
2022 yılı başta merkez bankaları kararları olmak üzere birçok çok önemli gelişmenin yaşandığı hareketli bir yıl oldu. Pandemi sürecinde devam eden parasal gevşeme politikaları küresel talebi artırırken Rusya – Ukrayna savaşı jeopolitik risklerin ve dolayısıyla enerji fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Bunun sonucunda oluşan arz ve talep kaynaklı enflasyon 2022 yılının seyrini belirlerken 2023 yılının gidişatını da belirlemeye aday olacak gibi görünüyor.
Piyasalara yön veren öncü merkez bankalarından biri olan ABD Merkez Bankası (Fed), 2022 yılında yüksek seyreden enflasyona karşı en güçlü adım atan merkez bankası oldu. 2022 yılının Mart ayında faizi 25 baz puan artırarak yüzde 0,50 seviyesine yükselten Fed, sonraki 6 toplantıda da faiz artışına devam ederek faiz oranını yüzde 4,5 seviyesine yükseltti. 14 Aralık öncesindeki 4 toplantıda 75’er baz puanlık faiz artışına giden FED, enflasyondaki düşüş sinyalleriyle birlikte faiz artırım hızını azaltarak son toplantıda 50 baz puanlık bir artış gerçekleştirdi.
Amerika Merkez Bankası Başkanı Powell’ın 14 Aralık tarihinde yaptığı konuşmada, güvercin olan piyasa beklentilerine karşın enflasyonda ikna edici bir düşüşe kadar faiz indirimi yapmayacağı yönünde şahin tondaki açıklamaları piyasalarda kötümser algılandı. Powell’ın verileri açıklamalarının merkezine koyduğu konuşmasının ardından küresel piyasalar 2023 yılı için 2 şeye odaklanmış durumda; Fed faizi hangi seviyeye kadar artıracak ve bunu ne kadar süre sürdürecek. Fed’in faizi uzun süre yüksek seviyelerde tutması dolara olan talebi artırıp piyasalardaki risk iştahını azaltacağından yatırımcılar açısından önem taşıyor. Piyasalar 2023 yılında faiz indirimi beklemezken faizlerin ise medyan olarak 2023 yılında yüzde 5,1’e 2024 yılında ise yüzde 4,1’e çıkması bekleniyor.
Fed’in faizleri 2023 yılında piyasa beklentileri doğrultusunda artırması, piyasalardaki risk iştahını azaltıp yatırımcıları sabit getirili enstrümanlara yönelteceğinden hisse senetleri ve değerli metaller gibi finansal piyasalarda baskıyı artırabilir. 2023 yılında Fed’in politikasını etkileyebilecek önemli unsurlardan biride jeopolitik gelişmeler olacak. Rusya – Ukrayna savaşının bahar aylarıyla birlikte tekrardan şiddetlenmesi, enflasyonu artıracak bir faktör olarak karşımıza çıkacağından Fed’in politikalarında daha şahin bir tutum görebiliriz. Buna karşın ABD’de açıklanacak verilerin enflasyonda sürdürülebilir bir düşüşe işaret etmesi senaryosunda ise, Fed’in daha güvercin bir politikaya evirilmesi küresel piyasalardaki risk algısını olumlu etkileyebilir.
2023 yılında merkez bankalarının politika farklılıklarından kaynaklı doların diğer para birimlerine karşı oynaklığının da devam etmesini bekliyoruz. 2022 yılında 1,15 seviyesine kadar yükselen EUR/USD paritesinin Eylül ayında 0,95 seviyelerine kadar geri çekildiğine tanıklık ettik. Avrupa’da görülebilecek durgunluk ile birlikte Avrupa Merkez Bankası’nın Fed’in sıkılaştırıcı politikalarına eşlik edememesi, ithalatının önemli bir kısmını dolar cinsinden, ihracatının ise önemli bir kısmını Euro cinsinden yapan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından dezavantaj oluşturabilir. Diğer bir yandan dolardaki değer kaybının devam etmesi senaryosunda ise parasal sıkılaştırma politikalarından kaynaklanan dünyadaki düşük büyüme ortamında gelişmekte olan ülkeler açısından avantaj oluşturabilir.