir.
“TÜMAD VARSA ŞEHİRDEN KÖYE GÖÇ VARDIR”
Sosyal sorumluluk politikanız dâhilinde neler yapmaktasınız?
Paylaşmadan ne var olabiliriz, ne de ilerleyebiliriz. Üretimimizin en değerli yanı, üretim yaptığımız sahalarımızda yöre insanının işin içine katarak, onlarla birlikte hareket etmemizdir. Projelerimizin bulunduğu yörelerdeki vatandaşlarımızın gelir kaynaklarının iyileştirilmesi için onlarca projeyi bugüne kadar başarılı bir şekilde hayata geçirdik. ‘Çilek Kokulu Tarlalar’ ve ‘Fidanlar Ağaç Olsun’ projeleri kapsamında dağıttığımız fidelerle paydaş köylülerimizin çilek, yöreye özgü meyve ve ağaçları yetiştirmelerine yardımcı olduk. Ayrıca madende çalışacak durumda olmayan kadınlarımıza yönelik pozitif ayrımcılık yaparak, ‘Mantar Yetiştiriciliği’, ‘Kozalak Boyama’, ‘Telkari’, ‘İş Gömleği Dikimi’, ‘Bilgisayar Okur- Yazarlığı’ gibi beceri ve meslek edindirme kursları ve faaliyetleri onlarca faaliyetimiz arasından sadece bazılarını oluşturuyor. Şirket olarak madenlerimizin etki alanında kalan köylerimizin geçim kaynaklarının iyileştirilmesini de kendimize dert ediniyoruz. Örneğin bizim madencilik yaptığımız yörelerde, etki alanında kalan köylerde hayvancılığın artması da tesadüf değildir. Çünkü biz o köylerimizde hayvancılığın gelişmesi için projeler geliştiriyor ve başta yem olmak üzere her türlü desteği veriyoruz. Bizim madencilik yaptığımız yörelerde tersine bugün göç yaşanıyor. Geçmişte büyükşehirlere göçen insanlar şimdi TÜMAD sayesinde tekrar köyüne dönüyor. Kısaca TÜMAD nerede faaliyet gösteriyorsa, o yörede her şey değişmeye ve gelişmeye başlıyor. Bugün bizim madencilik faaliyeti yaptığımız yörelerimizde tersine göç yaşanıyor. İnsanlar, madencilik faaliyetinden faydalanmak ve çalışmak için göçtüğü büyük şehirlerden veya şehir merkezlerinden köyüne geri dönüyor. Bizim için en büyük mutluluk budur.
“YURT İÇİNDEKİ DENEYİMİMİZİ YURT DIŞINA TAŞIMAK İSTİYORUZ”
TÜMAD’ın güncel projeleri hakkında bilgi verir misiniz?
Biz madencilik faaliyetlerimizi; doğayla barışık, iş sağlığı ve güvenliği ilkelerine sadık kalarak, çevre ve ekosisteme zarar vermeden, ‘sosyal onaya’ öncelik vererek, yörede yaşayan insanların güvenini kazanarak gerçekleştiriyoruz. Üretime devam ettiğimiz Lapseki ve İvrindi işletmelerinde maden ömürlerini uzatmaya yönelik çalışmalarımızı hızlandırırken, diğer yandan da Türkiye’nin dört bir yanında ürün çeşitliliğini de arttıracak şekilde diğer baz metallere yönelik yeni saha aramalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de sürdürülebilir madencilik konusunda edindiğimiz deneyim ve gösterdiğimiz başarıyı, uluslararası alana, diğer ülkelere de taşımak istiyoruz. Bunu gerçekleştirecek teknolojik alt yapı ve insan kaynağına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Bu çerçevede bugün dünyanın dört bir yanında potansiyel ve üretime dönüşebilecek sahaları inceliyoruz. Yurt dışında da büyük çapta sürdürülebilir maden işletmeleri devreye almayı hedefliyoruz.
“DÜNYAMIZI YENİ NESİL MADENCİLİKLE KORUYABİLİRİZ”
Sürdürülebilir bir gelecek için madencilik alanında ne yapmak gerekiyor?
Aslında madencilik sektörünün gelişimi insanlığın gelişimi demektir. Çünkü insanlar madenler ve madenlerden üretilen uç ürünler sayesinde bugün bu refah ortamına kavuştu. Şimdi ise uzay madenciliği dünyada tartışılırken, ülke olarak tespit ettiğimiz, yerini, miktarını bildiğimiz yer altı kaynaklarımızı çıkarıp çıkarmamayı tartışıyoruz. Oysa bugün gelişen ileri teknoloji sayesinde madencilik sektöründe doğaya dost üretim ve işleme prosesleri ile yeni nesil maden ocaklarıyla üretim yapabiliriz. Bugün küresel ısınmayı önleyecek, dünyamızı koruyacak, yeni nesil malzeme, teçhizat, cihaz ve taşıtlar için bütün dünyada hummalı bir yarış var. ‘Sıfır karbon’ üreten teknolojileri, rüzgâr tribünlerini, güneş santrallerini, yüzde 100 elektrikle çalışan araba ve diğer cihazları ancak gerekli madenler, nadir metal ve mineraller sayesinde üretebiliriz. Yenilebilir enerji sayesinde ürettiğiniz elektriği yine madenlerden elde edeceğiniz uç ürünlerle depolayabiliriz. Kısaca dünyamızı korumak istiyorsak, ‘sıfır karbon’ üreten teknolojileri geliştirmek istiyorsak, doğaya dost üretim yapan yeni nesil madenciliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Ezcümle, küresel ısınmaya karşı dünyamızı, madenler ve o madenlerden edeceğimiz uç ürünlerle koruyabiliriz. Ülke olarak bu bilinçle hareket edip, geleceğimizi planlamalıyız.