
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapay zeka artık yalnızca veri analizi yapmıyor, insanların nasıl düşündüğünü, nasıl karar aldığını ve hatta hangi durumlarda nasıl tepki vereceğini biliyor.
Bu durum, bireylerin özgür iradesinin giderek daha fazla sorgulanmasına yol açıyor. Ancak burada asıl tehdit yapay zekanın kendisi değil. Asıl mesele, bu bilgiyi kimlerin kontrol ettiği ve nasıl kullandığı.
İnsanlar farkında bile olmadan, algoritmalar tarafından şekillendirilen bir dünyada yaşıyor olabilir. İnsanların karar alma süreçleri belirli faktörler tarafından yönlendiriliyor.
Önceden bu faktörler sezgisel olarak tahmin edilebiliyordu, ancak bugün yapay zeka sayesinde tamamen bilinir hale geldi.
Yapay zeka, bireylerin ruh halini anlamak için sosyal medya paylaşımlarını, yazışmalarını ve yüz ifadelerini analiz ediyor.
Stresli, mutlu ya da endişeli olduğumuzda nasıl tepkiler vereceğimiz biliniyor ve bu bilgiler, bize sunulan içeriklerin zamanlamasını belirlemek için kullanılıyor.
Genetik miras, çocukluk travmaları ve kişisel alışkanlıklar, bireyin nasıl karar vereceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri. Yapay zeka, bireyin geçmiş deneyimlerini ve eğilimlerini analiz ederek, hangi ürünleri satın alacağını, hangi içeriklere ilgi göstereceğini biliyor.
İnsanlar çevrelerinden bağımsız düşünemez. Yapay zeka, bireylerin kimleri takip ettiğini, kimlerle daha fazla etkileşimde bulunduğunu analiz ederek sosyal çevreyi şekillendirebiliyor. Belirli bir düşünce yapısına sahip olan bireyler, kendilerine benzer düşüncelerle çevrelenerek farklı bakış açılarından uzaklaştırılabiliyor.
Yaş, cinsiyet, eğitim seviyesi ve coğrafi konum, bireylerin belirli olaylara nasıl tepki vereceğini belirleyen önemli unsurlardır. Yapay zeka, bu verileri kullanarak kişiselleştirilmiş içerikler, haberler ve reklamlar oluşturuyor. Özellikle seçim dönemlerinde belirli gruplara özel kampanyalar ve mesajlar gösterilerek oy verme davranışları bile etkilenebiliyor.
İnsanlar genellikle kendi inançlarını ve düşüncelerini destekleyen bilgilere daha fazla ilgi gösterir. Yapay zeka, bu eğilimi kullanarak bireylere özel içerikler sunuyor ve bilgi akışını filtreleyerek onların belirli bir çerçevede kalmasını sağlıyor. Böylece bireyler yalnızca kendi inançlarını destekleyen haberlerle karşılaşıyor, farklı görüşlere açık olmaktan uzaklaşıyor.
Ekonomik krizler, pandemiler ve doğal afetler gibi büyük olaylar, bireylerin karar alma süreçlerini etkiliyor. Yapay zeka, bu tür olaylar sırasında insanların nasıl tepki vereceğini biliyor ve kriz dönemlerinde hangi bilgilerin yayılması gerektiğini belirleyerek kitlelerin yönlendirilmesini sağlıyor.
İnsanların açlık, yorgunluk ve stres gibi fizyolojik durumları kararlarını büyük ölçüde etkiliyor. Yapay zeka, akıllı saatler ve sağlık uygulamaları aracılığıyla bireylerin fiziksel durumlarını takip ederek içerikleri buna göre düzenleyebiliyor.
Bugün yapay zeka bireylerin ruh halini, kararlarını ve eğilimlerini biliyor. Yarın, bu bilgilerle toplumların nasıl hareket edeceği yönlendirilecek. Eğer bu güç birkaç elitin elinde kalırsa, toplumlar farkında olmadan manipüle edilebilir. Ancak, veriye erişimin demokratikleşmesi ve bireylerin kendi dijital haklarını koruması sağlanırsa, bu denge değişebilir.
Özgür irade mi, algoritmaların yönettiği bir dünya mı? Gelecek, bu soruya verilecek yanıtla şekillenecek.
Sevgi ve ışığın birlikteliği sizlerle olsun…