Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, “Mutlu ve huzurluyum. Gözümün arkada kalmayacağına da eminim. Ben bu şehre hem üniversite kurucu rektörlüğüm hem de belediye başkanlığım döneminde elimden geldiğince hizmet etmeye çalıştım. Eskişehirli hemşehrilerim de benden memnun oldukları içindir ki, beş dönemdir, her seçim döneminde yükselen oranlarda oy vererek seçtiler. Onlara minnettarım” dedi.
Hayalindeki Eskişehir’i nispeten inşa edebildiğini söyleyen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, “Önceden Eskişehir deyince insanların aklına, soğuktan, tozdan ve çamurdan başka bir şey gelmezken, bugün son derece çağdaş, insanların yaşamaktan mutlu oldukları, “Eskişehirliyim” demekten gurur duydukları bir şehir haline geldi” dedi.
Öncelikle, 25 yıllık icraat döneminizi değerlendirebilir misiniz?
25 yıl, gerçekten de hatırı sayılır bir zaman dilimi. Benim ilk seçildiğim yılda doğanlar şu anda 25 yaşında birer yetişkin konumundalar.
Doğrusunu isterseniz ben, kendi yaptıklarımdan, başarılarımdan söz etmeyi çok sevmiyorum. Önemli olan insanların bunu takdir etmeleri. Çevremden, diğer insanlardan edindiğim izlenim, bu 25 yılı başarıyla geçirdiğim şeklinde. Elbette çok isteyip de hayata geçiremediğim projeler de oldu, ancak benden sonra gelecek arkadaşların o projelerle ilgili mücadeleye devam edeceklerine eminim.
Biliyorsunuz, her şeyin bir sonu var. Önemli olan, bunu yaparken sağlıklı ve doğru kararlar alabilmek. Ben de oturup düşündüğümde artık bırakma zamanının geldiğini düşündüm. Yapmak istediğim şeyler bitmiş miydi, hayır. Aksine kafamın içinde projeler uçuşuyor hala.
İçim rahat, gözüm arkada kalmayacak. Bu şehre ilk gençlik yıllarımdan itibaren hep hizmet etmeye çalıştım. Akademi yılları, Anadolu Üniversitesi kurucu rektörlüğüm, ardından Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığım dönemlerde hem Eskişehir’e hem ülkeme hizmet etmeye çalıştım. Bunu da hep büyük bir onur ve gururla yaptım.
Hayata geçirdiğiniz kente değer katan en önemli projelerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Hayata geçirdiğim projeler o kadar çok ki, hangisinden söz edeyim, bilemiyorum. Göreve ilk geldiğimde, şehrin kronikleşmiş, ancak bir türlü çözüm üretilemeyen sorunlarından başladım. Mesela Porsuk, mesela şehir içi toplu ulaşım, mesela Kalabak Su risale hatlarının yenilenmesi ve suyun halka daha sağlıklı ve hijyen biçimde ulaştırılması önemliydi. Porsuk Islah Projesine başladık, Porsuk o dönem dünyanın en kirli akarsularından biriydi. İçinde sivrisinek larvası bile yaşayamıyordu. Basma Fabrikası o gün ne renk kumaş üretiyorsa o renk akardı. Üstelik birçok yerleşim biriminin ve fabrikaların, işyerlerinin atıkları Porsuk’a atılıyordu. Dibi de kalın bir balçıkla kaplanmıştı. Önce atıkları önledik, sonra Porsuk’un dibindeki balçığı temizledik, şehrin iki yakasını birleştiren köprüleri yeniledik. Ardından Kalabak Su risale hatları asbestli borularla döşenmişti ve bu borular o kadar eskiydi ki, şehre ulaşana kadar çok fazla kayıp veriliyordu. Bir taraftan da tramvay projemizi hazırladık.
1999 depremi, ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biriydi. Maalesef daha büyüğünü 6 Şubat depremleriyle geçtiğimiz yıl yaşadık. 1999 depremi sonrasında devlet tüm kaynaklarını deprem bölgesine ayırmıştı. Projeler için hükümetten kaynak bulma şansımız yoktu. Ben de projeleri alıp yurt dışında kaynak arayışına başladım. Gerekli kaynağı bulduktan sonra da hızla çalışmalara başladık. Eskişehir, yeşil açısından son derece fakir bir şehirdi. Uygun alanlar bulup, Türkiye’nin en büyük parklarından ikisini yaptık. İrili, ufaklı pek çok yeşil alan kazandırdık. Avrupa’nın en modern arıtma tesislerini kurduk. Ve daha pek çok projeyi hayata geçirdik.
Böylelikle şehrin çehresi değişti. Önceden Eskişehir deyince insanların aklına, soğuktan, tozdan ve çamurdan başka bir şey gelmezken, bugün son derece çağdaş, insanların yaşamaktan mutlu oldukları, “Eskişehirliyim” demekten gurur duydukları bir şehir haline geldi.
“BAŞARILI OLABİLDİYSEM NE MUTLU BANA”
Hayalinizdeki Eskişehir’i inşa ve ihya edebildiniz mi?
Hayalimdeki Eskişehir’i nispeten inşa edebildim diyebilirim. Tüm hayallerimi gerçekleştirip gerçekleştirmediğimi soruyorsanız, elbette değil. Çünkü insan yaşadığı sürece hayalleri bitmez. İnsan zihni durmadan kendini yeniler. “En büyük hayalimi gerçekleştirdim” dersiniz, ancak hemen sonrasında yeni hayaller kurarsınız. Bu biraz da, hayatın ritüeli, itici gücü.
Tüm hayallerimi gerçekleştirdim diyemem, ancak gerçekleştirdiğim projelerin çoğu, hayatım boyunca hep hayalini kurduğum projelerdi. Yurt dışına her gittiğimde, Avrupa’nın modern kentlerini görür, oralardakilerin neden Eskişehir’de olmadığını düşünürdüm. Anadolu Üniversitesi Kurucu Rektörlüğüm döneminde bazılarını hayata geçirmeye uğraştım. Ancak dönemin siyasetçileri ve bürokrasi nedeniyle pek başarılı olamadım. Rahmetli Bülent Ecevit bana büyükşehir belediye başkanlığını önerdiğinde, zor da olsa kabul etmemin nedenlerinden biri buydu. Rahmetli Ecevit de “Sayın Büyükerşen, siz ülkeye örnek bir üniversite kazandırdınız, açık öğretim sistemini kurdunuz. Şimdi yapmanız gereken örnek bir şehir yaratmak” demişti. Başarılı olabildiysem ne mutlu bana…
Eskişehir’in geleceği ile ilgili bir endişeniz var mı?
Öyle bir endişem yok. Çünkü Eskişehirlilerin kazanılan projelerin ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceklerinden eminim. Benim üst üste beş dönem belediye başkanlığını kazanmam, bu projelerin Eskişehirlilerden onay aldığını gösteriyor. Benden sonra göreve geleceklerin yapması gereken bu kazanımların üzerine yenilerinin eklenmesi olacaktır. Eskişehir halkı asla geri adım atmayacak, hep daha iyisini isteyecekledir.
Eskişehir’in gelecek vizyonu hakkında neler söylemek istersiniz?
Eskişehir’in gelecek vizyonunun çok açık şekilde belirlendiğini düşünüyorum. Çünkü Eskişehir halkı bu vizyonu deneyimleyerek oluşturdu ve bundan asla vazgeçmeyecektir. Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir Cumhuriyet şehri olmak, çağdaş şehircilik ilkelerine bağlı, herkesin birbirine hoşgörü ve saygıyla davrandıkları, ulaşımıyla, alt yapısıyla vasatın üzerinde bir yaşam kalitesi sunan bir şehir olmak. Eskişehir’in gelecek vizyonu tamamen bu ilkelerin üzerine kurulmuş olacaktır.
Yeni nesil belediyecilik kavramını nasıl okumak lazım?
Biliyorsunuz özellikle sosyal demokratların yerel yönetimlerde daha fazla söz sahibi olmasıyla birlikte, “sosyal belediyecilik” kavramı ortaya çıktı. Yani belediyelerin görevi, yalnızca alt yapı, şehir içi ulaşım ve imar düzenlemelerinden ibaret değil artık. Farklı gelir gruplarına, dezavantajlı kesimlere, kadınlara, yaşlılara, gençlere hayatın her evresinde destek olmak, onların yaşamlarını kolaylaştırmak ve yaşam kalitelerini arttırmak, artık belediyelerin ana hedefleridir.
Benim uzun zamandır savunduğum, hatta Cumhurbaşkanı’na dosya halinde sunduğum bir “Yerel Yönetimler Nasıl Olmalı?” başlıklı bir tezim de vardır. Orada, yerel yönetimlerde yapılması gereken belli başlı düzenlemeleri ifade etmiştim. Meclis yapısından, mali yapıya kadar, belediyelerin yetkilerinin yeniden düzenlenmesine kadar birçok konuya değinmiştim. O düşüncelerimi halen koruyorum. Ancak bunların hayata geçmesi için devletin harekete geçmesi gerekiyor.
“YAŞANABİLİR KENTLER OLUŞTURMAK İÇİN, HER KENTİN KENDİ DİNAMİKLERİNİ HAREKETE GEÇİRMESİ GEREKİR”
Sizce, yaşanılabilir kentler oluşturmak için Türkiye’nin nasıl bir master plana ihtiyacı var?
Yaşanabilir kentler oluşturmak için, her kentin kendi dinamiklerini harekete geçirmesi gerekir. Belli bir plan, belli bir şablon ortaya koyarsanız, tüm şehirlerin kapasiteleri yetmeyebilir, vizyonları örtüşmeyebilir. İşin içine siyaseti katmadan, yani partizanlık yapmadan, bize oy verdi, vermedi demeden, şehrin önceliklerini çok doğru benimseyerek her şehir kendi master planını hazırlayabilir. Yeter ki, öncelik o şehirde yaşayan insanların olsun.
Örneğin zaman zaman beni şehrin ana arterlerinden bazılarını araç trafiğine kapatmam nedeniyle eleştirirler. Ben de onlara hep şunu söylerim, “benim için öncelik araçların değil, insanlarındır.” Bu, konuda başka bir belediye başkanının farklı tercihleri olabilir. Önemli olan, o şehir halkının yaşam kalitesini yukarıya çıkaracak hizmetlere öncelik vermektir.
“TÜM BAŞKANLARIMIZ, ADAYLARIMIZ VE PARTİLİLERİMİZ KENETLENMİŞ BİR HALDE YEREL SEÇİMLERE HAZIRLANIYORUZ”
Önümüzdeki yerel seçimlerle ilgili Eskişehirlilere mesajınız nedir?
Onlar, benim ne istediğimi çok iyi bilirler. Ancak sizin aracılığınızla bir kez daha ifade etmek isterim. Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi, ben aday olmamaya karar verince beş yıl boyunca, benden sonra benim icraat yetkilerime sahip belediyenin en yüksek bürokratı olarak Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevini yürütmüş olan ve benim belediyecilikte yetiştirdiğim Ayşe Ünlüce’yi aday gösterdi. Tepebaşı ve Odunpazarı adaylarımız ise mevcut belediye başkanları oldu. Bazıları zannetti ya da öyle umdular ki, ben aday olmayınca, yerime kim aday olursa olsun kavga çıkacak, herkes birbirine girecek. Böyle bir şey olmayacağını biliyordum ki hiç bir tartışma yaşanmadı. Tüm başkanlarımız, adaylarımız ve partililerimiz kenetlenmiş bir halde yerel seçimlere hazırlanıyoruz.
Ben de zaman zaman bu çalışmalara katılıyorum. Eskişehirlilerin ilgisini ve alakasını canlı olarak görebiliyorum. Ben de, Ayşe Ünlüce’yi onlara emanet ettiğimi, kendisine ve diğer başkan adaylarımıza ve bana verdiklerinden daha fazla oy vermelerini istiyorum. Çünkü biliyorum ki, Ayşe Ünlüce de, Ahmet Ataç da, Kazım Kurt da ve diğer adaylarımız da bu görevleri layıkıyla yapacak kişilerdir, liyakatlerini kanıtlamış insanlardır.
Son olarak, duygu ve düşüncelerinizi de almak isteriz…
Mutlu ve huzurluyum. Gözümün arkada kalmayacağına da eminim. Bugüne kadar Eskişehirli hemşehrilerim ile aramızda kopmaz bir bağ oluştu. Onlar beni tanırlar, ben de onları tanıyor ve biliyorum. Aramızda kuvvetli bir dayanışma ve bir güven ilişkisi var. Ben bu şehre hem üniversite kurucu rektörlüğüm hem de belediye başkanlığım döneminde elimden geldiğince hizmet etmeye çalıştım. Ve onlar da benden memnun oldukları içindir ki, beş dönemdir, her seçim döneminde yükselen oranlarda oy vererek seçtiler. Onlara minnettarım.