
Durak Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yiğit Durak, “Firmamızın pazardaki saygınlığını ve güvenilirliğini tanımlayan kredibilitesi bizim için son derece önemli. Atacağımız adımların Durak Tekstil’i olduğu kadar tekstil sektörüne ve müşterilerimize de katma değer yaratmasına odaklanıyoruz. 52 yıllık köklü bir marka olarak kurumsallaşmış yapımızla büyümemizi kısa vadeli değil stratejik uzun süreli planlamalarla gerçekleştiriyoruz” dedi.
Endüstriyel dikiş ve nakış ipliklerinin önde gelen üreticilerinden Durak Tekstil, Bursa ve ülke ekonomisi için yüksek katma değer yaratmaya devam ediyor. Sürdürülebilirlik ve AR-GE odaklı stratejik vizyonunu koruyan firma, polyester nakış ipliği üreten ilk Türk firması unvanına sahip.
Türkiye’deki üretim tesislerinin yanı sıra başta Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere dünya çapında direkt satış merkezleri ve bayilikleri olan Durak Tekstil, uluslararası arenada gücünü artırmaya devam ediyor. Durak Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yiğit Durak ile röportajımızda firmanın pazar hedeflerini, sektörü ve ekonomi gündemini konuştuk.
2024 firmanız açısından nasıl bir yıl oldu?
2024’ün üreticiler için zor bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Artan işçilik ve enerji maliyetlerine karşın pazarlardaki daralma ve kur baskısı ne yazık ki birçok tekstil üreticisini zorladı. Ancak Durak Tekstil olarak bu dönemi ciddi bir kayıp olmadan pozitif yönde bir hareketle yıl tamamlandı. 2024 yılı yatırımları sınırlayan bir dönem oldu, bu nedenle daha temkinli adımlar atarak şirketimizin finansal sürdürülebilirliği ve öz sermaye gücünü koruduk.
2025 ile ilgili hedef ve beklentileriniz nelerdir?
Hükümetin kısa ve orta vadeli planını, finansal ve reel piyasalardaki koşulları göz önüne aldığımızda 2025 yılının ilk altı ayında genel beklentimiz önceki döneme göre pek bir değişiklik göstermiyor ve temkinli iyimserliğimizi sürdürüyoruz. 2025 yılına ertelenen bazı yatırımlarımızı tamamlayarak üretim ve satış gücümüzü artıracağız. Bu yılın ilk aylarında ABD’de açacağımız lojistik ve satış şirketimiz ile bu pazardaki gücümüzü ve payımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu yıl için planladığımız diğer bir yatırım için Bursa’daki yeni ve modern üretim tesisimizin inşaatına başlanmasıdır. Kısa sürede inşaatı tamamlayarak bu tesisimize taşınmak için geri sayıma başlayacağız.
Firmamızın pazardaki saygınlığını ve güvenilirliğini tanımlayan kredibilitesi bizim için son derece önemli. Doğru hesaplanmamış hızlı hareketlerle markamız için herhangi bir olumsuz imaj yaratmak istemiyoruz, dolayısıyla atacağımız adımların Durak Tekstil’i olduğu kadar tekstil sektörüne ve müşterilerimize de katma değer yaratmasına odaklanıyoruz. 52 yıllık köklü bir marka olarak kurumsallaşmış yapımızla büyümemizi kısa vadeli değil stratejik uzun süreli planlamalarla gerçekleştiriyoruz.
Sürekli kendinizi yenileyen bir markasınız. Bu yenilikçi anlayışı sürdürülebilir kılmak adına neler yapıyorsunuz?
Durak Tekstil uzman mühendisler ve teknik personelden oluşan dahili AR-GE ve tasarım birimlerine sahip bulunuyor. Son yıllarda AR-GE ürünü yenilikçi ve teknik özellikli ipliklerimizle bu alandaki gücümüzü pazara yansıtmayı başardık. AR-GE çalışmalarımız tam kapasite devam ediyor. Geçen yıl yaklaşık 17 projeyi tamamladık ve halen birçok projenin geliştirmesine devam ediliyor. Bu çalışmaları akademi ve sanayi iş birliği çerçevesinde bir fikir alışverişi ve sinerjisi ile geliştiriyoruz. Dönemsel olarak şirket içinde bütün personelimizin katılımıyla inovasyon toplantıları yapıyoruz ve her fikri dinliyoruz. Ayrıca, sahada yani müşterilerimizden de görüşler alıyoruz. Bütün bu kanallardan gelen fikir ve görüşler bir sonraki AR-GE ürünümüz için çıkış noktası oluyor. Örneğin, Bug Safe isimli bir böcek itici iplik ürettik ve bu ürünün şu anda bir muadili yok. İlk etapta tarım işçilerini kenelerden korumak amacıyla ürettiğimiz bu ipliğin, daha sonra yatak sektörü için daha büyük bir kullanım alanına sahip olduğunu gördük. Dolayısıyla yeni kullanım alanlarıyla yeni potansiyel pazarlar yaratan bir üründen bahsediyoruz.
Şu an itibarıyla kaç sektöre hizmet veriyorsunuz?
Durak Tekstil zengin dikiş ve nakış iplik portföyüyle 20’nin üzerinde sektöre hizmet veriyor. Bunlar arasında hazır giyim, mobilya, yatak ve ayakkabı sektörleri öne çıkıyor. Ayrıca otomotiv, oyuncak, kırtasiye, sıcak hava balonu, tırmanma ekipmanları gibi birçok farklı alanda yeni teknik ipliklerimiz kullanılıyor. Satış hacmimizi artırmaya odaklandığımız hedef pazarlarımızın başında otomotiv geliyor. Bu konuda önemli çalışmalara başlamış bulunuyoruz. Sağlık sektörü de hedef alanlarımız arasında bulunuyor. Uludağ Üniversitesi ile birlikte üzerinde çalıştığımız koruyucu ve önleyici giysiler konusunda bir projemiz bulunuyor. Bu projeye sadece ticari açıdan yaklaşmıyoruz, hasta ve yaşlıların yaşam kalitelerini artırmak açısından da ayrı bir önem veriyoruz. Halihazırda yatak endüstrisi satışlarda amiral sektörümüzü oluşturuyor. Sektörün önde gelen yerel ve uluslararası üreticileri ipliklerimizi tercih ediyor. Satışlarımızda bu sektörü mobilya ve ayakkabı endüstrileri takip ediyor.
Yurt dışındaki durumunuz nasıl? Kaç ülkede varsınız?
Durak Tekstil olarak bugün itibarıyla 75’ten fazla ülkede faaliyet gösteriyoruz. Avrupa, en aktif olduğumuz bölge ve burada Polonya ve Avusturya’daki ofislerimizle güçlü bir pazar ağına sahibiz. Rusya bizim için çok önemli bir pazar haline gelmeye başladı. Bu bölgede sağlanacak bir barış ortamı pazarın çok daha hızlı büyümesini sağlayacaktır. Çin pazarındaki yatırımızı bu yıl itibariyle yeniden şekillendiriyoruz. O pazardaki üretimimi sonlandırıp, bu yatırımları ülkemize getireceğiz. Bununla birlikte Çin’de satış ve tedarik ofisimiz faaliyetlerini sürdürecek. Önümüzdeki dönemde yeni tesisimizin faaliyete girmesiyle birlikte tüm ihraçta pazarları için üretim ve tedarik merkezimiz Türkiye olacak.
Ülkemizin ekonomisiyle ilgili düşüncelerinizi de alabilir miyiz?
Enflasyonu düşürme çalışmaları, kurları belli bir çıtada tutma politikası, artan üretim girdi fiyatları ve yeni vergi düzenlemeleri ile zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte artan üretim ve işletme maliyetleri üretici ciddi anlamda zorluyor. Üreticiler bu süreçte artan maliyetlerini belirli oranda etiketleri yansıtır, ancak bu olmadığında makas açılır ve iş sürdürülebilir olmaktan çıkar. Üretici gücümüzü korumamız gerekiyor, bunun için hem işletmelere hem de ekonomi yönetimine görev düşüyor. Durak Tekstil olarak her zaman öz sermayemizi korumaya ve kredi oranımızı belirli bir yüzdede tutmaya özen gösteriyoruz.
Son zamanlarda konkordatoya giden firma sayısında ciddi bir artışın olduğu söyleniyor. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
İflas ve konkordatolarda beklenmedik şekilde yüksek oranda artan maliyetlerin etkili olduğunu görüyoruz. Geçmişte enflasyonist etkiyle maliyetler arttığında, bu satış fiyatlarına da yansırdı. Ancak günümüzde bu mümkün olmadı ve üreticilerin işletme maliyetleri artarken satış fiyatları sabit kaldı. Bu makas sürekli açılarak, firmalar için sürdürülemez bir hale geldi. Önce kardan kayıplar yaşayan firmalar, sonrasında öz sermayelerini kaybetmeye ve bankalara borçlanmaya başladılar. Bu iş kredilerle bir süre döndürülse bile pazarın kendi dinamiklerini yansıtmayan koşullar sonucunda birçok firma ne yazık ki iflas ya da konkordato ilan etti. Geçmişten farklı olarak artık sadece KOBİ’ler değil büyük ölçekli firmalar da bu riskle yüzleşmek zorunda kaldı. Türk tekstil sektöründeki bu üretim kaybının sonuçlarını daha uzun süre göreceğiz. Yatırımlarını büyük oranda öz sermayesi ile gerçekleştiren Durak Tekstil, uzun vadeli alacaklardan da kaçınarak net bir finansal pozisyon ortaya koyuyor. Son 7-8 senedir uyguladığımız bu strateji sayesinde, bu zorlu süreçte ayakta kalmanın ötesinde büyümeyi başardık.
Sektörle ilgili ciddi adımlar atılması gerekiyor, firmalara ‘hayat suyu’ olacak desteklerin bir an önce sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde tekstil tedarik zincirimiz ciddi hasar alacak ve dışa bağımlılık noktasında daha zayıf hale geleceğiz. Türk tekstil endüstrisinin ülkeye döviz kazandıran en önemli iş kollarının başında olduğunu unutmadan, ihracat pazarlarında rekabetçi gücümüzü kaybetmemek için desteklerin bir an önce devreye alınmasının faydalı olacaktır. Türk üreticilerin uluslararası piyasalarda yabancı üreticilere karşı rekabet edebilir duruma getirilmesinin temel hedef olması gerektiğini düşünüyoruz.