Yatırım yapmaya, ekonomiye değer katmaya ve Türkiye için çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Cey Holding Yönetim Kurulu Üyesi Berzan Avcı, “Gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla ekonomiye ve istihdama güç katarken, gelecek stratejilerimize de adım adım yaklaşıyor olmak, bize gurur veriyor” dedi.
Ülkemizin önemli liman kentlerinde büyük yatırımlar ile Türkiye için çalıştıklarının altını çizen Cey Holding Yönetim Kurulu Üyesi Berzan Avcı ile Cey Holding’in liman yatırımlarını ve serbest bölge yatırımlarını tüm detaylarıyla konuştuk.
Liman işletmeciliği sektöründeki konumuz ve bu alanda oluşturduğunuz katma değer ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de çok sayıda liman işletmesine sahip sayılı firmalardanız. İlk limanımız Samsunport’u 2008 yılında Özelleştirme İdaresinin açtığı TCDD Samsun Limanı ihalesini kazanarak 2010 yılında işletmeye açtık. Samsunport limanımıza yaptığımız yatırımlarımızla yıllık kargo elleçleme miktarı 1,5 milyon tondan 5,5 milyon tona çıktı, özelleştirme öncesi mevcut olmayan konteyner elleçlemesi 120 bin TEU’ya ulaştı. Yaptığımız silo ve yatay depo yatırımlarıyla tek seferde 360 bin ton tahıl için depolama imkânı liman içerisinde sunulmaktadır. Şehir içerisinde büyüme alanı olmayan Limanımızın artan iş kapasitesine cevap verebilmek için merkezden 10 km uzakta Samsun Toybelen’de 22 bin m2 kapalı depoya sahip kara limanı yakın zamanda hizmete aldık. Şu anda tam dolulukla hizmet vermektedir.
Samsun Limanı özelleştirilmesinden sonra 2018 yılında Özelleştirme İdaresinin açtığı TDİ Tekirdağ Limanı ihalesini de kazanarak Ocak 2019 yılında Ceyport Tekirdağ Uluslararası Liman İşletmeciliği olarak işletmeye aldık. Yıllık yük elleçleme miktarını 1,5 milyon tondan 4 milyon tona çıkardık. Ceyport Tekirdağ Limanında altyapı ve üstyapı yatırımlarımızın önemli kısmını tamamlarken rıhtım genişletme ve derinleştirme çalışmalarımız devam etmektedir. Proje sonunda 150.840 m2 olan liman sahası 262.540 m2’ye 2.310 m olan rıhtım uzunluğu 3.400 m’ye ve 6-12m rıhtım draftı 6-16 m’ye çıkarılacaktır. Özelleştirme öncesi kapalı depolama imkânı bulunmayan limanımızda 25 bin m2 kapalı depo, 30 bin ton depolama kapasiteli 6 çelik tahıl silosu inşası ile tek seferde 180 bin ton tahıl depolama kapasitesi yarattık. Bunun yanında 70 bin m3 kapasiteli 20 adet çelik tanktan oluşan likit yağ terminali inşa ettik. Müşterilerimiz için limanda depolama imkânı yaratılarak bölgede önemli bir eksiklik giderilmiş bulunmaktadır. Şu anda depolarımız tam dolulukla hizmet vermektedir. Daha önce konteyner elleçlemesinin yapılmadığı limanımızda konteyner hatlarıyla görüşmelerimiz sonuçlanmıştır ve yakın bir zamanda başlanacak operasyonlar için yatırımlarımız tamamlanmıştır.
Son olarak 2021 yılında TDI Taşucu Limanı ve arka sahası özelleştirme ihalesi kazanılarak Ceyport Taşucu Uluslararası Liman İşletmeciliği adı altında Ocak 2022 yılında işletmeye alınmıştır. Toplam 735 bin m2 liman sahası ve şirketimize ait arkasındaki 715 bin m2 sanayi arazisinde yapacağımız yatırımlarla coğrafi avantajı kullanarak Mersin Bölgesinin ikinci hub limanını bölgenin hizmetine sunmayı hedefliyoruz. Şu anda liman kısmındaki yatırımlarımıza hızlı bir şekilde başladık. İlk etapta liman sahasında özelleştirme öncesi mevcut olmayan 45 bin m2 kapalı depo inşasını tamamladık ve hizmete aldık. Arka sahada ise bölge ekonomisini geliştirecek ve limanı besleyecek sanayi alanı yatırımlarının da başlaması planlanmaktadır. Birçok yerel ve uluslararası firma sanayi bölgesi ile ilgili taleplerini tarafımıza iletmiştir ve konuyla ilgili planlama süreçleri başlamıştır.
Ayrıca Cey Holding’in işletmesini üstlendiği 864.322 m2 alan üzerine kurulu, yıllık 4 Milyar $ ticaret hacmi yaratan Türkiye’nin ikinci büyük serbest bölgesi Mersin Serbest Bölgesinin (Mesbaş) Limanında yılda 2 milyon ton yük elleçlemekteyiz. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının izninden sonra Gümrük İdaresinin nihai kararının beklendiği MESBAŞ Limanın Serbest Bölge harici yüklere de açılması ile yük elleçleme kapasitesi daha da artacaktır.
Yıllık 10 milyon ton yük kapasitesine sahip Erdemir Limanının liman hizmetleri de şirketimiz tarafından üstlenilmiştir.
Liman işletmeciliği alanında son yıllarda yaşanan gelişmeler ve sektördeki büyüme potansiyeli hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye dış ticaret yüklerinin %89’unun deniz yolu ile gerçekleştirildiği düşünüldüğünde liman işletmeciliğinin ekonomimiz üzerindeki etkisi kolaylıkla anlaşılır. Türkiye ekonomisi ve dış ticareti sürekli bir büyüme içerisinde gelişimini sürdürürken lojistik sektörünün ve liman işletmeciliğinin bu trende uyum sağlamaması düşünülemez. Bu doğrultuda 1969 yılında Adana, Ceyhan’da taşımacılık sektörüne adım atan şirketimiz 1989 yılından itibaren ivme kazanan büyüme stratejisi ile birlikte toplamda 550 milyon doları aşan yatırımlarıyla ülke ekonomimizin gelişimine katkıda bulunmayı ilke edinmiştir. Yatırımcı kimliğiyle ülkemizin önde gelen lojistik şirketleri ve liman işletmecileri arasında bulunan Cey Holding, Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara denizleri kıyılarındaki önemli dış ticaret merkezlerinde 4,2 milyon m2 alan üzerine inşa edilmiş 4 Limanı, 14 Lojistik Terminali ve 3 Serbest Bölgesi ile yılda yaklaşık 30 milyon ton kargo için lojistik ve liman hizmetleri sağlamaktadır. Ayrıca, Cey Holding, TMO’dan sonra tahıl için 3 milyon tonluk tek seferlik depolama kapasitesi sunabilen tesisleri ile tarım sektörünün önemli destekçilerindendir.
2023 yılında 521 milyon ton yükün elleçlendiği limanlarımızda 2050 yılına gelindiğinde toplam elleçleme rakamının 1,3 milyar tona yükselmesi beklenmektedir. Aynı şekilde 2023 yılında limanlarımızda 12,5 milyon TEU konteyner elleçlenmiştir ve bu rakamın 2050 yılına gelindiğinde 41 milyon TEU’ya ulaşması öngörülmektedir. Liman yatırımlarının uzun ve meşakkatli süre ve süreçlerde gerçekleştirildiği düşünüldüğünde bugün yapacağımız yatırımların ne büyük önem arz ettiği görülmektedir.
Türkiye’nin önde gelen limanlarının geri sahası ne yazık ki gelişmelerine imkân veremeyecek şekilde şehirlerin genişleme alanı içerisinde kalmıştır. Deniz sahasında genişleme imkanları ise yüksek maliyetli ve kısıtlı olmaktadır. Bu sebeple mevcut limanların en son teknoloji araçlarla yük elleçleme kapasitelerini arttırmaları ve liman sahalarını en verimli şekilde kullanmak üzere yeniden dizayn etmeleri gerekmektedir. Bunun haricinde geçmişten ders çıkararak geniş geri sahaya sahip günün şartlarına göre büyümeye elverişli olacak yeni liman yatırımları yapılmalı, karayolu ve demiryolları yatırımları ile iç bölgelerle bağlantıları sağlanmalıdır. Uygun şartlara haiz yerlerde liman arka sahaları da sanayi bölgeleri ile desteklenmelidir. Bu konuda Devletimizin yaptığı Çandarlı ve Filyos liman projeleri örnek olarak gösterilebilir.
Sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluklarınıza odaklanarak liman işletmeciliği alanında uygulamalarınız nelerdir?
Cey Holding olarak, AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde tesislerimizde sıfır karbon hedefine ulaşmak amacıyla yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda Türkiye’de liman tesislerine güneş enerjisi yatırımı yapan ilk firmalardan biriyiz.
87.270 m2’lik bir çatı alanı üzerine kurulu Güneş Enerji Santrallerimizde beş farklı lokasyonda 12,4 Mw’lık bir çıkış kapasitesi ile elektrik üretmekteyiz. Tesislerimizde ilave yatırımlarla gerçekleştireceğimiz yeni güneş enerji santralleri ile de kısa zamanda elektrik üretim kapasitemizi 26 milyon kWh/yıla çıkaracağız. Güneş enerjisi üretimine başlamamızdan bu yana toplam enerji üretimimiz 36.534.547 kWh’ye yükseldi ve böylece bugüne kadar 55.349 ağacı korumuş ve karbondioksit emisyonunu 22.761.022 kg azaltmış olduk.
Ayrıca çevreye olan bağlılığımızın bir parçası olarak tüm limanlarımızda fosil yakıtlı tüm liman ekipmanlarını elektriğe çevirdik ve verimsiz aydınlatma LED aydınlatma ile değiştirdik. Samsunport Limanımız Yeşil Liman Sertifikası ve Sıfır Atık Tesisi sertifikasına sahiptir. Yakın zamanda diğer limanımızı da Yeşil Liman Sertifikası sahibi yapmak istiyoruz.
Liman işletmeciliği alanındaki yatırım stratejiniz ve gelecek projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Öncelikle Özelleştirme İdaresinden işletmek üzere aldığımız Samsunport ve Ceyport Tekirdağ limanlarını uluslararası hizmet kalitesine ulaştırmak ve limanların yük depolama ve elleçleme kapasitelerini arttırmak için yukarıda da bahsettiğimiz üzere öngördüğümüz yatırımlarımızı tamamladık. Gerçekleşen yatırımların neticesinde yüksek kapasite ile Türk dış ticaretine önemli katkı sunan limanlarımız özelleştirme konusunda başarılı örnekler olarak yol gösterici olmuştur. Aynı başarıyı Ceyport Taşucu Limanımızda da göstererek, 1,5 milyon m2 üzerine kurulu liman ve arka sahasını Akdeniz Bölgesinin yeni aktarma merkezi ve sanayi bölgesi haline getirmeyi hedefliyoruz.
57.000 m2 saha üzerinde kimyasallar ve bitkisel yağlar için 250.000 m3 kapasiteli İskenderun Likit Terminali yatırımımıza da en kısa sürede başlamayı hedefliyoruz. Proje tamamlandığında terminal bölgenin önemli bir aktarım merkezi olacaktır.
Türk limanlarının rekabet avantajları ve uluslararası arenada nasıl konumlandırıldığı hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Etrafı 4 denizle çevrili ülkemiz hem artan dış ticaret hacminden kaynaklanan içi dinamikleri hem de Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde transit yük merkezi potansiyeli ile limancılık ve deniz taşımacılığında sürekli bir büyüme trendi içindedir. Türkiye, limanlarda elleçlenen yük miktarına göre 2022 yılında Hollanda’dan sonra Avrupa’nın en çok denizyolu yükü elleçleyen 2. Ülkesi konumundadır. Artan iş hacmine cevap verebilmek için limanlarımız en son teknolojileri kullanarak ve liman sahalarını en efektif şekilde kullanarak iş yapma kapasitesini arttırmaktadır. Bununla birlikte 2050 yılında 1,3 milyar tona ulaşması beklenen yük hacmi için yeni liman yatırımları kaçınılmaz olacaktır. Yüksek yatırım bedelleri gerektiren yeni limanların inşası ancak kamu – özel sektör iş birliği ile gerçekleştirilebilir. Ayrıca Türklim Vizyon 2050 raporunda belirtildiği üzere limanlarımızın Dünya ile rekabetinde konumunu ileri taşıması açısından dijitalleşme, yeşil dönüşüm, bürokrasi, mevzuatın ve yatırım süreçlerinin sadeleştirilmesi, liman yönetim modeli, liman geri sahalarının planlanması ve demiryolu bağlantıları gibi stratejiler önem arz etmektedir.
“SERBEST BÖLGELERİMİZDE 2023 YILINDA GERÇEKLEŞEN TOPLAM TİCARET HACMİ 30,8 MİLYAR DOLAR”
Serbest bölge yatırımlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Cey Holding, 2008 yılında SASBAŞ-Samsun Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. sermayesine ortak olarak serbest bölge yatırımlarına başlamıştır. 2017 yılına gelindiğinde Mersin Serbest Bölgesi’nin kurucu ve işleticisi görevini ifa eden ve bir kamu- özel ortaklığı ile kurulmuş olan MESBAŞ’ın kamuya ait hisseleri Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihaleye çıkarılmış, yapılan ihale sonucunda Cey Holding tarafından satın alınmıştır. 2023 yılında ise Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ‘nun geçici yönetimindeki Denizli Serbest Bölgesi için açılan ihaleye büyük hissedarı olduğumuz MESBAŞ olarak katılarak ihale kazanılmıştır. Cey Holding, devam eden dönemde Denizli Serbest Bölgesini kurup işletmek üzere açılan DENSEB Şirketinin hissedarı olarak yer almıştır.
Ticaret Bakanlığı ile imzalanan sözleşmeler gereğince MESBAŞ’da önemli altyapı ve üst yapı yatırımlarında başlanılmış ve bu çerçevede Liman sahası yatırımları ile yenilenen modern yükleme ve boşaltma ekipmanları ile verilen hizmetlerde kapasite artışı sağlanmış, Serbest bölge yollarının su, elektrik vb altyapı hatları yenilenmiş, modern üretim binası inşa edilerek üretim amaçlı tahsisi sağlanmış, Serbest Bölge ihata duvarları yenilenmiş, Aile Sağlığı Merkezi ve PTT birimlerinin faaliyet gösterecekleri üstyapılar tamamlanmış, Serbest Bölgede faaliyet gösterecek firmalar için hazır işyeri binaları oluşturulmuş, yüksek kapasiteli Yemek Üretim Tesisi yapılmış, Serbest Bölgenin elektrik ihtiyacı için Güneş enerji santrali kurulmuş, mevcut yapıya ilâve olarak Giriş/Çıkış Kapısı ve bağlantı yolları yapılmış, Serbest Bölge kontrolünü sağlayacak ana yol kavşakların mobese kamera sistemi ve kayıt/yedekleme ünitesi kurulmuş ve bölge sınırı boyunca tesis edilen CCTV kamera sisteminin yenilenmesi gerçekleştirilmiştir.
Cey Holding, ülkemizde 3 serbest bölgede yaptığı ve yapacağı yatırımlar ile ülke ekonomisine katkılarını devam ettirmektedir.
Serbest bölgelerin Türkiye’nin dış ticaretindeki rolü hakkında görüşlerinizi paylaşabilir misiniz ve bu bölgelerin ekonomik büyümeye katkıları nedir?
Türkiye’de serbest bölgeler ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla kurulmuştur. 1987 yılından bugüne kadar gelinen süreçte ülkemizde faal 18 serbest bölgede gerçekleşen yatırımlar ve dış ticarete dönük olarak yapılan faaliyetlerin sonucunda Türkiye’deki serbest bölgeler 2023 yılında ihracatını 12,7 milyar dolara çıkarırken, gerçekleştirilen ihracatın yüzde 52,4’ünü orta-ileri ve yüksek teknoloji sınıfındaki ürünler oluşturmuştur. Serbest bölgeler, üretim, istihdam ve katma değeri yüksek ihracat üssü haline gelmiş olup küresel pazarlarda büyümek isteyen firmalar için tercih sebebi olmaktadır.
Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 verilerine göre 2023 yılında serbest bölgelerden gerçekleşen ihracat yüzde 10,7 artışla 12,7 milyar dolara ulaşmıştır. Bölgelerden AB ülkelerine yapılan ihracat yüzde 11 düzeyinde artışla 6 milyar dolara, Kuzey Amerika’ya yapılan ihracat ise yüzde 27 artışla 1,7 milyar dolara ulaşmıştır.
Serbest Bölgelerimizde 2023 yılında gerçekleşen toplam ticaret hacmi ise 30,8 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Serbest bölgelerimizde Aralık 2023 itibariyle 545’i yabancı olmak üzere toplam 2 bin 108 firma faaliyet göstermektedir ve bu firmaların bünyesinde istihdam rakamı geçtiğimiz yıl yüzde 6,9 artışla 97 bin 588 kişiye ulaşmıştır. Yatırım, üretim ve ihracatı artırmayı hedefleyen Serbest bölgelerimiz yatırımcıya vergi muafiyeti ve indiriminin yanı sıra orta ve uzun vadede gelecek planı yapabilme, yerli ve yabancı pazarlara ulaşım kolaylığı, hazır altyapı ile bölge kurucu ve işletici firmaların dünya standartlarında sunduğu hizmet kalitesi gibi birçok avantaj sağlayarak ihracat odaklı üretim yapan firmalara uluslararası pazarlarda büyük fırsatlar sunmaktadır. Finansman bulmanın zorlaştığı günümüz koşullarında yatırımcılar, serbest bölgelerimizde sermayesini arazi ve bina satın almaya bağlamadan, üretime hazır binaları kiralayarak faaliyet gösterebilmektedir.
Yatırım stratejileriniz ve serbest bölgelerle ilgili gelecek projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yüksek kalite standardını koruyarak, güvenilir ve tercih edilen bir yapıya sahip kurum kimliği çerçevesinde, planlı ve rasyonel yatırım ve projeler üreterek, dahil olduğu sektörlerle ile ilgili tüm süreçlere müşteri memnuniyeti öncelikli değerler katma misyona sahip CEY Holding, yönetimini üstlendiği serbest bölgelerde faaliyet gösteren yatırımcılara sağlayacağı hizmet kalitesini artırmak amacıyla yatırımlarını geliştirerek devam ettirmektedir.
Bunun yanı sıra, küresel ticarette önemli avantajlara sahip serbest bölgelerde yeni yatırımcılara faaliyet imkânı yaratabilmek ve hazır yatırım ortamı sunabilmek amacıyla, bu yönde faaliyette bulunacak firmaların ihtiyacı olan, ilk aşamada fizibilite çalışmalarına veri sunuşu olmak üzere mevzuat değerlendirme ve yatırıma yönelme konusunda bilgilendirme yaparak hazır kapalı alanlarda yatırım imkânı oluşturulması, bu sayede firmalar tarafından bu alanlarda yapılacak ihracat ve dış ticaret faaliyetleriyle ülke ekonomisine önemli katkılar sunulması ve gerektiğinde yeni serbest bölgeler kurulması gelecek projelerimiz içerisinde yer almaktadır.
Türkiye’deki serbest bölgelerinin küresel arenada rekabet avantajları bu bağlamda gelecekteki fırsatlar neler olabilir nelerdir?
Bilindiği üzere Dünya üzerinde serbest bölge faaliyetleri 1800’lü yılların sonlarından itibaren başlamış ve 1960‘lı yıllardan itibaren hız kazanmıştır. Türkiye’de de küreselleşme, dünya pazarlarında artan rekabet dolayısıyla benimsenen ekonomik model, dünya pazarlarında söz sahibi olma arzusu, ülkemizin ihracatının artırılarak döviz girdilerinin artırılması, dış ticarette daha iyi rekabet olanaklarına ihtiyaç duyulması, ülkeye yabancı sermaye girişinin teşvik edilmesi ve bu amaçla yabancı yatırımcılar için daha az bürokrasi, daha güvenli yatırım ortamı ve daha fazla serbestlik sağlanması ve bu amaçla yabancı ülkelerdeki serbest bölge uygulamalarının sağladığı yararların görülmesi üzerine 1985 yılında 3218 sayılı “Serbest Bölgeler Kanunu” yürürlüğe konulmuştur. Ülkemizde ilk olarak 1987 yılında Mersin Serbest Bölgesi kurularak faaliyete geçmiş olup bugün itibarıyla ülkemizin değişik bölgelerinde 19 serbest bölge faaliyeti mevcuttur.
Serbest Bölgelerin kuruluşunda ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek ana hedefler olarak belirlenmiştir. Bu amaçla serbest bölge faaliyetlerinde üretim işlemlerinde %100 Gelir ve Kurumlar vergisi istisnası ve üretim firmalarının ürünlerinin asgari %85’ini yurtdışına göndermeleri şartıyla işçi ücretlerinde %100 gelir vergisi istisnası sağlanmaktadır. Bunun dışında Serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontaj, elleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve hizmetin tamamını Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara veren hizmet işletmelerinin, söz konusu hizmetlere konu malların serbest bölgelerden Türkiye’ye herhangi bir şekilde girişi olmaksızın yabancı bir ülkeye gönderilmesi şartıyla bu hizmetlerden elde ettikleri kazançları da gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.
Ülkemiz serbest bölgelerinde sağlanan gümrük vergi muafiyeti, gümrük hattı dışı işlem avantajı, transit ticaret (Serbest Bölge aktarmalı veya 3. ülkeden 3. ülkeye), bürokrasi azlığı, fiyat, kalite ve standart esnekliği, dövizle işlem yapılması, Türkiye ‘den ihraç nitelikli satışlar, 100 Yerli, %100 yabancı ve yerli-yabancı ortaklığı şirket oluşumu, yeterli ruhsat süreleri yatırımcılar için küresel rekabette önemli avantajlar oluşturmaktadır.
Ayrıca, diğer ülkelerle mukayese edildiğinde ülkemizin bulunduğu önemli coğrafi konumu, üç tarafının denizlerle çevrili olması ve denizyolu bağlantılarının yanı sıra karayolu, demiryolu ve havayolu taşımacılığında oluşturduğu önemli ağlar ve lojistik kapasitesi, ülkemizin her coğrafi bölgesinde serbest bölge kurulmuş olması ve sayılarının ve yatırım imkânlarının artmakta olması, mevcut teşvik ve avantajlar kapsamında yerli ve yabancı firmalar için faaliyet gösterme imkanı oluşturulması, ülkemizin sahip olduğu önemli rekabet avantajını göstermektedir.
Dünyada rekabetin hızla arttığı dönemde, bu sunulan önemli avantajların artırılarak devam etmesi ve gelecekteki fırsatlara yönlendirilmesi amacıyla ülkemizin sahip olduğu rekabet avantajının ve serbest bölgelerinin gösterdiği performansın yükseltilmesi için uygulanan mevzuat ve teşviklerin iyileştirilmesi ve devamlılık göstermesi önemli görülmektedir.