Dünya, son yıllarda bir dizi zorlukla karşı karşıya kaldı. Pandemi, enflasyon, aşırı iklim olayları ve doğal felaketler ile jeopolitik gerilimler, işletmelerin dayanıklılığını test eden faktörler arasında yer alıyor. Peki, şirketler bu dar koridorda nasıl sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşır?
2024 yılında şirketlerin her zamankinden daha fazla dayanıklılığa ihtiyacı var. Güncel bir çalışma küresel liderlerin yüzde 97’sinin dayanıklılığın öneminin farkında olmasına rağmen ancak yarısından azının şirketlerini dayanıklı bulduğunu söylüyor ve yine sadece dörtte biri organizasyonlarını son derece dayanıklı olarak tarif ediyor” diyen Dr. Yılmaz Sönmez, “Belirsizliğin ana faktör olduğu yeni bir çağın eşinde ancak dijital, yeşil ve kurumsal dönüşüm yani üçüz dönüşüm yönünde adım atan şirketler belirsizliği lehlerine çevirebilir ve dayanıklı şirketler haline gelebilir.
Birçok şirket söylenenin aksine pro-aktif değil ve her defasında bir kez daha riski test ediyorlar. Buda maliyeti yükseltiyor. Oysa ki, üçüz dönüşüm yönünde aksiyon alan şirketler riskler karşısında oldukça dayanıklı. Bir diğer deyişle, ancak üçüz dönüşüm yolculuğuna başlamış şirketler çok daha esnek ve uyum-dostu yapılar inşa edebiliyor. Dolayısıyla, şimdiye kadarki en zor yıllardan biri olan 2024’te şirketlerin ilk hedefi dayanıklılığı artırmak olmalı.
2024 yılında işletmelerin dayanıklılığını test edecekleri ilk başlık; jeo-politik gerginlikler olacak. Jeopolitik dayanıklılık, günümüzde işletmeler için giderek daha önemli bir hale geliyor. Örneğin, Kızıldeniz’deki gemilere yönelik son saldırılar, bazı şirketlerin alternatif rotalar aramasına neden olurken, taşınan mallar için potansiyel olarak daha yüksek fiyatlara ve daha fazla çevresel etkiye yol açtı. Tüm bunların bir son değil, başlangıç olduğunu gören işletmeler, jeopolitik riskleri azaltmak için çeşitli önlemler almalı. Bu önlemler arasında, tedarik zincirlerini çeşitlendirmek, alternatif pazarlara odaklanmak ve risk yönetimi stratejileri geliştirmek yer alıyor.
2024’te bir diğer öne çıkacak başlık ise organizasyonel dayanıklılık. Organizasyonel dayanıklılık, işletmelerin içsel yapılarını ve süreçlerini güçlendirerek dayanıklılığını artırmasıdır. Bu nedenle, şirketlerin dayanıklılık ekip liderlerini seçmeleri, dayanıklılık ekiplerini oluşturmaları ve onları çeşitli yetkinliklerle donatmaları ve her şeyden önemlisi yeteneklerini ve şirket kültürünü dayanıklılık odaklı inşa etmeleri büyük önem arz ediyor. Yetenek ve kültür yöntemi, dayanıklı bir şirket inşası için en temel harçtır.
2024 yılında küresel finansal koşullarda gevşeme beklemek için erken. Bu durum birçok zorla yüzdürülen şirket için gerçek bir test olacak. İyiler ayakta kalacak, kötülerse elenecek. Ancak ayakta kalmanın şifresi, başta yapay zeka ve siber riskler gibi alanlar olmak üzere dijital dönüşümde daha cesur olmaktan geçiyor. Yeşil dönüşüm yani çevresel ve sosyal sorumluluk da tıpkı dijital dönüşüm gibi maliyet unsuru değil, geleceğin dünyasına girişin şifresi olarak değerlendirilmeli. Dahası bu şifreleri ele alırken bağımsız bir üçüncü göz ve bilir kişi olarak profesyonel danışmanlık hizmetlerinden muhakkak istifade edilmeli ve dönüşüm yolculuğu bir kılavuz eşliğinde tasarlanmalı.
Şirketlerde sürdürülebilirlik ideali, dayanıklılık temelli büyüme üzerine inşa edilmeli. Dayanıklılık bir defaya mahsus, konjonktürel bir kavramın değil, şirketin kodlarının ve kültürünün değişmesinin adıdır. Bu nedenle İşletmelerin, dayanıklılığı artırmak için sürekli olarak çabalaması gerekir. Şüphe yok ki, 2024 işletmeler için zorlu bir yıl olacak. Ancak, dayanıklılığını artıran işletmeler, bu zorlukların üstesinden gelebilecek ve hatta büyümeye devam edebilecek. Tüm işletmeleri esneklik ve dayanıklılığın çok yönlü doğasından ilham almak konusunda daha cesur olmaya davet ediyorum.