Av. Ahmet Kadir ALPARSLAN
YAPAY ZEKÂ VE HUKUK
Yapay zekâ kavramı, insan davranışlarına özgü karakteristik özellikleri sergileyen akıllı sistemlerle ilgilenen, bilgisayar biliminin bir dalıdır. Yapay zekâ teknolojinin ilerlemesiyle giderek insan hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde yapay zekâ ile otomobiller kendi kendine gidebilir, dijital asistanlık yapabilir, hatta Siri, Amazon Alexa gibi chatbotlarla sohbet edinilebilir bir hal almış bulunmaktadır.
Yapay zekâ kavramını, kapasiteleri bakımından 3 farklı kategoride ele almak mümkündür:
-Dar yapay Zekâ (zayıf yapay zekâ): yalnızca tek bir konuda uzmanlaşabilen, fakat insana özgü birçok kabiliyetten çok uzak da olan yapay zekâlardır.
-Genel Yapay Zekâ: İnsan kabiliyetlerine en yakın olan yapay zekâlardır.
-Süper Yapay Zekâ: İnsan zekâsının çok üzerinde bir zekâya sahip olan süper yapay zekalar ise, gelecekte insanlığı ele geçirebilecek tehdit olarak görülen türdür.
Yapay zekânın birçok alanda kullanım alanı bulması ile birlikte hukuk alanıda bunlardan birisi olmuştur. Bu konuda en radikal diyebileceğimiz adımları Çin devleti atmıştır ve atıyor. Örnek olarak, büyük şehirlerin her caddesi ve sokağını, kameraları kullanarak izleyen bir yapay zekâ sistemi kurulmuş ve bu yapay zekâ ile kameranın gördüğü insan yüzleri ve davranışlarını analiz edip suça yatkınlığı, tehlikeli ve yasaklanan davranışı kişi bu davranışı henüz gerçekleştirememişken tespit edip gözaltı tedbirinin uygulanmasına sebep olabiliyor. İngiltere’de ise geliştirilmiş algoritma, AİHM’deki dava dosyalarının yüzde 79’unda hâkim ile aynı doğrultuda karara varmıştır. IBM’in geliştirdiği Ross adlı program ise, bünyesinde çalıştığı hukuk bürosunun avukatlarınca iflas hukuku ile ilgili sorulara kendisine işlenen dosyalar ışığında bilgiler verip, çıkış yolları üretebilen bir yapay zekâ algoritması geliştirmiştir.
Peki, günümüzde oldukça yaygınlaşan bu yapay zekâların hukuka aykırı bir fiil gerçekleştirmiş olduğunda sorumluluk kimde olacaktır? Üretici mi tüketici mi yoksa yapay zekâ mı sorumlu tutulacak? Bir başka örnek ise; kalp durunca elektrik şokuyla tekrar çalıştıran defibrilatörlerdir. Otomatik defibrilatör denen makinalar kalbi sürekli izleyerek sorun olduğunu düşündüğü anda belli oranlarda elektrik şokuyla tedavi etmeye programlanmıştır. Hastanın ölümüne sebep veren bir müdahale sonunda sorumlu kim olacaktır? Oluşacak zararlardan kimin sorumluluğu olduğu belirlemeden önce yapay zekânın, hukuki kişiliği olup olmadığı üzerinde durulması daha önem arz etmektedir.
Türk Medeni Hukukuna Göre Yapay Zeka’nın sorumluluğu
Evrensel pozitif hukuka baktığımızda yapay zekâ ile ilgili herhangi bir tüzel ya da kendine özgü bir elektronik kişi niteliğinde olduğuna dair mevzuat düzenlemesi olmadığından, onu sorumluluk süjesi olarak görmek mümkün değildir. Ancak yapay zekânın otonom fiillerinden kaynaklanan sorumluluğu kimin üstleneceği ve bu üstlenme ya da paylaşmayı hangi hukuk kurallarına göre yapacakları konusu beraberinde farklı görüşlerle beraber gelmektedir.
Akdi Sorumluluk: Yapay zekâ kullanan şirketlerin bazı sözleşmeleri bu botlar aracılığıyla otonom düzeyde yaptıkları bilinmektedir. Bu tür bir sözleşmeden doğan zarar sözleşmenin kuruluşu ya da ifasında ortaya çıkıyorsa, yani; yapay zekâ tarafından oluşturulan sözleşmenin zarar göreni karşı tarafsa akdi sorumluluk, Türk Borçlar Kanunu madde 112 ve diğerlerine göre yapay zekânın, hesabına hareket ettiği kişiye aittir. Bunun yanında yapay zekâ kullanan kimsenin, TBK madde 116 çerçevesinde “ifa yardımcısının” fiillerinden kusursuz sorumluluğunun bulunabileceği mümkün görülmektedir.
Akit Dışı Sorumluluk: Yapay zekânın otonom davranışlar sonucunda üçüncü tarafa verdiği zararlar bağlamındaki akit dışı sorumluluk hakkında ise, kusursuz sorumluluk esasına dayanan çeşitli ihtimaller değerlendirilmektedir.
İlk olarak Türk Borçlar Kanunu madde 66’ya göre “adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu” kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine bakılabilir. Ancak yapay zekâ ve onu çalıştıran kişi arasında TBK madde 66’da olduğu gibi bir istihdam ilişkisi bulunduğunu söyleyemeyeceğimizden, yapay zekânın otonom davranışları sonucunda üçüncü kişilere verdiği zararlar hakkında uygulanabilmesi mümkün değildir. Ayrıca TBK madde 66, istihdam edilenin gerçek kişi olduğu durumlarda uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. İstihdam edilen tüzel kişi olsa bile istihdam edene sorumluluk getirmeyen bir hükmün, kişi olarak kabul edilmeyen bir olgu hakkında uygulanabilirliği, öncelikle mümkün değildir.
Sonuç olarak tüm değerlemeler yapıldığında Türkiye’de yapay zekânın hukuki statüsü çerçevesinde somut bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kapsamda yapılan tartışmalar incelendiğinde, yapay zekânın eşya olarak kalmasını, yapay zekâya tüzel kişilik verilmesini ya da onu insan olmayan kişi, elektronik kişi, yapay insan olarak kabul etmeyi uygun gören görüşler söz konusudur. Aslında bu süreçte, yapılan tüm tartışmalar kendi içinde değerli ve önemlidir, her biri yapay zekâ kavramını hukuk sistemi içine dahil etmek açısından dikkat çekici önermelere sahiptir. Türkiye’de uluslararası düzenlemelere uygun bir yasal düzenlemeye kavuşturulmasıyla, yapay zekâya yönelik teknolojik gelişmelere daha cesaretle yaklaşılır. Hukuki güvenlik ortamının sağlamasıyla da bu yönde yatırımların teşviki kolaylaşacaktır. Aksi durumda yapay zekâ varlığı, eşya statüsünde tutarak, onu bir nevi yok saymak, mevcut gerçeklere aykırı bir yaklaşım olacaktır.