Business News Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
YENİ YILA YENİ BİR EKONOMİ HİKÂYESİ YAKIŞIR!
Türkiye’nin özellikle yabancı kaynak çekebilmesi için ekonomi hikâyesini değiştirmeli. Yeni hikâyenin sacayaklarını ise; adalet, hak ve özgürlükler ile eğitimde ön görülen reformlar oluşturmalı.
Pandemi şartlarında makro göstergelere hedeflerin tutup tutmadığı penceresinden bakmak anlamsız. Pandemiden önceki hedefleri bir yana bırakalım. Çünkü pandemi her şeyi baştan sona değiştirdi. Enflasyon hedefi hiçbir şekilde tutmadı. Büyüme hedefi zaten tutmadı. İşsizlikle alakalı çok büyük bir iyimser beklentimiz yoktu. Aslında 2020 yılını yaşanmamış saymak, hedef anlamında yılı konuşmamak lazım. Ne bütçe açığı tuttu, ne cari açık hedefi, ne de başka hedefler… Dolayısıyla hedefler konusunda konuşmak abesle iştigal olur.
Bütçe gerçekleşmeleri…
Türkiye’nin bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’ü aşmaması konusunda bir kırmızı çizgisi vardı. Onu çoktan aşmış görünüyoruz. Vergi tahsilatında zorluk çekilen bir yılda bu konuda hedefleri tutturamamaktan ötürü kimseyi suçlayacak halimiz yok. Ancak bütçe açığının sürekli büyümesi de kamunun üzerinde baskı yaratıyor. Ve bunun faizi yükselten bir faktör olduğunun altını çizmek lazım. Dolayısıyla bütçe disiplinini sağlamak için gelirlerden ümit kesilmişse giderleri kısmak gerektiği ortada. Dolayısıyla önce sağlık diyeceğiz. Sonra iş ve aş diyeceğiz. Ve en doğrusu, kamunun bütün harcama ve yatırımlarını buna göre önceliklendireceğiz.
İthalat, ihracat ve dış ticaret dengesi…
Türkiye’nin bundan sonraki hedefi dış ticaret fazlası vermek olmalı. Dolayısıyla ihracatın katma değerini arttırmak ve küresel pazardan daha fazla pay almak en önemli hedef olarak ortaya konulmalı. Rakamlara fazla takılmadan Türkiye’nin yapısal sorununu bir kere daha anlatmakta fayda görüyorum. Türkiye’nin büyürken cari açık vermek gibi yapısal bir sorunu var. Hal böyleyken ihracatta rekorlar kırması çok da önemli değil. Önemli olan ekonomi büyürken, ihracatın ithalatı karşılama oranını arttırabilmek. Türkiye’nin bu konuda bir zafiyeti var. Ülkenin 120 milyar dolar civarındaki ara malı ithalatını azaltması, yani ara malların önemli bir kısmını içeride üretmesi gerekiyor. Bugüne kadar bununla ilgili bir adım atıldığını görmedim. Çünkü bu ara mallarının bir kısmını Türkiye’de üreten firmalar kendilerine içerde rakip istemiyor. Ve öncelikle kendilerinden mal satın alınmasını şart koşup bundan sonra da üreticileri ithalat yapmaya zorluyorlar. Türkiye’nin sırtında kambur olan bu iş insanı türünden kurtulmadıkça ihracat hedeflerinin tutması hiçbir anlam ifade etmeyecek, ülke her zaman ithalata mahkûm kalacak.
Ödemeler dengesi…
Ödemeler dengesi borç gibi bir birikim şeması değil, bir akım şemasıdır. Ödemeler dengesi, sonuçta bir yıl içerisinde harcanan döviz ile ülkeye getirilen dövizin bir şekilde eşitlendiğini gösterir. Yani döviz harcanıyorsa, mutlaka bir yerlerden bulunuyordur. Bizim bu konudaki itirazımız, cari açığın nereden geldiği belli olmayan bir döviz girişiyle kapatılmasına… Türkiye’nin yabancı kaynak çekmesi için hikâyesini değiştirme zamanı çoktan geldi. Bu hikâyenin en önemli ayakları, adalet, hak ve özgürlükler ile eğitimdir. Böyle bir hikayenin ayakları hiçbir şekilde inşaat ya da mega projeler olamaz. Hiçbir ülke bu şekilde kalkınmamıştır.
Vergi gelirlerindeki durum…
Pandeminin yan etkileri 2023 yılına kadar devam edeceği için bütçe açığı ve vergi gelirleri konusunda iyimser değilim. Dolayısıyla bu konuda hayal görmeye gerek yok. 2023 yılında bütçe açığımızın milli gelire oranı hala yüzde 3 seviyesinin üzerinde kalabilir. Ancak bunu doğal karşılamak lazım, dünyanın sonu değil. Yeter ki kamu, harcamaları doğru şekilde önceliklendirsin!
Sevgi ve ışığın birlikteliği sizlerle olsun,