Mıstaçoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Mıstaçoğlu, “Biz Türk milleti olarak milliyetçi bir toplumuz. Ancak milliyetçilik sadece vatan savunmasında değil, ekonomide de olmalı. Başta devletimizin kurumları olmak üzere her fırsatta ticari milliyetçiliği vurgulamalı ve harekete geçmeliyiz” dedi.
Telefon ve tablette dünya markası OPPO’nun Türkiye’deki üretiminden satış sonrasına tüm sürecini devralan Mıstaçoğlu Holding, 2024 model ilk telefonları pazara sunmaya hazırlanıyor.
Mıstaçoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Mıstaçoğlu ile mobil iletişim sektöründeki faaliyetlerini, OPPO Türkiye’yi ve hedef ve beklentilerini konuştuk.
Öncelikle Mıstaçoğlu Holding’in faaliyet alanlarından kısaca bahsedebilir misiniz?
Grubumuz, turizm-otelcilik, gayrimenkul yatırım ve işletmeciliği alanlarında faaliyet gösterirken; aynı zamanda altın madenciliği üzerine de çalışıyoruz. Bu alanda Kırgızistan maden şirketi Kumtor ile stratejik ortaklık kurduk. Kumtor, dünyanın en büyük altın maden şirketleri arasında. Ortaklık teklifi sahadaki başarılı çalışmalarımızın ışığında devlet şirketinden gelmişti. İlk yatırımımızın gerçekleştiği Kırgızistan’daki bu ortaklık ve mevcut çalışmalarımız da oldukça verimli ilerliyor.
Ancak ana işimiz mobil iletişim sektörü. Mobiltel şirketimizle geçmişten bugüne Motorola, Siemens Mobile, Blackberry, Nokia, Ericsson gibi global markalarla ticari iş birlikteliği yaptık. Günümüzde ise dünyaca bilinen Apple, Samsung, Xiaomi, Vivo, Tecno, Huawei, Honor gibi birçok markanın Türkiye’deki resmi distribütörlüğünü yapmaktayız. Tüm bu markaları, Türkiye genelinde on binlerce noktaya ulaştıran güçlü dağıtım ağına sahibiz. Mobiltel şirketimizle 30 yıldır Türkiye’de birçok global mobil iletişim markasının derinleşmesine, tüketicilerle buluşmasına ve pazar payının artırılmasına öncülük ettik.
OPPO’nun Mıstaçoğlu Holding girişimiyle Türkiye’de tekrar konumlanacak olmasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?
30 yıllık sektör deneyimimizle OPPO markasının Türkiye’deki tüm haklarını devraldık. Türkiye’deki üretim, satış-pazarlama, dağıtım ve satış sonrası hizmetleri işlerinin tamamını bünyemize aldık. Bu, global markalarla OPPO’nun tarihinde bir ilk. Çünkü dünya markaları genellikle distribütörlük verirken; Türkiye’deki tüm haklarını karşılarındaki firmaya vermez.
Ölçekte yüzde 15 pazar payı yakalayan OPPO’nun Türkiye’den çıkması, ülkemiz açısından da kayıptı açıkçası. Biz de Mıstaçoğlu Holding olarak, ülkemizde marka konumlanmasına ve sürdürülebilirliğine inandığımız OPPO markasını Türkiye’de başarılı şekilde temsil etmek için girişimlerde bulunduk. Görüşmelerimizin sonucunda hem globalde hem de Türkiye’de tüketiciler tarafından değerli bulunan OPPO markasını ülkemizde tekrar faaliyete geçirmek için ortak bir noktada buluştuk. Anlaşmamız neticesinde Türkiye’deki yatırımlarını devralarak sürecin devam etmesini sağlamak üzere yola çıktık. Türkiye’deki model üretimi konusunda ise OPPO genel merkezle iş birliği içerisindeyiz.
Türkiye’de ekonomisi gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında telefon değişim süresi yaklaşık 7 yıl ve yılda da yaklaşık 12 milyon telefon satılıyor. Sektör pazar payı olan yüzde 15 oranına karşılık ise 2 milyon cihaz demek ve bu da OPPO’nun pazar payı. Bu ciddi üretim adedi ve yatırım gerektiren bir süreç.
Öncelikli hedefimiz, iç pazarda güçlü konumu elde etmek. Oppo ile görüşmelerimizde Türkiye’nin çevresindeki coğrafyalara yönelik ihracat hedeflerimizin de olduğunu kendilerine ifade ettik. Ancak birinci vazifemiz, iç pazarımızdaki işlerimizi en doğru şekilde yapıp, OPPO gibi global bir markanın Türkiye pazarında üst sıralarda yerini konumlandırmak. Ardından, hedefimiz olan ihracat modelimizi hayata geçirmek. Tabii ki, pazarlarımız ortak görüşle ve karşılıklı katkılarla belirlenecek.
OPPO Türkiye tarafında farklı teknolojik ürünler de geliştirecek misiniz?
OPPO globalde cep telefonu ve tablette en güçlü markalardan biri. Özellikle kamerası, ekranı, işletim sistemi ve bataryası ile donanım ve yazılımı nitelikli özellikleri çok güçlü. Türkiye pazarında da tercih sebebi bu özellikleri… Tüketici, ürün farkını ve kalitesini hissettiğinde bir markaya bağlılık gösteriyor. Bu noktada OPPO markası olarak öncelikle global pazarda yer alacak modelleri dünya ile aynı anda Türkiye pazarına sunacağız.
İnovasyon ve sürdürülebilirlik planlamalarınızı tamamlayabildiniz mi?
Grup bünyemizde AR-GE ekibimizle “Türkiye pazarında neyi, nasıl farklı yapabiliriz?” sorusuyla birtakım çalışmalarımız var. OPPO’nun yurt dışı parçalarının fabrikamızdaki üretimiyle alakalı gerek üniversitelerle iş birliklerimiz gerekse ekibimizin çalışmaları söz konusu. OPPO küresel şirketinin öncülüğünde Türkiye’deki insan gücü ve iş gücü gelişimi üzerine çalışmalarımız da devam edecek.
OPPO Türkiye için üniversite-sanayi iş birliğiniz var mı?
Üniversite-sanayi iş birliği yönünden şu anda birçok üniversite ile görüşmelerimiz ve iş birliği anlaşmalarımız mevcut. Mobil iletişim sektöründe ekosistem oluşturarak, ülkemizin sanayi kapasitesini güçlendirmek için çalışmalıyız.
AR-GE, ÜR-GE ve inovasyon birimlerinizde yerli insan gücünü öncelikleyeceksiniz sanıyorum?
Temel hedefimiz, yerli insan gücüyle işimizi yapabilmek. Ancak fabrikamızda çalışacak 50 mühendisimizden yaklaşık 15’ini yurt dışından getiriyoruz mecburen. Bazı pozisyonlarımızda tecrübeli Türk mühendis bulamamak gerçekten üzücü… Türkiye’de birçok alanda kaliteli mühendislerimiz var elbette. Fakat deneyim eksikliği sıkıntısı yaşanıyor.
OPPO ile yaptığımız anlaşma gereği yurt dışından gönderdikleri mühendislerin çoğunu bir yıl içinde geri göndereceğiz. Tabii burada bulundukları süre boyunca tüm bilgi ve deneyimlerini Türk mühendislerimize aktarmalarını sağlamayı ve sektöre tecrübeli insan kaynağı kazandırmayı hedefliyoruz. Belki beş sene sonra Türk mühendislerimiz, Türkiye’deki üreticilerin yanı sıra yurt dışında birçok global markada görev alabilecek.
Son olarak eklemek istedikleriniz…
Şunu söylemek istiyorum; biz Türk milleti olarak milliyetçi bir toplumuz. Ancak milliyetçilik sadece vatan savunmasında değil, ekonomide de olmalı. Gelişmiş ülkelerin yerli ve milli üretimlerine sahip çıkmalarını gözlemliyoruz. Geçmişte anımsadığımız “Yerli malı, Türk’ün malı.” söylemi çok anlamlı. Başta devletimizin kurumları olmak üzere her fırsatta ticari milliyetçiliği vurgulamalı ve harekete geçmeliyiz. Üretimin ülkemizde önceliklendirilmesi gerek. Bu şekilde Türkiye’de kaliteli ürünlerin ve fiyat performansının artacağına da inanıyorum. Ticari milliyetçilik farkındalığı ve bilincinin yükseleceğini umuyorum.