Düşler Atölyesi Medya Ajansı Başkanı Derya Filiz DALGA
DİJİTAL PLATFAORMLARIN MARKALARIN REKABET YETENEKLERİNE ETKİSİ
Dijitalleşmenin en dramatik dönüşümleri hiç kuşkusuz şirketlerin rekabet yetenekleri üzerine olacaktır. Sanayi devrimi sonrası şirketlerin iş modellerine bakıldığında bir ürün ya da hizmeti ilk olarak tüketiciye sunmak üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Bir şirket için rakiplerinden ayrılmanın ilk kuralı bir iş modelini onlardan önce hayata geçirmekti. Bir ürün ya da hizmette ilk olmak da o şirkete üstün bir rekabet avantajı sağlıyordu. Ele geçirilen bu rekabet avantajını şirketler, rakiplerinin kendisini geçmesini engellemek ya da yeni rakiplerin piyasaya çıkmasını önlemek için kullanıyordu.
Tabi böyle bir ortamda şirketler bu rekabet avantajını elde tutmak için markalarına, insan kaynaklarına, satın almalarına ve fiyat politikalarına bu yönde yatırım yaptılar. Ancak 20. Yüzyılın sonlarından itibaren dijitalleşme yavaş yavaş şirketlerin yönetim ve iş modellerinde yerini almaya başladı. Ve artık bugün dijitalleşme tamamen şirketin ana faaliyet alanlarına yön verir bir pozisyona geçti. Şirketle üretim ve yönetim süreçlerini dijital ekosisteme uygun hale getirmeye başladılar. Bundan sonra da tüketici tarafında dijital ortamın getirdiği yeniliklere ayak uydurmak için gayret sarf etmeye başladılar. Daha önceleri uzun uğraş ve maliyetlerle sınırlı bir seviyede elde edilen tüketici geri dönüşleri, tüketicilerin satın alma alışkanlıkları gibi veriler dijitalleşme sayesinde daha kolay ve büyük oranlarda elde edilmeye başlandı. Tüketicilerden elde edilen veriler ile tüketicilerin ihtiyaçlarını, beklentilerini ve satın alma yaparken neye dikkat ettiğini anlayarak onlarla sürekli bir şekilde etkileşim içinde olan şirketler yeni ürün ve hizmet geliştirebilme yeteneklerini koruyabildiler.
Şirketlerin, tüketicileri anlama ve yeni ürün ve hizmetlerini daha çok tüketici ile buluşturma gayreti dijital ekosistemde değişik yollarla olabilmektedir. Dijital platformlar sayesinde sağlanan network etkisi ile şirketler kullanıcıların bu platformlara yönelik aidiyet duygularından faydalanmaktadır. Sosyal medya platformları üzerinden kurulan iş modellerine bakıldığında bir konu, eğilim, etkileşim ya da çok takipçili bir hesaba bağlı kişiler hedeflenebilmektedir. Dijital pazar yerleri sayesinde hali hazırda o pazar yerinden alışveriş yapan ve o pazar yerinin sunduğu avantajlardan yararlanan tüketicilere yeni ürünlerini kolayca pazarlayabildiler. Başta Google olmak üzere arama motorlarını kullanan binlerce tüketicinin eğilim ve satın alma alışkanlıkları kolayca takip edilebilmektedir.
Tabi dijital platformların getirdiği bu hız ve kolaylık ortaya çok büyük miktarlarda bir veri havuzunun çıkmasını da beraberinde getirmektedir. Rekabet yeteneğini korumak isteyen şirketlere bakıldığında bu veriyi inceleyebilecek, analiz edebilecek ve şirket hedeflerine uygun hale getirebilecek insan kaynağı ve teknolojilere de yatırım yaptıklarını görüyoruz. En temel seviye olarak bakıldığında e-ticaret yöneticisi, sosyal medya yöneticisi gibi iş tanımlarından veri analisti, büyük veri madenciliği gibi daha sofistike alanlarda insan kaynaklarına yatırım yapılmaktadır. Bunun yanında yine kolları destekleyecek yazılım ve teknolojileri de şirketler rekabet yeteneklerini korumak için sahiplenmektedir.
Sonuç olarak geleceğin güçlü şirketleri sadece ilk olma avantajını kullanarak değil, dijital ekosistemi en efektif ve etkili bir şekilde uygulayabilen şirketler olacaktır.