Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen, “Özel sektör ve sermaye önemli, ancak çiftçinin gelirini maksimize edebilmesi için adil fiyat oluşumu sağlanmalı. Tüketicinin ve ara kanalların karlılığı da gözetilmeli, ama çiftçi haklarının korunması için kooperatifçilik en etkili yol. Çiftçilerin organize ve toplu bir duruş sergilemesi, maliyetlerine uygun adil fiyatların oluşmasını sağlayacak” dedi.
Sürdürülebilir tarım modelinin kooperatifleşmekten geçtiğini söyleyen Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen, tarımda başarılı olan ülkeler incelendiğinde bu modelin net olarak görüldüğünün altını çizdi.
Hakan Çalen, “Tarımsal üretimde depolama, nakliye ve lojistikten kaynaklanan kayıpları azaltmak için tarladan başlayarak, etkili bir sistem kurulması gerekiyor. Kooperatifçilik, aracıları azaltarak, üreticilerin ve tüketicilerin refah düzeyine katkı sağlayabilir. Bunun için güçlü, şeffaf ve etkin denetime sahip kooperatiflerin oluşturulması önemli. Kurumsallık ve yetkinlikleri güçlendirilmiş, toplumun faydasına yönelik bir tanımlama yapılmalı” dedi.
“EKİM YÖNTEMLERİMİZİ VE TAKVİMİMİZİ GÜNCELLEMEMİZ GEREKİYOR”
Son yıllarda yaşanan kuraklık ülkemiz tarımsal üretimini nasıl etkilemektedir? Bu konuda alınan tedbirler yeterli midir?
Son iki yılda yüksek sıcaklık ve kuraklık, tarım sektörünü, özellikle yağlı tohumlar üretimini ciddi şekilde etkiledi. Bu durum, sebze ve meyve üretiminde verim kayıplarına ve arz-talep dengesizliklerine yol açarak çiftçilerin memnuniyetsizliğini artırdı. Kuraklık yıllarında çiftçiler, yüksek fiyatlama beklentisi içinde olsa da yaşanan zorluklar tarımsal dengeleri bozdu.
Tarımsal dengelerin çiftçi adına olumlu bir şekilde tezahür edebilmesi için topraktan aldığımız verim kritik önem taşıyor. Bu bağlamda, iklim koşullarına uygun sulama yöntemleri geliştirmeli ve su kaynaklarımızı korumalıyız. İki mevsim yaşar hale geldiğimiz dönemde devletimiz, çiftçi örgütleri, üniversiteler ve özel sektör birlikte ürün bazlı ideal tarım tekniklerini bulmalıyız.
Marmara Bölgesi’nde baharlık ekimlerin yüzde 70’ini kuru tarım oluşturuyor, yüksek sıcaklık ve kuraklık etkileri burada da hissediliyor. Bu nedenle ekim yöntemlerimizi ve takvimimizi güncellememiz gerekiyor. Ekim tarihlerini erkene çekmek ve bitki ekim sıklıklarını yeni iklim koşullarına göre ayarlamak zorundayız. Geleneksel olarak nisan-mayıs döneminde tamamlanan ekimler, artık şubat sonlarına kaydırılmalı. Yeni sezonda bölgemizdeki tarım kuruluşları ve üniversitelerle iş birliği yaparak, çiftçi eğitimleri düzenlemeyi planlıyoruz. Trakya Birlik olarak kuraklığın etkilerini en aza indirmek için bakanlıklarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Peki, Tarım Bakanlığı’nın kuraklıkla ilgili çalışmalarını yeterli görüyor musunuz?
2024 yılında ekonomik koşullar ve bütçe kısıtları etkili oldu. Ancak Tarım Bakanlığımızın bütçesine sulama yatırımları bu kısıtlardan istisna tutuldu, bu itibarla tamamlanma derecesi yüksek sulama yatırımlarının ivedilikle bitirilmesi için bir perspektif geliştirmiş durumda. Üç ila beş yıl içinde bu yatırımların çiftçilerin ve Türk tarımının hizmetine sunulması planlanıyor. Özellikle Hamzadere ve Çakmak yatırımlarımıza 2025’te güçlü ödenekler sağlanacak olması bizi sevindiriyor. Bu yatırımlar, Trakya’nın tarımına ve İstanbul gibi büyük bir metropole yakınlığı dikkate alındığında Marmara’ya önemli katkılar sağlayacak.
Ülkemizin en temel yağlı tohum bitkisi olan ayçiçeği dışında alternatiflerimiz olsa da henüz ülke ihtiyacını karşılayacak seviyede değil. Hayvansal yem kaynağı soya tohumlarında yıllık yaklaşık 3 milyon ton ve küspesinde ise 1.5 milyon ton ithalat yapıyoruz, bu da genellikle GDO’lu. Soya üretimimiz, baharlık ürün olması ve yüksek su ihtiyacından dolayı yeterli seviyeye ulaşamıyor. Bu nedenle az suya ihtiyaç duyan ve sıcaklık ile kuraklığa dayanıklı ayçiçeği üretimine yöneliyoruz. Geçen yıl yaşanan rekolte kayıplarının ardından bu yıl da kaybettiğimiz ekim alanı seviyesinde üretim yapıyoruz. İç Anadolu’da kuraklık sebebiyle biraz daha üretim alanı kaybettik; bu da yağlık ayçiçeği ihtiyacımızın yeterlilik oranını yüzde 40’a düşürdü ve ithalata bağımlılığımızı artırarak dış, kur, jeopolitik ve lojistik şoklara karşı kırılganlığımızı yükseltti. Yeni üretim planlamasına ve çiftçileri alternatif ürünlerin ekimine yönlendirecek yeni başlangıçlara ihtiyaç var.
Tarımda verimlilik için toprak sağlığı önemli. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Çiftçiler, gelir odaklı bir yaklaşım benimseyerek en çok kazandıkları ürünleri ekmeyi tercih ediyor. Bu da toprak sağlığını korumada sağlıklı bir münavebe yapmamızı zorlaştırıyor. Eğer bir ürün iyi kazanç sağlarsa, çiftçi ertesi yıl da aynı ürünü ekmeye ısrar ediyor.
Ayçiçek, kurak şartlarda iyi verim verebilen ve alternatif ürünlere göre çok daha az bilinçli sulamayla verim potansiyelini iki katına çıkarabilen bir bitki. Ancak pancar veya mısırla rekabet etme şansı yok. Eğer çiftçiler, o yıl kota almışsa pancar, su kısıtı yoksa mısır gibi baharlık ürünlerde en yüksek geliri sağlıyor. Fakat mısır ziraatindeki aşırı sulama ve gübreleme, toprak sağlığını ve su kaynaklarını ciddi şekilde tüketiyor. Bu nedenle mısır ekilmesi gereken alanlarda üç ila dört yıl arayla tekrar mısır ekilmesi gerekirken; çiftçiler, şu anda üst üste mısır ekerek, gelirlerini maksimize etmeye çalışıyorlar.
Ülkemizde tarımsal üretimde ne tür planlama hataları yapılıyor sizce?
Çiftçiler, ekim ve üretim tercihinde serbest, ancak bu toprak sağlığına zarar veren ve arz talep uyumsuzluğu yaratan plansız üretimlere yol açabiliyor. Bu da fiyat oluşumundaki sorunlar nedeniyle ürünlerini satmakta zorlanmalarına neden oluyor. Burada ülke ihtiyaçlarına göre üretim planı yapılması ve toprak ile su varlığının korunması önem taşıyor. Tarım Bakanlığımızın açıkladığı yeni destekleme modeli, planlı üretime dahil olan alternatif ürünlerin ekimini teşvik edecek şekilde tasarlandı.
Örneğin; yüksek su tüketen ürünler yerine alternatif ürünler ekilirse çiftçilerimize ilave destek verilecek. Bu sistem, pancardaki kota uygulamasına benzer şekilde arz-talep dengesini gözeterek, çiftçilerin doğru fiyatlar elde etmesine yardımcı olacak. Ayrıca sözleşmeli ekimle çiftçileri, tarımsal sanayi ve ticaret tarafını kapsayan model geliştirilmesi hedefleniyor.
2025 itibarıyla yağlık ayçiçeği üretiminde yeni bir ivmelenme bekleniyor. Kilogram bazında fark ödemesi desteği ile çiftçilerin sürdürülebilir gelir elde etmesine yönelik destekler sağlanacak. Çiftçilerin temel üretim maliyetlerinin yarısını karşılayacak yeni desteklerle bu alanda gelişme sağlanması amaçlanıyor.
Öte yandan Türkiye, ithal ikame ürünler konusunda ihtiyacının yarısından fazlasını ithal etmek zorunda kalıyor. Bu, doğru pazar fiyatlarının oluşabilmesi için çiftçi maliyetlerinin doğru şekilde belirlenmesini gerektiriyor. Gümrük vergisi oranlarının yüksekliği, çiftçilere fiyat desteği sağlamak için önemli bir etken. Mevcut gümrük vergileri, tohumda yüzde 27, ham yağda ise yüzde 36 seviyesinde ve bu oranların bu seviyelerin üzerinde artırılması hukuki sorunlar yaratabilir. Bu nedenle ülke olarak temel vergi oranları üzerinden çiftçilere fiyat desteği vermeye çalışıyoruz.
Sadece teşvik vermek sürdürülebilir tarım için yeterli mi, teşviklerin analizi ve otokontrolü de gerekli değil mi?
Mevcut durumu tespit etmek, kaynakları değerlendirerek, envanter çıkarmak önemli. Bu süreç, fırsatları ve handikapları ortaya koymak için bir SWOT analizi işlevi görmeli. Çiftçiler için karmaşık bir destekleme modeli mevcut; ayçiçeği özelinde fark ödemesi, alan bazlı destekler, gübre ve mazot yardımları gibi çeşitli kalemler bulunuyor. Ancak bu desteklerin üretim artışına yansıdığına baktığımızda, yeterlilik oranlarının istenen seviyelere ulaşamadığını görüyoruz.
Desteklerin planlanmasının yanı sıra etki analizi de yapılmalı. “Verilen destekler, üretime yansıdı mı? Sorun üretici tarafında mı, yoksa dağıtım kanallarında mı?” soruları ile tarımsal sanayi ve zirai ticaret süreçlerinin uçtan uca gözlemlenmesi gerekiyor. Böylece destekler anlamlı şekilde üretime dönüşebilir ve üretim artışını sağlayabilir.
Bakanlık, teşviklerde yeni bir model üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Konuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Ekonomik dalgalanmalar, çiftçilerimizi bazı üretim tercihleri konusunda hatalara düşmesine sebep oldu. Planlı üretim, özellikle stratejik öneme sahip ürünlerin kayıt altına alınması ve gerektiğinde kotalandırılması açısından kritik önem taşıyor; bu yaklaşım, şeker ve pancar üretiminde başarılı şekilde uygulanabiliyor.
Son dönemde yaşanan kuraklık, pandemi ve savaş gibi etkenler, tarım ve gıda ürünlerinde ani fiyat yükselmelerine yol açtı. Bu da çiftçilerin belirli ürünlere blok olarak yönelmesine ve ardından arz-talep dengesindeki plansızlıklara sebebiyet verdi. Özellikle patates, soğan ve limon gibi ürünlerde bir yıl az üretimden kaynaklı yüksek fiyatlar, ertesi yıl tarlada çiftçilerin sahipsiz kalmasına yol açtı. Geçen yıl 1 liraya bahçeden alınmayan limon, bu yıl markette 60 ila 100 liraya satıldı.
Tarımsal tüm ürünler kotalandırılmalı mı peki?
Yaş sebze ve meyve dışında iklim koşullarından kaynaklanan dalgalanmaları, stoklanabilir ürünlerde planlamak faydalı olacak. Üretim aşaması yeterli değil; finansal koşullar da önemli. Tüccarlar ve sanayiciler, yüksek kredi maliyetleri nedeniyle kısa süreli stok taşıma tercihinde bulunuyor. Sadece ihtiyaç kadar ürün alıyorlar, bu da tarlada ürünün sahipsiz kalmasına ve fiyat çöküşlerine yol açıyor.
Sözleşmeli ekim yöntemiyle hem ürünü üreten hem de ürünü alanların finansal olarak desteklendiği bir model oluşturulması gerekiyor. Bu, finansman maliyetlerinin nihai fiyatlara yansımasını öngörülebilir hale getirir ve talep dengesizliğini azaltır. Domates, kavun, karpuz ve biber gibi yaş sebze meyve ürünlerinde görülen arz-talep uyumsuzlukları, çiftçilerin mağduriyetine yol açıyor. Bu sorunların çözümü için planlı yaklaşım şart.
“REFAH DÜZEYİNE KATKI İÇİN ŞEFFAF VE ETKİN DENETİME SAHİP KOOPERATİFLERİN OLUŞTURULMASI ÖNEMLİ”
Sizce, sürdürülebilir tarım ve çiftçi refahı için çare nedir?
Gelişmiş ülkelerde sürdürülebilir tarım ve çiftçi refahı için ana model kooperatifçilik olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin kooperatifçilik geçmişi Osmanlı dönemine kadar iniyor, Cumhuriyetin başlangıç döneminde ihtiyaçtan doğan kooperatif ve birlikler çok başarılı iş ve sonuçlara imza attılar, ancak daha sonraki dönemler de siyasi saikler tarımsal ve ekonomik gerekliliklerin önüne geçince kooperatif ve birlikler çiftçiler için etki ve faydalarından önemli kayıplar yaşadılar, popülist seçim kaygılarıyla yönetilen süreçler pek çok kooperatif ve birliğimizi akamete uğrattı. Günümüzde az sayıda çok başarılı kooperatif ve birlik yapıları olmakla birlikte, organizasyon ve kapasite zorluk ve kısıtları yaşayan kooperatif ve birlikler, tarımın tüm ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
2025, dünya genelinde kooperatifçilik yılı olarak anılacak, bu kapsamda Türkiye’de farkındalığı artırma etkinlikleri düzenlenecektir. Tarımsal üretimde depolama, nakliye ve lojistikten kaynaklanan kayıpları azaltmak için tarladan başlayarak, etkili bir sistem kurulması gerekiyor. Kooperatifçilik, aracıları azaltarak, üreticilerin ve tüketicilerin refah düzeyine katkı sağlayabilir. Bunun için güçlü, şeffaf ve etkin denetime sahip kooperatiflerin oluşturulması önemli. Kurumsallığı ve yetkinlikleri güçlendirilmiş, şeffaf ve etkin denetime tabi toplumun ve ekonominin faydasına yönelik bir tanımlama yapılmalı.
Sürdürülebilir tarım modelinin hayata geçmesi şart. Özel sektör ve sermaye önemli, ancak çiftçinin gelirini maksimize edebilmesi için adil fiyat oluşumu sağlanmalı. Tüketicinin ve ara kanalların karlılığı da gözetilmeli, ama çiftçi haklarının korunması için kooperatifçilik en etkili yol. Çiftçilerin organize ve toplu bir duruş sergilemesi, maliyetlerine uygun adil fiyatların oluşmasını ve dolayısıyla sürdürülebilirliği sağlayacak.
Sağlıklı kooperatifleşme modelinin ülke genelinde yayılması için altyapı ve fizibilite çalışması var mı?
“2025 Dünya Kooperatifçilik Yılı” kapsamında, Türkiye’de kooperatifçiliğin yeniden ele alınması ve gıda sürdürülebilirliğinin sağlanması yönünde önemli adımların atılacağını düşünüyoruz. Bu süreç, ülkemizi gelişmiş ülkelerdeki modele daha da yakınlaştıracak ve başarılı uygulamaların Türkiye’ye taşınmasını sağlayacak. Bakanlıklarımızın bu yönde çalışmaları var ve bu sayede tarımsal ve gıda ihtiyaçlarımızı yüksek yeterlilikte karşılayabileceğiz. Türkiye’nin sahip olduğu toprak ve çiftçi varlığı ile tarım potansiyeli ve su kaynakları, katma değeri yüksek gıda ürünleri üretiminde önemli bir fırsat sunuyor ve dünya pazarından pay almamız da oldukça güçlü ihtimal.
Çiftçilikle uğraşan kesimin yaşlandığı ve proaktif düşünceden uzaklaştığı gözlemleniyor. Konuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Tarım yapacak topraklarımız mevcut, ancak sürdürülebilirlik için çiftçi nüfusunun gençleşmesi şart. Trakya Birlik özelinde yaş ortalaması 60’a dayandı ve tarımsal üretimin devamlılığı adına sonraki neslin ziraate tutunması çok önemli. Haneye ait tarımsal varlıkların paylaşılması, üretimin azalmasına neden oluyor. Köy nüfusu önemini korusa da hayvancılıkta ciddi dönüşüm yaşanıyor; geleneksel çiftçilik azalırken, ölçekli çiftlikler artıyor. Bu, tarımsal üretimin ticari bir emtia haline gelmesine ve arz-talep dengesizliğine yol açıyor. Genç çiftçilerin tarımda tutulması için kırsal alanlarda sosyal hayat standartlarının yükseltilerek asgari şartların sağlanması elzem. Sosyal ihtiyaçların kırsalda da sağlanabildiği sosyal dokuya ve ekonomik dönüşüme büyük ölçüde gereksinim var. Tarımda çalışan çiftçi sayısı, 2,5 milyon kişiye düştü bununda yaklaşık 500 bin’i çiftçilik dışında bir iş yapmıyor, 2 milyon kişi esnaf, memur vs. işlerinin yanında ek iş olarak çiftçilikle uğraşıyor. Sosyal ve ekonomik dönüşüm için çiftçiliğin yeniden müstakil ve itibarlı bir iş olarak konumlandırıldığı bir sürecin başlatılması gerektiğine inanıyoruz.
Tarımsal üretim konusunda 2024 yılını nasıl değerlendirirsiniz?
Ülkede bitkisel yağ tüketiminde en yüksek paya sahip olan yağlık ayçiçeği, son iki yılda kuraklık ve gıda ürün fiyatlarında enflasyonla mücadele kapsamında çiftçimizi hasat zamanında doğru fiyatlarla buluşturamadık. Yüksek finansman maliyetleri, sanayicilerin ve tarımsal tüccarların sahada yeterince yer almamasına neden oldu. Gümrük vergileri teorik olarak çiftçimizi korusa da stoklama maliyetleri doğru fiyatın oluşması konusunda zorluklar yarattı. Ancak bu yıl, Devletimizin desteğiyle yağlık ayçiçek üretiminde artış dönemini başlatacak politikalar oluşturuldu. Gümrük vergileri azami hadlerde kalırken, tarife kontenjanı uygulamasıyla çiftçiye daha olumlu yansıyan fiyat dinamikleri sağlandı. Geçtiğimiz sezon Birliğimizin alım politikası sayesinde Marmara Bölgesinde fiyatlar istikrarlı hale geldi, fakat diğer bölgelerde bizim alım fiyatımıza göre yüzde 20 ila 25 seviyesinde düşüşler gerçekleşti. Bu yıl, tüm bölgelerde homojen fiyat oluşumu hedeflenerek, Devletimizin hayata geçirdiği uygulamalarla öngörülebilirliği artırdık, sanayici ve tüccar için stok taşıma iştahını yeniden oluşturduk. Hem sanayiciler hem kooperatifler hem de çiftçiler için olumlu bir sezon bekliyoruz ve bu olumlu ve istikrarlı seyrin önümüzde ki sezonlarda da sürdürülmesi durumunda da ülkemiz ve çiftçilerimiz için yeni yatırımlar planlıyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz…
Geçtiğimiz yıl kısmi olarak devreye almaya başladığımız rafine ve depolama yatırımlarını tamamlamaya odaklanıyoruz. 48 kooperatifimiz ve 102 alım-hizmet noktamızla çiftçilerimize daha iyi hizmet sunmayı hedefliyoruz. Ayrıca fabrikalarımızda yenilenebilir enerji yatırımlarını uygun ekonomik koşullar oluştuğunda gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. 2025’te daha elverişli şartlarla bu projeleri bir takvim dahilinde hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Düşüncelerimiz arasında devletimizin çiftçilerimizin sulama ihtiyacı için güneş enerjisinden elektrik sağlama konusundaki destekleri yer alıyor. Bu alanda hem sanayi tesislerimizin hem de kooperatiflerimizin ihtiyaç duyduğu elektriği, ortaklarımızın tarımsal faaliyetlerinde kullanacakları enerjiyi birlikte nasıl sağlayabileceğimizi araştırıyoruz. Bu yönde gelişmeyi hedefliyoruz.
2024 yılının sonuyla beraber zorlu ekonomik koşulların geride kalacağına, 2025 dünya kooperatifçilik yılında, çiftçilerimiz ve Ülke tarımı için yeni bir perspektifle yepyeni bir hikayenin yazılmaya başlanacağına ilişkin inancımız tam. Umutla 2025’i bekliyoruz.