Psikoterapist Şeyda Betül Kılıç
Üniversite yıllarımda popüler bir kitabı dönem boyu okumuştuk; ‘’Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir?. Kitap, kendi kendine yetebilen, kendi yaşam becerilerini sürdürebilen nitelikli çocuklar yetiştirmeyi öğütlüyordu. Çocuğun ayakta durabildiği ve bir kaşığı tutabildiği andan itibaren yemek yeme işine karışılmamalıydı, zira elleri gelişmişti, çocuk acıktığını bildiği gibi ağzının yerini de biliyordu. Keza, montunu giyme egzersizleriyle ‘gel yavrum, uzat kolunu’, diyerek zoraki giydirme eylemine de karşı bir yaklaşımın zararlarını değerlendirip okumuştuk. Canı süt içmek isteyen çocuk için ne yaparsınız? Çocuk ‘anne süüüt’ diye ortalığı inletir ve sizde kalkıp ona aceleyle süt hazırlarsınız. Kısacası çocuk isteklerini bekletmeyi, daha da ileri gidersek, isteklerini kendisi gidermeyi asla öğrenemez.
‘Patron ve ebeveyn’( kendini patron veya anne, baba zanneden) çocuklarla dolu ailelerde acıklı bir anne baba statüsü vardır. Baba babalığından yılgın, anneyse emir eri gibi çocuktan gelecek komutlara dönüktür. Bağırıp, velveleyle hükümranlığını kabul ettiren çocuklar için, ‘büyüyünce çok sözünü geçirecek’ yahut ‘tuttuğunu koparacak, liderlik var bu çocukta’ ifadeleri kullanılır. Gerçek böyle midir? Bu çocuklar ‘aslansın, paşasın’ diyerek içi boş şişkin övgülerle büyütülürse gerçekten iyi birer patron olabilirler mi? Liderliği hiç konuşmuyorum bile…
İyi patronlar çocukken nasıllarmış veya tersten bakarsak, hangi çocuklar iyi patron olabilirler? Patron deyin, işveren deyin, yönetici deyin, ne derseniz deyin iyi yetişmiş oldukları her türlü anlaşılan kişiler belirgin bir sınıfı oluştururlar. Sınıf dediysek, ekonomik veya business sınıfı kast etmiyorum. Özü şu ki, iyi patronlar ekonomiyi, ekonomi, toplumun refahını, toplumun refahı ise ülkelerin minnetsiz, gerçekten özgür, yaratıcı olmaları anlamını taşır. Bu nedenle çocuklarımızı bir gün bir yerin yöneticisi olacaklarmış gibi, güçlü ve iradi yetiştirelim. Söz hakkı olduğunu 20 yaşını geçtiğinde fark etmemiş, attığı adımın sonrasını hesaplayan, kararlar alırken yalnızca kendini düşünmeyen empatik çocuklardan bahsediyorum. 8 yaşındaki çocuğun ağzına kaşık tutan bir annenin çocuğuna ‘seni herkes yönetebilir, sana ne sunulursa düşünmeden imzala muhakkak lehinedir, sen kimsin ki seçim yapacaksın veya itiraz edeceksin?’ mesajlarını verdiğini kabul etmesi gerekiyor.
Patron, işveren, önder veya yönetici kişiler yetiştirmek için ilk kural güvendir. Desteksiz ve arkası boş olmayan, yerinde ve dozunda güvenerek büyütülen çocuklar, hayatlarını sahipleniyorlar.
Toplumumuzda iki tip yapı liderleri söndürüyor. İlki küçüklükten itibaren yıkıcı eleştirilenler, diğeri ise yakınmaya alıştırılmış, çözümü erteleyenler. Çocuğumuza çözümcü düşünmeyi öğretelim ve ellerine paket çözümler vermeyelim. Dert tasa görmeden büyütmeye çalışmayalım. Bırakın acısın, düşsün, ağlasın. Düştüğü yerden kalksın, kendi acısını dindirmeyi ve kendine şefkat göstermeyi öğrensin. Ne olur biliyor musunuz? Lider ve yönetici açlığı çeken tüm sektörler derin bir oh çeker. Zira anneler bebeklerini bir gün gerçekten büyütmeye karar verdiklerinde toplumsal dengeler yerine oturur. Bir çocuk bir dünyayı yönetebilir ama unutmayın, o yönetici çocuk bir annenin başyapıtıdır.