Her yıl temmuz ayı kariyer ve meslek seçiminde önemli bir eşiktir. Üniversite giriş sınavı yapılmış ve artık tercih aşamasına gelinmiştir. Ailelerde ve gençlerde bazen heyecanlı, bazen kaygılı bir telaş gözlemleriz. Her gencimizin aldığı puan ile yerleşebileceği en iyi bölüme yerleşmek çabasındadır. Genelde “hangi bölümü tercih etmeliyiz?” sorusunu duyarız. Açıkçası, yapay zeka, geleceğin işleri, ekonomik konjonktür derken biz profesyonellerin bile aklı çok karışık. İş ve meslek tercihi üzerine konuşmaktan ve yazmaktan önce, esas sorunun kendini yönetmek olduğu görüşündeyim. Hepimizin giderek daha da zayıflayan kendini yönetme yeteneğinin gelecekteki başarıda esas unsur olarak en başa koymak gerekir. Çünkü, hangi meslekten olursanız olun, hangi işi yaparsanız yapın veya Dünyanın neresinde olursanız olun, başarının en temel anahtarı kendini yönetebilme yeteneğidir. Zaten belli bir başarıya imza atmış kişilerin de ortak özelliği, hedeflerini ve zamanlarını iyi yönetebilme yeteneğidir.
Öncelikli olarak “başarı”dan ne anladığımızı netleştirelim. Başarı çok önemli bir şirketi yönetmek de olabilir, günlük alışverişini kendi kendine yapabilmek de… Bir kitap yazmak veya okuma yazmayı öğrenmek… Hepsi de başarıdır. Başarı öznel bir iştir. Her bireye göre değişebilir, ancak yaşattığı his hepimizde aynıdır. O zaman hayatımızda başarı hedefimiz varsa ve bu hedef için kendimizi yönetmek derdindeysek, ilk olarak bizim için başarının ne olduğuyla ilgili net olmalıyız. Üniversite sınavında iyi puan almak, işinde yönetici pozisyonuna geçmek, oynadığı futbol takımının en iyisi olmak… Kısaca sahiplendiğimiz, istediğimiz bir başarı hedefimiz olmalı ki buradan, kendimize istediğimiz hayatı inşa edelim.
Kendini yönetmedeki ikinci değineceğimiz unsur, kendimizin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek olmalıdır. Hangi konuda becerikliyim? Neyi çok iyi yaparım? Hangi işi yürütürken kendimi çok iyi hissediyorum? Bu soruların tersine hangi alan o kadar iyi performans sergileyemiyorum? Neler bana sıkıcı geliyor? Bu soruların cevabını doğru şekilde bulmak önemlidir. Ancak bu soruları kendi kendimize cevaplandırmak kadar, etrafımızdan alacağımız geri bildirimlere de açık olmalıyız. Alacağımız olumsuz yanıtlara küsmeden bu yanıtları önemli geribildirimler olarak görmek gerekir.
Çağımızın en önemli sorunlarından biri de odaklanma sıkıntısıdır. Giderek daha fazla sayıda çocuğa ve gence Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı konmakta. Bu artışın nedenlerinden birinin de artan mobil cihaz kullanımı olduğu görüşündeyim. Çok küçük yaşlarda tablet ve cep telefonlarıyla tanışan çocukların ilerleyen yıllarda bu teknolojiyle ilişkilerine mesafe koymakta zorlandıkları ortadadır. Giderek artan ekran sürelerinin yarattığı tahribat konusunda araştırmalar sürmekte. Ancak bizler de çocuklarımız ve kendimiz ekranlardan korumak için bilim insanlarının yaptığı araştırmaların sonuçlanmasını bekleyemeyiz. Artan ekran sürelerinin odaklanma yeteneğimizi nasıl düşürdüğünü her geçen yıl daha da net gözlemliyoruz. Daha az kitap okuyorsanız, size biraz sıkıcı gelen bir filmde uyuklamaya başlıyorsanız, arkadaşlarınızla sohbet ederken araya sürekli cep telefonları giriyorsa, telefonsuz uykuya dalmakta zorluk çekiyorsanız, odaklanma kendinizi sorgulamanın vakti gelmiş demektir. Bu odaklanma yeteneğimizdeki körelme, pek çok araştırmacının özel ilgilendiği alandır. Bu alanda yazan çizen hemen herkesin vurguladığı nokta ise, gelecekte başarılı olacak bireylerin başarısının. Sırrının odaklanabilme kabiliyeti olduğudur.
Kendini yönetebilmenin hedefleri belirleme, güçlü ve zayıf yönleri objektif şekilde bilme ve odaklanma dışında başka ara hedefleri de vardır. Örneğin sürekli öğrenme, hayat boyu başarının istikrarlı şekilde sürmesindeki önemli bir kavramdır. Günümüzde ne yazık ki 2 veya 4 yıllık üniversite eğitimi bir mesleği icra etmek mümkün değildir. Hızla akan bilgi çağında mesleğinizde güncel kalabilmenin önemli unsuru sürekli öğrenmeyi önemsememizdir.
Ve son olarak kendini yönetebilmenin olmazsa olmazı, zamanını iyi yönetmektir. Zaman yönetimi üzerine sayısız makale ve videoya ulaşabilirsiniz. Burada zaman yönetiminin nasıl yapılacağıyla ilgili yazmak çok etkin bir çaba olmayacaktır. Zaman yönetimi de tıpkı başarı gibi kişisel bir durumdur. Zamanınızı nasıl yöneteceğinize sizin karar vermeniz gerekir. Ancak belki de bu en kıymetli servetimizi hiç boşa harcamadan her gün üzerine yeni bir bilgi, yeni bir merak, yeni bir insan ekleyerek gitmeyi, yaşamın bir armağanı olarak görüyorum.