Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, “Türkiye’nin yeni bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kur, faiz ve enflasyon politikalarının yanına acilen üretim, ihracat ve istihdam politikalarının eklenmesi lazım. Aksi halde konvansiyonel sektörlerin ayakta kalması kolay olmayacak. Sanayiciyi bir araya getirecek, üretim ve ihracat odaklı yeni hikâyelerin oluşturulması gerekiyor. Bu ülkenin üretmekten başka bir şansı yok” dedi.
Tekstil, mermer ve makina sanayisi ile bölgenin ekonomisini ulusal ve uluslararası alanda güçlendirmek için stratejiler geliştiren Denizli Sanayi Odası (DSO), 1973’ten bu yana kentteki sanayicilere rehberlik ediyor. Sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm alanlarında çalışan bir departman kuran oda, sanayiye yönelik sorumlu üretimi destekliyor.
Dijital dönüşüm ve e-ihracat alanlarında da önemli adımlar atarak yerel üreticilerin global pazarda rekabet gücünü artırmak için çalışan DSO, Denizli’yi sadece sanayi üssü değil, aynı zamanda bir inovasyon merkezi haline getirmeyi hedefliyor. Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu ile Denizlili sanayicilerinin finansmana ulaşımda yaşadığı sıkıntıları, ekonomi gündemini ve 2025 beklentilerini konuştuk.
Denizli’deki sanayi özelinde 2024’ü değerlendirecek olursak neler söylemek istersiniz?
2024 beklediğimiz ve tahmin ettiğimiz gibi oldukça zor bir yıl oldu. Özellikle ihracat yapmakta, üretmekte ve rekabet etmekte büyük zorluklar yaşadığımız bir yıl geçirdik. Sanayinin birçok problemi var ve bunların başında uygulanan kur politikası geliyor. İçerideki sorunları konuşurken dış koşulları da göz ardı etmemek lazım. Türkiye, belki de ilk defa hem içerde hem dışarda böylesine zorlu bir süreçten geçiyor. Daha önceki krizlerde, dış pazarlar genelde güçlüydü, ihracatçılar ürünlerini rahatlıkla satabiliyordu, sanayiciler ayakta kalabiliyordu. Ancak bugün dış koşullar da kötü durumda. Özellikle Avrupa’ya baktığımızda ciddi sıkıntılar yaşandığını görüyoruz. Almanya ve Fransa’nın PMI endeksleri bunu destekliyor. Almanya’nın ihracatında bu yıl düşüş bekleniyor. Bu ülkeler, bizim ana pazarlarımız ve bu pazarlardaki sorunlar bizim satışlarımızı doğrudan etkiliyor. Yatırım malları ve tüketim mallarına olan talep azalıyor.
Bunun dışında istihdamla ilgili ciddi problemler yaşıyoruz. Özellikle 2024 yılında sanayide istihdam sorunu belirgin bir şekilde hissedildi. Gençlerimiz sanayide çalışmayı tercih etmiyor ve sanayiye olan ilgi giderek azalıyor. Yetişmiş işgücüne olan ihtiyacımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Yıllardır dile getirdiğimiz nitelikli işgücü ihtiyacını bu yıl derinden hissettik. Dolayısıyla meslek liseleriyle ilgili düzenlemeler yapılması gerekiyor. Mezun gençlerimizin yalnızca yüzde 10’u eğitim aldıkları alanda çalışıyor. Bu oranı artırmak şart. Türkiye’de sanayi istihdamı azalırken, hizmet sektöründe bu rakam artıyor.
Sürdürülebilir bir ekonomiye kavuşabilmenin nedir yolu sizce?
Denizli Sanayi Odası Başkanı olarak, Türkiye’nin yeni bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Dezenflasyon politikasını elbette destekliyoruz. Çünkü ekonomi adına hangi sorundan bahsedersek bahsedelim, temelinde enflasyon yatıyor. Ancak enflasyonu düşürmeye çalışırken, üreticiyi kırıp dökmemek gerekiyor. Kur, faiz ve enflasyon politikalarının yanına acilen üretim, ihracat ve istihdam politikalarının eklenmesi lazım. Bazı sektörlere teşvikler ve destekler sağlanmalı. Aksi halde konvansiyonel sektörlerin ayakta kalması kolay olmayacak.
Sanayicinin 2025 ile ilgili ekonomi yönetiminden beklentileri neler?
Türkiye’nin öncelikle tüm kurumların desteğiyle enflasyonla mücadelede kararlılıkla ilerleyip, artık faiz indirimine başlaması gerekiyor. Çünkü bu yüksek faizlerle ne üretim yapmak ne de yatırım gerçekleştirmek mümkün. Ancak erken bir faiz indirimi kararı da bütün hikâyeyi başa sarar ve mücadelenin yeniden başlamasına neden olabilir. Bundan da mutlaka kaçınılmalı. Faiz indirimlerinin anlamlı hale gelebilmesi için belli bir süreye ihtiyaç var. Dolayısıyla her durumda yeni yılın ilk altı ayının yine zorlu bir dönem olacağını öngörüyoruz.
Bunun yanı sıra istihdam konusunda taleplerimiz var. Ülkenin nitelikli işgücüne odaklanması şart. Yeni bir kuşak geliyor ve onların öncelikleri farklı. Bu yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa ve dünyada da böyle. Ayrıca son dönemde sanayici, çalışanlarıyla paylaşabileceği bir kârlılık sağlayamadı. Bu noktada özellikle meslek lisesi mezunlarımız çok değerli. Meslek liselerinden mezun olan ve iş hayatına atılan gençlerimize daha yüksek bir asgari ücret uygulanabilir. Onların yaşamları boyunca faydalanabilecekleri özel politikalar hayata geçirilebilir. Ayrıca sanayi sektöründe çalışanların gelir vergisinde de bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Denizli’nin gelişimini nasıl anlatabiliriz? Denizli sanayisi nereye doğru evriliyor?
Denizlimiz, üretken yapısıyla önemli bir sanayi kenti. Günümüzde Denizli sanayisinin merkezinde 6 ana işkolu yer alıyor. Tekstil ve hazır giyim, elektrolitik bakır tel ve kablo, demir-çelik ve metal eşya, doğaltaş, makine imalat, gıda, içecek ve şarapçılık, Denizli’nin 6 lokomotif sektörünü oluşturuyor diyebiliriz. Kâğıt ürünleri, cam ve çimento, kimya ve plastik ürünler, orman ürünleri ve mobilya gibi işkollarımız da bu sektörleri takip ediyor.
Biz Denizli Sanayi Odası olarak, sanayicilerimizin önünü açmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bugün bu sıkıntılar yaşansa da bunların üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz. Diğer ülkeler gibi bizim de verimliliği öncelikli bir gündem maddesi yapmamız gerekiyor, çünkü sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Odamızda bir sürdürülebilirlik departmanı kurduk ve bu alanda yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Şirketlerimizi sürdürülebilirlik konusunda geleceğe hazırlıyoruz. Avrupa Birliği öncülüğündeki düzenlemeler ve uygulamalar, Türkiye için bir avantaj sağlayacak. Özellikle tekstil sektöründe rakip ülkelere karşı güçlü bir pozisyon elde edebiliriz. Türk ekonomisi bu dönüşüme yatkın, Türk girişimcisi ve sanayicisi bu anlayışı benimsemeye ve hızlı önlemler almaya hazır.
Denizli’de makine sektörü de hızla gelişiyor. Makine sektörü için bir ihtisas OSB kuruyoruz ve tahsislerin neredeyse tamamı yapılmış durumda. Altyapı çalışmalarımızı tamamlamaya çalışıyoruz. Denizli’nin güçlü bir üretim aksı olduğunu düşündüğümüz için yerel yönetimlere ve merkezi hükümete, şehirde bir raylı sistemin gerekliliğini anlatıyoruz. Denizli’nin yanı sıra Afyon, Aydın ve İzmir ile demiryolu bağlantısının güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda güçlü bir devlet yatırımına ihtiyacımız var.
Sanayicilerimizdeki aidiyet duygusu sonraki jenerasyonlara aktarılabiliyor mu?
Sanayicilik, bir matematik denklemiyle açıklanabilecek bir kavram değil; bu bir gönül ve sevda işi. Mevcut ekonomik zorluklar devam ettiği sürece, sanayinin gücünü yeni kuşaklara aktarmak zorlaşıyor. Ülkelerin zenginliği, üretim güçlerinden gelir. Bunun dışındaki tüm modeller geçici ve yanıltıcıdır. Genç kuşakların farklı bir yaklaşımı olsa da sonuçta ulaşılacak yer yine üretimdir ve üretim gücünü ayakta tutmaktır.
Endüstri 5.0 ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Endüstri 5.0, sanayinin geleceğinde büyük bir dönüşümü ifade ediyor. Endüstri 4.0’ın sağladığı dijitalleşme ve otomasyonun ötesine geçerek, insan ve makinelerin daha yakın bir şekilde birlikte çalıştığı, kişiselleştirilmiş üretimin, çevresel sürdürülebilirliğin ve toplumsal faydanın ön plana çıktığı bir dönemi işaret ediyor. Bu dönüşüm, iş gücünün ve teknolojilerin daha uyumlu bir şekilde entegre olmasını, yapay zekâ, robotik, nesnelerin interneti (IoT), biyoteknoloji gibi alanların birleşmesini içeriyor. Türkiye’de bu dönüşümün nasıl geliştiği konusunda ise birkaç önemli noktaya değinmek gerekebilir.
Türkiye, Endüstri 4.0 ile ilgili yatırımları son yıllarda hızla artırdı. Büyük sanayi şehirlerinde dijitalleşme, otomasyon sistemleri ve IoT teknolojileri giderek yaygınlaşıyor. Ancak Endüstri 5.0’a geçiş, sadece teknolojik altyapıyı değil, iş gücünün ve üretim süreçlerinin de dönüşümünü gerektiriyor. Bu noktada Türkiye’de bu dönüşümün hızlanması için daha fazla Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına ihtiyaç var. Bu geçiş süreci büyük bir fırsat sunuyor, ancak aynı zamanda ciddi zorluklarla da karşı karşıya. Bu dönüşüm, sadece teknolojiye değil, aynı zamanda insan kaynaklarına, sürdürülebilirliğe ve toplumsal faydaya odaklanmalıdır. Türkiye’nin bu dönüşüme ayak uydurabilmesi için, sanayiye yönelik stratejilerin yeniden şekillendirilmesi, eğitim ve teknoloji yatırımlarının artırılması ve sanayiye daha fazla destek verilmesi gerektiğini de ifade etmek istiyorum.
DSO’nun güncel projeleri hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Odamızın üç temel stratejik doğrultusu var. Verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme başlıklarında yapılan tüm çalışmaları ve yatırımları önemsiyoruz. Üyelerimizin rekabet gücünün artmasına katkı sağlamak adına hayata geçirdiğimiz ve geçirmeyi planladığımız çok önemli projelerimiz var. Bunlardan biri de DSO Akademi çatısı altında başlattığımız “DSO E-ihracat & İhracat İstihbarat Akademi” projemiz. Projemizin temel amacı, inovasyon ve dijitalleşme yoluyla Türkiye’nin ihracat değerinin artırılması amacıyla kadın ve genç çalışanların e-ticaret bilgisine ve büyük veriye sahip daha nitelikli çalışanlara dönüştürülmesi. Bu çalışma ayrıca nitelikli e-ihracat uzmanları ve ihracat istihbarat uzmanları yetiştirerek Denizli’nin ihracat potansiyelini güçlendirirken, cinsiyet eşitliğine saygılı kadın istihdamını ve girişimciliği de destekliyor.
Bunun yanı sıra 2025 yılının ilk yarısında hizmete almayı hedeflediğimiz bir dijital dönüşüm ve yetkinlik merkezi olan Denizli Model Fabrika’da verimlilik, yalın üretim ve üçüz dönüşüm kavramları vücut bulmuş olacak. Bu merkezimizde Denizli sanayisinin üretim gücünü arttırmak için önemli atılımlar yapmayı hedefliyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz…
Sanayiciler, bu ülkenin umudunu hiçbir zaman kaybetmeyen kesimidir. Her türlü zorluğa rağmen, en ufak olumlu bir havada bile yeniden motive olup işine dört elle sarılan, ülkeyi ayakta tutan en önemli unsurlardan biridir. Bu döneme kadar çok yara aldık ve zorlandık, ancak hiçbir zaman işimize küsmedik. Bundan sonraki süreçte, özellikle 2025 yılında, hükümetimizden ve ekonomi yönetiminden bizleri destekleyici olumlu politikalar bekliyoruz. Yeni yılda enflasyonun düşüşe geçmesiyle birlikte, üretimi destekleyici cesur adımlar atılacağına inanıyorum ve bu yönde umutluyum.