
Form Şirketler Grubu CEO’su Tunç Korun, “Hedefimiz, iklimlendirme sektöründe A’dan Z’ye tüm ürün gamını yerli üretimle karşılayabilmek.” dedi.
Küresel ısınmayla beraber tüm üretim ve hizmet tesislerinin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen iklimlendirme sektörünün öncülerinden Form Şirketler Grubu, ısı pompalarından paket klimalara, soğutma kulelerinden fancoillere kadar geniş bir yelpazede üretim yapıyor. 60 yıllık tecrübesi, güçlü iş ortaklıkları ve Ar-Ge yatırımlarıyla dikkat çeken grup, 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Yenilikçi çözümleriyle hem bireysel hem de kurumsal ihtiyaçlara yanıt veren Form, çeşitli projelerle hem Türkiye’deki hem de yurt dışındaki pazar payını arttırmaya devam ediyor.
Form Şirketler Grubu CEO’su Tunç Korun ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, grubun geleceğe yönelik vizyonu ve Türkiye’nin iklimlendirme alanındaki potansiyeli üzerine değerlendirmelerde bulunduk.
Öncelikle, Form Şirketler Grubu’nun güncel yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
1965’te kurulan bir aile firması olarak, oluşturduğumuz kurumsal yapı sayesinde bu sene 60. yılda yolumuza devam ediyoruz. Bizim için çok önemli, değerli ve gurur verici bir süre. Daha önce izolasyon ve mekanik taahhüt gibi birçok farklı işe girip çıkmış olmakla birlikte bugün itibarıyla 6 farklı firma olarak faaliyet gösteriyoruz. Bunlardan bir tanesi, Mitsubishi Heavy Industries ile ortak olduğumuz ve bu bağlamda split klima, multi-split klima, VRF sistemler ve ısı pompalarını sattığımız Form MHI Klima Sistemleri.
Bir diğeri, İzmir’de bulunan fabrikamızda duman tahliye ve doğal havalandırma, gün ışığı aydınlatma ve evaporatif soğutma gibi ürünlerin imalat ve satışını gerçekleştirdiğimiz Form Endüstri Tesisleri. Aynı zamanda, yine grup şirketlerimizden birinin satışını üstlendiği klima santralleri, fancoil cihazları, su kaynaklı ısı pompaları gibi ürünleri de burada imal ediyoruz.
Form Endüstri Ürünleri A.Ş. ise Merkezi Klima konusunda satış ve satış sonrası hizmetlerden sorumlu şirketimiz.. Satışa sunduğu ürünlerin yaklaşık yarısı İzmir fabrikamızda üretiliyor, geri kalanlar ise temsilciliğini üstlendiğimiz farklı firmalardan tedarik edilerek satışa sunuluyor.
Bu kapsamda öne çıkan bir diğer ürün de uzun yıllardır temsilciliğini yürüttüğümüz Lennox markası. Yaklaşık altı yıl önce Lennox ürünlerinin lisanslı üretimine İzmir fabrikamızda başladık. Ürünlerimiz, Fransa’daki üretimle birebir aynı özelliklerde ve Eurovent sertifikalı. Bu ürünün imalatını Form Endüstri Tesisleri, satışını ise Form Endüstri Ürünleri gerçekleştiriyor.
Geçtiğimiz yılın başında kurduğumuz Form Freva A.Ş. çatısı altında ise Freva markasıyla soğutma kuleleri üretiyoruz. Bu üretim İzmir’de değil, İstanbul’da açtığımız bin metrekarelik bir tesiste yapılıyor. İzmir fabrikamız 14 bin metrekare kapalı, 20 bin metrekare açık alana sahipken, Freva tesisi daha kompakt bir ölçekte faaliyet gösteriyor.
Bir diğer şirketimiz ise Munters Form. Başlangıçta temsilciliğini yürüttüğümüz bu yapıda, daha sonra çoğunluk hissesi Munters firmasına devredildi. Ancak ortaklığımız ve operasyonel katkımız devam ediyor. Kimyasal nem alıcıları üreten bu yapı, özellikle ilaç ve gıda sanayiinde Türkiye’nin en çok kullanılan markası. Bahsettiğim tüm şirketlerde muhasebe, finans, lojistik, pazarlama ve insan kaynakları gibi destek süreçleri, üst yapı olarak konumlandırdığımız Form Yönetim Destek AŞ tarafından yürütülüyor. Yaklaşık 50 kişilik bir ekip, bu beş şirketin ortak hizmetlerini merkezileştirilmiş bir yapı üzerinden sağlıyor.
İklimlendirme sektöründeki pazar payınız nedir?
İklimlendirme sektörü birçok farklı ürün grubunu kapsıyor. Split klimalar en bilinen ürün grubu olmakla birlikte, Türkiye’de güçlü yerli üreticilerin varlığı nedeniyle bu alanda daha küçük bir oyuncuyuz. İthal split klimaların pazardaki payı sınırlı, yerli üretim hâlâ büyük bir ağırlığa sahip. Paket klimalarda pazar lideriyken, VRF klima sistemlerinde ise Türkiye’nin en büyük ikinci oyuncusuyuz. Türkiye’deki ilk 10 klima firması arasında yer alan şirketlerin çoğu yabancı sermayeli. Bu tabloda, aile şirketi kimliğiyle faaliyet gösteren en büyük firma olduğumuzu rahatlıkla ifade edebilirim. Soğutma gruplarında da güçlü bir satış hacmine sahibiz. Ayrıca alışveriş merkezlerinde yaygın olarak kullanılan su kaynaklı ısı pompası alanında Türkiye’nin en büyük üreticisi ve lider markası konumundayız.
Grubunuzun halka arz planı veya buna yönelik bir hazırlığı var mı?
Son yıllarda bu konuda çok sayıda öneri alıyoruz. Finansal göstergelerimiz ve bilanço yapımız, halka arz için oldukça uygun. Ancak şu an için böyle bir ihtiyaç duymuyoruz. Hâlen toplam hacmimizin yalnızca %1-2’si oranında kredi kullanıyoruz. Büyümeyi mümkün olduğunca öz sermayemizle gerçekleştirmeye çalışıyoruz. İzmir fabrikamızdaki tüm yatırımları da bu anlayışla, tamamen kendi kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Aşırı hızlı büyümenin zamanla olumsuz sonuçlar doğurabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle sürdürülebilirlik ve kurumsallık önceliğimiz. Grubumuz bünyesindeki altı şirketin her birinin kendi genel müdürü, organizasyon şeması ve işleyiş kuralları bulunuyor. Bizler ise daha çok yönetsel koordinasyonu sağlıyor ve şirketlerin doğru yönde ilerlediğinden emin olmaya çalışıyoruz. Günümüzde Avrupa’da dahi yeni nesillerin aile şirketlerini sürdürme eğilimi zayıflamış durumda. Ancak biz, gelecek kuşaklara güveniyoruz.
Satın alma ya da ortaklık planlarınız var mı?
Bu tür iş birlikleri her zaman gündemimizde. Özellikle son 30 yılda uluslararası firmalarla güçlü ilişkiler kurduk. Kendimizi doğru ifade edebiliyor, iş kültürlerini anlayabiliyoruz. Yurt dışı seyahatlerim oldukça sık; sektör derneklerinde de aktif rol alıyorum. Bu sayede güçlü bağlantılar geliştirdik. Hâlihazırda yürüttüğümüz bazı görüşmeler var; bu yılın sonuna kadar veya gelecek yıl içerisinde somut sonuçlar elde ettiğimiz takdirde bunları duyurmayı planlıyoruz.
Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarınızdan söz eder misiniz?
Ar-Ge, bizim için her zaman öncelikli bir alan oldu. Yerli üretimin geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Şirket başlangıcımız imalat olmakla birlikte, zaman içerisinde daha çok ithalat kaymıştık. Ancak 2010’lardan itibaren tekrar yerli üretime odaklandık. Bu yılın başında akredite bir Ar-Ge merkezi olduk. İzmir’deki fabrikamızda ürettiğimiz klima santralleri, fancoil cihazları, su kaynaklı ısı pompaları, ısı geri kazanım sistemleri, evaporatif soğutucular ve havalandırma kapaklarının tamamı kendi Ar-Ge’mizin ürünü. Bu süreçte TÜBİTAK’la da çeşitli projeler yürütüyoruz. Her yıl yenilikçi ve özgün projeler geliştirmeye gayret ediyoruz. Yalnızca yerli standartlara değil, uluslararası sertifikalara da büyük önem veriyoruz. TSE belgelerinin yanı sıra Eurovent gibi sertifikasyonlara sahip olmak önceliğimiz. Yerli üretim ürünlerimizin önemli bir kısmı bu sertifikalara sahip, diğerleri de yıl sonuna kadar tamamlanacak.
İhracat konusunda neler söyleyebilirsiniz?
İhracata biraz gecikmeli başlamış olsak da son yıllarda bu alana ciddi şekilde yöneldik. Yaklaşık beş yıldır çeşitli firmalarımızla her sene pek çok uluslararası fuara katılıyoruz. Bu alanda istikrarlı bir büyüme hedefliyoruz. Başlangıçta temsilciliğe dayalı bir modelle ilerlediğimiz için ürünlerimizin gelişimi zaman aldı. Bugün geldiğimiz noktada ise 40’tan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz.
Hedef pazarlarınız nereler?
Türkiye açısından hedef pazarlar genellikle sektörler arasında benzerlik gösteriyor. Türki Cumhuriyetler uzun süredir önemli ve erişilebilir pazarlardan biri. Son yıllarda Afrika’da giderek daha fazla öne çıkıyor. Avrupa ise yüksek kalite ve kapsamlı sertifikasyon beklentileri nedeniyle zor bir pazar. Amerika çok büyük bir potansiyele sahip, ancak farklı voltaj sistemleri, kullanıcı alışkanlıkları ve eyalet bazlı regülasyonlar nedeniyle karmaşık bir yapıya sahip. Bu pazarda güçlü bir varlık oluşturmak, aynı anda çok sayıda eyalette aktif olmayı gerektiriyor ki bu da ciddi bir yatırım ve stratejik hazırlık gerektiriyor.
Kalite yönetimi politikanız nedir?
Kalite, yerli üretimlerimizde öncelikli bir konu. Her icra toplantımızda kalite kaynaklı iç ve dış giderleri ayrı ayrı analiz ediyor, bu giderlerin maliyetlerini raporluyoruz. Bu sayede hataları kontrol altında tutuyoruz. Fabrikamızda bu alanda çalışan güçlü bir kalite kontrol ekibimiz var. İthal ürünlerimiz için ise yurt dışındaki ortaklarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Yeni ürün geliştirme süreçlerinde fikirlerimizi alıyor, yerel piyasa ihtiyaçlarını dikkate alıyorlar.
Ayrıca, satış sonrası hizmete kuruluşumuzdan bu yana büyük önem veriyoruz. Bu, birçok üretici ya da satıcı firmanın yeterince önemsemediği bir alan. Müşteri memnuniyetini sürdürülebilir satışın temel koşulu olarak görüyoruz. Ürünümüzün arkasında durmak bizim için prensip meselesidir. Aradan 20 yıl geçse bile, sorumluluk alır, gerekli bakım ve onarımları yaparız. Bu yaklaşım, güvenilirliğimizi ve piyasadaki saygınlığımızı belirleyen temel unsurlardan biridir.
Sürdürülebilirlik ve çevre konusundaki çalışmalarınızı aktarır mısınız?
Bu artık hepimiz için en öncelikli konulardan biri haline geldi. Biz de bu alanda uzun süredir çeşitli adımlar atıyoruz. Elektrik, su ve kâğıt tüketimimizi düzenli olarak kontrol ediyor, kaynak kullanımımızı optimize etmek için sürekli iyileştirmeler yapıyoruz. Öte yandan, fabrikamızın çatısında 200 Kilowattın üzerinde bir güneş enerjisi sistemi bulunuyor. Bu sayede tesisimiz yıl boyunca dışarıdan enerji almadan üretim yapabiliyor. Fabrikamız, 2023-2024 Kurumsal Karbon Ayak İzi Raporu’nu açıkladı. Yaptığımız GES yatırımları ve stratejik kararlar sayesinde, 2023 yılında karbon ayak izini belirgin şekilde azalttık. Hedefimiz 2030 yılında karbon ayak izimizi sıfırlamak.
Çevre mevzuatına tam uyum sağlarken, kendi iç denetimlerimizle de bu konuda titizlikle hareket etmeye gayret ediyoruz.
Orta ve uzun vadeli hedefleriniz neler?
Orta ve uzun vadede hedefimiz, iklimlendirme sektöründe A’dan Z’ye tüm ürün gamını yerli üretimle karşılayabilmek. Hâlihazırda bu ürünlerin önemli bir kısmını zaten kendimiz üretiyoruz. Ancak hâlâ ithal ettiğimiz bazı ürünlerin de yerli üretimini gerçekleştirerek yelpazenin tamamı için yerliliği sağlamak istiyoruz. Bunu yaparken de tamamen bir aile şirketi mantığıyla değil, belli alanlarda yabancı ortaklıklarla ilerlemeyi hedefliyoruz. Zira bir ürünü sıfırdan geliştirip sorunsuz hale getirmek ve ardından markalaştırarak satışa sunmak, günümüzde çok ciddi bir emek ve yatırım gerektiriyor. Ayrıca, üretim sürecinin verimli olabilmesi için belli bir adet üzerinde üretim yapılması gerekiyor. Bu ölçeklemeyi sağlayabildiğinizde, o ürünü gerçekten imal edebiliyorsunuz demektir.
Aynı zamanda sektörün çatı kuruluşu olan İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği’nin (İSKİD) başkanlığını yürütüyorsunuz. Sektörün güncel sorunlarını nasıl değerlendirirsiniz?
İklimlendirme sektörü, dernekleşme ve ortak çalışma kültürü açısından Türkiye’de örnek teşkil eden alanlardan biri. Sektörel problemlerimiz ise global sorunlarla paralellik gösteriyor. Kalifiye eleman eksikliği, teknik deneyimi yüksek insan kaynağına ulaşamama ve Freon gazlarında yaşanan hızlı değişimler, karşılaştığımız en büyük zorluklar arasında. Gençleri sektöre kazandırmakta zorlanıyoruz. Bu nedenle İSKİD olarak üniversite-sanayi iş birliği komisyonumuzla kariyer günleri düzenliyoruz. Öğrencilere sektörü tanıtarak onları iklimlendirme alanında kariyer yapmaya teşvik etmeye çalışıyoruz. Hedefimiz, daha fazla üniversiteyle temas kurarak bu etkinliklerin sayısını artırmak.
Diğer taraftan, Türkiye Freon gazlarındaki dönüşüm sürecine Avrupa’yla birlikte adapte olmaya çalışıyor. Aramızda hâlâ dört-beş yıllık bir fark var ancak devletin bu konuda uzun süredir çalıştığı bir düzenleme mevcut. İmalat süreçlerinin bu dönüşüme ayak uydurması zaman alıyor. Bunların yanı sıra haksız rekabet de önemli sorunlarımızdan biri. Bazı firmalar ürünlerini standartlara uygun ve belgeli olarak üretirken, diğerleri kapasite ve performans açısından gerçeği yansıtmayan ürünlerle piyasada yer alabiliyor. Biz de İSKİD olarak bu konuda sorumluluk alıyoruz. Dernek içinde, üye olsun ya da olmasın, sektörde etik dışı davranış sergileyen firmaları inceleyen bir komisyonumuz var. Gelen şikâyetleri değerlendiriyor, gerekli uyarıları yapıyor ya da gerekirse ilgili resmi kurumlara başvuruyoruz.
İklimlendirme sektörünün Türkiye’deki gelişimini nasıl görüyorsunuz?
İklimlendirme sektörü ısıtma, soğutma, klima, havalandırma, tesisat ve izolasyon gibi birçok alt başlığı kapsıyor. Türkiye’nin bu alandaki ihracatı yaklaşık 7 milyar dolar seviyesinde. İSKİD bu toplamın sadece bir kısmını temsil etse de sektör genelinde soğutma başta olmak üzere ciddi bir büyüme ivmesi var. Küresel ısınma ve konfor talebinin artışı, bu büyümeyi tetikleyen başlıca unsurlar. Türkiye’nin ihracat potansiyeli de bu doğrultuda gelişiyor. Kalite anlamında ülkemizin geldiği nokta oldukça umut verici. Ancak bir yandan da döviz kurunun sabit kalmasına karşın iç maliyetlerin enflasyonla birlikte hızla artması, hem iç pazara hizmet veren hem de ihracat yapan firmaların kârlılığını olumsuz etkiliyor. Pek çok üretici, mevcut durumu sürdürmek için kâr marjlarından fedakârlık etmek zorunda kalıyor.
Sektörümüz açısından bir diğer önemli konu ise ısı pompaları. Bu alan hem Türkiye’de hem de Avrupa’da büyük önem taşıyor. Bu nedenle geçtiğimiz yıl Isıtma Cihazları Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (DOSİDER) ile iş birliği yaparak ısı pompası komisyonlarımızı birleştirdik. Bu çalışma, dernekler arası ortak hareket etmenin güzel bir örneği oldu. Hepimizin ayrı ayrı uğraşmasındansa, güçlerimizi birleştirerek daha etkili sonuçlar elde etmeyi hedefledik. Bu ve benzeri tüm konuları 5 Mayıs’ta düzenleyeceğimiz iklimlendirme zirvesinde detaylı şekilde tartışma fırsatı bulacağız.
