Kahramanmaraş depremi için uyardık ama dikkate alınmadı. Adana-Hatay, Bingöl-Karlıova ve Marmara bölgesinde beklediğimiz depremler için artık bağırmayı geçip, çığlık aşamasına geçtik.
1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos depremi için de herkes ‘milat olacak’ demişti. 17 Ağustos depremi 5 sene sonra unutulduğu gibi, yapılanlar da eskiye döndü. Böyle büyük acılar yaşandığı zaman afetleri hatırlıyoruz. Bu en büyük zafiyettir. Deprem, olduğu zaman hatırlanmaz. Önemli olan insanlar ölmeden önce kentlerimizi depreme dirençli hale getirmektir. İnsanını düşünen, çağdaş anlayış budur. Bizde afet yönetiminde acil müdahale esas alınmıştır. Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir anlayışı var. Yara sarma edebiyatı çağ dışı bir anlayıştır. Biz bu anlayışı değiştirmek için bağırıp çağırdık. Risk yönetimine öncelik vereceğiz denildi ancak kaplumbağa hızıyla kentlerimizi depreme hazırladık.
Kahramanmaraş depremi bağıra bağıra geldi. Dilimizde tüy bitti, hiçbir zaman ciddiye alınmadık. Halka da bu işi anlatamadık. Halkı anlıyorum, depreme hazırlık para ister. Halkın toplu halde bir talebi olursa yöneticiler buna sessiz kalamaz. İktidar halkı memnun etmeli ki bir daha iktidara gelsinler. Halk da bu gücünü kullanamadı. EYT’liler kadar bu millet bunu yapamadı. Bu siyasiler neden duymadı, çünkü halk talebi olmadı. Bilim insanları kendi kendilerine konuşsun dendi.
2003’ten beri Elazığ’da deprem olacağını öngörmüştük. Elazığlıları da uyardık ama başaralı olamadık. Elazığ depremi nedeniyle Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay yöresine dikkat edilmesi gerektiğini, büyük bir deprem meydana geleceğini belirtmiştik. Doğu Anadolu fayı üzerinde olan depremler bunlar. Bu fay birbirine sürtünerek yanal olarak kayıyorlar. Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı yaklaşık 3-4 metre güney batıya, Akdeniz’e doğru kaymış durumda. Türkiye, bir bütün olarak yılda 2 buçuk santimetre Yunanistan’a doğru kayıyor. Bu depremler de ondan meydana geliyor. Elazığ depremi de enerji transfer etti ve işaret ettiğimiz noktada 6 Şubat’ta bu depremler meydana geldi.
HATAY-ADANA YÖRESİNE ENERJİ TRANSFERİ OLABİLİR!
Adana havzasında ve Hatay ve civarında bulunan fay sistemleri aşırı yüklenmiş olabilir. Bir fay sistemi aşırı yüklenirse dayanamaz ve kayalar kırılarak deprem üretebilir. Depremin olduğu yerde enerji boşaldı ama enerjinin transfer edildiği, kırılmanın olmadığı yerler var. İlla olacak demiyorum ama Adana ve Hatay yöresine dikkat etmek lazım. Bilim insanı olarak bizim görevimiz tehlike olan yerleri söylemek ve devlet ve insanların tedbir almasını sağlamak.
7 büyüklüğündeki deprem büyük bir depremdir, bu deprem 1 milyon 870 bin ton TNT’nin patlamasına eşit bir enerji çıkartır. Bizim son yaşadığımız depremler ciddi boyutlarda depremler. Yıkım büyüklüğü birçok parametreye göre değişiyor. Şiddet, depremin yeryüzünde hissedilme derecesidir. Yakında olup iyi zeminde az hissedilip, kötü zeminde olup uzakta daha çok hissedilebilir.
Depremin ardından aynı yerde yapılaşma olması çılgınlık. Bu cahilliği maalesef yapıyoruz. Bilim ve teknolojinin, aklın yeterince egemen olmadığı toplumlarda bunlar oluyor. Diyarbakır, Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay kadim yerler. Binlerce yıldır yaşam sürülen toprakları boşaltmak olmaz. Buralarda deprem dirençli kentler, yerleşim alanları yapmak zorundayız, yapabiliriz. Japonya’ya “yerinizi değiştirecek misiniz?” diye soruyorlar mı? Depremin yaraları geçmeden siyasi nedenlerle, seçim kaygısıyla aceleyle yeni binalar yapmamak lazım. Bölgede mikro bölgeleme çalışmaları yapmak lazım. Nerelere bina yapılmalı, nereler yeşil alan olmalı konusu bilimsel olarak belirlenmeli. Devlet yönetiminin her kademesinde bilim ve teknoloji ihmal ediliyor. Bilim ışığının aydınlatmadığı ülkelerde bu tür şeylerle maalesef karşılaşırsınız. Felaketlerde yaşanan kayıp, bilim olarak geride kalmış ülkelerde fazladır.
Kahramanmaraş’a dikkat’ diye bağırdığımız gibi, 1999’dan beri ‘İstanbul’a dikkat’ diye bağırıyoruz. İstanbul’un depreme hazırlanması için bağırmaktan çok yalvarma aşamasına geldik. Şimdi çığlık atma aşamasındayız. Yeterince duyulmadı, korkarım ki İstanbul depremi Kahramanmaraş depremlerinin 10 kente verdiği hasarın 10 katını Marmara Bölgesi’ne verecektir. İnşallah görmeyiz ama hiçbir anlayışın bu ülkeyi bu duruma mahkum etmemesi lazım. Bir an önce İstanbul’da seferberlik ilan edilip çalışmaların başlatılması lazım. Bir takım şeyler yapıldı, şimdi güç birliği yapmak lazım. Yeter ki irade ve inanç olsun, bilimin ışığında ilerlensin.
SANAYİNİN ANADOLU’YA YAYILMASI ŞART!
Türkiye’nin üretimi, sanayisi ve iş dünyası yüzde 60 oranında Marmara’da, ekonomik can damarları burada. Marmara büyük depremlerin tehdidi altındayken, burada olacak felaket ekonominin çarklarını durdurur. Bunları da 5-10 senede düzeltemezsiniz. Bu durum, ekonominin diz çökmesi, ülkenin dışa bağımlı hale gelmesi demektir. Marmara’da nüfus ve bina yoğunluğunu, üretim çarklarının yoğunluğunu artırmamak lazım, aynı sepete bütün yumurtaların konmaması gerekiyor. Sanayinin Anadolu’ya yayılması şarttır. İnşaatlar rant hırsıyla yapılmamalı.
KARLIOVA-BİNGÖL-ERZİNCAN BÖLGESİNE DİKKAT!
Karlıova-Bingöl-Erzincan bölgesinde 7 şiddetinin üzerinde depremler bekleniyor. Bölgedeki son deprem 1794 yılında oldu. Hem Kuzey Anadolu fayı hem Doğu Anadolu fayı üzerinde deprem bekliyoruz. O çevrede olan insanların ve yerel yönetimlerin çok dikkatli olması ve merkezi yönetime baskı lazım. Depremi durduramayız ama depremin verdiği zararları minimize etmek için elimizden geleni yapacağız.