Global bir moda kuruluşu olarak iki önemli odak noktalarının “sürdürülebilirlik” ve “dijitalleşme” olduğunu belirten Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, dijitalleşmede tam entegrasyonu sağladıklarını söyledi.
Damat, Tween ve D’S Damat markalarıyla dünya moda perakendesinin önde gelen kuruluşlarından Orka Holding, bu yıl gruba Kaliforniya merkezli dünyaca ünlü lüks giyim markası Beverly Hills Polo Club’ı da katarak zirvedeki yerini sağlamlaştırdı. Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme hedeflerinde çok önemli mesafe kat ettiklerini vurgulayan Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ile 2022 yılı değerlendirmesini ve yeni hedeflerini konuştuk.
Yılı tamamlamak üzereyiz. Orka Holding özelinde 2022’yi nasıl uğurluyorsunuz? Hedefleriniz itibariyle ele alacak olursak neler söyleyebilirsiniz?
Tabii, 2022 yılı öncesinde dünya çapında pandemi nedeniyle zor bir süreç yaşandı, özellikle 2020 yılında… İnsan sağlığı başta olmak üzere sosyal ve ekonomik açıdan da hepimizi derinden etkileyen bu krizden hasarsız çıkabilmek çok önemliydi. Sadece perakende sektörü açısından baktığımızda, 75 gün tüm mağazalar kapalı kaldı. Her şeye rağmen öngörülemeyen bu kötü dönemi iyi yönettiğimizi düşünüyorum. Maliyetlerimizi kontrol altında tutarak gerek tedarikçilerimizle gerek müşterilerimizle sürekli ve iyi bir diyalog içinde olduk. Ekiplerimizi de mağdur etmedik. Bu noktada Hükümetin Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) uygulamasının önemini vurgulamalıyım. Bu karar geç alınmış olsaydı, belki söz konusu süreci en az hasarla atlatmak mümkün olamayacaktı. KÇÖ, çalışma yaşamında daha fazla hasar olmasını önledi. Pandemi döneminde her kesimin birtakım fedakarlıkları oldu. Bizler de önümüzdeki dönemler için simülasyonlar yaptık.
Belki üç dört yıl sonra uygulamaya alacağımız birçok projeyi bu dönemde hayata geçirdik. Bunların en önemlisi dijital dönüşümdeki hızımızdı. Dijitalleşmenin içeriğinde her şeyden önce müşteriye dokunabilme ve e- ticarette daha aktif olmak bizim için çok önemliydi. Özellikle online satış kanallarında çok daha aktif olmaya başladık. Daha önce e-ticaret toplam cironun yüzde 3’ü seviyesindeyken, pandemi döneminde yüzde 40’lar seviyesine geldi. Mağazaların açılmasıyla birlikte şu anda yüzde 20’ler seviyesindeyiz. Bu da dünya ortalamalarına çok yakın bir seviye. Bu işi en iyi uygulayan İngiltere ile aşağı yukarı aynı sonuçları alıyoruz. Ancak dünyanın moda merkezi İtalya dahi bizden çok daha düşük bir e-ticaret performansı gösteriyor.
Diğer bir projemiz de şu oldu; müşterilerimizin online sipariş verdikleri ürünleri gidip en yakın mağazalarımızdan teslim alabilmesini sağladık. Bunlarla ilgili envanter yönetiminin dijital altyapıya uyarlanması da son derece önemliydi. Bu süreçte bunları da gerçekleştirdik.
Sonuçta 2022 yılı performansımızı pandemi öncesiyle, 2019 yılı ile kıyaslıyoruz. Böyle baktığımızda 2019 yılının 2-3 katı ciro yapmışız. Ancak adet bazında bakıldığında yüzde 30 gerisindeyiz.
Dijitalde tam entegrasyonu sağladığınızı söyleyebilir miyiz?
Evet, tam entegrasyonu sağladık. Bir düğmeye bastığınızda her şeyi görebilecek bir durumdayız. Ölçülemeyen bir şey kalmadı artık. Bir yerde bir sorun varsa; onunla ilgili verileri sorguluyoruz ve kaynağını bulup çözüm üretiyoruz.
Dijitalleşmeyi konuşurken metaversedeki varlığınızı da konuşmadan edemeyiz. Bugün metaversede neler yapıyorsunuz?
Damat Tween markamızla geçen kasım ayında GoArt’ın meta evreninde ilk mağaza açan moda markası olduk. Şu an kullanıcılar kendi avatarlarını oluşturuyor, online mağazada yeni sezon koleksiyonunu görebiliyor ve yakından inceleyebiliyor. Kullanıcılar kendisi için aldığı ürünü avatarına da satın alabiliyor. Sonuç olarak müşterilerimiz için avatarına aldığı ürün bir prestij olabilecek.
Ekibimiz şimdi de multiverse için çalışıyor, yani sanal dünyada boyutlar arası geçişi… Zaten metaversedeki varlığımızı ortaya koyduk, şimdi biraz da kafaları karıştırıyoruz. Bizim iddiamız; dijitalin öncüsü olmak ve müşteriyi bu anlamda şaşırtmak… Her zaman en iyisini hak eden müşterilerimize bu ayrıcalığı yaşatmak… Herkesin metaverse’i konuştuğu bir dönemde bu kez evrenler arasına girişe öncülük edeceğiz. Bunu da yeni sezon kampanyasında gerçekleştireceğiz.
Günümüzde dijitalleşme kadar önemi bir başlık da sürdürülebilirlik. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Sürdürülebilirlik bizim için de çok önemli. Avrupa Birliği’nin yeni stratejilerinde dijitalleşme ve sürdürülebilirlik, ikiz dönüşüm olarak yer alıyor. Biz de aynı yönde aldığımız kararlar doğrultusunda yaklaşık 10 ay önce Giresun’da yer alan üretim tesislerimizin güneş enerjisiyle çalışması için bir proje başlattık ve 15 gün önce bu projeyi faaliyete geçirdik. Yine aynı şekilde geri dönüşümle ilgili yaptığımız çok önemli çalışmalar var. Kullandığımız ürünlerin üretiminde kullanılan kaynakları ve bunların doğaya ve insana etkilerini bilmek bizim için çok önemli. Bunların hepsinin analizini yapıyoruz. Bu analizlere göre yaptığımız çalışmalar sonucu her türlü uluslararası sertifikaya da sahibiz.
Bu yıl çok önemli bir yatırım gerçekleştirdiniz ve Beverly Hills Polo Club markasını Türkiye’ye getirdiniz. Biraz da bu markanızı konuşalım…
Bu yıl Kaliforniya merkezli dünyaca ünlü lüks giyim markası Beverly Hills Polo Club’ı bünyemize kattık. Çok kısa bir sürede ülkemiz genelinde 12 mağazaya ulaştık. Bu sayıyı gelecek yıl haziran ayına kadar 20’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Mevcut mağazalarımız İstanbul, Antalya, Ankara, Gaziantep ve Bursa’da yer alıyor.
Peki, ilgi nasıl?
Oldukça güzel bir ilgi söz konusu… Koleksiyonun hem Los Angeles’ten hem de Milano’dan gelen bir bölümü var. Ama biz her iki koleksiyona da kendi tecrübelerimizi ve birikimlerimizi de katıyoruz. Ciddi bir ivme kat etmeyi de başardık.
Bu iş birliği Türkiye ekonomisine de çok önemli kazanımlar sağlayacak. Beverly Hills Polo Club ile ihracata başlayacak olmamız, Türk moda endüstrisinin üretim ve tasarımda sürdürülebilirlik ve Ar-Ge odaklı büyümesine ve ülke ekonomisine katma değer sağlanmasına katkı sunacak.
Türkiye’de bir taraftan alım gücü düşerken diğer taraftan döviz kuru nedeniyle Türk ürünleri daha rekabetçi fiyatlara sunuluyor. Bu bağlamda hazır giyim markalarımız giderek yerli tüketiciye daha mı az hitap etmeye başlıyor sizce?
Biz bunu 20 yıl önce öngörüp kendimizi ona göre konumlandıran bir grubuz. Damat markamız lüks segmentte yer alıyor.
Tween; gustoya önem veren, trendleri takip eden çağdaş markamız. Tween’in model açısından biraz daha risk almayı, cesur giyinmeyi, renk katmayı seven bir müşteri kitlesi var. Bazılarına Tween’in modelleri, tasarımları abartılı gelebilir ama onu isteyen bir kitle de ondan başka bir ürün almıyor.
Bu ikisi dışında kaliteli ürünü satın alınabilir bir fiyatla sunan D’S damat markamız var.
Özetle, biz segmentasyonu yaptığımız için avantajlıyız. Biz herkese ürün satmayı hedeflemiyoruz. Biz kendi hedef kitlemizle aramızda marka bağlılığını, duygusal bağlılığı sürdürmek istiyoruz.
Peki, iç piyasada tüketicilerin sizin markalarınıza olan bağlılığı ve güveni ne düzeyde şu anda?
Markalarımıza duyulan güven bizim için çok önemli. Örneğin bir süre önce Muhteşem Cuma, Efsane Cuma vb. isimler altında kampanyalar düzenlendi ve ürün fiyatlarında yüzde 60-70 düzeyinde indirim yapıldı. Bu özel günlerde doğru konumlanan markalar belki yüzde 20-30 indirim yapabilir. Ancak daha fazlası yapılıyorsa onun arkasında başka şeyler aramak gerekir. Fiyatları yukarıya taşıyıp ondan sonra “şu kadar indirim yaptık” demek doğru değil. Müşterinin güvenini sarsmamak lazım. Müşteri artık çok bilinçli ve sorgulayıcı. Ürüne önceden mağazada bakıyor, sonra internetten kontrol ediyor ya da önce internette bakıyor, sonra mağazada kontrol ediyor. Biz, aynı zamanda global rekabetin içinde olduğumuz için bu disiplinleri çok iyi uygulamak zorundayız. Global rekabetin içinde İtalya’da fiyatlarda bir anda yüzde 60-70 oranında indirim yapamazsınız. Çünkü hepsinin kuralları, standartları var. Ama Ticaret Bakanlığı bu konuda bazı tamimler yayınladı; gerçekten takdir ediyorum. Şu anda bununla ilgili denetimlerin olduğunu düşünüyorum.
Son dönemde resesyon korkuları özellikle Avrupa’da yükselişte. Tekstil ve hazır giyim sektörü temsilcileri de bunun ilk işaretlerinin geldiğini doğruladı. Ama sizin anlatımınızdan bunları aştığınızı anlıyoruz. Genel olarak bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Beklenti yönetimi çok önemli. Bir dönem Dolar-Euro paritesi 0.90 olacak deniyordu; bir anda 1.06 oldu. Şimdi bu beklentilerle kafamızı çok meşgul edersek başarılı olamayız. Bence işimize bakmalı ve işimizi doğru yapmalıyız. Çünkü kaygılarla, korkularla iş yapılmıyor. Ben bunu iş hayatımda 30 yıldır görüyorum. Resesyon zaten gerçekleşti. Ben zor kısmı biraz geride bıraktığımız düşüncesindeyim. Öte yandan Ukrayna-Rusya savaşında da olumlu gelişmeler var. İki taraf da biraz daha ılımlı davranıyor gibi…
Seçim atmosferine girdiğimiz bu günlerde 2023 yılı için hem yurt içinde hem yurt dışında hedef ve beklentileriniz nelerdir?
Dış politikada, ikili ülke ilişkilerinde yeniden başlayan süreci ben olumlu buluyorum. Mısır bizim için çok önemli; yaklaşık 100 milyon civarında bir nüfusa sahip… Benzer şekilde Suudi Arabistan da önemli. Onun dışında da biz 2023 için çok da kaygılı değiliz. Ülkelerin uyguladığı sıkı para politikasının biraz daha yumuşayacağını düşünüyorum. Küresel ekonomi 2023 yılında kendi içinde dengelenmeye başlayacaktır.
Diğer taraftan bu yıl turizm sektörünün performansı sadece konaklama, ulaşım ve yeme-içme sektörlerini değil perakende sektörünü de olumlu etkiledi. Bunun olumlu yansımalarını hazır giyim sektöründe de gördük. Bu bağlamda Turizm Bakanımızın çalışmalarını çok başarılı buluyorum. Yeni yılda da bu performansın sürmesini sağlamalıyız.
Bunun dışında 2023 yılının bizim için en önemli yanı Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayacak olmamızdır. Hepimiz bu konuda imza atmalıyız diye düşünüyorum.
Peki, siz grup olarak 100’üncü yıla nasıl hazırlıyorsunuz?
Özellikle 100’üncü yıl performansımızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlarımızla birlikte ne yapılması gerekiyorsa yapacağız. Ama mutlaka kalıcı bir şeyler yapmayı da düşünüyoruz. Global anlamda dünyadaki mağazalarımızda, kendimize ait 100’üncü yıl simgesiyle buna vurgu yapmak istiyoruz. Çünkü her yurt dışı mağazamız, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bayrak taşıyıcısı durumunda…