Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, “İnsanların 12 saat, 14 saat zorla çalıştırıldığı günler geride kalmıştır. Bugün 8-5 mesaisinin geride kaldığı bir dönemden geçiyoruz” dedi. Peki dünyada durum nasıl? 8-5 mesaiye veda mı ediyoruz? Türkiye’de de çalışma saatleri düşürülebilir mi?
Dünyada çalışma saatlerinin düştüğünü belirten Hanersman Danışmanlık Kurucusu, Akademisyen-Yazar Ecehan Ersöz “21. yüzyılda iş yapma biçimleri dijitalleştikçe iş hayatının tüm bileşenlerine dair yeni düzenleme ihtiyaçları doğuyor. Mesai saatleri de bunun başında geliyor. Dünyada çalışma saatleri ve çalışan motivasyonu ve verimliliği üzerine birçok araştırma yapılıyor. 8-5 mesaisinin alternatifini uzaktan çalışma ya da hibrit dediğimiz hem online hem fizikselin bir arada olduğu sistem oluşturuyor. 8-5 mesai süresinde çalışanlar performans ve iş çıktısı bazında değerlendirildiğinde kısalma mümkün olabiliyor. Hatta dünyada part time çalışılan işlerde de artış söz konusu. İlanlarda da bu durum göze çarpıyor. Çalışmanın ve işin geleceğine dair birçok araştırma bunu gösteriyor. Dünya genelinde iş modellerinin esnekleştiği bir dönemden geçtiğimiz için çalışma süresinin de buna göre şekillenmesi gerekiyor. Yine part-time çalışma da mesai saatinin daha kısa olduğu bir model. Örneğin Amerika’da part time çalışanların 2022 yılında 26.5 milyon kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Avrupa’da da part time çalışmanjn arttığı birçok ülke bulunuyor. Esnek/akıllı çalışma konseptleri öne çıkıyor” dedi.
Türkiye’de de belli koşullar sağlanarak çalışma saatlerinin düşürülebileceğini aktaran Ersöz, “Fakat bu tamamen sektörün ve departmanların işleyişine göre değerlendirilmeli. İlaveten performans bazlı iş sonuçlarına odaklanarak çalışmak da diğer bir yöntem. Fakat bu mesai süresindeki azaltma her pozisyonun doğasına uygun olmayabilir. Örneğin üretim gibi sürekliliği olan sürekli takip ve kontrol isteyen departmanlarda uygulanması zor olabilir. Ayrıca artık iş dünyasının en önemli ihtiyacı yaratıcılık. Rutin işleri yazılımlar zaten hallediyor ve çalışanların bu işlere harcadığı zaman azalıyor. Mesai saatinde gerçekleştirilecek azalma çalışanlarının farklı projeler geliştirmeleri için yaratıcılıklarını artıracakları şekilde desteklenebilir. Diğer yandan iş-yaşam dengesi de önemli bir çalışan ihtiyacı olduğundan mesai saatlerine dair yapılacak düzenlemeler bu konuya da katkı sağlayabilir” diye konuştu.
Çalışanlar sıkılıyor!
Çalışma saatlerindeki değişikliğin şirketler ve çalışanlar için etkileri hakkında da bilgi veren Ersöz, “Aslında bir süredir artan dijitalleşme / dijital dönüşüm uygulamaları; bir işletmeyi oluşturan birçok fonksiyonun, çalışanların fiziksel bir ortamda illa 8-5 bulunmadan da yönetebileceğini kanıtlar nitelikteydi. Geleneksel çalışma düzeni ve 8-5 mesai dijitalleşmenin olmadığı dönemlere ait bir çalışma yöntemi. Baktığımızda endüstri devriminin ilk yıllarındaki gibi işlerin manuel yapıldığı ve yavaş ilerlediği bir dönemde değiliz. Öte yandan dijitalleşmede alt yapının sağlandığı işletmelerde işlerin yapılma süresi de kısalıyor. Diğer yandan işlerini tamamlayıp da illa 8-5 mesai süresini tamamlama zorunluluğu çalışanlarda sıkılmalara yol açabiliyor. Bu durumda iş yerinde fiziksel olarak bulunulsa da zihnen başka meşguliyetlerle ilgilenme gibi bir verimsizlik de yaşanabiliyor” ifadelerini kullandı.
Zaman değil nitelik önemli!
Çalışan memnuniyeti ve motivasyonu günümüz işletmelerinin giderek daha fazla dikkate aldığı bir konu olduğuna dikkat çeken Ersöz, “İş veren markası çalışmaları kapsamında bunu ele alan işletmelerde var. Mesai saatlerinin düşürülmesine olumlu bakan işletmelerde genelde çeviklik kültürü devreye giriyor. Bu kültürde mesai kavramını 8-5 ile sınırlamak yerine üretilen işin kalitesi ve niteliği ne kadar süre iş yerinde kalındığından daha çok önem kazanıyor. Bu kültürün içselleştirilmesi için bazı konuların şirket çalışanlarınca içselleştirilmesi gerekiyor” dedi.
Ersöz, bu konuları ise şu şekilde sıraladı:
– Strateji Birliği, ortak paylaşılan vizyon ve misyon ile fırsatlar doğrultusunda hedefler belirlemek.
– Çevik Liderlik ile somut çıktılara ve hedeflere odaklanmak.
– Ekiplere bir işi nasıl yapmaları gerektiğini söylemek yerine, ekip üyelerini yetkilendirmek, inisiyatif vermek.
– Ekibin ortak vizyon benimsemelerini ve böylece motivasyon kazanmalarını sağlamak.
– Üretilecek net bir değer tanımlaması yapmak ve çalışanlarla paylaşmak. Ayrıca bunu destekleyecek basit, yalın ve somut metrikler kullanmak. Sabit bir mesai süresi yerine performans kriterlerini baz almak.
– Ortak hedefler doğrultusunda performans odaklı olmak.
– Şeffaf bilgi paylaşımı ile çalışmak, hız ve verimlilik kazanmak.
– Gerekli teknolojik altyapıyı sağlamak.
– Düzenli geri bildirimlerle süreçleri ve iş sonuçlarını denetlemek.