
Pandemi sonrası iş dünyasında sıkça konuşulan kavramlardan biri çeviklik (agility) oldu. Ancak günümüzde yapılan yeni araştırmalar, çalışanların artık sadece çeviklik değil, aynı zamanda istikrar (stability) aradığını ortaya koyuyor. Bu iki beklentinin kesiştiği noktada ise iş dünyasına yeni bir kavram girdi: “Stagility” — yani stability + agility.
Günümüzde şirketler yoğun bir rekabet ortamında faaliyet gösteriyor. Teknoloji hızla gelişiyor, pazar koşulları sürekli değişiyor. Böyle bir ortamda hızlı karar alabilen, denemekten korkmayan şirketler ayakta kalabiliyor.
Ancak aynı zamanda çalışanlar da belirsizliklerden yorulmuş durumda. Çalışanlar güven, yöneticiler hız istiyor. Buradaki dengeyi kurmak İK liderlerinin yeni sınavı.
Stagility sadece bir yönetim modeli değil, aynı zamanda bir kültür değişimi. Çalışanlar, sürekli öğrenme ve adaptasyon yeteneklerini geliştirmeli. Bu yaklaşım ile esnekliği ve hızlı karar alma süreçlerini ön planda tutarak, şirketler; hem kısa vadeli hem de uzun vadeli hedeflerine ulaşmaları kolaylaşacak. Özellikle, “şirketlerin inovasyon ve sürdürülebilirlik arasında denge kurabilmesi, rekabet avantajı elde etmelerine de imkan verecek.
Stagility dengesini sağlarken en kritik faktörlerden biri otomasyon ve insani dokunuşun doğru yönetimi olarak öne çıkıyor. Otomasyonu, tekrar eden, kural bazlı ve zaman alan işlerde artırırken; empati, yaratıcılık, liderlik ve çatışma çözümü gibi duygusal zekâ gerektiren alanlarda insan dokunuşunu korumak gerekiyor. Bu sayede hem verimlilik artışı sağlanabilir hem de müşteri deneyimi geliştirilebilir.
Otomasyon araçları, büyük veri setlerini analiz ederek içgörüler üretebiliyor. Bu veriler, yöneticilerin karar verme süreçlerine entegre edildiğinde şirketlerin içgörü yaratma ve stratejik yönetim kabiliyeti artıyor. Tekrarlayan ve zaman alıcı görevlerde otomasyon kullanmak, çalışanların daha yaratıcı ve stratejik alanlara odaklanmasına olanak tanıyor.
Müşteri hizmetlerinde de otomasyon dikkatli kullanılmalı. İş dünyasında stagility kavramı önümüzdeki dönemde daha fazla konuşulacak.
Hem çalışan bağlılığını koruyan hem de değişen pazara hızla uyum sağlayabilen organizasyonlar kurmak isteyen şirketler, istikrar ve çevikliği dengeli biçimde yönetmek zorunda kalacak.
