TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “72 ülkeyi kapsayan OECD araştırmasına göre 15-29 yaş aralığındaki gençlerin en çok endişe duyduğu konular akıl sağlığı, eğitim ve istihdam. Endişeyi ise kurumlara duyulan güvensizlik besliyor. Öyle görünüyor ki kurumların geleceğini, güven inşa etme kapasiteleri belirleyecek” dedi.
“Türkiye’de iş dünyasının kaygıları, beklentileri, özlemleri, hedefleri coğrafi konumlarla, kökenlerle belirlenmiyor” diyen Orhan Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin tümünde, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e iş dünyası olarak aslında aynı durumlarla, güçlüklerle karşı karşıyayız. Bu nedenle, gözlemlerime dayanarak şu saptamayı yapabilirim: Hem vatandaş hem de iş insanı olarak Anadolu girişimcileri de bir an önce rasyonel, dünya ve memleket gerçekleriyle uyumlu ve yalnızca ekonomiyle sınırlı kalmayan bir gelecek projesine ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda geçtiğimiz Ekim ayında yayınladığımız “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporumuzda toplumumuzla ve iş dünyamızla paylaştığımız analizlerin ve önerilerin giderek daha fazla kabul gördüğünü, yankı bulduğunu, ülkemizin bugünkü koşullarından kurtularak daha ileriye gitmesi için bir yol haritası gibi değerlendirildiğini söyleyebilirim. Hatırlayacağınız gibi o rapordaki bulgularımızı üç kelimede özetlemiştik: “İnsan, bilim, kurumlar”. Kısaca bu üç kelimeyle özetlenen ilk mesaj şuydu: insanını 21. Yüzyılın gereklerine göre eğitemeyen, onları ışık hızıyla değişen dünya koşullarına uyumlu donanıma kavuşturmayan ülkeler kalkınma yarışında geri kalırlar. Dikkat çektiğimiz İkinci nokta teknolojiyle ilgiliydi: Aklın ve bilimin rehberliğini ön plana çıkarmayan, bulgularına kuşkuyla yaklaşan, teknolojinin imkanlarından ve insanlığın bilimsel birikiminden yararlanmayan toplumlar özlemlerini gerçekleştirmede güçlüklerle karşılaşacaktır. Üçüncü olarak da kuralların eridiği, öngörülebilirliğin zayıfladığı, kurumların ya işlevsizleştiği ya da içlerinin boşalması sonucunda görevlerini yapamadığı yönetim sistemlerinde topyekûn bir ilerleme gerçekleştirmek zor hatta imkansızdır. Sıkıntılarımızı aşmak için işte bu tespitlere sıkı sıkıya sarılmak zorundayız.”
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “Ülkemizin coğrafi konumu bizi ister istemez dünyadaki pek çok gelişmenin merkezine yerleştiriyor. Ayrıca bugünün dünyasında yerkürenin herhangi bir yerinde yaşanan tabiatla bağlantılı ya da siyasi bir gelişme tüm ülkeleri etkileyebiliyor. Son kırk yılda yaşanan ekonomik gelişmeler, Asya’nın ekonomik yükselişi ve küreselleşmenin yeni bir evresine geçilmesi nedeniyle uluslararası sistemin yeniden tasarlanmasını gerektiren, kurucu sayılacak bir anda yaşıyoruz. Dünyanın eski düzeni, bu düzenin kurum ve kuralları acil bir yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Bir daha asla devletler arası savaşa tanık olmayacağını düşündüğümüz Avrupa’da yaklaşık dört aydır acımasız, yıkıcı, insani dramlarıyla ekranlarımıza yansıyan bir savaş yaşanıyor. Dünyada yalnızca enerji fiyatlarında değil gıda fiyatlarında bir patlama yaşanıyor. Bir şekilde stoklardaki buğdayın piyasalara taşınamaması ya da yeni mahsul için ekim yapılamaması halinde tüm dünya önce kıtlık ardından vahim bir açlık sorunuyla karşı karşıya kalacak. Zayıf devletlere sahip yoksul ve ithal tarım ürünlerine bağımlı ülkelerde istikrarsızlık ve çatışma ihtimali bu durumda artacak. COVİD-19 pandemisi sonrasında zaten yükselen fiyatlar enerji ve tahıl ürünlerindeki fahiş artışlar nedeniyle küresel ekonomiye sekte vuruyor. Kısacası, tedarik zinciri problemleri ve hammadde fiyatlarında süregelen artış Ukrayna’da devam eden savaşın tetiklediği belirsizliklerle harmanlanıyor. Bunun sonucunda dünyada enflasyonun tırmanacağı, büyümenin ise baskı altında olacağı bir dönemin başlangıcındayız. Bunlara ek olarak iklim değişikliğinin ve savaşın, gıda ve su arzı üzerinde artan tehdidi ile karşı karşıyayız. Yeni gerçekler iktisat biliminin merceğinden değerlendirildiğinde yakın geçmişe damgasını vuran para politikalarının sürdürülemeyeceği belirginleşiyor. Daha net ifade etmem gerekirse; geride bıraktığımız 14 yılın genişlemeci para politikası dönemi kapanıyor. Bu politikalar Türkiye’nin dönem dönem yaşadığı krizlerden çıkabilmesini kolaylaştıran bir etki yapmışlardı. Oysa şu an küresel ekonominin geçmekte olduğu döngüde rüzgâr karşıdan esiyor ve işimizi çok daha fazla zorlaştırıyor. Küresel koşullar artık lehimize değil. Rekabetçi kur, yüksek ihracat ve cari fazla mantığıyla kurgulanan ama günümüz kalkınma anlayışı ve pratiğiyle yeterince örtüşmeyen politikalar kalkınma açısından istenilen sonuçları vermiyor. Büyüme kalkınma için tek başına yeterli olmuyor, hatta maalesef fakirleşerek büyüyorsunuz. Artık ucuz TL ve ucuz iş gücü ile ihracatta rekabet avantajı kazanma devri, yerini yüksek nitelikli işgücüyle ve teknolojiyle yüksek katma değer yaratmaya bıraktı” dedi.
Enflasyonla mücadelede tüm dünya faizleri artırarak frene basmayı tercih ettiğini söyleyen TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “Biz uzun süredir hem kurun yükselmesine ve hesap yapılamamasına yol açan hem de tasarruf sahiplerini cezalandıran bir para politikası izliyoruz. Bundan dolayı vergi mükellefleri ve hazine gereksiz bir yükü taşımak durumunda kalıyorlar. Akran ülkelerle kıyasladığımızda dünyada hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülke konumundayız. Nitekim bu hafta 19 yılın en yüksek CDS seviyesini de gördük. Bunun sürdürülemez olduğunu ve hızla rasyonel politikalara dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. İktisat bilimiyle ve tüm dünyadaki uygulamalarla çelişen bir yaklaşımı sürdürmemeliyiz. Akılcı, toplumsal aklı ve enerjiyi harekete geçirebilen, farklı kesimlerin katkı yapabilecekleri bir tartışma ortamında piyasa gerçekleriyle ve dünya pratiğiyle uyumlu bir politika seti üzerinde uzlaşabilmeliyiz. Sorunlarımız yalnızca para politikasıyla, dizginlenemeyen enflasyonla sınırlı değil. Derin bir enerji krizinin de içindeyiz ve enerjide dışarıdaki fiyat artışları cari açığımızı artırırken, içeride özellikle sanayiye uygulanan rayiçler üretimi ve ihracatımızı olumsuz etkiliyor. Türkiye ekonomisi dünya hasılasından aldığı payı 2000’lerin başından 2013’e kadar %0,60’tan %1,24’e kadar yükseltmişken, bu pay son 7-8 yıldır hızla düşerek %0,8’e kadar geriledi. Türkiye’nin potansiyeline sahip bir ülke için bu gerçekten kabul edilemeyecek bir durumdur. İzlenen ekonomi politikalarının yarattığı koşullarda gelirler hızla eriyor. Özellikle sabit gelirliler enflasyon baskısını en derinden hissediyor. Kentli, eğitimli orta sınıfların gelirleri de erozyona uğruyor. Unutmayalım ki, orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar. Eşitsiz gelir dağılımı demokratik sisteme yönelik inancı zedeler” dedi.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “Türkiye kalkınmış müreffeh ülkeler içinde yerini almak istiyorsa, İnsani gelişme ve yetkinleşmeye; bilim, teknoloji ve inovasyona; siyasal, toplumsal ve ekonomik kurumlar ve kurallara önem vermek zorundadır. Bunu başarırsak, hedeflediğimiz gelecekte; ekonomik açıdan gelişmiş; uluslararası alanda saygın; toplumsal olarak eşitlikçi, adil ve yeşil dönüşümü başaran çevreci bir Türkiye görüyoruz. Geleceğe de ümitle bakıyoruz. Sonuçta, 99 yıllık tarihi içinde Cumhuriyetimiz pek çok zoru başardı. Güçlükleri aştı. Ülkeyi belli bir kalkınmışlık noktasına getirdi. Kurucu ilkelerimiz halen bize ışık tutmaya devam ediyor” dedi ve ekledi: “Siyaset toplumdaki modernleşme ve özgürleşme özlemlerini ciddiye aldığı taktirde bugünkü güçlüklerin doğru hedefler, politikalar benimsenerek ve bizi bütünleştirecek söylemlerle aşılabileceğinden şüphe etmiyorum.”