İhracat odaklı bir büyüme hedeflediklerini söyleyen STM Savunma Teknolojileri, Mühendislik ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Özgür Güleryüz, “Bugün Güney Amerika’dan Uzakdoğu ülkelerine kadar proje ve iş birliklerimiz bulunuyor. Hedeflerimizi yüksek tutarak stratejilerimizi belirliyoruz” dedi.
Türk savunma sanayimizin milli projelerinde yer alarak üstlendiği kritik görevlerle kazandığı mühendislik ve teknoloji birikimlerini önemli yatırımlar yaparak genişleten STM Savunma Teknolojileri, Mühendislik ve Ticaret A.Ş. bugün; askeri deniz platformları, siber güvenlik, otonom sistemler, radar sistemleri, uydu teknolojileri, komuta kontrol sistemleri, sertifikasyon ve danışmanlık olmak üzere geniş bir alanda faaliyet gösteriyor.
Yerli kaynakları kullanarak geliştirdiği özgün ve kritik sistemler ile ülkemizin sivil kamu ve özel sektör ihtiyaçlarına yönelik çözümler üreten STM Savunma Teknolojileri, Mühendislik ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Özgür Güleryüz ile yaptığımız söyleşide Güleryüz, Dünyanın en büyük 100 savunma sanayi şirketlerinden biri olduklarının altını çiziyor!
Öncelikle, STM’nin Türk Savunma Sanayi içerisindeki yeri ve önemi hakkında bilgi verir misiniz?
STM olarak kurulduğumuz 1991 yılından beri, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, güvenlik güçlerimizin sahadaki ihtiyaçlarına yönelik özgün projeler geliştiriyoruz. T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) öncülüğünde, askeri denizcilik platformlarından taktik mini İHA sistemlerine, siber güvenlikten uydu ve uzay teknolojilerine varıncaya kadar kritik projelere imza atıyoruz. STM olarak hem ülkemiz savunmasına hem de dost ve kardeş ülkelere, yüksek teknolojili ve özgün mühendislik çözümler sunuyoruz.
Önümüzdeki yıllar için tüm stratejimizi, savunma sanayiinde güçlü ve bağımsız bir Türkiye hedefiyle başlatılan millilik hamlesine göre planlamış durumdayız. Bu millilik hamlesinin temelinde de özgün çözümler ve mühendislik kabiliyetleri yatıyor. Çalışanlarının yüzde 75’i mühendislerden oluşan, yurt içi ve dışında savunma sanayiinde ihtiyaç ve taleplere yönelik doğru, zamanında ve özgün çözümler geliştirebilen bir şirket olarak, nitelikli insan kaynağımız ve aralıksız sürdürdüğümüz AR-GE çalışmalarımızla, ülkemizin teknoloji temelli yarınlarının inşasına önemli katkılarda bulunuyoruz.
Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetlerinizle ilgili neler söylemek istersiniz?
Teknoloji, AR-GE ve inovasyon, hemen her sektör için artık gelecekte de var olabilmenin ve rekabetçi kalabilmenin anahtarı olmuş durumda. Dünyada kıyasıya bir rekabetin sürdüğü sektörümüz için, teknolojiyi takip etmek değil, teknolojiye yön veren olmak önemli. Bir ürünü geliştirmenin yaklaşık 2-3 yıl sürdüğü günümüzde, teknoloji hızla eskiyebiliyor ki; rekabetçi ve yenilikçi çözümler sunabilmenin tek koşulu olarak AR-GE ve inovasyon öne çıkıyor. STM olarak bu bakış açısıyla sürekli gelişen bir endüstriyi dönüştürebilmenin, geleceğin teknolojilerini şimdiden geliştirebilmenin ve yarının dünyasına yatırım yapabilmenin yolu olarak görüyoruz. Şirketimizde AR-GE’yi kurum kültürümüzün bir parçası haline getirmiş durumdayız. Bu noktada sadece ülkemizin ihtiyaçları noktasında hareket etmiyor, dost ve kardeş ülkelerin ihtiyaçlarını da gözetiyor ve kabiliyetlerimizi bu ülkelere de taşıyoruz. Aynı zamanda milli kaynaklarla geliştirip ürettiğimiz çözümlerimizi, sahip olduğumuz kabiliyetlerimizi savunma sanayinin yanı sıra kritik sivil sektör ihtiyaçları doğrultusunda da değerlendiriyor, ihtiyaca yönelik çeşitlendirerek kamu ve özel sektörümüzdeki birçok kuruluşa da hizmet verme konusunda yol alıyoruz. 700’ü aşkın nitelikli insan kaynağımız ve aralıksız sürdürdüğümüz AR-GE çalışmalarımızla, ülkemizin teknoloji temelli yarınlarının inşasına katkı sunuyoruz. Ülkemizin küresel anlamda öne çıkması için, askeri deniz araçlarının tasarımı, modernizasyonu ve inşasındaki kabiliyetlerimizle, otonom sistemlerde ve siber güvenlikte attığımız öncü adımlarla yol alıyor; yerli ve milli çözümlerimizle yurt dışı bağımlılığının önüne geçilmesi için çalışıyoruz.
Başta taktik mini İHA sistemleri olmak üzere, siber güvenlik ve bilgi teknolojileri ile birlikte uydu ve uzay teknolojileri alanlarında AR-GE çalışmalarımızı ara vermeksizin sürdürüyoruz. Ayrıca iş süreçlerimizin sürdürülebilirliği, üretim kapasitesi ve teknoloji seviyesinin ise artırılmasına yönelik olarak yatırımlar gerçekleştiriyoruz. Bu yıl da AR-GE yatırımlarımıza yine stratejik faaliyet alanlarımız bazında devam ederek, ileri teknolojili, yenilikçi bakış açımızla ülkemizin teknoloji temelli yarınlarının inşasına AR-GE çalışmalarımız sayesinde katkıda bulunmayı sürdüreceğiz.
İhracat ile ilgili güncel çalışmalarınız ve hedeflerinizden bahseder misiniz?
Askeri deniz platformları ve taktik mini İHA sistemleri alanında yakaladığımız ihracat başarısını hem sürdürmek hem de bu başarıyı siber güvenlik ve diğer çalışma alanlarımıza da yaymak istiyoruz. Güney Amerika’dan Uzak Doğu’ya kadar 20’den fazla ülkede iş birlikleri, ihracat ve iş geliştirme faaliyetleri yürütüyoruz. Bizim en önemli motivasyon kaynağımız, büyümeyi, mümkün olduğu kadar ihracatla gerçekleştirmek. 2023 hedefimiz, ciromuzun %50’sinin ihracattan gelmesi. Daha uzun vadeli hedefimiz, bunu giderek arttırmak. Bunu gerçekleştirebilecek potansiyele sahip olduğumuzu değerlendiriyoruz. Ayrıca, bunu, ekosistem ile birlikte başarma gibi bir vizyonumuz da var.
STM’nin hava-kara ve deniz ile ilgili yürütmekte olduğu son projeler nelerdir?
Biz, birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayan birçok alanda faaliyet gösteren; bu faaliyet alanlarıyla da söz konusu çeşitliliği ülkemiz yararına başarıyla yöneten bir şirketiz. STM, Türkiye’nin en büyük askeri denizcilik firması. Askeri deniz platformları, mühendislik kabiliyetinin, teknoloji geliştirebilmenin ve bu alanda mutlaka bilgi birikiminin olması gereken kompleks yapılar. Biz de bünyemizdeki çoğunluğu mühendislerden oluşan insan kaynağımız, yerli ve özgün teknolojiler geliştirebilme kabiliyetimiz, entegratör kimliğimiz ve sektörümüzdeki tecrübemizle öne çıkıyoruz. Bu özelliklerimiz sayesinde de pek çok kritik projede önemli roller üstlenmiş durumdayız.
Deniz Projelerinde; MİLGEM’lerden sonra İstif sınıfı olarak adlandırdığımız Türkiye’nin ilk milli fırkateyni TCG İSTANBUL’un (F-515) STM olarak ana yükleniciliğini yürütüyoruz. Yerlilik oranının en az yüzde 75 seviyesinde olacağı TCG İSTANBUL’u Ocak 2021’de denize indirdik ve 2023 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza teslim edeceğiz. Türkiye’nin ilk istihbarat gemisi olma özelliği taşıyan Test ve Eğitim Gemisi TCG Ufuk’un (A-591) da ana yükleniciliğini üstleniyoruz.
Askeri denizcilik alanında gerçekleştirdiğimiz önemli projelerle, ülkemizi yurt dışında da başarıyla temsil ediyoruz. Son olarak, Ukrayna’ya korvet inşası için önemli bir sözleşmeye imza attık. Teknoloji transferi iş birliğini de içeren korvet inşasında korveti kızağa aldık. Hızlı şekilde faaliyetlerimize devam ediyoruz. Pakistan’da da uzun süredir faaliyetlerimiz aralıksız devam ediyor. Pakistan Denizde İkmal Gemisi STM tarafından tasarlandı, Karaçi Tersanesi’nde inşa edildi ve 3 senedir Pakistan donanması tarafından aktif olarak kullanılıyor.
Deniz Kuvvetlerimiz için yeni tip denizaltıların inşasında önemli görevler üstlenirken, ülkemizin denizaltı modernizasyonu konusundaki ilk ve tek ihracatı olan Pakistan’da ise Agosta sınıfı denizaltıların modernizasyonu konusunda çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor. Bu kapsamda birinci gemiyi teslim ettik, ikinci geminin modernizasyon faaliyetlerine başladık, üçüncü gemi için de sözleşme imzaladık.
Dünyada sayılı ülkelerin üretimini yapabildiği, denizaltı torpido kovanlarının yer aldığı baş kısım Section 50’yi, Yeni Tip Denizaltı Projesi (Reis Sınıfı Denizaltı) kapsamında, ilk kez Türkiye’de, STM mühendisliği ve koordinasyonunda üreterek, Gölcük Tersane Komutanlığı’na teslim ettik. Mini ya da daha büyük tonajlı denizaltılarda konsept çalışmalarımız da var. Amacımız, savunma sanayiinde, üniversite-sanayi iş birliğini de geliştirerek, yerli sanayimizin katma değeri yüksek alanlarda üretimini artıracak adımlar atmak.
Bunun dışında taktik mini İHA sistemlerimizle de sektörümüzde öncü bir firmayız. Yurt içinde ilgi gören ve başarıyla kullanılan taktik mini İHA sistemlerimiz yurt dışından da büyük ilgi görüyor. Bu alanda önemli bir başarıya imza atarak, Türkiye’den başka bir ülkeye, askeri mini İHA ihraç eden ilk şirket olduk. Döner Kanatlı Vurucu İHA Sistemimiz KARGU’nun bu yıl ilk kez ihracatını gerçekleştirdik. Sabit Kanatlı Vurucu İHA Sistemimiz ALPAGU’da da test atışlarını geride bıraktık ve bu yıl sonuna kadar TSK’nın envanterine katmayı planlıyoruz.
Tedarikçilerinizle birlikte nasıl bir ekosistem oluşturmaktasınız?
STM olarak yerli tedarikçilerle yol almaya, askeri deniz platformlarında yerlilik oranlarının artırılmasına yönelik olarak üstlendiğimiz kritik görev ve sorumluluğumuz doğrultusunda başladık. Ülkemizin ihtiyaçlarına yönelik çıktığımız bu yolda; tedarikçilerimizin de dahil olduğu iş ekosistemimizle hedeflerimizi daha da büyütmeye, yakaladığımız sinerjimizle dost ve kardeş ülkelerin ihtiyaçlarına da cevap verebilmeye odaklandık. Bu hedefimiz doğrultusunda, bugüne dek yurt içinde ve dışında yürüttüğümüz askeri deniz platformu inşa ve modernizasyon projelerinde, ana yüklenici kimliğimizle yaklaşık 300 sistem sağlayıcı ve 400’ü aşkın inşa malzemesi üretici ve tedarikçisiyle iş birliğimiz bulunuyor. Ayrıca ekosisteme destek vermek amacıyla Kalkınma Ajanslarıyla da iş birliklerine imza atıyoruz. Bu kapsamda savunma ekosistemine dahil olabilecek sektörleri belirliyor, genel bir sektör analizi çıkarıyor, ihtiyaçlarının saptanmasına ve daha verimli, daha katma değerli, daha vizyoner üretim için sektörde neler yapılabileceğine ilişkin yol haritaları çıkarıyoruz. Bu anlamıyla da savunma sanayiinde yerli ve milli teknolojiler geliştirmek isteyen, bu alanda katma değer üretmek isteyen firmaların önünü açarak, yurtdışına açılabilmeleri ve sektördeki ağırlıklarını artırabilmeleri için anahtar oluyoruz. Türkiye’nin, ilk teknoloji odaklı düşünce merkezi olarak kurduğumuz STM ThinkTech yoluyla yaptığımız bu iş birlikleri kapsamında, ilk olarak 2018 yılında, KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı iş birliğiyle, Konya Huğlu ve Üzümlü bölgelerinde çalışmalar yaptık. Dünyanın en büyük ikinci av tüfeği ihracatçısı olan Türkiye’nin, bu alandaki toplam ihracatının yüzde 75’ini karşılayan Huğlu ve Üzümlü‘de, av tüfeği üreticilerinin verimliliğinin artırılmasını ve savunma sanayiine entegrasyonlarını hedefledik ve söz konusu projemizi de başarıyla tamamladık. Çok kısa süre önce de benzer bir biçim ve yöntemle, Gaziantep ekonomisi için itici bir güç olan ve ilin sanayileşmesinin yapı taşlarını oluşturan metal ve makine sektöründe dinamizmi, verimliliği ve katma değeri artırmak üzere, İpekyolu Kalkınma Ajansı ile iş birliğine gittik. STM olarak, ülkemiz için kritik öneme sahip savunma sanayiinin gelişimine katkıda bulunmak adına ekosistemin gelişmesine yönelik adımlar atmayı sürdürmeye karalıyız.
Üniversite-Sanayi işbirliği kapsamında neler yapmaktasınız?
Yeni teknolojilerin hızlı bir şekilde adapte edilebilmesi ve milli olarak geliştirilebilmesi adına üniversite-sanayi iş birliklerinin son derece önem taşıdığını düşünüyorum. Biz sektördeki diğer şirketlerle, üniversite ve kamu kuruluşlarıyla iş birlikleri kurma konusunda aktif çalışıyoruz. Üniversite iş birliklerimiz bağlamında ise örnek olarak Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) ile birlikte geliştirdiğimiz “Denizaltı ile Dalgıçlar Arası Optik Haberleşme Sistemi” projesini gösterebiliriz. Bu iş birliklerinin yarattığı ivme hem sektör hem de ülkemizin gelişimi adına oldukça önemli.
STM olarak AR-GE çalışmalarımızı üniversitelerimizle iş birliği halinde yürütüyoruz. Sağlık sektöründe kullanılan IoT cihazlarının siber güvenliğine yönelik geliştirmekte olduğumuz IoT Medic projemizi Başkent Üniversitesi ile gerçekleştiriyoruz. Kritik altyapılarda kullanılan ve SCADA olarak da bilinen Endüstriyel Kontrol Sistemlerinin siber güvenliğinin milli imkânlarla test edilmesi maksadıyla başlatmış olduğumuz Ulusal Test Yatağı Merkezi Projesi’ni ise Sakarya Üniversitesi ile birlikte yürütüyoruz.
Ayrıca STM ThinkTech, Şubat ayında Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Sosyal İnovasyon Merkezi ile üniversite iş birliğiyle rekabetçiliği artıracak bir program başlattı. Bu programla birlikte, zorlu ve dinamik rekabet koşullarının üstesinden gelmek isteyen şirketlere, geleceğe yönelik strateji oluşturmak ve rakiplerinden ayrışmak konusunda destek oluyoruz.
Türkiye’nin 2023 vizyonu kapsamında STM’nin yol haritası nedir?
Cumhurbaşkanlığımızın 2023 vizyonu doğrultusunda ihracat odaklı bir büyüme hedefliyoruz. Bu kapsamda uluslararası iş birlikleri geliştirmek ve kabiliyetlerimizi yurtdışı pazarlara taşımak üzere ciddi bir çaba gösteriyoruz. Bugün Güney Amerika’dan Uzakdoğu ülkelerine kadar proje ve iş birliklerimiz bulunuyor. Ancak olduğumuz yer bizim için yeterli değil, hedeflerimizi yüksek tutarak stratejilerimizi belirliyoruz.
Hedefleriniz dahilinde 2021 yılını nasıl değerlendirirsiniz? 2022 yılı ile ilgili projeksiyonunuz…
2021 yılı sektörümüzün, SSB öncülüğünde, ‘savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye’ hedefi doğrultusunda başlatılan milli projelerde yerlilik oranlarını daha da yukarıya taşıdığı bir yıl oldu.
STM olarak kurulduğumuz 1991 yılından beri, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, güvenlik güçlerimizin sahadaki ihtiyaçlarına yönelik özgün projeler geliştiriyoruz. Cumhurbaşkanlığımızın vizyonu, T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığımızın (SSB) yönlendirmesi ile Türkiye, savunma sanayiinde ciddi bir atılım gösterdi. Bizler de ülkemizin bu atılımına mühendislik kabiliyetlerimiz ve yüksek nitelikli insan gücümüzle önemli katkılar sunarak, dünyanın en aktif ordularının başında gelen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını kritik ve özgün platform ve sistemlerle karşılıyoruz. Özellikle son dönemde mühendislik ve teknoloji alanlarındaki yatırımlarımızı ihracat odaklı bir büyüme planlayarak gerçekleştiriyoruz. Bu açıdan 2021 yılı, yaptığımız bu yatırımların karşılığını aldığımız, hem askeri deniz platformlarında hem de mini taktik İHA sistemlerimizde önemli gelişmeler yaşadığımız bir dönem oldu ve olmaya devam ediyor.