Dünyanın önde gelen ekonomileri sürdürülebilirlikle ilgili stratejik adımlar atarken, Türkiye de kısa bir süre önce 2053 yılına yönelik karbon nötr bir ekonomi olma hedefini açıkladı. ABD, Çin, Japonya gibi ekonomilerin yüz milyarlarca dolarlık yeşil paketler açıkladığı konjonktürde Türk şirketleri ve özellikle KOBİ’ler rekabete çok daha hızlı dahil olmak zorunda.
Günümüzde, şirketlerin sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemesi ve uygulaması artık bir seçim değil, bir zorunluluk haline geldi.. Tüketiciler, yatırımcılar ve çalışanlar, etik ve çevreye duyarlı şirketlerle iş yapmak istiyor. Bu nedenle, sürdürülebilir bir iş modeli benimsemeyen şirketler, rekabette geride kalmaya mahkum.
Üçüz dönüşümün sac ayaklarından birini yeşil dönüşüm yani sürdürülebilirlik oluşturuyor. Bugün tüm dünyanın önünü kesmek istediği Çin dahi kendi karbon ayak izi takip sistemini oluşturmuş durumda. Üstelik sürdürülebilirlik sadece ürünlerin ve hizmetlerin daha az kaynak kullanarak ya da döngüsel ekonomiyle hayata geçirilmesine referans vermiyor aynı zamanda teknolojinin, insanların, çevrenin, kısacası tüm kaynakların sürdürülebilirliğinden geçiyor. Bu nedenle şirketlerin meseleye çok daha geniş bir perspektiften yaklaşması gerekiyor.
KOBİ’lerin Yeşil Dönüşümü Zorunlu!
Dünyada yapılan araştırmalarda KOBİ’ler, sürdürülebilirlik sayesinde %70’e varan kârlılık artışlarına imza attı. Sürdürülebilirlikle ilgili mesafe kat edebilmek içi KOBİ’lerin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Bu süreçte KOBİ’lere finansal destek, eğitim ve danışmanlık hizmeti sunulmalı.
Avrupa’nın Türkiye’nin ihracatında yüzde 40’ın üzerinde payı var. “Yeşil Mutabakat” ve “Sınırda Karbon Vergisi” uygulamaları ile demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ile tekstil ve hazır giyim sektörlerinin vergilendirileceğini ilave etti. 2026 yılında daha fazla sektör yeşil vergilerle muhattap kalacak ve birçoğunun karbon ayak izini dahi ölçtürmediği Türk şirketlerinin ivedilikle sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm yol haritalarını oluşturması gerekiyor. Kısacası, şirketler için “yeşil alarm” çalıyor.
KOBİ’ler karbon ayak izlerini ölçtürmeli. Bu doğrultuda, enerji ve su tasarrufu, atık yönetimi ve geri dönüşüm gibi alanlarda adımlar atmalı. Yeşil dönüşüm konusunda sosyal sorumluluk projelerinde daha fazla inisiyatif almalı. Etik iş uygulamalarını benimseyerek çalışan, müşteri ve tedarikçilerini “yeşilleştirmeli”. Sürdürülebilirlik stratejisini oluşturarak, hedeflerini belirlemeli, ilerlemelerini takip etmeli ve gerektiğinde planlarını güncellemeli.
Sürdürülebilirlik, karmaşık bir kavram olabilir. Ancak, doğru adımları atarak şirketler, hem çevreye hem de topluma katkıda bulunurken aynı zamanda rekabette de öne geçebilirler. Tüm bu zorlu yol haritasını hayata geçirmek içinse, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yeşil fonlardan daha fazla istifade etmeli ve muhakkak oyunun içine yeşil dönüşüm yönetim danışmanlığı hizmetlerini sokmalılar. Ayrıca finansal ve kurumsal yapının gücünün yetmediği yerlerde rekabet yerine “rekaber” yaklaşımı, KOBİ’lerin yeşil dönüşüm odaklı ölçek büyütme girişimlerini de destekleyecektir.