
Mayıs 2025 itibarıyla PKK’nın silahlı mücadelesini sona erdirme ve dağılma kararını açıklaması, Türkiye için yalnızca bir güvenlik zaferi değil, aynı zamanda ekonomik bir sıçrama fırsatı da sunuyor.
PKK terör örgütünün dağılma kararı, Türkiye için bir ekonomik yeniden doğuşun kapısını aralıyor.
Kısa vadeli toparlanma fırsatlarından uzun vadeli yapısal dönüşümlere kadar, bu yeni dönem, bölgesel ve küresel ölçekte bir sıçrama vadediyor.
Bu potansiyeli açığa çıkarmak, geçmişin yüklerinden ders alarak yepyeni bir geleceği inşa etmekle mümkün olacaktır. Terörsüz Türkiye, yalnızca ekonomik değil, toplumsal bir dönüşüm de vadediyor.
PKK’nın 40 yılı aşkın süren terör eylemleri, Türkiye ekonomisini doğrudan ve dolaylı yollarla derinden etkiledi.
Savunma harcamalarından altyapı yıkımına, yatırım eksikliğinden turizm kayıplarına kadar uzanan bu maliyetler, ülkenin kalkınma hızını sürecini ciddi anlamda sekteye uğrattı. Fakat bu yükleri ortaya koymak ve anlamak, gelecekteki fırsatları değerlendirmek için bir zemin sunmaktadır.
PKK ile mücadele, Türkiye’nin savunma ve güvenlik harcamalarını önemli ölçüde artırdı. Özsoy (2002) çalışmasında, 1987-1998 arasında bu harcamaların bütçedeki payının yüzde 2,5’ten yüzde 5-6’ya yükseldiğini vurgulamıştır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 2025 Katar Ekonomik Forumu’ndaki ifadesi ile 40 yıllık mücadelenin toplam maliyetinin yaklaşık 1,8 trilyon dolara ulaştığını söylemişti.
Bazı akademik çalışmalarda ise bu tahmin rakamının 2 trilyon dolara çıktığının da altını çizmek gerekir. Terör sebebiyle kaybedilen bu kaynaklar, eğitim, sağlık ve altyapı gibi üretken alanlara yönlendirilebilseydi, Türkiye küresel ekonomide elbette daha üst sıralarda olabilirdi.
Bu arada, terör eylemleri özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da altyapıyı da tahrip etti. Elektrik hatları, yollar ve kamu binaları hedef alındı. Örneğin, 2015-2016 meskun mahal çatışmalarında 67 bin konut hasar gördü. Sadece bu yıkım dahi milyarlarca dolarlık yeniden inşa maliyeti doğurdu.
Düşünün, 2 trilyon dolarlık bir kaynakla ve çok kaba bir hesapla 20 bin şehir hastanesi veya 196 İstanbul Havalimanı inşa edilebilirdi. Kaybın büyüklüğünü bu basit örnekle algılamak oldukça kolay hale dönüşüyor.
Terör, ekonomik etkilerini dolaylı yollarla da hissettirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da özel sektör yatırımları sekteye uğradı, bölge, sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında geriledi. Bu süreç içerisinde işsizlik oranları, zaman zaman Türkiye ortalamasının neredeyse iki katına ulaşarak sosyal sorunları derinleştirdi. Bölgenin temel geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılık da ağır darbe aldı.
PKK’nın kırsal alanlardaki terör eylemleri, meralara erişimi engelledi, köyleri terk edilmiş bıraktı ve hayvancılığın bölgedeki ekonomik çöküşün ana nedenlerinden biri oldu. Terör aynı zamanda büyük bir göç dalgası oluşturdu. Köylerden şehirlere göç, kırsal ekonomiyi zayıflatırken, şehirlerde yoksulluk ve işsizliği artırdı. Turizm de bu kayıplardan nasibini aldı.
Terör, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü zayıflattı. Mücadele için ayrılan kaynaklar; AR-GE, katma değerli üretim, eğitim ve teknolojiye yönlendirilebilseydi, Türkiye’nin ekonomik konumu çok daha güçlü olabilirdi. Dünya Bankası (2024) verileri, Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım/GSYİH oranının, terörün yoğun olduğu dönemlerde bölgesel rakiplerine göre düşük kaldığını açıkça göstermektedir.
Bölgesel kalkınma projeleri de bu süreçten zarar gördü, kalkınma fırsatları heba edildi. Öyle ki bu durum; özellikle Irak ve Suriye’ye yakın bölgelerde fırsatların kaçmasına yol açtı.
Bu süreç, savunma harcamalarını azaltarak kamu bütçesine nefes aldıracaktır. Türkiye, kaynaklarını daha üretken alanlara yönlendirebilecek, örneğin; tasarruf edilen milyarlarca dolar, eğitim, sağlık ve altyapı projelerine aktarılabilir ve bu da ekonomik büyümeyi hızlandırır.
Sevgi ve ışığın birlikteliği sizlerle olsun…

 
             
         
        