Gelecek için daima iyimser olduğunu vurgulayan İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD) ve Bortar Hazır Yemek A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt, Türkiye’de gündemin ekonomik kalkınma ve refah olması gerektiğini dile getirdi.
İzmir’de 400 sanayici ve işadamını çatısı altında toplayan İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD) ve Bortar Hazır Yemek A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt ile İzmir ekonomisini, İZSİAD’ın çalışmalarını ve Bortar’ın hedeflerini konuştuk.
İZSİAD’ın genel yapısı ve yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi verirmisiniz!
Değişik meslek gruplarından, İzmirli sanayici ve işadamlarından oluşan bir yapımız var. 400 civarında üyemiz var bugün.. İzmir’e dair ne yapılabileceğini konuşan ve üyeler arasında işbirliğini ve alışverişi geliştiren, aidiyet duygusunu arttıran bir yapısı var İZSİAD’ın.. Sosyal sorumluluk projeleri yapar, sanata ve kültüre dair çalışmalar yapar. Onun dışında birlikte geziler yapar. Mesela, en son olarak “Bağımlılığa Hayır” projesi başlattık. Sekiz ay önce bu projeye başladık. Çıkış noktamız bağımlılığın her türlüsü ile mücadele etmek. İzmir’de aşağı yukarı 16 belediye ile işbirliği yaparak ücretsiz seminerler ve brifingler verdik. Öğrencilere ayrı, yetişkinlere ayrı, velilere ayrı verdik.. Halen o projemiz devam ediyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’de bir ilk olarak, İş sağlığı ve iş güvenliği zirvesi yaptı İZSİAD.. Daha önce iş örgütleri ve çalışanlar yapıyordu sürekli ama patronların yaptığı ilk etkinlik oldu. İş sağlığı ve güvenliği sadece çalışanları ilgilendirmiyor. Bizi de çok ilgilendiriyor. Dolayısıyla biz o işe çok ciddi eğildik. İlkini yaptık, ikincisini de bu sene yapacağız.
İZSİAD Başkanı olarak, İzmir’in genel ekonomik görüntüsünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, birçok sanayici gibi karamsar düşünmüyorum. Çünkü karamsar düşünmenin hiç kimseye faydası yok. Türk Milleti, Türk sanayicisi çalışkandır. Tabii bizim tek derdimiz önce barışın, huzurun, istikrarın sağlanması. Bir kere Türkiye’de gündem ekonomi olmalı, kalkınma olmalı, refah olmalı, eğitim olmalı. Dolayısıyla ben umutsuz değilim, iyi şeyler olacağını düşünüyorum. 2015’ten çok büyük beklentim yok ama sonraki yılların iyi olacağını düşünüyorum. İzmir’inde, Türkiye’den bir adım öne sıçrayacağını düşünüyorum. Çünkü İzmir, bir cazibe merkezine dönüştü. Büyük yatırımların gelmesi, İstanbul firmalarının buraya akın etmesi çok önemli. İzmir gelişmeye çok açık.. 2014 yılında dünyanın en hızlı büyüyen ikinci şehir olarak huzurlu ve yaşanabilir bir kent aynı zamanda.
İzmir’de bir istihdam problemi olduğu söyleniyor, aynı fikirde misiniz?
İstihdam aslında sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin bir problemi. Bir taraftan işsizlikten bahsederken, diğer taraftan 4,5 milyon işçi aranıyor. Bu da Türkiye’nin bir gerçeği.. Böyle bir paradoks yaşıyoruz. Türkiye’de işsizlik yüzde 15’lere dayandı deniyor. Tamam; sanayide, tarım alanında işsizlik var ama kalifiye eleman, ara eleman bulamama sorunu olduğu da bir gerçek.. Bu da önemli bir sorun ve halen çözüm bulunmuş değil.
Üniversite-sanayi işbirliği konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Şu anda Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, Ege Üniversitesi ve 9 Eylül Üniversitesi ile işbirliği içindeyiz; birçok projemiz var. Ancak, sanayicinin asıl derdi ara eleman; yani mavi yakalı ya da mesleki becerisi olan kişiler.. Ben her hangi bir departman için müdür aradığımda bin kişi başvuru yapıyor ama tezgahın başında olacak kişi ya da aşçı yardımcısı aradığım zaman bulamıyorum. Bütün mesele bu.. Çözüm için meslek okullarının sayısı artmalı ve eğitim kalitesi yükseltilmeli. Tabii ki acil ihtiyaç duyulan meslekler için öncelik verilmeli ama her şeyi de devletten beklememek lazım. Herkesin elini taşın altına sokup devlet, sanayici, mesleki okullar, üniversiteler birlikte hareket etmeli.
Biraz da Bortar Catering’i konuşursak neler söyleyebilirsiniz?
Ben aslen Konya Ereğliliyim. 1981 yılında İzmir’e geldik. Tabii kent kültürü denen bir olgu var. Bu kentte doğduk, bu kentte yaşamımızı idame ettiriyoruz. Dolayısıyla İzmirliyiz. Bu kentte kazanıyoruz, bu kente vereceğiz. Yemek sektöründe faaliyet gösteriyorum. Tabii hizmet sektörü önemli, ama yemek sektörü on kat daha önemli. Yemek şirketimiz bir aile şirketi ama aileden gelen bir iş değil, sonradan kuruldu. Yaklaşık 23 yıl oldu bu işe başlayalı. 11 yıl önce kaybettiğim ağabeyimle beraber başlamıştık. Şimdi de kardeşlerimle beraberim. Yemek sektörüne girme konusunda fikir babası ben oldum. İlk kurulduğundan bu yana 20 kat büyüklüğe ulaşmış bir şirket noktasına geldik.
Bortar’ın büyüme hedeflerini de konuşalım…
Bortar, şu anda 25 bin kişiye yemek satıyor. Ege Bölgesi’nde sektörün en büyüğü.. Şimdi ise Türkiye’nin en büyük entegre yemek fabrikasını kuruyoruz buraya. Çok da başarılı bir fabrika olacak. Bununla birlikte hedefimiz 100 bin kişiye yemek satmak olacak. 3 yıl içinde faaliyete geçmesini planladık. Biz taşıma yemek yapıyoruz. Türkiye’de 200 bin kişiye yemek yapan firmalarda var ama onlar yerinde yapıyor. Mesela askeriyeye yemek veriyor. Ancak, bizde öyle proje yok. Bizde kamu işyerleri yok. Biz özel sektöre çalışıyoruz. O anlamda işimiz çok zor. Biz burada pişiriyoruz, 50 kişiye, 100 kişiye servis yapıyoruz o yemekleri.. Dolayısıyla taşıma yemek olarak Ege’de bizden büyüğü yok. Türkiye’de ise taşıma olarak bizden biraz daha büyük 1 veya 2 firma var diye biliyorum.
Peki, İzmir özellinde bakıldığında nasıl bir rekabet yaşıyorsunuz?
Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de inanılmaz bir haksız rekabet var. Merdiven altı tabir ettiğimiz durum, her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de var. Aslında özellikle gıdada, yemek sektöründe bu olmamalı.. Başka bir sektörde hatalı bir ürün yaptığınızda pardon deyip telafi edebilirsiniz ama yemek direkt sağlıkla alakalı olduğu için pardon diyemezsiniz. Onun için yemekte, gıdada merdiven altının affedilir bir tarafı yok. Bu tür konularda Tarım Bakanlığı’nın son yıllardaki politikalarını beğeniyorum. Özellikle bu yeni yasayla birlikte ayıplı ürünleri afişe etme uygulamasını çok beğeniyorum. Ama daha etkili, daha caydırıcı önlemlerin olması lazım.. İnsan sağlığıyla oynayan bedelini ödemeli!
Genel anlamda son olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Biz millet olarak kurtuluş savaşı vermiş, yedi düvele kafa tutmuş ülkenin çocuklarıyız. Çok çalışkan ve başarılı insanlarımız var. Girişimcilik konusunda cesaretli insanlarımız var. Tabii bu yönde daha destekçi olmak, girişimcinin önünü açmak gerekiyor. Ben her zaman iyimser düşünüyorum. İlerisi için umutluyum Türkiye’den.. Aslında kötü de değiliz. Tabii daha iyi olabiliriz. Avrupa standartlarını yakalamak ve milli hasılayı yükseltip, kişi başına düşen geliri artırmak gerekiyor. Onun için de daha çok çalışmak, daha çok üretmek lazım.