Günümüzün en önemli teknoloji gündemini yapay zekâ oluşturuyor. Global dev Microsoft’un ChatGPT isimli yapay zekâ sesli chat teknolojisini üreten OpenAI’ye yaptığı milyarlarca dolarlık yatırım ile birlikte iyice görünür olan bu yarışta Google Bard ile cevap verirken, Apple, Amazon, Alibaba gibi devler de kendi yapay zekâ sistemleriyle yarışa katılacaklarını duyurdu.
Yapay zekânın kullanımı işsizlik dalgası mı yaratacak sorularını beraberinde getirirken, ABD, Avrupa Birliği, G7 ülkeleri yapay zekânın kısa bir süre sonra dönüştüreceği yakın geleceğin kontrollerinde bulunması için çeşitli hamlelere başvurduğunu açıkladı.
Yapay zekâ, son yıllarda giderek daha fazla gündem oluşturmaya başladı ve özellikle OpenAI’ın ChatGPT’sinin bu trendi hızlandırdığı yadsınamaz. Şirketlerin %45’i, yapay zekâ harcamalarını artırdı.
Global yapay zekâ pazarının, 2027’ye kadar 407 milyar dolara kadar sıçrayış yaşayacağı öngörülüyor. 2022 yılındaki yaklaşık 87 milyar dolarlık gelirinden sonra gelecek için öngörülen sayılar, yapay zekâ teknolojilerinin ciddi büyüme potansiyeli olduğunu yansıtıyor.
Önümüzdeki 10 yıl içinde yapay zekânın en çok etkileyeceği alanlar sırasıyla sağlık, eğitim ve hukuk olacak. Üretim, enerji, tarım, e-ticaret, otomotiv, bankacılık ve finans, sigortacılık, tedarik zinciri ve lojistik, pazarlama, satış, insan kaynakları, çağrı merkezi de en çok etkilenecek diğer sektörler arasında yer alacak. Ayrıca birçok büro, idari işler, avukatlık, sekreterlik rolünün yapay zekâ nedeniyle hızla düşüş göstermesi muhtemel görünüyor. İşleri etkilenmeyen profesyoneller ise bazı durumlarda daha düşük ücretlerden etkilenecek. Yapay zekâ, özellikle startuplar ve özel sektör üzerinde büyük bir etki yapacak ve onları, iş süreçlerini otomatikleştirmeye ve iş kararlarını desteklemeye yönelik yeni fırsatlarla karşı karşıya bırakacak. Yapay zekâ platformlarını anlama ve kullanma konusunda becerikli olanlar ise birçok şirket için çok değerli bir potansiyel çalışan olmaya devam edecek. Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojileri, özellikle ChatGPT gibi yapay zekâ teknolojileri, işletmelerin gündemini değiştiriyor ve organizasyonların bu teknolojiyi benimsemeleri için bir baskı oluşturuyor. Bu esnada ortaya çıkan endişeler de üzerine konuşulmaya, tartışılmaya değer yeni başlıklar ortaya koyuyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2017 yılında Rusları yapay zekâ kullanan teknolojilerde lider olan ülkenin dünyaya hâkim olacağı konusunda uyarmış, yapay zekânın gelişiminin “şu anda tahmin edilmesi zor olan devasa fırsatlar ve tehditler” yarattığını söylemişti. Rus lider, gelecekteki savaşların dronlar tarafından yürütüleceğini ve “bir tarafın dronları diğerinin dronları tarafından yok edildiğinde, teslim olmaktan başka seçeneği kalmayacağını” öngörmüştü. Putin, endişelenmekte haklıydı. Çünkü teknolojik liderlik, büyük dijital yatırımlar, hızlı iş süreci inovasyonu, verimli vergi ve transfer sistemleri gerektirecek, bunu en iyi yapanlar diğerlerine hükmedecekti.
ABD Başkanı Joe Biden ise 2023 yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada; “Yapay zekâ gibi gelişen teknolojiler hem muazzam bir potansiyele hem de çok büyük tehlikelere sahiptir. Bunların baskı silahı olarak değil, fırsat aracı olarak kullanıldığından emin olmalıyız. Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın dört bir yanındaki liderlerle birlikte, yapay zekâ teknolojilerinin piyasaya sürülmeden önce güvenli olmasını sağlamak için kuralları ve politikaları güçlendirmek için çalışıyor. Kamuoyu olarak bu teknolojiyi bizim yönettiğimizden emin olmak istiyoruz, tam tersi onun bizi yönetmesini sağlamak değil” dedi. Bu konuşma, aynı zamanda teknolojide dünya lideri olmayı amaçlayan Çin ile yoğun bir rekabetin olduğu bir ortamda gerçekleşti. ABD’nin Çin gibi gelişmiş yapay zekâ teknolojisine sahip ülkelere karşı savunmasız olduğu kendi içinde konuşuluyor. Çünkü endişelerden biri, yapay zekânın 2024 ABD seçimlerini ve finansal piyasaları etkileyecek şekilde manipüle edilebilmesi.
Putin, Biden ve diğer liderin yapay zekâyla ilgili açıklamaları bana şu soruyu sorduruyor; “Ülkeler yapay zekâyı geliştiren teknolojileri kontrol edecek bir Dünya Zihin Örgütü oluşturmalı mı?” Eğer bunu oluşturabilirlerse yönetim kurulunu nasıl organize edeceğiz? Yönetim yapısının bir parçası kim/kimler olmalı? Hükümetlerin ve özel şirketlerin kuralları gizlice ihlal etmemesini hangi mekanizmalar sağlayacak? Özellikle de bunu yapmak en gelişmiş silahları, kuralları çiğneyenlerin eline bırakacağı zaman? Sonuçta diğer aktörler de kuralları ihlal ederse bunlara ihtiyaçları olacak.
Yapay zekâyı düzenlemek ve kötü aktörleri caydırmak için cezalar içerecek şekilde yasa yapıcıların çalışması, Yapay Zeka Yasasının oluşturulması için Avrupa Birliği’yle hareket edilmesi gündemde. Çünkü birçok kurum yapay zekânın suiistimallerini mevcut yasal güçle dizginlemenin güç olduğunun bilincinde. Önümüzde insanlık tarihinin en iyi ve en kötü yılları mı var bilemeyiz ancak bildiğimiz bir şey var ki, o da daha önce sahip olduğundan daha fazla güce sahip birçok ülkenin olduğu… Özel bir zaman diliminden geçiyoruz, teknoloji dalgasının neden olduğu tarihi değişikliklere tanıklık ediyoruz. Sadece Elon Musk ya da Steve Jobs gibi liderlere sahip olursak dünyanın kaotik bir yer olacağını görüyoruz. Dogmaların dünyasına meydan okumak için elbette onlar gibi liderlere ihtiyacımız var, biliyoruz. Ancak ikisiyle dolu bir ülke ya da şirket başarılı olabilir mi? Cevap, hayır. Çünkü, bu liderlik tarzının altlarındaki insanlardan oluşan ve bazı değerleri yok saymayan bir dengeye ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Böylesi liderlerle yaratılan teknoloji dalgasının daha önce gelenlerden nasıl farklı olduğunu ve ayrıca bu teknolojilerin insanlar, ülkeler ve işletmeler için ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor. Hükümetlerin bu dalga karşısında neler yapabileceklerini de…
CEO’ların yüzde 42’si, yapay zekânın 5 ila 10 yıl içinde insanlığı yok edeceğine inanıyor!
Yapay zekâ araçları şimdiden sanattan iş dünyasına pek çok alanda insanların yerine birçok görevi yerine getirmeye başladı. Büyük şirketlerdeki CEO’ların önemli bir kısmı, yapay zekânın kısa süre içinde insanlığı yok edebileceğine inanıyor. ABD’nin saygın eğitim kurumlarından Yale Üniversitesi, 2023 yılında 119 şirketin CEO’suyla bir anket yaptı. Katılımcıların yüzde 42’si yapay zekânın gelecek 5 ila 10 yıl içinde insan türünü yok edebileceğine inandığını söyledi. Bu inancı paylaşan CEO’ların isimleri halka açıklanmadı. Ancak ankete katılan CEO’lar arasında Zoom, Coca-Cola ve Walmart gibi büyük şirketlerden isimlerin de yer aldığı ifade edildi. Ankete katılan CEO’ların yüzde 34’ü yapay zekânın 10 yıl içinde insanlığı yok edebileceğini söylerken, yüzde 8’i de aynı şeyin 5 yıl içinde gerçekleşeceğine inanıyor. Katılımcıların yüzde 58’i ise durumdan endişelendiklerini ama yapay zekânın insan türünü yok edemeyeceğini düşünüyor. Ayrıca CEO’ların yüzde 42’si de yapay zekâ riskinin abartıldığını dile getiriyor.
Çevrimiçi eğitim platformu edX tarafından 2023 yılının Eylül ayında yapılan bir ankete göre, CEO’ların neredeyse yarısı (%49) yapay zekânın etkili bir şekilde kendi rollerinin “çoğunun”, hatta “tümünün” yerini alabileceğini söylüyor. Liderlerin çoğunluğunun yapay zekânın dönüştürücü olacağını düşündüğü açık. Öyle ki liderler bunun büyük bir olay olduğuna ve bunun muhtemelen internetten daha büyük olduğuna inanıyor. Ancak yapay zekânın iyi bir lideri tanımlayan “eleştirel düşünme, vizyon, yaratıcılık, takım çalışması, iş birliği, insanlara ilham vermek, dinleyip görebilmek” gibi sosyal becerilerin çoğunu kopyalaması zor. Yapay zekânın süper zeki olabilmesi için önce duygusal açıdan zeki olması gerekiyor. Bu da liderlerin kesinlikle var olmaya devam edeceği anlamına geliyor, ancak işlerinin yakında kökten farklı görünebileceğine de işaret ediyor. Liderler için sıradan görevleri devretmenin onları lider yapan şeylere, vizyona, yeni ürünler ve satış hayallerine odaklanmaya yardımcı olabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.
2023 yılının Mayıs sonunda bir grup üst düzey yapay zekâ araştırmacısı, bu teknolojinin insanlığa karşı yarattığına inandıkları varoluşsal tehdide dair 22 kelimelik bir uyarı yayımlamıştı. İmzacılar arasında ABD’li yapay zekâ firması ve ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’ın CEO’su Sam Altman da yer alıyordu. Mektupta şu ifadeler yer alıyordu: “Yapay zekâdan kaynaklanan yok olma riskini azaltmak, pandemiler ve nükleer savaş gibi toplumsal ölçekli diğer tehlikelerin yanı sıra küresel bir öncelik olmalıdır.”
Tarih, özellikle teknoloji söz konusu olduğunda geleceğe yönelik kötü tahminlere tanıklık etmemizi sağlıyor. Öyle ki yapay zekâ hakkındaki tahminler de yakında bu iki kategoriden biri olarak karşımıza çıkacak ya hafife almış olacağız ya da fazla tahminde bulunduğumuza tanıklık edeceğiz. Günümüzde yapay zekâya ilişkin iddiaların çoğu makul görünüyor. Ancak sorun şu ki, her yeni teknoloji bir noktada kaçınılmaz olarak kendini tüketiyor ve temel anlamda gelişmeyi bırakıyor. Zor olan ise bu sınırın ne olacağını veya ne zaman ortaya çıkacağını hiçbir zaman bilemiyor olmamız. Yapay zekâ bir yere doğru gidiyor ama bunun bir çıkmaz sokak mı yoksa toplumsal bir dönüşüm mü olduğunu bilmiyoruz ve bilemiyoruz. Belki de tahminlerde bulunanların tahminlerinin doğru olup olmadığından çok tahmini yapan kişilerin neler ortaya çıkardıklarına bakmalıyız. Şu örnekle biraz daha açayım: Otomobilin başarısızlığına işaret eden pek çok kişinin atlara karşı çıkarı olmasına şaşırmamalıyız. Otomobilin başarısız olmasını istiyorlardı ve başarısından korkuyorlardı. Dolayısıyla haber kaynakları “X gerçekleşecek” diye manşet attığında belki de bunu “X’in olmasını istiyoruz” şeklinde okumalıyız. Bazı insanlar yapay zekânın dünyayı değiştirmesini istiyor ve bu yüzden de öyle olacağını söylüyor. Diğerleri de bundan korkuyor ve tam tersini söylüyor olamaz mı? Bu nedenle karşılaştığımız herhangi bir tahmine dair şu soruyu sormalıyız: Gerçekleşirse kime faydası olur?
Bunun başka bir düzeyi daha var. O da tahminlerin çoğunlukla seçimlerimizi yönlendirmeye yönelik olması… Örneğin; ekonomistler durgunluk öngörüyor, tasarruf zamanı veya bir kalkınma, o hâlde harcama zamanı… Hükümetler, liderler, fütüristler, uzmanlar korkutma, heyecanlandırma ve manipüle etme gücüne sahipler. Kararlarımızı kendi amaçlarına uyacak şekilde etkilemeyi umuyor olabilirler. Bizler, “öngördükleri şeyler gerçekleşecek derken” bunların aynı zamanda kendi arzuları olduğunu görmezden gelemeyiz.
Anladığımız şu ki, bu teknolojilerin vaatleri çok büyük ama tehlikeleri de bir o kadar büyük. Bunların da anlatılması gerekiyor. Yapay zekânın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında çıkarı olanlara iyi bakalım… Yapay zekâyı lider yapanlar kendi liderliklerini ilan edebilirler!