
Bir kadın iş görüşmesinde, CV’si dolu dolu, yetkinlikleri tam da aranan nitelikte. Ancak mülakatın sonunda şu soru geliyor: ‘Yakın zamanda evlilik ya da çocuk planınız var mı?’ Bu soru, Türkiye’de ebeveynliğin hâlâ ‘kadının işi’ olarak görüldüğünü ve iş dünyasında görünmeyen bir ayrımcılığa dönüştüğünü gösteriyor.
Kamuya 24 hafta doğum izni
Basında yer alan haberler doğrultusunda 1 Ekim 2025’te resmi olarak açıklanan düzenlemeye göre:
- Kadın memurlar, doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 16 hafta olmak üzere toplam 24 hafta ücretli doğum izni kullanabilecek.
- Erkek memurların babalık izni 15 güne çıkarıldı.
- Koruyucu aile olan memurlar, çocuk tesliminden itibaren 15 gün izin hakkına kavuştu.
Bu düzenleme yalnızca nüfus politikasıyla ilgili değil. Kadınların anne olabilme hakkı ve ailelerin birlikte çocuk yetiştirme hakkı açısından kritik bir eşik.
Özel sektörde ebeveynlik hakları hâlâ sorunlu
Özel sektörde tablo, kamu sektörüne kıyasla hâlâ ciddi eşitsizlikler içeriyor:
- Doğum izni 16 hafta ile sınırlı.
- Babalık izni sadece 5 gün.
- Uygulamalar şirketten şirkete değişiyor.
- Kadın çalışanlara hâlâ “evlenmeyeceklerine ve çocuk yapmayacaklarına” dair taahhütler imzalatılıyor.
- Mobbing, işe dönüş belirsizliği ve kreş eksikliği yaygın.
Yasalar var ama uygulama eksik. Haklar var ama erişim yok. Bu farklar, kamu ve özel sektör çalışanları arasında ciddi bir adaletsizlik yaratıyor.
İyi uygulamalar umut veriyor
Türkiye’de bazı özel sektör şirketleri, ebeveynleri destekleyen politikalarıyla öne çıkıyor:
- Kadınlara 24 haftaya varan doğum izni tanıyanlar,
- Babalar için 3–14 haftalık babalık izinleri uygulayanlar,
- Evlat edinme durumlarını da kapsayan esnek izin politikaları uygulayanlar bulunuyor.
Bu örnekler umut verici ama hâlâ istisna. Ebeveynlik hakkı, tüm çalışanlar için eşit biçimde güvence altına alınmalı.
Dünyadan çarpıcı karşılaştırmalar
Türkiye’nin izin süreleri, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında kısa:
- İsveç: Her ebeveyn toplam 240 gün ücretli izin; 90 gün sadece babaya ait ve devredilemiyor.
- Norveç: Babalık izni zorunlu; toplam ebeveyn izni 49 hafta tam maaş.
- Finlandiya: Her ebeveyne 164 gün ücretli izin.
- Bulgaristan: 406 gün doğum izni, babalık izni sadece 15 gün.
- İzlanda: 3+3+3 modeli. 3 ay anneye, 3 ay baba, 3 ay ortak kullanım.
- Estonya: 140 gün doğum izni, 30 gün babalık izni.
- ABD: Ücretli doğum izni yok; sadece 12 hafta ücretsiz izin. ABD, ailelere ücretli doğum izni vermeyen dünyadaki tek gelişmiş ülke.
Bazı uluslararası şirketler, ebeveynlik hakkını eşit olarak güvence altına alıyor; örneğin tüm ebeveynlere 16–24 hafta ücretli izin sağlayan global teknoloji ve otomotiv firmaları mevcut. Bu örnekler, artık meseleyi sadece “doğum izni” değil, “eşit ebeveynlik hakkı” olarak göstermekte.
Kültürel bariyerler ve görünmeyen yük
Türkiye’de hâlâ kadınlar, çocuk doğurduğunda işten çekilmeye zorlanıyor; erkekler ise izin almakta çekimser kalıyor. Kreş yetersizliği, süt sağma odalarının eksikliği ve süt izni hakkının uygulanmaması hâlâ önemli sorunlar. Genç kuşak ebeveynler rollerini yeniden tanımlıyor. Babalar artık çocuk bakımında aktif, eşit sorumluluk ev içindeki çatışmaları azaltıyor. İşin geleceği teknolojiden önce vicdanla şekillenecek.
11 maddelik çözüm önerisi:
- İşe alımda evlilik/çocuk sorusu yasaklanmalı.
- Doğum sonrası işe dönüş garantisi net şekilde uygulanmalı.
- Kreşler ücretsiz ve iş saatleriyle uyumlu olmalı.
- Babalık izni özel sektörde en az 15 gün olmalı.
- Süt sağma odaları ve süt izni denetlenmeli.
- Esnek saatler ve uzaktan çalışma hakları desteklenmeli.
- Enformel sektörde çalışan kadınlar için koruma mekanizmaları geliştirilmeli.
- İK politikaları empati temelli olmalı.
- Cinsiyet temelli ayrımcılığı önlemek için bağımsız denetim mekanizmaları kurulmalı.
- Ebeveynlik hakkı, sadece bordrolara, politikalara değil, kurumların kalbine işlenmeli.
- Çalışma ve Aile Bakanlıkları, kamu ve özel sektörde ebeveynlik haklarının eşit ve etkin uygulanmasını denetlemeli, standart politikalar geliştirmeli.
İşin geleceği vicdanda
Ebeveynlik bir suç değil. Bir hak. Bu hakkı korumak, sadece devletin değil, her işverenin sorumluluğu. İşin geleceği, insana, aileye ve eşitliğe yatırım yapan anlayışla şekillenecek.
Ve en önemlisi: Adalet
Türkiye’de en çok özlenen şey, politikaların herkes için adil olmasıdır. Ebeveynlik hakları, yalnızca bazı kesimlerin değil, tüm çalışanların eşit biçimde faydalanabileceği, güvence altına alınmış bir sistemle sağlanmalıdır. Bu amaçla Çalışma ve Aile Bakanlıklarının aktif rol alması ve standart politikalar geliştirmesi kritik öneme sahiptir.
