Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk, “Tarımsal yatırımlar, hayvancılık, turizm, sağlık turizmi ile ilgili ciddi anlamda potansiyeli olan bir şehrimiz ve bölgemiz var. Bu alanlarda müteşebbis bekliyoruz ve geldiğinde bu konularda çok gayretli olan bürokratlarımız da gerekli destekleri verirler. Edirne’yi Türkiye’deki cazibe merkezlerinden biri olarak görüyorum. Biz yatırımcılarımızı en kısa zamanda Edirne’mize davet ediyoruz” dedi.
Trakya bölgesindeki üreticinin ürünlerini şeffaf ortamda alıcılarla buluşturan Edirne Ticaret Borsası, buğday ve ayçiçek başta olmak üzere canlı hayvan, süpürge teli salon satış işlemlerini istikrarlı şekilde sürdürüyor. Enflasyon dönemi yansımalarını ciddi oranda hisseden üretim odaklı tarım, gıda ve hayvancılık sektörüne hizmet eden Edirne Ticaret Borsası, salon satışlarında da sektörün kısa vadeli stoklarla ve güncel fiyatlarla hareket eder hale geldiğini görüyor. Edirne Ticaret Borsası, ekonomi kurmaylarının aldığı kararları, müspet bularak, en kısa zamanda ülkenin daha iyiye gideceği konusunda umudunu kırmadan ülkesi, bölgesi ve paydaşları için katma değerli çalışmalarına devam ediyor.
Başta Edirne olmak üzere Trakya Bölgesinin, Türkiye’nin damızlık hayvan üretim merkezi olma hedefi doğrultusunda mevcut projesini en kısa sürede faaliyete geçirmeyi planlayan Edirne Ticaret Borsa’sını ziyaretinde, ülke ve Edirne gündem konularını Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk ile sohbetimizde değerlendirdik.
Öncelikle, Edirne Ticaret Borsası özelinde 2023’ü nasıl değerlendirirsiniz?
2023 yılı özellikle tarımsal üretimle ilgili Türkiye’nin geneline baktığımızda rekoltenin yüksek olduğu verimli bir yıldı. Ayçiçeği ürününde ise gerek Edirne gerekse Trakya bölgesinin tamamında sıkıntılı bir yıl oldu diyebiliriz. Hububat üretiminde geçtiğimiz yıla göre ciddi artışları gördük. Ürün arzıyla ilgili kısımda ise harman döneminde özel sektörün yanında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ciddi bir alımı oldu. Hatta son yılların rekor alımlarından birini gerçekleştirdi diyebiliriz. Elbette TMO’nun regülasyonla da ilgili bir görevi var. Üreticimizin ürününün belirli fiyattan satılmasını sağlamak adına ciddi bir aktivite gösterdi. Ayrıca satış salonlarımıza gelen ürünlerin satışını yaptık. Diğer taraftan lisanslı depo işletmemizde ciddi anlamda alım gerçekleştirdik ve doluluk oranımız yüzde 96 seviyesine ulaştı.
Peki, üreten çiftçi 2023 yılında beklentilerine ulaşabildi mi?
Şöyle ki, ürün fiyatları harman döneminde oldukça düşüktü. Yıl sonuna doğru oluşan serbest piyasada fiyat artışlarını gözlemledik. Tabii bu arada üreticinin akaryakıt gibi birçok gideri yönünden maliyetleri de arttı. Denge anlamında büyük problem olmadı, ama iyi mi derseniz, çok iyi de değil. Yani ortalama fiyatlardı diyebiliriz.
Ekonomik parametreleri göz önünde bulundurarak, 2024’le ilgili neler söyleyebilirsiniz?
2024’te enflasyonlu döneme geçtik. Önceki döneme göre üretim yapan sektörün finansmanla ilgili maliyetleri arttı. Maliyetlerin artması ve vadeli satışlara maliyetlerin yansıtılması, finansmana erişim konularını da gündeme getirdi. Bu da arz talep dengesini etkiledi. Akabinde stok maliyetlerinin artması da işletmelerin önceki dönemdeki stoklama alışkanlıklarını değiştirmesine yol açtı. Bununla birlikte kısa vadeli stoklarla ve güncel fiyatlarla hareket eder hale gelindi.
Diğer taraftan, kredilere ulaşılabilirlik noktasında tahsilatlarda bozulmaların olduğunu gözlemliyoruz. Bundan sonraki süreçte ne yaşanır, bilemiyoruz, tabii takip etmek gerekiyor. Öte yandan finansman maliyetlerinin yükselmesinin piyasada yavaşlamaya sebebiyet verdiğini görüyoruz. Hatta bunu salon satışlarımızda da çok net görebiliyoruz.
Türkiye, tarımda kendi kendine yetme noktasında makro ölçekli bir programı neden hayata geçiremiyor sizce?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu konuda yeni bir çalışması var aslında. Hatta üretim planlaması kapsamında dijital ortam üzerinden üreticilerin hangi ürünleri ekeceğinin izlenmesine yönelik bu çalışma hayata geçirildi. Bu sistem Türkiye’nin ihtiyacı olan ürünlere, üretici sisteme girdiği anda müsaade ediyor hem destekleme hem de teşvik etme noktasında destek sağlıyor. Eğer üretici teşvik almayı düşünmüyor, üretimini imkanları dahilinde yapmayı istiyorsa yine üretmekte serbest.
Sadece tarımda değil, hayvancılıkta da hala ciddi envanter eksikliği yaşanıyor. Burada da sağlıklı bir planlamaya ihtiyaç yok mu sizce?
Hayvan varlığı zaten şu anda devletin sistemi üzerinden takip ediliyor. Yalnız sistemde var olan hayvanların gerçekten varlığıyla ilgili tespit konusunu önemsemek gerekiyor. Çünkü verilere göre projeler ve gelecekle ilgili projeksiyonlar oluşturuluyor. Ancak sistemdeki verilerin çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.
Edirne Ticaret Borsası’nda canlı hayvan çalışmaları mevcut mu?
Biz Türkiye’nin ilk canlı hayvan borsasını kuran Borsayız. Bu tarafta da fiili salon satışlarımız oluyor. Kurduğumuz sistemde modern şartlarda hayvanların veteriner kontrolleri ve belge kontrolleri yapıldıktan sonra açık arttırma usulü satışları gerçekleşiyor. Borsamızda hububat ve yağlı tohumlar ile canlı hayvan satışlarının tamamı, aynı gün ödemeyle ve kontrollerimizle yürütülüyor. Öte yandan özellikle Trakya’nın aşılı hastalıklardan ari bölge olması ve hayvan hareketlerinin kontrollü olması avantajı ile damızlık hayvanda tüm Türkiye’ye tedariğin Trakya’dan yapılması kapsamında yola çıkmayı planladığımız projemiz mevcut.
Projenizin içeriğini biraz daha açabilir misiniz?
Mevcut tesislerimizden bağımsız, sadece damızlık kalitesi yüksek hayvanların satışının yapılacağı borsayı oluşturmayı hedefleyen bir proje. Alt yapıları oluşmaya başladığı faaliyete geçirmeye hazırız. Bunun için kendi alanımızda 25 bin metrekarelik alan ayırdık. Projemizin tüm işleyiş planlamalarını yaptık. Bakanlıkla da istişaremizi ettik, çok soğuk karşılanmadık ama halen hayata geçiremedik. Trakya’ya özel statü tanınıp, damızlık hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili ciddi anlamda planlama ve destek verilmesi gerek, bunu bekliyoruz.
Projenizin temel amacı nedir?
Aslında amacımız; insanımızın bu işten elde ettiği geliri katma değer yaratarak artırmak, bu sayede köyden kente göçü engellemek, genellikle hayvancılığın yapıldığı aile tipi işletmelerin ölçeklerini büyütmek ve damızlık hayvan ithalatının yapılmasına gerek kalmamasını sağlamak. Bunu gerçekleştirebilecek prosedürlere sahip olabilirsek, damızlık hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili faaliyetimizi de yapabilir hale geleceğiz. Özel teşviklerle ve desteklerle bu yapı Trakya’da çok rahat kurulabilir. Diğer yandan Trakya kaba yem açısından da çok zengin bir bölge ve hayvancılık fabrika yemiyle karlı olmuyor. Dolayısıyla yem ham maddeleri açısından zengin bölge olma avantajımızla besleme maliyetlerini de ortadan kaldırabileceğiz. Hatta Türkiye geneline hitap etme imkanlarına sahibiz. Bölgemizde üretilen birçok ürünün pazarlanması konusunda yanı başımızda metropol İstanbul’un olması da başka bir avantaj bizim için.
Damızlık yetiştiriciliğini yapmaya başlamanız halinde, Edirne’de yetişen hayvan ülkenin herhangi bölgesinde yaşamını aynı kalitede sürdürebilir mi peki?
Bu şartlarla orantılı bir durum. Buradan hayvan refahının olabileceği bir işletmeye gidiyorsa, yani beslemesi doğru şekilde yapılıyorsa ve sağlık kontrolleri doğru yürütülüyorsa sorun olmaz. Projemizin en önemli yanı ülkemizde yüzde 100 yerli hayvan sirkülasyonunu sağlıyor hale gelebileceğimiz hususu aslında. Hayvan ırklarının ıslahı konusunda da bu proje sayesinde tüm paydaşların da iştirak edeceği bir programla yol alabiliriz. Ben çok üzülüyorum mesela; Kapıkule’den giren tırların birçoğu görüyoruz ve ithalatı her yıl damızlık hayvanların ne şartlarda ülkemize ulaştığına tanık oluyoruz. Bunu kendi içimizde milli proje kapsamında da rahatlıkla çözebiliriz. Projemizin yatırımı ve üretimi konusunda devletimizin eli değerse hızlıca sonuca varabiliriz.
Edirne Ticaret Borsası’nın gündeminde başka ne tür yatırımlar var?
Borsacılık bir hizmet alanı ve hizmetlerin devamlılığı esası var. Biz de hizmetlerimizi artılarla devam ettireceğiz. Yüz yüze olmasına gerek olmayan hizmetleri web üzerinden veya mobil programlarla verebilmek, üyelerimize zaman kazandırmak amacıyla teknoloji odaklı projelerimiz var. İnternet sayfamızı değiştirdik. Mobil uygulamalımız hazırlanıyor. Sürdürülebilirlikle ilgili olarak kendi elektrik ihtiyacımızı karşılayabilmek amacıyla Güneş Enerjisi Sistemi (GES) yatırımı yaptık. Borsamız artık kendi enerjisini üretir hale geldi ve enerji maliyetini masadan kaldırmış olduk. Diğer taraftan bölgeyle ilgili üretimin planlanması üzerine çalışıyoruz. Paydaşlarımızla alakalı üründe bölgenin çeşitlenmesi, katma değerli üretimlerin yapılması çalışmalarımız mevcut. Burada amacımız; stratejik ürünlerimiz ayçiçek buğdayın birim alan verimliliğini artırmak ve üretimin devamlılığını sağlamak. Diğer taraftan katma değeri daha yüksek olan tıbbi aromatik bitkilere yönelik ürünlerin de bölgemizde üretilmesi söz konusu. Hatta lokal olarak üretimleri başladı. Zaman içerisinde gelişecek. Biz de satış ve pazarlanması konusunda gerekli destek ve organizasyonları yapacağız.
Hükümetin açıkladığı orta vadeli ekonomik programa ve uygulanabilirliğine bakış açınız nedir?
Uygulamalara ve paketteki konulara çok olumlu bakıyorum. Ama tabii dünya zor bir süreçten geçti. Ülkemiz de ekonomik açıdan büyük ölçüde etkilendi. Parametrelerin düzeleceğini ve zaman gerektiğini düşünüyorum. Yani top yere vurmadan zıplamıyor; topun biraz daha mesafesi var, tam yere vurmadı, ama artık vurma seviyesine geldi, sonra yukarıya doğru zıplayacak ve zıplarken de alttan da destek olunursa hedefe ulaşacak. Türkiye ciddi anlamda dinamik ve üretim kabiliyetine sahip bir ülke. Birçok krizden çok rahat bir şekilde çıkabildi, örnekleri var. Bu zorlu sürecin temelinde global kriz ve pandemi çok etkiliydi. Ama şu anda ekonomi kurmaylarının aldığı kararları çok müspet buluyorum ve gün geçtikçe en iyiye doğru gidecek bir sürecin olacağına inanıyorum.
Asgari ücretteki artışların iş dünyasına yansımasını konuşacak olursak, neler söylemek istersiniz?
Son dönemde enflasyonla beraber asgari ücrette de ciddi artışlar oldu. Tabii ki insanların belirli refah seviyesinde ücret alması önemli ve çalışanlarımıza bu ücretleri vermemiz gerekiyor. Belirli seviyenin üzerinde maaş alanların maliyetleri kapsamında yılın son aylarında neredeyse maaşı kadar vergi yükü ya da maliyet oluşuyor. Bu maliyetler, özellikle brüt maaş alanların net maaşa döndüklerinde ciddi anlamda mağdur ediyor. Net maaş ödeyen firmalara da ciddi anlamda yük getiriyor. Bu konuda düzenleme yapılırken, vergisel yüklerin değerlendirilmesinde fayda görüyorum. Ayrıca tazminatta tabana bakıldığında; tazminat tavanının asgari ücretle farkı belirli noktada işveren tarafındaki maliyetleri dengelemeye çalışsa da tazminat ödemelerinin ya aylık ya da farklı bir sistemle toplu ödeme yükünden çıkartılması gerekiyor. Üyelerimizin bazılarının son dönemde maaş artışlarıyla tazminat yükünden dolayı işletmesini kapatma noktasına geldiğini duyuyorum. Kapatamayanın ise belirli bir süreye yayarak ödemeyi düşündüklerini biliyorum. Dolayısıyla tazminat sistemini çözmek gerekiyor.
Bu konuda devletin mi devreye girmesi lazım?
Bir şekilde formül geliştirmek lazım. Bu bir fon olabilir, o fonda birikim toplanabilir. Mesela Bulgaristan’daki sistem önümüzde örnek; işten çıkarttıkları kişiye bilgisi verildiği anda bir aylık maaşı ödeniyor, akabinde kişi iş bulamazsa bir ay daha ödeme yapılıyor, bitiyor. Bu belki Türkiye’ye çok uygun bir model olmayabilir. Ama kanaatimce aydan aya belirli bir fonda tazminat ödeneği birikebilir. Sonra nasıl ki, devletten emekli olana toplu kıdem tazminatı ödeniyorsa, o fon da özel sektör çalışanının çıkış sonrası tazminat ödemesini yapabilir.
Son olarak aktarmak istedikleriniz…
Edirne’yi, Türkiye’deki cazibe merkezlerinden biri olarak görüyorum. Özellikle tarımsal yatırımlar, hayvancılık, turizm, sağlık turizmi ile ilgili ciddi anlamda potansiyeli olan bir şehrimiz ve bölgemiz var. Bu alanlarda müteşebbis bekliyoruz ve geldiğinde bu konularda çok gayretli olan bürokratlarımız da gerekli destekleri verirler. Yatırımcılarımızı en kısa zamanda Edirne’mize davet ediyoruz.