
Türkiye’de resmi enflasyon %35’i aşarken, KOBİ’ler için enflasyon kadar tehlikeli olan bir başka kriz yaşanıyor: görünmez olmak.
Tüketici alım gücünün düştüğü, marka sadakatinin sarsıldığı bu dönemde pazarlama faaliyetlerini kısmak yerine marka iletişimini güçlendiren KOBİ’ler, sadece ayakta kalmakla kalmıyor, rakiplerinin önüne geçiyor.
Ekonomik krizler pazarlama ve reklam açısından aynı zamanda bir fırsat. Rekabetin sesi azaldığında sahne sizin olur. Krizde iletişimi sürdüren markalar daha fazla görünürlük kazanır.”
Tüketicilerin indirim ve kampanyalara odaklandığı bu dönemde, fiyat avantajı kadar güven veren markalar tercih sebebi oluyor. Markaların tüketiciye değer önerisini net biçimde sunması gerekiyor.
İnsanlar yalnızca ucuz olanı değil, kendilerini güvende hissettikleri markaları da seçer. Bu güveni oluşturmak ise iletişimle mümkün.
Markalaşmak, Krizin Ötesini Görebilmenin Adıdır!
Araştırmalar, kriz döneminde iletişim yatırımlarını sürdüren markaların pazar payını artırdığını ve kriz sonrasında daha güçlü bir başlangıç yaptığını gösteriyor.
Bugün içinde bulunduğumuz kriz ortamı geçici; ancak güçlü bir marka algısı, kalıcıdır.
KOBİ’lerin bugünü kurtarmak için değil, yarına hazırlanmak için cesur adımlar atması gerekiyor.
Markalaşma, yalnızca bir pazarlama faaliyeti değil; bir vizyon meselesi. Unutulmamalı ki ekonomik fırtınalarda sığınılacak en sağlam liman, güçlü bir marka kimliğidir.
Bu krizden bir kazanan olarak çıkmak isteyen her işletme için soru artık “Markalaşmalı mıyım?” değil, “Markamı nasıl daha görünür ve anlamlı hale getirebilirim?” olmalıdır.
