Yenibiriş’in çalışma hayatına dair yaptığı değerlendirmelere göre işverenler ile çalışanlar arasındaki en büyük uyumsuzluk ücretler ve çalışma koşullarından kaynaklanıyor. İşverenlerin çalışanlarda teknolojiyi kullanabilme, fonksiyonel hareket edebilme, mesleki bilgi, makul ücret beklentisi, yetenek ve uzun süre çalışabilirlik refleksi aradığı görülürken, çalışanların ise şirketlerin ne vaat ettiğine, sosyal olanaklarına ve geleceği için referans olabilme potansiyeline dikkat ettiği belirtiliyor.
23 yıldır iş arayanlarla işverenlerin kolayca buluştuğu önemli adreslerden biri olan Yenibiriş, çalışma hayatına dair değerlendirmeleriyle de sektöre ışık tutmaya devam ediyor. Çalışma hayatında işveren ve çalışan beklentilerine ilişkin değerlendirmelerini açıklayan Yenibiriş, her iki kesim arasında yaşanan uyumsuzlukların temel nedenlerini ortaya çıkardı.
Teknolojiyi kullanabilmeli, fonksiyonel olmalı
Yenibiriş Yönetici Ortağı Uğur Karaboğa, işverenlerin değişen çalışma koşullarıyla birlikte ekiplerinden teknolojiyi etkin kullanabilme yetkinliği beklediğini söyledi. Uğur Karaboğa, “Özellikle yeni işe alınacak personelden bu beklenirken, mevcut çalışanlar da eğitimle destekleniyor. İşverenler için çalışanların fonksiyonelliği de çok kritik. Kısacası kendi alanları dışındaki diğer konular ile ilgili de fonksiyonel düşünerek hareket edebilme becerisi aranıyor” dedi.
Adayların iş değiştirme sıklığına dikkat ediliyor
Yeteneğin ve yetenek yönetiminin de altını çizerek, işverenlerin çalışan bağlılığına ve aidiyete verdikleri önemi vurgulayan Uğur Karaboğa, “Aidiyet işverenler için çok önemli. Şirketler artık çalışanlarının işe yatkınlıkların yanı sıra potansiyel ömürlerini ölçmeye de başladılar. Örneğin bir adayın çalışma hayatı 6 yıl, 8 yıl ve hatta 14 yıl aralıklarla değişmiş ise sürdürülebilir bir çalışma hayatı olduğuna işaret oluyor. Ancak çalışma hayatı süresince 6 ay bir yerde, 8 ay bir yerde 2 yıl başka bir yerde değişmiş ise bu adayın alternatif bir iş fırsatı olduğunda hemen değerlendireceği ve gidebileceği anlamına geliyor. Kısacası iş değiştirme sıklığı da seçim nedenleri arasında yer alıyor ” diye konuştu.
Şirketlerin adından çok vaatleri önemli
Adayların iş beklentilerine de değinerek, çalışılan şirketin iş ve sosyal hayat dengesi potansiyeline oldukça önem verildiğini belirten Uğur Karaboğa, “Adayların artık iş yeri seçerken aradığı koşullar da günümüze göre şekillendi. Yeni jenerasyon çalışanlar farklı avantajlara ve yan haklara odaklanıyor. Örneğin, şirketin sunduğu imkanlarla tatil yapılabilir mi? Şirket içerisinde yükselme imkanı var mı? İşveren çalışanın mesleki eğitimi konusunda ona destek veriyor mu? Yanı sıra iş başvurusu yaptığım şirket yeteneğimi ilerletirken bana ne derece referans olabilir? Bu firmadan ayrıldığımda sonraki firma beni işe alırken çalıştığım firmayı referans olarak görebilir mi? Bu soruların yanıtları da önemli hale geldi. Kısacası artık sadece İK ekipleri şirketlerini anlatmıyor. Sosyal medya var ve insanlar şirketler ile ilgili şikayetleri bile okuyabilme imkanına sahipler. Herkes açık bir şekilde bu bilgilere ulaşabiliyor” şeklinde konuştu.
Beyaz yaka ile mavi yaka arasındaki makas daraldı
Zam süreçlerinde işveren ve çalışanlar arasında yaşanan gelişmelere değinen Uğur Karaboğa, zam sürecinde şirketlerin asgari ücrete yapılan zam oranını tavan olarak belirlediklerini kaydederek, “Bu kapsamda en düşük maaş alanlara yüzde 35, en yüksek maaş alanlara ise yüzde 20 zam yapıldı. Bu nedenle de mavi ile beyaz yaka arasındaki ücret makasının daraldı” dedi. Pandemi sonrası dönemde hibrit ve uzaktan çalışma biçimlerinin işveren ile çalışanlar arasındaki en önemli gündemlerden biri olduğuna dikkat çeken Uğur Karaboğa, “Türkiye’de, işverenler ile çalışanlar arasındaki en büyük uyumsuzluk ücretlerden ve çalışma koşullarından kaynaklanıyor. Çalışma hayatında işverenler, nitelikli eleman bulmakta zorlanırken çalışanların talepleri de artık çok net ” dedi.