Her hastanın modern tedavi alternatiflerini ve yüksek yaşam kalitesini hak ettiğini düşünen Centurion Pharma, 2011 yılından itibaren Ar-Ge departmanını oluşturarak, alanlarında spesifik ve özel ürünlerin ülkemizde geliştirilmesi ve üretilmesi için çalışmalarını hız kesmeden sürdürmekte.
İnsana, doğaya ve ülkesine saygıyı ana değerleri olarak benimsediklerini söyleyen Centurion Pharma Yönetim Kurulu Başkanı M. Ersin Erfa; “Esnek, yaratıcı, rekabetçi ve iş odaklı şirket felsefesiyle ve alanında lider kuruluşlardan biri olmanın sorumluluğunu taşıyarak önümüzdeki dönemlerde daha üst hedeflere odaklandık” dedi.
Ersin Bey, öncelikle Centurion Pharma’nın genel yapılanması hakkında bilgi verir misiniz?
Centurion Pharma, 1979 yılında ABD’de kurulmuş bir ilaç şirketidir. 2002 yılında Yeni Şark A.Ş olarak Centurion Pharma’yı satın aldık. Firmanın isminin global bir isim olması, ihracat potansiyeline sahip ürün gruplarına sahip olmasından dolayı kendimizi Centurion Pharma çatısı altında topladık. Centurion Pharma, 1999 yılından beridir Türkiye’de aktif bir şekilde faaliyetine devam eden, kan ürünlerinde uzmanlaşmış bir ilaç şirketidir. Ayrıca Ar-Ge laboratuarlarımız bulunmaktadır. Bunların yanı sıra fabrika yatırımlarımız var. Hastane jenerikleri ve biyoteknolojik ürünler anlamında da yatırımlarına devam eden bir ilaç şirketiyiz.
Ar-Ge faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Ar-Ge çalışmalarımız ikiye ayrılıyor. Bunlardan bir tanesi konvansiyonel Ar-Ge çalışmalarımızdır. Bunu tamamen kendi bünyemizde gerçekleştiriyoruz. Mevcut fabrika yatırımımız bittiğinde muhtemelen Ar-Ge laboratuarımız, Ar-Ge merkezine dönüşecektir. Konvansiyonel Ar-Ge çalışmalarımızda, hastanelerin ihtiyacı olan eş değer ilaçların üretimi üzerine bir Ar-Ge faaliyetimiz bulunmaktadır. Diğer taraftan da yurtdışı ilaç firmaları ile beraber ortaklaşa yürüttüğümüz Ar-Ge faaliyetlerimiz var. Bunlar ise daha çok yetim ilaçlar üzerine, nadir görünen hastalıkların tedavisi üzerine ya da biyoteknolojik ürünler üzerine yapmış olduğumuz Ar-Ge çalışmalarıdır. Biz, Ar-Ge çalışmalarına çok önem veriyoruz. Yaklaşık olarak yılda toplam ciromuzun %5’ini Ar-Ge çalışmalarına harcıyoruz.
En çok hangi hastalıklara odaklanmış durumdasınız?
Biz genellikle kronik hastalıkların tedavisinde uzmanlaşmayı misyon edinmiş bir ilaç şirketiyiz. O yüzden de Ar-Ge çalışmalarımızda kronik hastalıkların tedavisine yönelik ilaçların eş değerleri veya konvansiyonelleri üzerine bir çalışma yapıyoruz. Yurtdışı çalışmalarımızda da genelde de kronik hastalıkların tedavisi, nadir görülen hastalıkların tedavisi ile ilgili çalışmalar bizim ilgimizi çeken ve bu konuda yatırım yaptığımız alanları kapsamaktadır. Bunlara ek olarak da biyoteknolojik ilaçları ve kan ürünlerini de ilave edebiliriz. Zaten kan ürünleri bizim asıl branşımızdır. Tabi bu yöndeki faaliyetlerimizi de hızlı bir şekilde devam ettiriyoruz.
Bizim üretim tesisimiz bu anlamda katma değeri yüksek ürünleri üretmek üzerine dizayn edilmiş bir tesistir. Biz mevcut fabrika yatırımımızı bitirdiğimiz zaman biyoteknolojik benzer ürünleri, aşıları, kan ürünlerini Türkiye’de üretimini yapabilecek kapasiteye sahip bir tesis inşa etmiş olacağız. Şu anda ki mevcut ürün grubumuzda zaten katma değeri yüksek ürünlerdir. Aslında mevcut ürün gruplarımızı, üretim tesisimizin faaliyete geçmesiyle birlikte kendimizin üreteceği bir sisteme geçmiş olacağız. 2017 yılının sonu da doğru da üretim operasyonlarına başlayacağımızı düşünüyorum.
Faaliyete geçecek olan üretim tesisiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Lokasyon olarak, Ankara’da yaklaşık 26.500 metrekare alan üzerine kurulmuş, 12.500 metrekaresi kapalı alan olacak şekilde dizayn ettiğimiz bir tesistir. Buradaki yatırımımızın birinci etabı yaklaşık olarak 110 milyon TL civarında, tahmin ediyorum ki 2017 yılının sonuna doğru bitmiş olacak. Burada konvansiyonel ve biyoteknolojik ürünlerin üretimini gerçekleştirebileceğimiz bir tesisten bahsediyoruz. Yıllık olarak yaklaşık 36 milyon flakon ve 16 milyon şırınga kartuşu dolumu yapabilecek bir üretim tesisi olacak.
Türkiye’de gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, Ar-Ge çalışmaları konusunda maalesef Ar-Ge çalışmalarının önemini geç fark eden bir ülke konumunda. Türkiye’nin ağırlıklı olarak ilaç sektöründe ki Ar-Ge faaliyetleri eş değer jenerik ilaç grubu ya da biyoteknolojik ürünler üzerine ağırlıklıdır. Özellikle Avrupa ve Amerika’da ise bu biraz daha orijinal molekülün keşfi yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Tabi bu noktada baktığınızda en büyük etkenin bütçe olduğunu görüyorsunuz. Orada ki bütçelerin büyüklüğü Ar-Ge’nin de yapısının ve içeriğinin şekil almasında önemli rol oynuyor.
Ar-Ge çalışmaları ve yatırım anlamında devlet tarafından verilen teşvikler yeterli mi?
Geçmişe göre kıyasladığınızda şu anda uygulanan yatırım teşviklerinin çok daha iyi durumda olduğunu söyleyebilirim. Ama global olarak baktığınızda daha kat edecek çok yolumuzun olduğunu düşünüyorum. Ar-Ge tarafında ise geçmişte bu destekler TUBİTAK üzerinden oluyordu. Şu anda biliyorsunuz ki TÜBİTAK’ta bir değişim süreci var. Bu yüzden bu anlamda biraz Ar-Ge destekleri yavaş işliyor. Ama umuyorum ki orada ki yapılanma tamamlandığında bu sürecin hızlanacağı ve buradan da teşviklerden faydalanabileceğimizi düşünüyorum. Centurion Pharma olarak, 2013 yılında Ar-Ge çalışmalarına başladık. 2013 yılından bugüne kadar da dört ayrı projemizde TÜBİTAK ile işbirliği yapma fırsatı bulduk.
Ersin Bey, Centurion Pharma’nın yurtdışı çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Şu anda özellikle yurtdışı ilaç geliştirme anlamında ciddi yatırımlarımız var. Özellikle Ortadoğu bölgesi, Balkan Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetlerinde de ciddi bir yapılanmaya gidiyoruz. Buralarda bazı distribütörlük üsleri kurmayı düşünüyoruz. 2017 yılının sonuna kadar da bu çalışmaları tamamlamayı hedefliyoruz. İhracat tarafında son 3-4 yıldır yükselen bir ivmemiz var. Özellikle şu anda yapımı devam eden tesisimizin bitmesi ile birlikte tamamen ihracat odaklı bir yapıya bürünmeyi düşünüyoruz. Bu yönde ki hedefimize de birkaç yıl içerisinde ulaşacağımızı tahmin ediyorum. Çünkü çok ciddi anlamda bu yönde talep alıyoruz. Ortadoğu pazarına yapmış olduğumuz çalışmalar ile bu yönde yavaş yavaş adımlar attığımızı görüyorum.
Türkiye’deki ilaç sektörünün gelişimine yönelik gelinen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk ilaç firmalarının globalleşmesi, özellikle bölgesel bir üs olması anlamında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yönde yatırım yapan ilaç firmalarımız var. Biz, katma değeri yüksek ürün gruplarımızla bu yönde yatırım yapan öncü ilaç firmaları içerisinde yer almak hedefindeyiz. Bunun içinde bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün fizibiliteler, yatırım çalışmaları o bölgelerde yapmış olduğumuz çalışmalar ve gelen talepler ile birlikte bizi oldukça motive ediyor. Türk ilaç sektörünün geleceğinin mutlaka ihracatta olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin bölgesel bir üretim üssü haline dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o kaliteye o misyona ve vizyona sahibiz. Bu doğrultuda baktığımızda da aslında ülke olarak hak ettiğimiz noktada olmadığımızı düşünüyorum.
Hem Centurion Pharma özelinde hem de sektör genelinde 2016 yılını değerlendirir misiniz?
2016 yılı ülkemiz açısından çok zor bir yıl oldu. Aşırı değerli dövizin yarattığı baskı, sabit kur politikasına sahip olan ilaç sektöründe çok ciddi bir handikap oluşturdu. İlaç sektörü açısından ilaç-fiyat baskısı yüzünden 2016 yılı zor bir yıl oldu. 2017 yılının da sektör açısından böyle devam edeceğini öngörüyorum. Bu yüzden biz 2017 yılı için planlarımızı yaparken ihracata daha çok önem veren, çift haneli büyümeleri gerçekleştirmemiz gereken bir organizasyon yapısı içerisindeyiz. Bunu yapmamız gerekiyor ki bir denge sağlayabilelim. Çünkü ilaç fiyatlarının Türkiye’de ciddi bir iyileştirmeye ihtiyacı var. İlaç fiyatlarından dolayı birçok projemizin sekteye uğradığını söyleyebilirim.
2017 yılı büyüme hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
2017 yılına yönelik büyümemizi ağırlıklı olarak ihracat ayağından sağlayacağımızı düşünüyoruz. 2017 yılında %25-%28 aralığında bir büyüme gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Sektörün güncel sıkıntıları ve çözüm noktası anlamında ki düşünceleriniz nelerdir?
Şu anda sektörün yaşadığı en büyük sıkıntı SGK ile yaşanan geri ödeme sıkıntıları ve fiyat politikasından kaynaklanan fiyat baskısıdır. Sektör büyümeye devam ediyor, çünkü hizmet kalitesini arttıran bir sağlık politikamız var. Büyüyen ve yaşlanan bir nüfusumuz var. Tabi bunun da yansıması olarak artan bir maliyet ortaya çıkıyor. Bu artan maliyetin ilaç fiyatlarına ve kur politikasına yansıması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda özellikle bireysel emeklilik sisteminin daha önem kazanmasının, sürdürülebilir sağlık politikaları açısından daha verimli olacağını düşünüyorum.
Sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misiniz?
Bizim iki tip sosyal sorumluluk projelerimiz var. Bunlardan bir tanesi üç yıldır yapmış olduğumuz karbon salınımını azaltmaya yönelik bir çalışmadır. Yıl içerisinde personel sayımızın belli bir katı oranında ağaç dikimi gerçekleştiriyoruz. Bu çevreye yönelik bir sosyal sorumluluk projesidir. Bir diğer sosyal sorumluluk projemizde eğitim burslarımızdır. Özellikle Anadolu da ilkokul öncesi yuva ihtiyacı olan ilçelerde, kasabalarda ya da köylerde bu yönde yapmış olduğumuz bazı sosyal yardımlarımız var. Sosyal sorumluluk projelerimizi de geliştirmeye devam ediyoruz. Yakın zamanda gerçekleştireceğimiz projelerimiz var.
Orta ve uzun vade de Centurion Pharma’yı nasıl konumlandırıyorsunuz?
Orta vadeli hedefimize baktığınızda, Centurion Pharma’nın bölgesel anlamda ciddi bir üretim hacmine sahip, ihracat yapan, ülkeye ithalattan çok ihracat sağlayan bir ilaç firması haline gelmesini öngörüyoruz. Bu anlamda da gerek ürün portföyümüz gerekse yapmış olduğumuz iş birliklerinin bizi yarı global bir şirket haline dönüştüreceğini öngörüyoruz. Özellikle üretim tesisimizin devreye girmesiyle hacimsel bir artış sağlayacağımızı düşünüyoruz. Bu sebepten ötürü 2020 sonrasında ihracatta belli sıralamalarda Centurion Pharma’nın adını görmeyi hedefliyoruz. Özellikle, kronik hastalıkların tedavisinde öncü bir ilaç şirketi olmak hedefiyle ciddi yatırımlar yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.