
Çok önemsediğimiz OVP’den beklentimiz, makro-finansal istikrarımızı güçlendirmek için bir yol haritası ortaya koyması, finansmana erişim gibi kısa vadeli sorunlarımızda gerçekçi çözümlere zemin hazırlaması ve belki de en önemlisi, mevcut küresel rekabet ortamında sanayici ve ihracatçımızın ihtiyaç duyduğu yapısal reformları içermesidir.
Diğer önemli husus da programın bu kez kararlılıkla uygulanması gerektiğidir.
Türkiye’nin uzun vadeli geleceğini güçlü bir şekilde dizayn edebilmek için mutlaka ve mutlaka farklı ve güçlü yatırımlara ihtiyacı var. Kaynaklar doğru ve verimli kullanılmalı. İçinde bulunduğumuz dönem, kaynak sıkıntılarının herkes tarafından kabul edildiği bir dönemdir.
İşte bu noktada önemle vurgulamak isterim ki bizler ülke olarak en önemli kaynak aktarımını, Türkiye’nin yarınlarını oluşturacak, katma değerler verecek, döviz yaratacak, nitelikli istihdam yaratacak olan sanayi yatırımlarına yoğunlaştırmalıyız.
OVP oluşturulurken sanayinin yatırım motivasyonunu ve yatırım enerjisini kaynak yetersizliğinden dolayı sekteye uğratmamalıyız” vurgusu da yapan Bahçıvan “Türkiye’deki özel bankacılığın böyle bir imkan doğurmasının mümkün olmadığı hepimizin malumu. Bu konuda kullanılacak olan yöntemler ne olacak? Bunu uygulayacak olan mekanizmaların, bunu uygulayacak olan kurumların hangi kaynaklarla besleneceği noktasında geldiğimizde; işte OVP’yi sabırsızlıkla beklememizin nedeni budur.
Yeni ekonomi yönetiminin dış temaslarının olumlu sonuçları CDS primindeki gerilemeden de kısmen görüldü. Fakat 400’lü CDS seviyelerinin bizim arzu ettiğimiz kaliteli ve uzun vadeli kaynak akışı için yeterli olmadığını da kabul etmeliyiz. Onun için bizim sabırla bu güveni oluşturacak ve bu güveni asla ve asla soru işaretlerine dönüştürmeyecek istikrarlı bir tutum içinde olmamız gerekmektedir.
Eximbank’ın sermaye yapısı güçlendirilmeli!
Önümüzdeki dönemde de ihracatçı sanayimizin en güçlü iş ortağı olmaya devam edecek olan Türk Eximbank’ın, ihracatımızın daha da gelişmesi ve sorunsuz işlemesinin sağlanması için sermaye yapısı güçlendirilmelidir. Şu anda Eximbank, Türk bankacılık sisteminde ihracat odaklı çalışan sanayicilerin en önemli finansman ayağı. 2000’li yılların başında 30 milyar dolar bandında olan ihracatımızın bugün 250 milyar doların üzerine çıkmış olmasında Eximbank’ın ihracatımıza sağladığı kredi imkanlarının etkisi hiç kuşkusuz büyük oldu.
Fakat bugün geldiğimiz noktada sahip olduğumuz ihracat potansiyelimiz nedeniyle ihracatçımız çok daha fazla finansman desteğine ihtiyaç duymaktadır. Buna karşın son iki yılda Eximbank kaynaklarının artması bir yana, azaldığını görmekteyiz. Eximbank kredileri 2020 yılında 28,5 milyar dolar ile en yüksek seviyedeyken, 2022 yılında 19,6 milyar dolar oldu.
Yine ihracatçılar için hayati öneme sahip olan reeskont kredilerinde ise çok daha çarpıcı bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu kredilerde dolar bazında yalnızca son 5 yılın ortalama performansını sürdürebilmemiz için gerekli olan günlük kredi hacmi, yaptığımız hesaplamalara göre 3,5 milyar lira düzeyinde iken, sizin de katkınızla 1,5 milyar liraya yükseltilen rakamın piyasaları rahatlatmada yeterli olmadığı görülüyor. Yine 2018-2020 yıllarında Eximbank kredilerindeki ihracat kredileri oranı da yüzde 15 iken, 2022 yılında ise yüzde 7,7’ye geriledi. Bu rakamlar da bize, geçmişteki tabloların daha da geliştirilmesi gerekirken, bizim ona bile daha dönememiş olduğumuzu gösteriyor.
İhracatı Geliştirme Modeli daha da güçlendirilmeli!
Hükümetimizin yeni çalışma döneminde bankanın imkanlarının yeniden artırılmasına yönelik hedef ve gayretlerini takdirle izliyoruz. Başka yapılabileceklere de dikkatinizi çekmek istiyorum. Örneğin, banka teminat mektubu dışında, geçmiş dönemde başlayan ve çok doğru bir metot olan İhracatı Geliştirme Fonu modelinin daha da güçlendirilmesini bekliyoruz. Çünkü sadece bankalar üzerinden sağlanan bir model, banka teminat mektubuna dayalı bir sistem; içine girmiş olduğumuz dönemde enflasyona karşı eriyen bilançolar nedeniyle, teminat oluşturmaya ne yazık ki imkan vermiyor.
İhracatı Geliştirme Fonuna ilave olarak, birikmiş KDV alacaklarının başta Türk Eximbank kredilerinde ve kamuya dönük işlemlerde teminat olarak gösterilebilmesinin de sanayimizin teminat sorununa bir ölçüde çözüm olabileceğini değerlendiriyoruz. Teminat konusunda değinmek istediğim bir diğer önemli husus da kredilerin peşin ödenen faiz tutarının da teminat tutarına dahil edilmesi ile ilgili. Teminatın, krediyi alırken zaten peşin ödenen faiz tutarını da içerecek şekilde alınması finansa erişmekte güçlük çeken firmalarımıza ilave yük getirmektedir.
Eximbank’ın kısa vadeli krediler kadar özellikle, katma değerli makine sektörüne dönük ticareti de finansman yoluyla destekleyecek bir politikası olması gerekir düşüncesindeyiz. Bu sektörümüzün şu anda bu konudaki en önemli dezavantajı yurt dışına çıktıkları zaman karşılarındaki rakiplerinin oluşturmuş olduğu çok daha güçlü uzun vadeli satıcı kredileri. Bu nedenle Türk Eximbank’ın Türkiye’nin en katma değerli ihracat imkanını sağlayan bu sektöre dönük daha uzun vadeli bir destek programının olmasını çok önemsiyoruz.
İhracatımızın gelişmesi ve sorunsuz işlemesi için bir diğer önemli enstrüman Türk Eximbank’ın uyguladığı ticari alacak sigortasıdır. Ancak bu sigortanın uygulanmasında sorunlar yaşanıyor. Türk Eximbank zaman zaman yaşanan sorunları alıcı-satıcı arasındaki anlaşmazlık olarak yorumlamakta, ihracatçımızı dava açmaya yönlendirmekte, bu da hasar ödeme süreçlerini çok uzatmaktadır.
Çözüm önerisi olarak, Türk Eximbank hasarın bir kısmını defaten ödemeli, hasar ile ilgili nihai kararda alıcı haklı ise kalan bölümü ödemeli, haksız ise yaptığı ödemeyi geri almalıdır. Sigorta konusunda bir diğer önerimiz de Uçtan Uca Risk Teminatı Sigortası uygulamasının başlatılmasıdır. İhracat mevcut koşullar içinde hem daha zorlaşmış hem de rekabet çok daha ağırlaşmıştır. Türkiye’nin hedef olarak belirlediği uzak pazarlarda avantaj sağlanması için Türk Eximbank bu ülkeleri hedefine alarak alacak sigortası ön çalışmaları yapmalı, reasüre desteği oluşturmalı ve ticari alacak sigortası kapsamını genişletmelidir. Ayrıca, Türk Eximbank alıcılara açtığı limitleri daha sık güncellemeli ve yetersiz hale gelen sigorta limitlerini artırmalıdır.
Gümrük Birliği revize edilmeli!
AB’ye tam üyelik hedefinin korunması ve yeni bir ivme kazandırılması gerekiyor. Gümrük Birliği revize edilmeli. Sürdürülebilirlik de Gümrük Birliği ile ele alınması gereken, ekonomimiz açısından fırsat oluşturacak olan bir başka önemli konu başlığı. Tarım ve hizmet sektörlerinin de Gümrük Birliğine dahil edilmesi ile Türkiye’nin ihracatında ve GSYH’sinde kayda değer bir artış yaşanacaktır. STA’lar da zaten müzakerenin ilk maddesi olmalıdır.