Biofarma’nın jenerik ilaç üretiminde iddialı olduğunu vurgulayan Biofarma İlaç CEO’su Dr. Olcay Gündüz, jenerik ilaç üretiminde ilk 10’u hedeflediklerini, bu hedefe 2017’de ulaşacaklarını ifade etti.
Biofarma, temelleri 1945 yılında atılan, önemli atılımlar gerçekleştirmiş köklü bir ilaç firması. Yabancı fonların yönetiminde zor yıllar geçiren şirket 2014 sonunda SBK Holding bünyesine geçti ve yeniden yapılandı. Biz de bu yapılanmayı ve Biofarma’nın hedeflerini firmanın CEO’su Dr. Olcay Gündüz ile konuştuk.
Biofarma’nın Türkiye’deki yapılanması ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Biofarma elli yılı aşkın deneyime sahip köklü bir şirket. Kuruluşundan başlayarak sahipleri Öncel ailesi tarafından yönetilen şirket 2007’de yurt dışındaki CitiVentureCapital International (CVCI) ile PILS (Partners in life Sciences) ortaklığına devroldu ve 2014 yılı sonuna kadar bu ortaklık tarafından yönetildi. Kötü yönetim sonucu 7 yıl zarar etmeye başlayan Biofarma İlaç 2014 yılında bir Türk girişimci olan Sn. Sezgin Baran Korkmaz (SBK Holding) tarafından satın alındı ve üst yönetimi tamamıyla değişti ve bizler göreve geldik. 2015 yılı başından itibaren Biofarma yeniden yapılandı. Tekrar kar eder hale geldi. Bu yıl on yıllık aradan sonra ilk kez gelir vergisi ödedik.
Piyasaya sunacağımız hormon ilaçlarımız için hormon laboratuvarı kurduk. Şu anda Türkiye’nin hormon üreten üç büyük tesisinden birisi Biofarma’ya aittir. Kadın doğum hapları, ertesi gün hapları gibi ilaçları iki sene içinde yerli üretim olarak hastalarımızın kullanımına sunacağız. Göz ürünleri ve göz damlaları, tek kullanımlık ambalajda üretilebilecek ürünler için AR-GE çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda odağımızda BFS (Blowed-Fill-Seal) ürünleri var.
Çalışan sayımız yaklaşık 550 kişidir. Bunların 230 kadarı üretimde, 250’si satışta ve 70 kadarı da merkezde çalışıyor. Türkiye’de 9 bölgede operasyon yapıyoruz. Ama bölge ofislerimiz yok.
Peki, bugün Biofarma Türk ilaç sektöründe nasıl bir yere sahip?
Biofarma bugün için jenerik ilaç üreten firmalar arasında 11. sırada, sektör genelindeki 300 firma arasında 35. sırada yer alıyor. Yılık büyüme hızında da ilk 5firma içerisindeyiz. Süper jenerik ilaçlar üretiyoruz. Kendimize ait bir AR-GE merkezimiz var. Üretim yapan 65 ilaç fabrikasından sadece 14 tanesinde AR-GE merkezi var ve bunlardan bir tanesi de Biofarma İlaç’a ait. AR-GE merkezimiz 2016 Mart ayında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca akredite edildi. AR-GE’ye çok ciddi yatırım yapıyoruz. Bu merkezde 60’a yakın çalışanımız var. Kendi moleküllerimizi geliştirmeye ve onları jenerik hale getirmeye uğraşıyoruz. İlaç sanayinde söz sahibi olan köklü bir kuruluşuz.
İlaç gruplarında ön plana çıktığınız ürünleriniz nelerdir?
Ağrı kesicilerde iyiyiz. Cipro 500 adlı bir antibiyotiğimiz ve Katarin Forte adlı soğuk algınlığı ilacımız öne çıkan ürünlerimizdir. Benzer şekilde nörolojik ilaçlarımız iyi bilinir. Doktorlar ve Eczacılarımız arasında da çok saygın bir firmayız.
Üretim kapasitenizi de konuşalım biraz…
Süper jenerik ilaçlar üretiyoruz. Halkımıza makul fiyata kaliteli ürünler sunmayı hedeflemiş bir firmayız. Üretim tesisimiz Türkiye Sağlık Bakanlığı tarafından akreditedir. İstanbul Sancaktepe’deki yüksek kapasiteli, modern ve GMP onaylı fabrikamızda yıllık 100 milyon kutu üretim kapasitemiz var, ama biz bu sene 55 milyon kutu üreteceğiz, aşağı yukarı 10 milyon kutu kadar da fason üretimimiz var.
Biofarma yurtdışında neler yapıyor?
Şu anda aktif olarak Irak, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Bosna Hersek, Makedonya, Arnavutluk ve Kuzey Afrika’ya ihracat yapıyoruz. Yıllık üretimimizin yüzde 12’sini ihraç ediyoruz. Geçen yıl 6 milyon dolar ihracat yaptık. Bu yıl da 8 milyon dolar ihracat hedefimiz var. Bu rakamı 10 milyon dolara çıkarmak istiyoruz. Bunun için Suudi Arabistan pazarına yönelik 10 milyon dolarlık yeni bir projeye imza attık. İki yıllık süreç sonunda Suudi Arabistan’a mal satan üçüncü veya dördüncü firma olacağız. Ardından ekvatoral ülkelere de ürün satma olanağına kavuşacağız. Öte yandan dünyanın en büyük jenerik üreticisi olan Mylan vasıtasıyla İrlanda, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya’da ürünlerimiz satılıyor. Kuzey Amerika’ya da aynı şekilde ihracatımız var. Son olarak Ukrayna, Yemen ve Irak ilaç otoritelerinin denetiminden geçtik. Ayrıca İngiliz Sağlık Bakanlığı otoritesinden de MHRA belgemiz var ve Avrupa’ya ilaç üretebiliyoruz.
Siz Türk ilaç sektörünün yetkinliğini, gücünü nerede görüyorsunuz?
Bence Türk ilaç sektörü rahmetli Turgut Özal’a çok şey borçlu. Kötü koşullarda üretim yapan sektör Özal’ın vizyonuyla Avrupa normlarında üretim yapabilme kapasitesine kavuştu. 1985 ile 2000 yılları arasında ilaç sektörü şahlandı. Birçok modern fabrika kuruldu. Hepsi markalaştı; bunlardan bir tanesi de Biofarma’dır. 2000’li yıllarda ise, şimdiki otoritenin ilaç fiyatlarındaki kontrolü geldi. Buna Biofarma olarak çok çabuk adapte olduk. Çünkü biz zaten uygun fiyatlarda ürünler üretiyorduk. Bu dönemde birçoğumuz ekonomik davranmaya alıştırdık kendimizi. Ve doğru olan da buydu.
Diğer taraftan ilaç sanayi üretim açısından dünyayı yakaladı. Ama sektörün en büyük eksiği ilaç sanayisinin ana girdilerini üretecek kimya tesisi olmaması. Bu yüzden birçok hammadde ve yardımcı maddeyi dışarıdan alıyoruz. Bütün girdilerimizin neredeyse yüzde 80’i ithal. 20 milyar TL’lik bir ilaç pazarında şu an 6-7 milyar TL civarında dışa bağımlı durumdayız.
Ama bir avantajımız var şimdi; Biyoteknolojik ilaçlar. Biofarma buna yetişemedi ama bazı yerli firmalar biyoteknolojik ilaçlara yatırım yapıyor. Bizim gibi firmalar süper jenerik ilaç üretmeye devam edecek. Biyoteknoloji firmalarının yaptığı üretimle birlikte önümüzdeki 5-10 yılda sektörün açığını yüzde 50-60 oranında kapatabileceğiz. Ama kimya tesisimiz olmadığı müddetçe bu açığı tamamen kapatmamız pek kolay görünmüyor.
Devlet bu açığı görmüyor mu sizce?
Aslında devletimiz onkolojik ilaçlar, kan ürünleri, aşılar, diyabet ürünler, insülin vb. üretmek için bizi teşvik ediyor. Pazar bence gelecek 10 yılda şöyle olacak: biyoteknolojik ürünler ve süper jenerik ürünler. Biz biyoteknolojik ürünler grubunda değil, süper jenerikler grubunda iyi olan firmalardan bir tanesi olarak yolumuza devam edeceğiz. Önümüzdeki 20 yılda, bizden 25-30 yıl geride olan ülkelere ürün satmaya devam etmek, Türkiye’de majör oyuncu olarak aynı ürünleri sunmaya devam etmek, hedeflerimiz bunlar.
Peki, biyoteknolojiye geçiş yapmak çok mu zor?
Çok zor. Çok büyük yatırımlar gerektiriyor. Türkiye’de bir kuruluşun 40-50 milyon dolar yatırım yapması kolay değil. Bu açığı 5-10 yıl içinde kapatabiliriz. Yani bir insülini, bir aşıyı yapabilecek duruma geliriz.
Bunun için insan kaynağımız yeterli mi sizce?
İnsan kaynağı açısından hazırlıklıyız. Ancak devlet, büyük teşvikleri gelişmemiş illere veriyor, ama o illerde insan kaynağı yeterli değil. İstanbul, Ankara, İzmir gibi nitelikli insan kaynağının güçlü olduğu şehirlerden personel taşımak da kolay değil. Yine de şu andaki teşvikleri olumlu buluyorum.
Teşvikler size göre daha çok hangi alanlara verilmeli?
Örneğin; 80 milyonluk ülkemizde sadece üç adet serum fabrikası var. Sadece ülkemizin değil bölgemizde bulunan birçok ülkenin ciddi olarak serum ihtiyacı var. Ancak onlara ürün satacak kapasitemiz yok. Bu fırsatı görmek lazım. Ama bu yatırım için büyük bir alana ve teknolojiye ihtiyaç var. Bir serum tesisi limanlara yakın bölgelerde kurulabilir. O nedenle bunun teşvik modelinin farklı olmalı gerekmez mi? Başka bir eksiklik de aşı üretiminde. Norveç gelip bize aşı satıyor.
Son olarak 2016 ve 2017 için değerlendirmenizi alalım…
Sektör yüzde 10’dan fazla büyüyor. Biz Biofarma olarak sektörden daha hızlı büyüyoruz. İskonto oranımız sabitlendi. Devletimiz bu sene daha çok iyileştirme yaptı. Ben 2016’nın Biofarma açısından iyi geçeceğini öngörüyorum. Türkiye’deki politik ve ekonomik konjonktürden etkilenmemek mümkün değil ama biz ilaç sanayi olarak çok dramatik etkilenmedik.
Biz aile firması gibiyiz. Hepimiz Biofarma’yı çok seviyoruz. Biofarma’nın geleceği sağlam. Türkiye’de jenerik ilaç üreten firmalar arasında önce ilk 10’a girmeyi sonra da ilk 5’e girmeyi hedefliyoruz. İlk 10’a 2017 yılında gireriz. Bütün firmalar arasında İlk 30’a da 2018’de gireceğimizi öngörüyorum.
Hem ülkemizin hem de Biofarmanın önü 2023’lere doğru açık.
Teşekkür ederim.